SENDİKA
Hükümetin Taksim İnadı Akıldışıdır, Çelişkilidir, Yasadışıdır!
Son günlerde başta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere hükümet çevrelerinden Taksim 1 Mayıs Alanı’na dair yapılan açıklamalar, basında tek taraflı olarak geniş yer bulmaktadır. İşçilerin hakları ve talepleri ile ilgili bugüne kadar ağzını bıçak açmayanlar, Taksim 1 Mayıs Alanı’nın yasaklanmasına gerekçe üretmek için sürekli konuşmaktadır.
Hükümet çevrelerinden arka arkaya gelen tüm açıklamalara tek tek yanıt vermek olası değildir, ancak tüm açıklamaların ortak yönünün akıldışı, çelişkili ve yasadışı bir yasağa gerekçe üretme çabası olduğu rahatlıkla görülebilmektedir.
Bu ülkede akıl, vicdan, tarih veya biraz olsun hukuk bilgisi olanlar açısından 1 Mayıs’ta Taksim’i yasaklama inadının gerekçesini ve hukuki temelini anlamak mümkün değildir.
2010, 2011 ve 2012 yılarında Taksim’de yüz binlerle kutlanan 1 Mayısların “bayram havasında” geçtiğini, Türkiye’de “tabuların yıkıldığını” söyleyen ve pankartlar asarak bununla övünen hükümet çevreleri, şimdi bir anda tam tersi söylemleri savunabilmekte, bunu yaparken işçi sınıf başta olmak üzere halkın hafızasını küçümsemektedir. Bu çelişkili tutumu anlamak mümkün değildir.
Hatırlanacağı gibi geçtiğimiz sene inşaat gerekçesiyle Taksim’i yasaklayan hükümetin bu tavrı da inandırıcı bulunmamış ve 1 Mayıs 2013’te “işçiler çukura düşmesin” denilerek konulan bir yasağı uygulamak için kullanılan polis şiddeti yüzünden yüzlerce insan yaralanmış, 15 milyon İstanbullu eve hapsedilmiş, işçilerin bayramı zehir edilmişti. Bu sene ise 1 Mayıs meydanını yasaklamak için bir gerekçe üretemeyen hükümet çevrelerinin, akılla, hukukla, vicdanla, tarih bilinciyle değil sadece şiddet tehdidiyle kendi pozisyonlarını korumaya çalıştıkları görülmektedir.
Akıldışı bir inadın yarattığı fikri zayıflık söylemlere de yansımakta, “şımarıklık” gibi kavramlarla süreç açıklanmaya çalışılmaktadır. “Şımarıklık” kavramı, bu topraklardaki tüm değerleri üreten, kendi üretirken aç kalan, açlık-yoksulluk sınırında yaşayan, iş cinayetlerinde ölen milyonlarca emekçiye değil, daha önce yine 1 Mayıs ile ilgili “ayaklar baş olursa kıyamet kopar” gibi bir ifadeyi kullanarak işçi sınıfını, emekçileri “aşağı” görene yakışmıştır.
Akıldışı bir inat yüzünden halkını tehdit eden, işçi sınıfını aşağılayan bir iktidarın ne yapmaya çalıştığını anlamak mümkün değildir. Tüm bu tehditkâr ve ayrımcı üsluba rağmen bizler, Taksim çağrısı yapan DİSK, KESK, TMMOB ve TTB olarak işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma gününe bir bayrama hazırlanır gibi hazırlanmaya devam ediyoruz. Ayrıca bizim elimizde bu konuda çok net bir mahkeme kararı var. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, DİSK ve KESK olarak yaptığımız başvuruya istinaden verdiği karada, Taksim Meydanı’nın 1 Mayıs Alanı olduğunu tescil etmiş ve hükümetin görevinin de Taksim’i 1 Mayıs’a hazırlamak olduğunu ilan etmiştir. AHİM’in bu kararı Anayasa’nın 90. Maddesine göre bağlayıcıdır ve yok sayılamaz.
Ancak anlaşılan o ki AKP hükümeti için esas olan, hukuk, mahkeme, yasa, Anayasa ve akıl değil parti liderinin ağzından çıkan sözdür. Bizzat Başbakan tarafından 1 Mayıs’ın kutlanabileceği alanlarına dair açıklama yapılması, buna uymayanların çatışma istediğini söyleyerek cam çerçeve kırılmasından söz etmesi ve 21 Nisan Pazartesi günü 1 Mayıs Komitesinin Taksim’de gerçekleştirmek istediği bir basın toplantısının bile polis tarafından şiddet kullanılarak engellenmesi bu yaklaşımı göstermektedir. Sadece bu durum bile hükümetin işçi sınıfına ve emekçilere karşı yasadışı yöntemlerle mücadelede ısrarcı olduğunu göstermektedir. Cam çerçeve kırılmasından söz edenlere bir kez daha, Taksim meydanında yüz binlerin katılımıyla 2010, 2011 ve 2012’de en ufak bir sorun yaşanmadan gerçekleştirdiğimiz dünyanın en büyük 1 Mayıs kutlamalarını hatırlatıyoruz.
AKP’nin yasadışı, çelişkili ve akıldışı inadına ve bu inadı meşrulaştıran yaklaşımlara rağmen, DİSK-KESK-TMMOB, TTB ve 1 Mayıs’ı birlikte kutlamaya hazırlandığımız 60’ın üzerinde kurum olarak bizler 1 Mayıs’ta Taksim’de olacağız. Biz Türkiye’nin artık bambaşka bir döneme girdiğini, başta işçi sınıfı olmak üzere halkımızın haklarının bilincinde olduğunu ve o hakları için mücadeleden geri durmadığını yaşayarak görmenin güveni içerisindeyiz. Bize “Taksim’den ümidi kesin” diyenlere, “Taksim’den ümidi kesmek emekten, gelecekten, yaşamdan ümidi kesmektir” diyoruz.
Bu nedenle de İşçi Bayramı’na bayram gibi hazırlanıyor, türkülerimizle, şarkılarımızla, karanfillerimizle o gün Taksim yolunda olacağımızı bir kez daha ilan ediyoruz. 1 Mayıs’a savaşa gider gibi hazırlananlara bir kez daha ifade etmek istiyoruz ki işçiler, emekçiler de destan yazar ama sizinki gibi değil! İşçiler, emekçiler, “birlik, mücadele ve dayanışma” bilinçleriyle, ürettikleriyle, kardeşlikleriyle, türküleriyle destan yazar. Ve bugün Türkiye’nin ihtiyacı tam da böyle bir destandır.