SENDİKA
Ahmet Gündoğdu GAZETEKAMU Özel Röportaj
Memurun Hakkını Faiz Çetesine Yedirtmeyiz
GAZETEKAMU: Memur-Sen’in sendika dünyasına katkısı nedir?
Sendikalar ve sivil toplum kuruluşları, çoğulcu, katılımcı ve özgürlükçü demokrasinin olmazsa olmazlarındandır. Sendikalar ve sivil toplum kuruluşları ile demokrasi arasında ciddi bir paralellik vardır. Demokratik sendika ve sivil toplum kuruluşlarının olmadığı ülkelerde ya demokrasisinin olmadığını ya da eksik olduğunu görürüz. Bu çerçevede, Memur-Sen ülkemizin demokrasinin gelişmesinde, özgürlüklerinin artmasında, insan hakları ihlallerinin azalmasında ve yasakların kalkmasında önemli roller üstlenmiştir. Ortak akıl mitingleriyle demokrasi ve milli iradeye yönelik risk ve tehditlerin bertaraf edilmesinde önemli sorumluluklar yüklenmiştir. Demokrasi ve anayasa kongreleri ile, hazırladığımız raporlarla demokrasinin derinleşmesine yönelik çalışmalara bilimsel katkı sunduk. 12 Eylül referandumundaki kararlı tutumumuz ve kampanyalarımızla vesayetin deşifre olmasında ve büyük ölçüde son bulmasında kilit rol aldık. Türkiye’nin dünya demokrasi liginde sürekli basamak yükseltmesinde Konfederasyonumuzun emeği ve katkısı ilk sıralarda gelir.
HEM MİLLETİN HEM KAMU GÖREVLİLERİNİN ÖNÜNÜ AÇTIK
GAZETEKAMU: Memur-Sen olmasa ne olurdu, varken farkı ne oldu?
707 bin 652 üyemizin, teşkilatlarımızın ve tüm faaliyetlerimizde bizlere destek veren sosyal ortaklarımızın hakkını yemek istemem. Bunun için mütevazi davranmayacağım. Bugün insan hakları alanında bu kadar ilerleme varsa, demokratik standartlar yeterli olmasa da sürekli yükseliyorsa, birçok yasak ve sınırlama kalkmışsa Memur-Sen’in katkısı büyüktür. Memur-Sen’in gündeme taşıdığı ve kararlılıkla çözülmesi için mücadele ettiği bazı değişikliler şöyle:Katsayı adaletsizliğinin tarihin çöp sepetine atılması,, Milli Güvenlik Derslerinin müfredattan çıkarılması, kesintisiz eğitimin kaldırılması, Kur’an öğretiminde yaş sınırlamasının son bulması, din eğitiminin önündeki engellerin kaldırılması, başörtüsü yasağının fiili olarak çözülmesi, darbelere dayanak yapılan TSK İç Hizmet Kanunu’nun 35. Maddesinin değiştirilmesi, Emasya Protokolü’nün iptal edilmesi gibi.
SÖZLEŞMELİLERİN KADROYA ALINMASI SOSYAL DEVRİMDİR
GAZETEKAMU: Demokratikleşme ve özgürlükler alanında katkı verdiğiniz kazanımlar gerçekten çok önemli. Ancak aynı başarıyı çalışma hayatında yakalayabildiniz mi?
GÜNDOĞDU: Çok daha fazlasını başardık. Sadece 2002’den bu yana elde ettiğimiz kazanımların sayısı 150 kalemden oluşuyor. Elde ettiğimiz bazı kazanımlar çalışma hayatı tarihine altın harflerle geçecek kazanımlar. Kamu görevlilerinin iş güvencesini tartışmaya açtırmadan toplu sözleşme hakkını anayasaya koydurmak bir devrimdir. AB’de bile esnek çalışma ve farklı istihdam türlerinde çalıştırma gittikçe yaygınlaşırken, 300 bin sözleşmeliyi kadroya aldırmak devrimdir, esnek çalışma ve farklı istihdam uygulamalarına dur demektir. Sözleşmelilerin kadroya alınmasında kararlı bir tutum sergileyen Sayın Başbakanımıza da buradan teşekkür ediyorum. Sendikalar tarihi açısından emeklilerin toplu sözleşmenin hükümlerinden yararlanacak olması önemli bir kazanımdır. Bu devrim niteliğindeki kazanımlar yanında toplu sözleşmelerde pozitif ayrımcılık ilkesi gereği engelliler ve kadınlarla ilgili çok sayıda sosyal düzenlemeler yapıldı. Örneğin, engelliler ve hamile kadınların gece nöbeti tutmaması, engellilerin tüm servislerden yararlanması, hasta yakınları bulunan kamu görevlilerinin 1.5 saat izinli sayılması gibi. Sadece kazanımlarımız saatlerce sürecek bir röportajın konusudur. Çünkü her yıl onlarca kazanım üreten bir memur sendikalcığı var ve bu memur sendikacılığına liderlik yapan, öncülük yapan bir Memur-Sen var. İnşallah yeni kazanımlar üreterek kamu görevlilerinin hayatını kolaylaştırmaya ve yüzlerini güldürmeye devam edeceğiz.
TOPLU SÖZLEŞMEDE KESK’İN YERİ SEMBOLİK, KAMU SEN’İN KONUMU SEYİRCİLİKTİR
GAZETEKAMU: Sendika ve konfederasyon üye sayıları Resmi Gazete’de yayınlandı. Rakamları nasıl buldunuz, yeni sayılardan sonra toplu sözleşme masasında bir değişiklik olacak mı?
Öncelikle kamu görevlilerinin bize yönelmesinin bir nedeni var. Bu başarı üyelerimiz, kamu görevlileri, milletimiz ve insanlık için kesintisiz mücadele etmemizin, sayısız kazanımlar üretmemizin ve dünyanın neresinde olursa olsun, mazlumun yanında zalimin karşısında durmamızın karşılığıdır. Duruşumuz ve elde ettiğimiz kazanımlar, kamu görevlileri tarafından takdirle karşılanıyor. Resmi Gazete’de (6 Temmuz 2013) yayınlanan, sendika ve konfederasyon üye sayıları bu takdirin belgesidir. 2012 yılında 650 bin 328 olan üye sayısını 2013 yılında 707 bin 652’e çıkarıp yetkimizi güçlendiren, lider ve model örgüt olmamızı tescilleyen kamu görevlilerine teşekkür ediyorum. Büyük Memur-Sen ailesine 57 bin 324 yeni birey katıldı. Onlara da ailemize ‘hoş geldiniz’ diyorum. Memur-Sen ailesi, kendisine duyulan bu güveni şimdiye kadar boşa çıkarmadığı gibi, bundan sonra da hizmetlerini daha da artırarak, yeni sorumluluklar alarak kamu görevlilerinin ve milletimizin hizmetkarı olma yolculuğuna devam edecektir.
Sendika üye sayılarıyla ilgili istatistikleri incelediğimizde, toplam sendikalı memur sayısının yüzde 48.20’sinin Memur-Sen üyesi, yüzde 30.30’unun Kamu Sen üyesi, yüzde 16.15’inin KESK üyesi olduğu görülüyor. Memur-Sen’in 707 bin 652 üyesine karşılık Kamu Sen’in üye sayısı 444 bin 935, KESK’in üye sayısı ise 237 bin 180. Bu rakamları, analiz ettiğimizde ortaya çıkan tablo, hem oransal olarak hem sayısal olarak Kamu Sen ile KESK’in üye sayısı toplamı Memur-Sen’in üye sayısının gerisinde kalıyor. 11 hizmet kolunun 10’unda Memur-Sen’in, sadece bir hizmet kolunda KESK’in yetkili olması da imza ve itiraz yetkisinin neredeyse tek başına Memur-Sen ve bağlı sendikalarına ait olduğunun kanıtıdır. Kamu Sen’in toplu sözleşme masasında yetkili sendikasının kalmamış olması, söz konusu konfederasyonun toplu sözleşme masasındaki varlığını tartışmalı hale getirmiştir. Hem yetkili sendika sayısı hem üye sayısı ve oransal büyüklük açısından Memur-Sen’in açık ara önde olması dolayısıyla Kamu Sen’in toplu sözleşme masasındaki varlığının kanuni ancak hukuki ve meşruiyet zemini olmadığını ortaya koymaktadır. Başka bir söyleyişle toplu sözleşme masasında KESK’in varlığı sembolik, Kamu-Sen’in varlığı ise seyirciliktir.
MEMUR-SEN 2 MİLYON 600 BİN KAMU GÖREVLİSİNİ TEMSİL EDECEK
GAZETEKAMU: Anlattıklarınızdan kamu görevlilerinin üçte biri, sendikalı memurların ise yüzde 50’sine yakınının Memur-Sen üyesi olduğu anlaşılıyor. Bu kadar yüksek oranda temsil yetkisi çalışmalarınızı nasıl etkiliyor?
GÜNDOĞDU: Memur-Sen’in temel bir felsefesi var. Öncelikle hakkın küçüğü büyüğü olmaz. İkincisi, haktan yararlanacak kişi sayısının çok önemi yoktur. Bir haktan bir kişi dahi yararlansa milyonlarca kişi yararlanacakmış gibi önemseriz, o haktan o kişinin yararlanması için mücadele ederiz. Ancak kamu görevlilerinin yaklaşık üçte birinin, sendikalı kamu görevlilerinin yarısına yakının Memur-Sen üyesi olması toplu sözleşme masasının kompozisyonunu değiştirdi. KESK’in toplu sözleşme masasında sembolik bir şekilde temsil edilecek olması, Kamu-Sen’in seyirci konumunda masada bulunması Memur-Sen’in masadaki sorumluğunu kat kat artırdı. Bu yıl Memur-Sen 2 milyon 600 bin kamu görevlisi ile 1 milyon 880 bin memur emeklisinin mali, özlük ve sosyal haklarının artırılması için yoğun bir mücadele verecek. Bu yüksek sorumluluk içinde toplu sözleşme masasına hazırlanıyoruz.
İKİNCİ TOPLU SÖZLEŞMEDE DAHA TECRÜBELİ MASAYA OTURUYORUZ
GAZETEKAMU: Toplu sözleşme yaklaştı. Toplu görüşmeden toplu sözleşmeye geçiş, biraz sancılı oldu. Bu geçişte Memur-Sen’in üstlendiği rolü nasıl değerlendiriyorsunuz?
GÜNDOĞDU: Kamu görevlileri ve sendikaları ilk kez toplu sözleşme hakkını kullandı. Kamu görevlileri için de, sendikalar için de, kamu işveren heyeti için de yeni bir sistem. Dolayısıyla ilk toplu sözleşmede bazı sıkıntılar yaşandı. Bürokratlar ve hükümet toplu sözleşmenin mantığını kavramada zorluk çekti. Buna rağmen ilk toplu sözleşmede 63 kazanım üreterek sistemi kurduk. İnşallah bu yıl tüm sosyal taraflar daha bir tecrübe edinmiş bir şekilde masaya oturacak. Memur-Sen olarak, her yıl kamu görevlilerinin bir çok sorununu çözdük. Mali, sosyal ve özlük haklarında önemli kazanımlar üretirken, kamu görevlilerinin hayatını zorlaştıran bir çok idari zorlukları ve engelleri de ortadan kaldırdık.
MASADAKİ GÜCÜMÜZ SEÇİMLER DEĞİL HAKLI TALEPLERİMİZ OLACAK
GAZETEKAMU: Bu yıl ki toplu sözleşmeler, seçimlerin arifesinde yapılacak. Bu ümitlerinizi artırıyor mu, beklentiniz ne yönde; ne talep edeceksiniz?
GÜNDOĞDU: Toplu sözleşmelerin seçimler öncesi olması avantaj olabilir. Memur-Sen olarak, gücümüzü kamu görevlilerinden, taleplerimizin haklılığından alıyoruz. Masaya götüreceğimiz her talep çok ciddi bilimsel hesaplardan ve çalıştaylardan sonra talebe dönüştürüldü. Bu taleplerimizden bazılarını Gazetekamu okuyucularıyla paylaşmak istiyorum.
MASANIN EN ÖNEMLİ GÜNDEM MADLERİNİN BAŞINDA 4/C’LİLER GELİYOR
Memur-Sen olarak, kamuda farklı istihdam türleri istemiyoruz. Sadece memur ve işçi kadrosu olsun istiyoruz. bu kapsamda, 4/C’lilerin özlük, mali ve sosyal haklarında iyileştirme yapılarak kadroya geçirilmesini istiyoruz. 4/C’lilerin daha önce 10 ay çalışma sürelerini 11 aya çıkarttık, kıdem tazminatı getirttik, 140 TL seyyanen zam yaphtırdık. İlk toplu sözleşmede de 4/C’lilerin çalışma süresini 11 aydan 11 ay 28 güne çıkarttık. Bu yılda bu kardeşlerimiz için yeni kazanımlar üreteceğimize inanıyorum. Çünkü bu kardeşlerimizle ilgili taleplerimizde yüz 100 haklıyız. Bir kere çok düşük maaş alıyorlar. İkincisi, sosyal güvenlik ve güvenceleri yeterli değil. Bu yılki toplu sözleşmelerde 4/C’liler önemli gündem maddelerimizden birisi olacak.
ÖĞRETMEN VE ÖĞRETİM ELEMANLARI MÜJDE BEKLİYOR
666 Sayılı KHK kaynaklı mağduriyetin giderilmesi ve ücretlerde (özellikle ek ödemede) adaletin sağlanmasını bekliyoruz. Söz konusu kararnameyle başta öğretmenler ve öğretim elemanları çok büyük mahrumiyete ve mağduriyete uğradılar. Bu haksızlığın giderilmesi ve adaletin sağlanması için toplu sözleşmelerde ısrarcı olacağız.
Aile yardımından emeklilerin de yararlanmasını talep edeceğiz. Kamu görevlileri emekliliğe ayrılınca eş yardımı kesiliyor. Bu uygulamayı anlamakta güçlük çekiyoruz. Kamu görevlisi emekliye ayrılınca boşanmıyor ki siz hemen eş yardımını kesiyorsunuz. Bu haksız uygulamaya son verilmesi için mücadele edeceğiz.
MAAŞIN TAMAMININ EMEKLİ AYLIĞINA YANSITILMASINI İSTİYORUZ
Maaş ve ücret kalemlerinin tamamının emekli maaşına yansıtılmasının sosyal adaletin gereği olduğunu düşünüyoruz. Emekliye ayrılan bir kamu görevlisinin maaşı en az yüzde 40 azalıyor. Memur-Sen olarak, ek ödeme ve tazminatların tamamının emekli maaşının hesaplanmasında dikkate alınmasını istiyoruz. Ayrıca, kamu görevlilerinin üzerindeki ağır vergi yükünün hafifletilmesi amacıyla oranların düşürülmesi ve matrahın artırılmasını istiyoruz. Kamu görevlilerinden kesilen vergiler faiz lobisinden kesilmiyor. Yıllardır IMF’den gelen paralarla beslenen faiz lobisi IMF ile ilişkiler bitirilince memurun, emeklinin, işçinin, çiftçinin maaşına göz dikmeye başladı. Memur-Sen olarak, dar ve sabit gelirli kesimin hakkını faiz çetesine yedirmeyiz. Yine emekli ikramiyesinin ödenmesindeki 30 yıllık süre sınırının kaldırılmasını, kalkınmada öncelikli bölgelerde ve personel istihdamında zorluk çekilen hizmet alanlarında görev yapan kamu görevlilerine, pozitif ayrımcılık (ilave tazminat, ilave ek ödeme, ilave özel hizmet tazminatı vb. ödemeler) yapılmasını toplu sözleşme masasında gür sesle haykıracağız. Anayasada angarya yasaklanmıştır. Kamu görevlilerine fazla mesai yaptırıyorsan karşılığını devlet olarak ödeyeceksin. Bu çerçevede, fazla mesai ücretinin kaldırılması veya sınırlı olarak ödenmesini öngören düzenlemelerin kaldırılması yanında kamu görevlilerinin beklentilerini kazanıma dönüştürmeyi hedefleyen tekliflerle masaya oturacağız.
MASAYA MALİ HAKLAR YANINDA ÖZGÜRLÜK TALEPLERİMİZİ DE TAŞIYACAĞIZ
Mali taleplerimizin yanında özgürlük ve demokratikleşmeyle ilgili taleplerimiz olacak. Fiilen gerçekleştirdiğimiz kılık kıyafet özgürlüğünün hukuken de temini için darbe ürünü anti demokratik Kılık Kıyafet Yönetmeliğinin kaldırılmasını istiyoruz. Demokrasinin güçlenmesi için siyaset hakkı, emeğin ve örgütlü toplumun kendini daha güçlü savunabilmesi için grev hakkı talep ediyoruz. Emeklilere, polislere, hakim ve savcılara sendika kurma hakkı düzenlenmelidir. Askeri ve emniyet işyerlerinde çalışan sivil memurların sendika haklarıyla ilgili mevzuat düzenlemesi yapılarak sendikalılık kapsamı genişletilmelidir.
Konfederasyonumuzun, 707 bin 652 üyeye ulaşması sendikacılık açısından büyük bir başarı hikayesidir. Bu sayıyı, milletimizin taktir belgesi, kamu görevlilerinin teşekkür beratı ve üyelerimizin başarı sertifikası olarak görüyoruz. 1 Ağustos’ta başlayacak toplu sözleşme sürecinde; kamu görevlilerinin mali, özlük ve sosyal haklarının daha da iyileştirilmesi için her zamanki gibi yüksek bir gayretin içinde olacağımızı GAZETEKAMU aracılığıyla kamuoyu ile paylaşıyoruz.
ÇÖZÜM SÜRECİNDE KARDEŞLİK HUKUKUNUN YAŞAYAN MODELİ OLDUK
GAZETEKAMU: Memur-Sen’in sendikal konular yanında toplumsal konularda da aktif rol aldığını görüyoruz. Bu çerçevede akil insan heyeti içinde yer aldınız. Çözüm sürecine yönelik sizin ve gerçekleştirdiğiniz etkinliklerde vatandaşların görüşleri ne şekilde?
GÜNDOĞDU: Memur-Sen, sendikal geleneğe yeni bir anlayış getirdi. Ülkenin devasa sorunlarına karşı bugüne kadar sendikaların aldığı tavır “Yanlış yapıyorsunuz, ihanet ediyorsunuz.”dan öteye geçemiyordu. Memur-Sen’le birlikte ‘teklif sendikalcığı, çözüm sendikacılığı’ ortaya çıktı. Elini taşın altına koyan, sorumluluk alan, öneri getiren ve “birlikte yapabiliriz, başarabiliriz” diyen bir sendikal anlayış gelişti. Çözüm süreci gibi ülkenin geleceğini yakından ilgilendiren bir mevzuda biz de “bu ihanet sürecidir”(Kamu-Sen gibi) ya da “ bu ülkenin tek kurtuluşudur” gibi sloganik cümlelerin arkasına saklanarak sorumluğumuzu yerine getirdik şeklinde düşünebilirdik. Ancak öyle yapmadık. Kolay yolu değil, zor yolu seçtik. Elimizi değil bedenimizi taşın altına koyarak, bazı kesimlerin şiddetli eleştirilerini göğüsleyip “bu millet görevidir” diyerek Akil İnsanlar Heyeti’ninde görev aldık. Genel başkan olarak, 37 ilimizde toplumun tüm kesimleriyle temas kurdum. Kalan bütün illerde yardımcılarım çalışmalar yaptı. Bazı konfederasyonlar genel merkezden yaptığı açıklamalarla toplumu ayrıştırma yolunu seçerken, biz farklı kesimleri tek tek dinleyerek insanların birbirlerini anlamalarını, birbirlerine bir adım daha yaklaşmalarını sağlayacak girişimlerde bulunduk. Teröristle mücadelenin devletin ve güvenlik güçlerinin işi olduğunun altını çizerek, terörün bataklığının kurutulmasının bizlerin elinde olduğunu hatırlatarak ve şehitlerimizin kırmızı çizgimiz olduğunun altını çizerek akan kanı durdurmanın yolunu halkımızla birlikte aradık. Şehit yakınlarının “biz yandık başkaları yanmasın” çığlıklarını dinledik, gazilerimizin “sorunu çözün” kararlılıklarına şahitlik ettik. Romanların “bizim de sorunlarımıza sıra gelecek” heyecanına ortak olduk. ‘Kürtler başbakan oluyor, Cumhurbaşkanı oluyor ancak Kürt olamıyor” diyerek eşit yurttaşlık isteyen vatandaşlarımıza kulak kesildik. “Başörtülüler başbakan eşi olabiliyor, cumhurbaşkanı eşi olabiliyor ancak birey olamıyor.” diyen vatandaşlarımızın başörtüsüyle eğitim, siyaset ve kamuda görev alma taleplerini not ettik. Kamu Sen, vatan hainliği ile suçluyor. 8 aydır şehit cenazesinin gelmemesinden, sivil toplum kuruluşlarının ve aydınların milletin dertlerini dinlemesinden, önerilerini anlatmalarından niçin rahatsız oluyorlar anlamak mümkün değil. Bugüne kadar ayrımcılığın, çatışmanın, kavganın zemini haline getirilmek istenen 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Gününü, birliğin, dirliğin, ortak geleceğin zemini haline getirecek adımlar attık. “Hak, Emek ve kardeşlik için 1 Mayıs’da Çanakkale’deyiz” dedik ve Çanakkale’den yeniden “Bin yıllık desende bir ve beraberiz” mesajı gönderdik tüm Anadolu’ya.. Birliğimizi ve dirliğimizi kadim dostluklarımızı güçlendirdik. Kardeşlik hukukunun yaşayan modeli olduk.
GEZİ OLAYLARINDA HEDEF TÜRKİYE’NİN BİRLİĞİDİR
GAZETEKAMU: Çözüm süreci gündemdeyken Gezi olayları başladı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
GÜNDOĞDU: Gezi Parkı olaylarını ilk önceleri çevreci gençlerin masum bir eylemi olarak gördük. Yine yerel yöneticilerin süreci yönetemediği, çok az sayıdaki çevreci gençlerle diyalog kuramadığı şeklinde bir kanaat oluştu bizde. Ancak olayın uluslar arası senaryo olduğu, en azından uluslar arası güçlerin destek verdiği ortaya çıktı. Uluslar arası güçlerin kullandığı kuklaların sonraki açıklamalarından anlaşıldı ki olay ağaç meselesi de değil. Olayın perde arkasını iyi okuduğumuzda amacın Türkiye’nin ekonomik ve siyasal istikrarını bozmak, dünyadaki imajını sarsmak, ülke yönetiminde millet iradesini devre dışı bırakarak faiz lobisini dümenin başına geçirmek olduğu görülecektir. Hedefte hükümet ve başbakan var gibi gözükse de asıl hedef Türkiye’dir, milletin iradesidir, ülkemizin geleceğidir. Memur-Sen olarak, milletinin iradesine ipotek koydurtmayız, millet iradesi üzerinde yeni vesayetler oluşturulmasına izin vermeyiz. Kamu görevlileriyle ve milletimizle el ele, omuz omuza verip her türlü uluslar arası operasyona karşı çıkarız, mücadele ederiz.
GEZİ PARKI OLAYI ÇÖZÜM SÜRECİNE SABOTAJDIR
GAZETEKAMU: Gezi Parkı olaylarıyla çözüm sürecinin bağlantısı olduğunu düşünüyor musunuz? Bu olaylardan çözüm süreci nasıl etkilenir?
GÜNDOĞDU: Gezi Parkı olaylarıyla çözüm süreci arasında doğrudan bağlantı olduğunu düşünüyorum. Basit mantıkla çözüm süreci başarıyla tamamlanırsa ülkemiz ayağındaki büyük bir terör prangasından kurtulmuş olacak. Bugüne kadar terörle mücadele için 400 milyar TL harcadık ve bu devam ediyor. Terörün bitmesi halinde bu kaynaklar yatırıma yansıyacak. Kişi başına düşen milli gelir yükselecek. Refah artacak. Ayrıca teröre harcanan toplumsal enerji büyük Türkiye ideali için sarf edilecek. Dolayısıyla Türkiye’nin bölgesel lider olmasını istemeyen, küresel aktörlüğünün önüne geçmek isteyen güçlerin Gezi Parkı olayının arkasında olduğu aşikardır. Bu tuzağı ve oyunu milletimizin kahir ekseriyeti gördü ve destek vermedi. Milletin sağduyusu ve iradesine sahip çıkma azmi olayların daha fazla büyümeden önlemesinde etkili oldu. Ancak Türkiye üzerinde hesapları olan güçler yeni senaryoları uygulamaya koymaktan geri durmayacaklardır. Milletçe hazırlıklı olmalıyız. Milli irade düşmanlarına asla prim vermemeliyiz.
KARŞI ÇIKANLAR, SUSANLAR, DEĞİRMENE SU TAŞIYANLAR
GAZETEKAMU: Gezi Parkı olayları sürecinde sendikaların ve sivil toplum kuruluşlarının tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu süreçte sivil toplum üçe ayrıldı. Memur-Sen’inde içinde yer aldığı büyük bir sivil toplum bloğu tuzağı erken fark etti. Basın açıklamaları ve ilanlarla uluslar arası oyunu deşifre etti. Milletimizin iradesinin yanında yer aldı. İkinci grup ise, tehlikenin boyutlarını gördü, ancak hedefin iktidar olduğunu düşünerek sessiz kaldı. Düşmanımın düşmanına destek vermeyeyim ama attığı her tokat da bana yarar rolünü üstlendi. Halbuki hedef doğrudan ülkemiz ve milletimizdi. Üçüncü grup ise, yıllardır uluslar arası egemen güçlere küfür etmesine, faiz lobilerini eleştirmesine rağmen bu süreçte eylemler ve grevler düzenleyerek faiz lobisinin, uluslar arası kartellerin değirmenine bilerek veya bilmeyerek su taşıdı. Tekrar tekrar altını çiziyorum. Memur-Sen olarak, iktidarda kim olursa olsun ülkemizin ve milletimizin zarar göreceği hen proje ve oyunun karşısında oluruz. Ne pahasına olursa olsun karşısında dim dik dururuz.
GEZİ PARKI, MISIR DARBESİ VE BREZİLYA’DAKİ AYAKLANMALAR KÜRESEL BİR OYUNDUR
GAZETEKAMU: Gezi Parkı olayları, Mısır’daki darbe ve Brezilya’daki eylemlerin ortak noktası var mı? Yoksa tesadüf mü aynı tarihlerde ortaya çıkmaları?
GÜNDOĞDU: Doğrudan ilişki olup olmadığıyla ilgili elimizde delil yok, ancak eylemlerin başladığı ülkeleri ele aldığımızda ileri bölgesel veya küresel güç olabilecek ülkelerde eylemlerin çıkması dikkate alınması gereken bir durum. Mısır yıllardır darbeyle işbaşına gelmiş liderler tarafından yönetildi. Mursi’nin yüzde 52 oyla ile iktidara gelmesiyle birlikte demokrasiye geçiş başladı. Türkiye darbelerin ve vesayet rejiminin izlerini silmeye çalışıyor. Brezilya hem ekonomik hem de siyasi istikrarı yakalamış, dünya piyasalarına ürettiği yerli teknolojik ürünleri satmaya başladı. Bu ülkelere Malezya, Hindistan, Endenozya. Arjantin ve Meksika gibi gelişmekte olan piyasaları da ekleyebilirsiniz. Bu ülkelerin her geçen yıl dünya ekonomisinden biraz daha fazla pay kapmasından rahatsız olan güçler olacaktır. Memur-Sen olarak, hangi ülkede olursa olsun o ülkenin halkının özgür iradesiyle seçilmiş bir iktidarın darbeyle iş başından uzaklaştırılmasını hiçbir zaman kabul etmedik. Bu çerçevede, Mısır’da darbe olur olmaz basın açıklamasıyla darbecileri kınadık. Arkasından Mısır büyükelçiliğinin önünde kitlesel eylem yaptık ve siyah çelenk koyduk. Saadet Partisi’nin öncülüğünde İstanbul Kazlıçeşme Meydanında yapılan “darbelere ve zalimlere dur” mitingine destek verdik. Memur-Sen olarak, darbe yapılan ülkenin ismine, halkının dini ve etnik yapısına bakmıyoruz. Halkın iradesine yönelik bir müdahale varsa bu ABD halkı da olsa, Alman halkı da olsa yanlarında yer alırız. İnsanlar ve kurumlar ya darbelere karşıdır yada taraftır. Mısır üzerinden gördük ki hem ülkemizde hem de dünyada bir tarafta darbelere açıkça karşı olanlar, bir tarafta açıkça destek olanlar, diğer tarafta da darbelere karşıyım ama Mursi bunu hak etti diyerek darbeye destek verenler. 28 Şubat sürecinde postmodern darbeye karşıyım ama Erbakan bunu hak etti diyenlerle bugünküler aynı. O günün SİSİ’leriyle bugünün SİSİ’leri aynı.
KÜRESEL OYUNU MİLLET İRADESİNE DAYANAN YENİ ANAYASAYLA BOZARIZ
GAZETEKAMU: Bir çok çalışmanızda yeni anayasa vurgusu var. Ancak, TBMM yine yeni anayasa yapmayı beceremedi. Yeni Anayasa yapmak istediklerine gerçekten inanıyor musunuz?
GÜNDOĞDU: Yeni anayasa ülkemizin ve milletimizin en temel beklentisidir. Memur-Sen olarak, ülkemizdeki tüm siyasetçilerin söylediklerinde, verdikleri sözlerde samimi olduklarına inanmak isteriz. Demokrasilerde siyasete olan güvenin katsayısının yüksekliği çok önemlidir. Ancak siyasi partilerin tamamına yakını Haziran 2011 seçimlerinde yeni anayasa sözü vermesine rağmen hala ortaya bir taslak çıkmadı. Oluşturulan Anayasa Uzlaşma Komisyonu bir takvim oluşturmuştu. Bu takvime göre taslak Aralık 2012 tarihine kadar bitirilmesi gerekiyordu. Gelinen noktada, halen 48 madde yazılabilmiş. Ne zaman biteceği belli değil. Dolayısıyla burada bir samimiyetsizlik sorunu ortaya çıkıyor. Memur-Sen olarak, bir kez daha siyasi partileri sözlerinde durmaya, yeni anayasa taslağını milletin önüne koymaya çağrıyoruz. Ülkemizde 2014-2015 döneminde bir yerel, bir cumhurbaşkanlığı bir de genel seçim olmak üzere üç seçim yaşayacağız. Siyasi partiler yeni anayasa konusunda ipe un sermemelidir. Söz konusu seçimlerde yeni anayasa konusunda ayak direyen, topu taca atan ve oyun bozanlık yapan siyasi partileri milletimiz yeniden değerlendirecek, ona göre tercihini yapacaktır. Bu gerçeği de siyasi partilerimizin yöneticileri unutmamalıdır.
GÖNÜL YASAMIZI İŞLETEREK ARAKAN’LI YETİMLERİ SAHİP ÇIKIYORUZ
GAZETEKAMU: Türkiye’deki konuların dışında yurt dışındaki olaylara da tabiri caizse müdahale etmeye çalışıyorsunuz. Yardım kampanyaları, mitingler gibi. Şu anda yaptığınız çalışmalar neler?
GÜNDOĞDU: Sendikalar olarak, bir yandan pozitif hukuktan gelen yasalar çerçevesinde hizmet üretiyoruz. Diğer yandan gönül ve vicdan yasamız doğrultusunda insanlığın yardımına koşuyoruz. Bu kapsamda, Pakistan (Deprem ve sel felaketi), Somali(açlık ve yoksulluk), Arakan(zulüm), Filistin (katliam) ve Suriye (Esed’in zulmü) gibi ülkelerin halklarına yardımlarda bulunduk, kampanyalar düzenledik. Doğu Türkistan için mitingler, eylemler düzenledik. Mısır halkının iradesinin yanında yer aldık. En önemlisi Myanmar askeri rejiminin zulmü nedeniyle Bangladeş’e göç eden Arakan Müslümanlarının yetimleri için burada 200 yatılı, 300 gündüzlü olmak üzere 500 kişilik bir yetimhane oluşturuyoruz. Memur-Sen-Mehmet Akif İnan yetimhanesinin arazisini aldık. İnşallah inşaatına başlayacağız. Ayrıca konfederasyon olarak, Van depremi ve Samsun sel felaketinde vatandaşlarımızın yardımına koştuk, imkanlar ölçüsünde yardımda bulunduk.
VESAYET BİTER, BÜROKRASİ GİDER
GAZETEKAMU: Bürokrasinin hantallığında sendikaların payı nedir?
GÜNDOĞDU: Bürokrasinin hantallığında sendikaların herhangi bir rolü yok. Tam aksine hem toplu görüşmelerde hem de toplu sözleşmelerde bürokrasinin azaltılması için tekliflerimiz oluyor. Bürokrasi azaldıkça kamu görevlilerinin ve sendikaların da işi kolaylaşacaktır. Milletin de işi daha çabuk görülecektir. Bürokrasinin devamı kamu görevlileri için yüktür. Ancak bazı üst bürokratlar kendilerinin önemli olduğunun altını çizmek, sistem içinde güçlü olmak için bürokrasinin devamından yana olabilirler. Bizde bu durumdan rahatsızız. Toplumun önündeki tüm bürokratik engellerin kaldırılması için mücadele ediyoruz. Vesayet rejiminin tasviyesi doğrultusunda bürokrasi de azalıyor. İnşallah yeni anayasa ile birlikte tüm bürokratik engeller toptan kaldırılır.
BAŞÖRTÜSÜ YASAĞINI FİİLEN KALDIRDIK, HUKUKEN KALDIRMAK HÜKÜMETİN GÖREVİ
GAZETEKAMU: Kamuoyundan geniş katılım ve kabul gören “Özgürlük için 10 milyon imza kampanyanız” şu an hangi aşamadadır. Sizce hedefine ulaşabilecek mi?
Memur-Sen ailesi olarak, kılık kıyafet özgürlüğüyle ilgili yoğun bir program uyguladık. 28 Şubat sürecinde başörtüsünden dolayı mağdur olanlara avukatlar tahsis ettik. Daha sonra eylemler yaptık. Bilimsel raporlar hazırladık. Toplu sözleşme masasına taşıdık. Meslekten atılanların disiplin affına, geri dönüşüne ve açıkta geçen sürelerin primlerinin devletin ödemesine öncülük ettik. Son olarak. “Özgürlük için 10 milyon imza” kampanyası başlattık. Bir ay gibi kısa sürede kılık kıyafet özgürlüğüne tam 12 milyon 300 bin destek geldi. Milletin özgürlük imzalarını kamu görevlilerinden sorumlu Bakan olan Faruk Çelik’e teslim ettik. Aynı zamanda 15 Mart tarihi itibariyle sivil itaatsizlik kararı alarak işyerlerinde kılık kıyafet yasağına uymayacağımızı deklare ettik. Bu uygulamamızla kılık kıyafet yasaklarına fiilen son verdik. Darbe ürünü Kılık Kıyafet Yönetmeliğini hukuken yürürlükten kaldırmak hükümetin işi. Hükümetin biran evvel adım atmasını ve hukuksuzluğu son vermesini bekliyoruz.
28 ŞUBATLAR, 27 NİSANLAR KARANLIKTA KALMASIN
GAZETEKAMU: Balyoz davasının temyiz süreci devam ediyor ne diyorsunuz?
GÜNDOĞDU: Memur-Sen, darbelerin her zaman karşısında oldu, olmaya devam ediyor. 28 Şubat’ta en çok zararı bizim üyelerimiz gördü. Allah’a hamd olsun yoğun mücadelelerimiz sonuncunda bu mağdur kardeşlerimiz hem görevlerine geri döndüler hem de sosyal güvenlik kayıpları telafi edildi. Ancak bankaların içini boşaltanlar, ikna odalarında işkenceye tabi tutanlar daha hesap vermediler. Biz 28 Şubat davasının kapsamının genişletilerek devam ettirilmesini ve suçluların mutlaka hesap vermesini istiyoruz. Aynı şekilde 27 nisan e-muhtırası başta olmak üzere 2002 yılından sonra yürütülen tüm darbe girişimlerinin sorumluları yargılanmalı ve hak ettiği cezayı çekmelidir. Balyoz davasının temyiz sürecine de bu kapsamda bakıyoruz. Suçlular mutlaka yargı önünde hesap vermelidir.
GAZETEKAMU: Bu kapsamlı değerlendirmelerinizden dolayı teşekkür ediyoruz.
GÜNDOĞDU: Bende büyük Memur-Sen ailesi olarak, GAZETEKAMU’ya yayın hayatında başarılar diliyorum.