SENDİKA
Gündoğdu'dan KPDK ve Öğretmen Atama Açıklaması
Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, kamu görevlilerinin sorunlarına çözüm ürettiklerini ve birçok kazanım elde ettikleri ifade ederek, kazanım ürete ürete sorunları azalttıklarını söyledi. Gündoğdu, öğretmen atamalarının, ihtiyaç kalmayacak şekilde yapılmasını istedi.
Kanal A Haber ekranlarında yayınlanan Çerçeve programına katılan Gündoğdu, Çözüm Süreci, Kobani eylemleri, İsrail’in Mescid-i Aksa’ya yaptığı saldırı, öğretmen atamaları, kazanımlar ve çözüm bekleyen sorunlar hakkında açıklamalarda bulundu.
Atamalar, Öğretmen İhtiyacı Kalmayacak Şekilde Yapılmalıdır
Gündoğdu, öğretmen atamalarının, ihtiyaç kalmayacak şekilde yapılması gerektiğini belirterek, “Öteden beri eğitimle ilgili üç şeyin üzerinde duruyoruz: Bir, dersi boş geçen öğrencileri bu cezalı durumdan kurtarmak. İki, istihdam bekleyen öğretmenleri, KPSS’yi kazanmış, yüksek puanlar almış öğretmen adaylarını öğrencileriyle buluşturmak. Üç, bu buluşmayı yaptırmadığımızda oluşan, eğitimsizlikten ortaya çıkacak olan olumsuzluklar. Eğitime ayrılan bütçe bu boyutuyla ele alınmalı, istihdama ayrılan bütçede dikkatli olunmalı. Hükümet elbette geçen yıl Şubat’ta 10 bin, Eylül’de 40 bin, 50 bin öğretmen ataması yaptı, bu son 3-4 yıldır yapılan önemli şeyler. Ama hâlâ 100 binin üzerinde öğretmen açığı var, hâlâ on binlerce, 700-800 TL’ye bari aç kalmayayım diye, derse girmek durumunda olan öğretmen var. Çocuklarımızla öğretmenlerimizi buluşturmak, bu ülkeye yapılabilecek en büyük iyilik. Her platformda Sayın Başbakanımıza, Sayın Milli Eğitim Bakanımıza, Sayın Maliye Bakanımıza bu buluşmanın önemini anlatıp destek istiyoruz ama şu ana kadar kadro sayısı ve atanacağı süreyle ilgili bir açıklama yapılmış değil. Bu konudaki son sözüm şudur: Atamalar, öğretmen ihtiyacı kalmayacak şekilde yapılmalıdır” şeklinde konuştu.
Kazanımlarımıza Yenilerini Ekleyeceğiz
Memur-Sen olarak, kamu görevlilerinin sorunlarına çözüm ürettiklerini ve birçok kazanım elde ettikleri kaydeden Gündoğdu, şöyle devam etti: “Kamu Personeli Danışma Kurulu’na Kasım’ın sonunda oturacağız. Toplu sözleşme ve Kamu Personeli Danışma Kurulu birbirini tamamlayan şeylerdir. Bizim en çok önem verdiğimiz konulardan biri olan akademisyene zam konusunu, Sayın Cumhurbaşkanımıza, Sayın Başbakanımıza, Maliye Bakanımıza, Milli Eğitim Bakanımıza, YÖK Başkanımıza defalarca ilettik, önerilerimizi sunduk. Sonunda sonuç aldık. Hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyoruz. 4/C’lilerde zammı iyi almıştık, TÜİK’te çalışan 4/C’liler hariç, iş güvencesine kavuştular ama 4/B kadrosu olmadığı için aynı iş yerinde beraber çalıştıkları arkadaşlarının maaşına ulaşamadılar. Mesai ücretleri, devlet karşılığını vermeden mesai yaptırmaz dedik, toplu sözleşmede uzlaştık, Kamu Personeli Danışma Kurulu’nda uzlaştık, öyle bir sonuç çıktı ki yüzde 10 sınırlaması; bu kabul edilemez, sağlıklı bir durum değil. Disiplin cezalarının affedilmesi, emekli ikramiyesinde 30 yıllık süre sınırının kaldırılması, bir derece verilmesi, yükseköğrenim mezunu işçilerin kadroya geçirilmesi, yardımcı hizmetler sınıfına ek gösterge verilmesi, adalet çalışanlarının sorunları gibi onlarca sorun var. Bunları Kamu Personeli Danışma Kurulu’na yeniden taşıyacağız, Ağustos ayında da Allah nasip ederse, kalanların tamamını yeni toplu sözleşmede masaya getireceğiz. Kazanım ürete ürete sorunları azaltıyoruz.”
Süreçte Atılan Ciddi Adımlar Var
“Çözüm süreci vesayetin ortaya çıkardığı ötekileştirmenin sona ermesidir” diyen Gündoğdu, “Bu, batıda ne varsa doğuda da o olsun, devlet artık eski toplum mühendisliği alışkanlıklarını terk etsin, vatandaşlarına eşit yakınlıkta olsun yaklaşımıydı. Bu boyutuyla baktığımızda Kobani eylemlerine kadar Kürtlerin yüzde 90’ının devletten istediği, beklediği talepler doğrultusunda çok ciddi adımlar atıldı. Ana dilde savunma hakkı, yerel isimlerin Kürtçe verilmesi, Kürtçenin seçmeli ders olması, özel okullarda ana dilde eğitim gibi önemli düzenlemeler yapıldı. Kürt’ün, Türk’ün, Laz’ın, Çerkez’in vatandaş olarak eşit yurttaşlığa doğru yolculuğunda adımlar atıldı. Ben Kürtlerin kahir ekseriyetinin bundan memnun olduğunu, bunu gerçekleştiren devletin yapması gereken diğer adımları da yapabileceğine dair kanaatinin net olduğunu yerinde gördüm. Çözüm Sürecinin esas hedefi eşit yurttaşlıktır. Çözüm iradesi ve süreci millet kaynaklıdır” diye konuştu.
Tek Muhatap Millettir
Çözüm Sürecinin milletten gücünü alarak yoluna devam ettiğini dile getiren Ahmet Gündoğdu, şöyle konuştu: “Milletin sahip çıktığı, silahların aradan çekildiği, kardeş kanının dökülmesinin sona erdiği kardeşlik süreci hakkında ‘biz bunu bitiririz’ gibi blöf cümleler kullananların, bu süreç biterse bu ülkenin ne zarar edeceğini düşünmesi lazım. Kobani’yi Çözüm Sürecine yönelik tehdit aracı haline getirmek makul ve mazur görülemez. Kobani olaylarında sadece kurban eti dağıtan Yasinimiz öldürülmedi. 130’un üzerinde okul yakıldı. İlkokuldan sonra ortaokula, liseye, üniversiteye yerleştirmelerde belli bir yarışma sınavı yok mu? Siz bu okulları yakarak kime kötülük ediyorsunuz? Kürt çocuklarına kötülük ediyorsunuz. Camiler değersizleştirilerek, yakılarak kime kötülük ediliyor? Müslümanlara, Kürt halkına. Dolayısıyla burada ciddi bir iş kazası söz konusu. Bunu süreç bitti şeklinde yorumlamak yanlış olur. Zaten süreç başlarken sağ taraftan sürece karşıyız diyenler vardı, şimdi de sol taraftan süreci bitiririz diyenler var. Belki de sürecin en stratejik ele alınması gereken noktası bu. Sürecin sahibi millettir; karşıyız diyenlerle bitiririz diyenlerin kesiştiği nokta silahları ele alma noktasıdır. Buna asla müsaade edilmemelidir.”
Sürecin Kazananı Türkiye Olacak
Memur-Sen’in Çözüm Sürecinin paydaşı, kendisinin de sürecin başarıya ulaşması için Akil İnsanlar Heyeti’ne dahil olduğunu hatırlatan Gündoğdu, “30 yıl terörü yaşadı bu ülke. 30 yılda on binlerce can kaybımız oldu. Kamu görevlileri terör korkusu ile yaşıyor. Bu sadece Doğu ve Güneydoğu meselesi değil, Türkiye meselesidir. Terörün mali kaybı 400 milyar dolar olarak hesaplanıyor. JİTEM ve derin devlet eliyle kendi vatandaşını cezalandıran devlet algısı oluştu. Bunlar hep Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin hanesine eksi olarak yazılıyor. Süreç başarıya ulaşırsa canları kaybetmeyeceğiz. Kamu görevlileri korkusuzca görev yapacak, bölgenin turizm kapasitesi artacak. Örneğin, Mardin bu ülkenin çoğulculuğunun, kültürel değerlerinin merkezidir. Terör olmayınca dünyanın çekim merkezi olabiliyor. Bunun faturasını kim ödeyecek? Mardin, Diyarbakır, Ankara, Gümüşhane, Trabzon, dolayısıyla bütün Türkiye ödeyecek. Öte yandan, kendi iç sorunlarını çözen ülke olacağımız için 76 milyonun sorunlardan kurtulmuş lider ülke Türkiye’nin vatandaşı olma özlemi gerçekleşecek. Çözüm Süreci, yöresel, ülkesel, bölgesel ve küresel düzlemde katkı ve kazanımlar üretme kapasitesine sahiptir. Bunun birinci kârı, bölgemizdeki ülkelere, İslam dünyası, Türk dünyası, Balkanlar, Ortadoğu, buradaki kardeşlerimize demokrasi, millet iradesine sahip çıkma gibi konularda daha güçlü bir ağabeylik yapacağız ve dünya mazlumlarına daha güçlü destek olacağız. Türkiye bu 30 yıllık terör belasından çözüm sürecini yüzde 100 başarıya ulaştırarak kurtulmuş olsaydı, Mısır’daki, Suriye’deki, Filistin’deki kardeşlerimiz daha güçlü olacaktı, terörist devlet İsrail asla Mescid-i Aksa’ya ayak basamayacaktı” değerlendirmesinde bulundu.
Çözüm Süreci’nin HDP’ye bağlı olmadığını ifade eden Gündoğdu, parti yöneticilerinin, “Süreç Abdullah Öcalan ile başladı, onunla biter” sözünü eleştirdi. Gündoğdu, sürecin millet ile başladığını, millet ile son bulacağını vurguladı. Gündoğdu, “Çözüm Süreci, siyaset kulvarına sıkışmış stratejik zemin görüntüsünden kurtarılmalıdır. Çözüm Sürecini millet başlatmıştır; bu süreç milletin iradesine dayanarak yol almaktadır, almalıdır” dedi.
Barışın sağlanması için ilk önce silahların aradan kaldırılması gerektiğini anlatan Gündoğdu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Verilen sözler yerine getirilmedi. Silah bırakma, silahsızlanma buna en iyi örnektir. Örnekleri şiddet olayları ve kimlik sormalarla genişletebiliriz. Bunu Dolmabahçe toplantısında Sayın Başbakan’dan da dinledik. Sözlerini tutmak yerine, ‘çözüm sürecini bitirelim’ demeye getiriyorlar. Kimsenin böyle bir şeye hakkı yoktur. Çözüm Sürecini halk sahiplendi.”
Gündoğdu, Akil İnsanlar Heyeti olarak, millet ile devlet arasında köprü görevi görmek, kardeşlik için görüşler paylaşmak, sitemleri-teklifleri yöneticilere iletmek amacıyla hareket ettiklerini vurgulayarak, “Süreç içerisinde eksiklikler elbette var. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yaşayan vatandaşlarımızın kendisini ifade etmesine aracılık yapan bütün kurumlar, kuruluşlar, platformlar, kanaat önderleri Çözüm Sürecinin partnerleri haline getirilmelidir. Kamu personeli sistemine yönelik adımlar ve kamu görevlilerinin beklentilerini karşılayacak alt açılımlar yapılmalıdır. Bu, Çözüm Sürecini güçlendirir; devletin somut görünümü olan kamu görevlilerinin bölge illerinde sunduğu kamu hizmetinin devamlılığı ve folklorik unsurlarla oryantasyonu açısından bu son derece önemlidir. Önemlidir, çünkü öğretmen orayı sürgün yeri olarak görüp asker gibi gün saymasın, tecrübeli öğretmenleri de orada istihdam edelim diyoruz. Teorik olarak evet diyorlar, işin garip tarafı Doğu ve Güneydoğulu bakanlar ilk karşı çıkan oluyor. Bu garip bir durumdur. Süreç, bu sıkıntılardan arındırılmalı” ifadelerini kullandı.
Ağıtlar Bize, Çığlıklar Onlara
Çözüm Süreci, İsrail’in Mescid-i Aksa saldırıları, Suriye, Mısır, Arakan, Orta Afrika, Doğu Türkistan, tamamı ele alındığında, bunun uygarlık ve medeniyet kavgası olduğuna dikkat çeken Gündoğdu, “Yusuf İslam’ın bir sözünü izleyicilerimizle paylaşmamız lazım. ‘Müslümanlar birbirleriyle savaştıkça ağıtlar Kürtçe, Türkçe ve Arapça olacak, zafer çığlıkları ise İngilizce ve İbranice olmaya devam edecektir’ diyor. Terörist devlet İsrail, adı üzerinde terörist devlet, buraya 1948 yılında gelmiş, bulunduğu toprakların yarısında kiracı, yarısında işgalci. Ve İsrail devletini kuranların bir itirafı var. ‘İşte yüz binlerce altın verip alamadığımız toprakları İttihat ve Terakkicilerden ve onların zihniyetinden bedava aldık’ diyorlar. Burada İsrail, Almanya, Amerika, Siyonistler, emperyalistler yapması gerekeni kendilerine göre yapıyorlar. Onların amacı, ‘vaat edilmiş toprakları’, arz-ı mevud, bu doğrultuda gasp etmek, öldürmek, değersizleştirmek, ele geçirmek, işgal; bunun üzerine kurulu” şeklinde konuştu.
Mescid-i Aksa Onurumuzdur
Katil devlet İsrail’in bu saldırıları gerçekleştirirken Müslümanların sessiz kalmasını eleştiren Gündoğdu, Mescid-i Aksa’nın kurtuluşunun İslam birliğinden geçtiğini söyledi. Gündoğdu, şunları söyledi: “Kurtuluş, Ortadoğu’daki Müslümanların ve bütün İslam ülkelerinin ittihadından geçiyor. Bir kısmı koltuğundan mahrum olmamak için kınayamıyor, bir kısmının da koltukla tehdit edilerek kınayacak mecali kalmamış. Birlikteliğe önderlik yapacak olanın Türkiye olduğunu görüyoruz. Birleşmiş Milletler ne işe yarar ben bilmiyorum. İslam İşbirliği Teşkilatı ne işe yarar? Cılız kınamaların ötesine geçmez. Oysa Mescid-i Aksa İslam’a göre değerlendirmezden önce dünya kültür mirasıdır. Dünya kültür mirası örnekleri içerisinde yer alan hangi mirasa bunun yüzde 1’i kadar saldırıya müsaade edilir? Asla edilmez. Mescid-i Aksa’ya kültür mirası olarak dünyanın ortak malı olarak bakmıyorlar. Müslümanların ilk kıblesini yok sayıyorlar. İlk kıblemize yapılan saldırıya sessiz kalan herkes suça ortaktır. BM bu suçun ortağıdır. İslam İşbirliği Teşkilatı bu suçun ortağıdır. AB bu suçun ortağıdır. Uluslararası insan hakları dernekleri bu suçun ortağıdır.”
Mescid-i Aksa için tüm vicdan sahiplerini göreve çağıran Ahmet Gündoğdu, “İnsanlık ayağa kalkmadan Mescid-i Aksa özgür olamaz. Ümmetin, onurlu insanların ayağa kalkması lazım. İlk kıblemiz olan Mescid-i Aksa, Müslümanların ortak namusudur. Buradan tüm Müslümanlara sesleniyorum: Namusunuzu çiğnetmeyin ve ona sahip çıkın. İttihadı İslam, İslam birliğini kurmamız ve bunu harekete geçirmemiz gerekiyor. İsrail’in yaptığı bu ne ilk ne de son olacak. Çünkü onun şımarıklığını, gücü nereden aldığını, nerelere kadar götürebileceğini biliyoruz. Bu, insana bakıştaki körlük, şaşılık, çirkefliktir. Ama çirkefliğe göz yummak, rıza göstermektir ve ortak olmaktır” diye konuştu.
İyi ki Türkiye Var
Mescid-i Aksa ve mazlumlara karşı yapılan çirkin saldırılara sadece Türkiye’nin tepki gösterdiğini kaydeden Gündoğdu, sözlerini şöyle tamamladı: “İyi ki Türkiye var, iyi ki siyasi partilerimiz var, iyi ki bu millet var. Yine en güzel tepkiyi devlet olarak, hükümet olarak, millet olarak, birçok siyasi parti olarak, sivil toplum örgütleri olarak, ülke olarak biz verdik. Elbette Memur-Sen olarak bizim Mescid-i Aksa’ya sahip çıkmama gibi bir durumumuz olamaz. Bir, insanız; iki, Müslümanız; üç, Kurucu Genel Başkanımız Mehmet Akif İnan Mescid-i Aksa şairidir. ‘Mescid-i Aksa’yı gördüm düşümde, götür Müslüman’a selam diyordu. Dayanamıyorum bu ayrılığa, kucaklasın beni İslam diyordu’ dizeleriyle… Kurucu Genel Başkanımız, Müslümanların Mescid-i Aksa’yı kucaklamasının önemini bize miras bıraktı. Mescid-i Aksa, ona biz sahip çıkınca değer kazanmayacak, biz Mescid-i Aksa’nın değerine sahip çıkmış olacağız, yaratılış gayemize uygun hareket etmiş olacağız. Bu boyutuyla baktığımızda Memur-Sen, 11 sendikamız, genel başkanlarımız, şube başkanlarımız, Genç Memur-Senimiz, Emekli Memur-Senimiz, Kadınlar Komisyonumuz, Engelli Memur-Senimiz, hepsi alanlardaydı. Ama biz artık sadece tepki koyan örgütler, ülkeler, vatandaşlar değil, artık inşa eden, tepki koymayı gerektirecek tabloları ortadan kaldıran ülke olma yolunda ilerlemeliyiz.”