SENDİKA
Hayatı Durdurmak Kimlerin İşine Yarar?
Bu mücadele sürecinde millet, iradesiyle birlikte varlığını dayandırdığı bin yıllık medeniyet değerlerine sahip çıkma çabası içerisindeyken, millet iradesini hazmedemeyenler milli iradeyi vesayet altına alma girişimleriyle eş zamanlı olarak milletin değerlerini de tahrip etme çabası içerisinde olmuşlardır.
Milletin, iradesine sahip çıkarak demokratik işleyişle idareyi elde ettiği ve tahrip edilen medeniyet değerlerini tahkim etmeye yöneldiği dönemlerde çeşitli enstrümanlarla gerçekleştirilen manipülasyonlarla milli irade yönlendirilmiş ya da bu iradenin idareye hâkimiyeti bilfiil silah zoruyla gerçekleştirilen darbelerle inkıtaya uğratılmıştır.
Aslında millet çoğunluktur, ancak bir kısım televizyon, sinema, tiyatro, gazete, internet gibi imkânların yönetimi hep milli irade karşıtlarının elinde olduğu için azınlığın çoğunluğa tahakkümü şeklindeki bir uygulamayla çok olan milletin bir araya gelmesi, birlikte hareket etmesi engellenmiş ve azınlığın etkileme gücüyle çoğunluk, azınlığın yönetimi altına sokulmuştur.
21. yüzyılın başlarından itibaren demokratik işleyişle milletin belirleyici olduğu bir yönetim anlayışı işbaşına gelmiş, milletin talep ve beklentileri doğrultusunda icraat ortaya koymaya başlanmıştır. Özellikle 28 Şubat Süreci’nde milletin değerlerine yönelik gerçekleştirilen büyük tahribatı onarmaya yönelik gösterilen çabalar ve atılan adımlar milletin takdirini kazanırken, bunu içine sindiremeyenleri yeni hesapların içerisine itmiştir. Katsayı adaletsizliğinin kaldırılması, 8 yıllık kesintisiz eğitimin 4+4+4 şeklinde 12 yıllık kesintili eğitime dönüştürülmesi, okullarda ve kamuda başörtüsü yasağının kaldırılması, Kur’an-ı Kerim, Hz. Muhammed’in Hayatı, Osmanlıca vb. derslerin seçmeli olarak okutulmaya başlanması gibi milletin ruh köküne hitap eden adımlar kahir ekseriyeti sevindirirken, eski Türkiye arayışı içerisinde olanları da huzursuz etmiş ve harekete geçirmiştir. Milletin mesafe almasından son derece rahatsız olan bu zihniyet, eski düzeni yeniden tesis etmek için çeşitli arayışlar içerisine girmiştir.
Milli iradenin eskiden olduğu gibi kolayca yönlendirilemediğini, milletin eski millet olmadığını gören millete rağmenci azınlık, perdenin önüne çıkma gereğini ortaya koyan çeşitli atraksiyonlarla milletin varlığını saf dışı bırakmaya kalkmıştır. Bu türden arayışların en dikkat çekici olanı Taksim Gezi Parkı düzenlemesi dolayısıyla gerçekleştirilen kalkışmadır. Bu kalkışma, milletimizin sağduyusu, yönetenlerin dirayeti ile ‘Gezici’lerin kirli yüzünün ortaya döküldüğü bir süreçle atlatılmıştır. Ancak, bir güruhunmillet malını tarumar ederek büyük bir öfkeyle gerçekleştirdiği tahribat, tedbirli ve uyanık olmanın lüzumunu bir kez daha ortaya koymuştur.
Gezi Parkı hadiselerinde ağaçları bahane ederek milli iradeyi etkinsizleştirmek için ortalığı savaş alanına çevirenler, şimdi de Berkin Elvan’ı bahane ederek, bir video aracılığıyla gerçekleştirdikleri “11 Mart’ta Berkin Elvan İçin Hayatı Durdurun” çağrısıyla yeni bir tezgâhın peşine düşmüş bulunuyorlar.
Demokratik yollarla milletten yetki alamayacağını gören birtakım mihraklar, mutlaka dışarıdan bir kurmay aklın organizasyonuyla, bahaneler uydurup fırsatlar oluşturarak, milletin oylarıyla işbaşına gelmiş iktidarı devirerek ülkemizi kaosa sürüklemek, milletimizin huzur ve refahına kastetmek istemektedirler. “Mesele sadece Gezi Parkı değil arkadaş, sen hâlâ anlamadın mı? Hadi gel” diyen anlayışın bu sefer, “Mesele sadece Berkin Elvan değil arkadaş, sen hâlâ anlamadın mı? Hadi gel” diyerek yola çıktığı gün gibi ortadadır.
2002’den beri her seçimde sandığın altında ezilenler, 7 Haziran 2015 seçimlerinde de milletten yüz bulamayacaklarını anlayınca demokrasi dışı yollarla milleti manipüle etmenin çabası içine düşmüşlerdir. Mezkûr çağrı, temel hak ve özgürlükler kaygısı içermeyen, demokratik işleyişi sabote etmeye yönelik son derece tehlikeli bir çağrıdır. Bu tür milli iradeye kasteden toplantı ve yürüyüş yaparak demokratik tepki ortaya koyma şeklinde başlatılan ancak millete ve milletin değerlerine yönelik hıncını sürekli bileyen bazı marjinal örgüt ve çevrelerin yaptıkları yığınağı meydana çıkararak sokaklarda terör estirilmesi şeklinde cereyan eden bu türden eylemler karşısında milletimiz ve hükümet uyanık olmalıdır.
Gerçek sanatın ve hakiki sanatkârın terviç edildiği bir süreçten rahatsız olan, milletin ve nesillerin gerçekten kendini bulmasıyla birlikte yaşam alanının tehlikeye gireceğini gören sanatçı kılığındaki öncü ve takdimci yüzler, milletin sırtından kazandıkları paralarla refah içerisinde yüzüp milletin değerlerini tahkir ve tezyif etmekte, bu doğrultuda gerçekleştirilen hadiselerde öne çıkmaktan çekinmemektedirler.
Kamuoyuna yansıttıkları son çağrı da bunun bir göstergesidir. Milletimiz, on yıllar boyunca protez yüzle dolaşan, zaman zaman kameralar karşısında iyilik meleği rolüne soyunarak ikiyüzlülüğünü ortaya koyan bu taifenin maskesini düşürmüştür.
Yeni bir ulus yaratma niyetiyle çıkılan yolda her türlü devlet imkânı kullanılarak, okul ve askerlik başta olmak üzere, devletle milletin kesiştiği bütün alanlarda milleti endoktrine etme çabasıyla yetiştirilmiş bir kısım kitlenin, bilhassa kokuşmuş 28 Şubat uygulamalarının ve pozitivist eğitim sisteminin yetiştirdiği bir kısım insanın bu millete ve bu milletin değerlerine karşı verdiği mücadeleyi bu millet akim kılacak güçtedir.
Hedef alınmak istenen, bu milletin geleceğidir, gelecek nesilleridir. Gelecek nesiller elde edildiğinde hedefe ulaşılmış olacaktır. Ülkesini, değerlerini ve geleceğini düşünen herkes bu konuda uyanık olmalıdır.
Üzerinde düşünülmesi gereken soru şu: Hayatı durdurmak kimin/kimlerin işine yarar?
Ali YALÇIN
Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanı