KAMU
Işık: 70-80 bin yazılımcı açığı var
"Biz kamu kaynağını kullanıyoruz ve kafamıza göre kimseye destek veremeyiz. Gelen projeleri bilimsel panellere gönderiyoruz. Bu paneller genelde 5 üniversite hocasından oluşuyor ama bazen de sıfırcı hocalarımıza geliyor. En iyi proje bile yeterli desteği alamıyor"
- "Bizden geçemeyen bir proje, dünya birincisi oluyorsa bizim de kendimizi sorgulamaya ihtiyacımı var"
- "Şimdi burada mekanizmaları biraz daha işler hale getirme gayreti içindeyiz. Buralara hiçbir şekilde siyasi bakmıyoruz. Buralar Türkiye'nin geleceği"
- "Bizim şu anda tam zaman eşdeğer araştırmacı sayımız artıyor ama daha hala yeterli değil. Şu anda Türkiye'nin yazılım, elektronik, bilgisayar alanında en az 70-80 bin eleman açığı var"
TBMM (AA) - Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, kendilerinin kamu kaynağı kullandıklarını ve kafalarına göre kimseye destek veremeyeceklerini belirterek, "Gelen projeleri bilimsel panellere gönderiyoruz. Bu paneller genelde 5 üniversite hocasından oluşuyor ama bazen de sıfırcı hocalarımıza geliyor. En iyi proje bile yeterli desteği alamıyor" dedi.
Işık, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'nın 2015 yılı bütçesinin görüşüldüğü TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda milletvekillerinin sorularını yanıtladı.
Türkiye'nin maalesef sanayileşmede çok geç kaldığını dile getiren Işık, dünya sanayileşirken Türkiye'nin sağ sol çatışması ve kardeş kavgalarıyla çok vakit kaybettiğini ifade etti.
Sanayileşmede geç kalınmanın bedelini tüm toplumun ödediğini belirten Işık, "Bizim toplumumuz, 1970'lerde başlayan kentleşme süreciyle birlikte dünyanın en gelişmiş ülkelerinin sunduğu hizmet standardını ister oldu ve bunu istemek de hakkı ama bunun da getirdiği bir maliyet var. Milli gelirimize yaptığımız harcama bakımından baktığımızda GSYH'miz 10 bin dolar ama satın alma paritesine baktığımızda 19-20 bin dolar. Bunun çıkardığı paradoksu dikkate almak durumundayız" diye konuştu.
Hükümetlerinin hiçbir zaman gerçeklerin üstünü örtmediğini belirten Işık, imalat sanayinin GSYH'deki payının son 12 yılda 2 puan düştüğünü kendilerinin vurguladığını söyledi. Bu süreçte Almanya ve Güney Kore dışında, hizmet sektörünün payının artmadığı Türkiye ölçeğinde ülke olmadığını anlatan Işık, bunu fırsata dönüştürme ve sanayileşmede geç kalmanın getirdiği faturayı azaltma gayretinde olduklarını kaydetti.
- Fikirden ürüne destek
Işık, "Benim bir fikrim var" diyenleri fikirden pazara kadar desteklediklerini belirterek, şu bilgileri verdi:
"Bir gencimiz, hele hele de teknogirişim alanındaysa, 'benim bir fikrim var' diyorsa, bir proje yapıyor, bunu sunuyor ve biz buna 100 bin lira hibe veriyoruz. Eğer o 100 bin lirayı değerlendirip, bir ürün ortaya çıkarma aşamasına geldiyse, 550 bin liraya kadar yüzde 75'i hibe olmak üzere yine destekliyoruz. Burada da başarılı oldu, bir ticarileşme noktasına gitti. O şirketin 'ölüm vadisinden' güvenle geçmesi için de 10 milyon liraya kadar teknoyatırım desteği veriyoruz ama 2 sorunumuz var. Birincisi, çok zaman şununla karşılaşıyoruz. 'Benim bir fikrim var, beni desteklemiyorsunuz.' Nedir fikrin? Uç bir örnek vereyim. Bakan danışmanımızı bir gün birisi arıyor, 'yaptım' diyor. Merak etmiş arkadaşımız, 'Ne yaptın?' demiş. 'Altın yumurtlayan tavuk yaptım' demiş. Şimdi böyle uçuk projeleri olup da 'bizi desteklemiyorlar' diyenlere çok fazla itibar etmemek durumundayız."
Kendilerinin kamu kaynağı kullandıklarını ve kafalarına göre kimseye destek veremeyeceklerini anlatan Işık, gelen projeleri bilimsel panellere gönderdiklerini bildirdi.
Işık, bu panellerin genelde 5 üniversite hocasından oluştuğunu dile getirerek, şöyle devam etti:
"Bazen de sıfırcı hocalarımıza geliyor. En iyi proje bile yeterli desteği alamıyor. Bir öğrencimiz, bir kızımız, bana göre de ilk etapta çok çarpıcı... Sıvının içindeki su miktarını ölçen bir proje gönderiyor. TÜBİTAK bunu desteklenmeye değer bulmuyor, böyle yansıtılıyor. Halbuki TÜBİTAK'ta başkanı veya kendi iç mekanizması değerlendirmiyor bunu. 5 kişiden oluşan bir bilim paneline gönderiyor. Şimdi oradaki bir hoca, maalesef 'bu yeterli değildir' diyor, 3 hoca 70 verip, biri 30 verince proje eleniyor. Aynı proje gidip dünya birinciliği kazanıyor. Şimdi bu bizim sorunumuz ama bizim burada çok müdahale yetkimiz yok bilim insanlarının vereceği notlara. Sadece sistemi mekanize etmeye çalışıyoruz. Hocaların verdiği notların da takibini yapıp, mesela sürekli sıfır veren hocanın tarafsız bir yöntemle panellere çağrılmaması veya 5 kişiden 3'ü 70'in üzerinde not verdiyse, diğer ikisi ne verirse versin bu geçsin diyoruz. Sonuçta verdiğimiz 100 bin lira ama maalesef bunun bile esirgendiği dönem var."
Yüksek öğretim reformunu birlikte yapmanın, ülkenin geleceği açısından son derece önemli olduğunu vurgulayan Işık, yoksa arzu edilen alanlarda istenilen sıçramanın yapılamayacağını ifade etti. "Ar-Ge bütçesini binde 92'de bile kullanamayan bir ülke, yüzde 3'e çıkardığı zaman ne yapacak?" diye soran Işık, şunları söyledi:
"Burada üniversite hocalarımızın da biraz daha toleranslı davranmasını istiyorum. Yani bizden geçemeyen bir proje, dünya birincisi oluyorsa bizim de kendimizi sorgulamaya ihtiyacımı var. Bunu da iğneyi kendimize, çuvaldızı başkasına batırma kabilinden söylemek durumundayız. Ne olurdu yani biz o gencimize 100 bin lira verseydik? Ama böyle olunca TÜBİTAK eleştiriliyor. TÜBİTAK Başkanı ne yapsın bu konuda veya Bakan ne yapsın? Şimdi burada mekanizmaları biraz daha işler hale getirme gayreti içindeyiz. İnanın buralara hiçbir şekilde siyasi bakmıyoruz. Buralar Türkiye'nin geleceği."
- "Ar-Ge bütçesini kullanmakta zorlanıyoruz"
Ar-Ge bütçesinin az olduğu eleştirilerini doğru bulan Işık, rekabet edilen ülkeler ölçeğinde bu bütçenini az olduğunu söyledi. Bundan daha önemli bir sorunun olduğunu dile getiren Işık, Ar-Ge bütçesini kullanmakta zorlandıklarını bildirdi.
"Keşke ben buraya, Ar-Ge bütçesinin tamamını kullanmış ve ödenek ihtiyacı olan bir bakan olarak gelebilseydim" diyen Işık, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in her konuda 'mali disiplin' dediğini ve çok katı durduğunu ancak bugüne kadar Ar-Ge, inovasyon ve yatırımlarla ilgili hiç katı durmadığını söyledi.
Buna karşın, kendi Ar-Ge bütçesinin tamamını kullanamadığını anlatan Işık, Ar-Ge'nin nitelikli insan kaynağı istediğini ifade etti.
Şu anda en önemli sıkıntılarını, son 12 yılda yüksek teknolojili ürünlerin imalat sanayi ve ihracattaki payının azalması olarak gösteren Işık, sıçrama yapılamayan, nominal bazda yükselme sağlandığı halde oransal olarak yükselme sağlanamayan alanın yüksek teknoloji alanı olduğunu bildirdi.
- "70-80 bin yazılımcı açığı var"
Yüksek teknolojinin çok daha nitelikli Ar-Ge gerektiğinin altını çizen Işık, şunları kaydetti:
"Bizim şu anda tam zaman eşdeğer araştırmacı sayımız artıyor ama daha hala yeterli değil. Şu anda Türkiye'nin yazılım, elektronik, bilgisayar alanında en az 70-80 bin eleman açığı var. Bizim nitelikli insan yetiştirmede problemimiz var. Onun için burada bir çağrı yapıyorum. Gelin şu yüksek eğitim reformunu Meclis olarak sahiplenelim ve bir bütün olarak bu reformu birlikte yapalım. Burada da kesinlikle ideolojik saplantılarla değil, ülkenin ihtiyaçlarına göre davranalım. Türkiye'de artık bu konu ertelenemez bir hale geldi. Eğer insan kaynağını geliştiremezsek, bu bütçeleri etkin ve verimli kullanamayız."
- "Aranan eleman noktasında sıkıntımız var"
Mesleki eğitim ve ara eleman konusundaki eleştiriler üzerine de Işık, "Ben ara eleman demiyorum, aranan eleman. Aranan eleman noktasında sıkıntımız var. Aranan eleman her zaman üniversite mezunu değildir. 28 Şubat'la birlikte İmam Hatip'leri kapatacağız diye endüstri meslek liselerinin kapılarına kilit vuruldu ve şu anda endüstri meslek liselerinin sayısı ve buralara giden öğrenci sayısı arttı ama nitelik artışını henüz yakalayamadık" dedi.
Fikri Işık, bunu da aşmak için üzerinde çalıştıkları projeler olduğunu belirterek, şöyle konuştu:
"Devlet olarak biz her gelişen CNC tezgahını alıp, okula koyamıyoruz ama Organize Sanayi Bölgesi (OSB) içindeki öğrenci, fabrikayla okul iç içe çalışıyor. Bu, dünyanın benimsediği bir model. Çok olumlu sonuçlar alıyoruz. Öğrenci 10. sınıfta motoru söküp takmasını biliyor. Şimdi bunu geliştireceğiz. Üretimle eğitimle iç içe geçirmek durumundayız. Pratik ağırlıklı bir eğitimi yaygınlaştırma gayreti içindeyiz."