SENDİKA
Gündoğdu: KESK ve DİSK Emperyalizmin Dublörü ve Maşası Olmuştur
Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, “Taksim’deki rolleriyle KESK ve DİSK emperyalizmin dublörü ve maşası olmuşlardır” dedi.
Eğitim-Bir-Sen 25. Başkanlar Kurulu Toplantısı Rize/Ridos Otel’de başladı. 251.111 üye ile Türkiye’deki en büyük sendika olan Eğitim-Bir-Sen’in Başkanlar Kurulu toplantısında konuşan Genel Başkan Ahmet Gündoğdu, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Mesele Taksim ve Çevre Değil, Milletin Değerleriyle Kavgadır
Gündoğdu, Taksim Gezi Parkı olayları ile ilgili "Mesele Taksim değil, mesele çevre değil. Atılan mesajlarda gördük ki; gelişen demokrasi, değerlerde atılan adımlar, eğitimden demokrasiye atılan adımlar ve Türkiye'nin büyümesinden rahatsızlık duyan, içeride iktidarın şımarttığı faiz lobisi ve dışarıda Türkiye'yi çekemeyenler meselesidir” dedi.
Gündoğdu, “Taksim’de emperyalizmin şapkasının içerisinden tavşan çıkarmaya çalışıyorlar. 28 Şubat'ta 5'li çete içerisinde sendikalar vardı. Şimdi emperyalizmin Taksim şapkasında dublörlük yapan, slogancı sendikalar var. Mevcut haliyle ve Taksim’deki rolleriyle KESK ve DİSK emperyalizmin dublörü ve maşası olmuşlardır” şeklinde konuştu.
Kılık Kıyafet Sorunu Hükümeti Rahatsız Etmeye Devam Edecektir
“Başörtülüler Cumhurbaşkanı eşi olmuştur ama birey olamamıştır. Başörtüsü üzerinden millet toptan terbiye edilmeye çalışılmış, aileler hedef alınmış ve topyekûn millet değersizleştirilmiştir” diyen Gündoğdu, “2013 yılının son altı ayı içerisinde üç önemli gündem maddesi görüyoruz. Bunlardan birincisi, projenin sahibinin Memur-Sen/Eğitim-Bir-Sen’in olduğu kılık kıyafet yönetmeliğini tanımama, cinsiyet ayrımcılığını sona erdirme, eğitim, çalışma ve siyaset hakkının önündeki engellerin kaldırılması, başörtülülere eğitim, çalışma ve siyaset hakkı tanımayan ucube yönetmeliklerle mücadele projesiydi. Projeyi ilk önce milletle buluşturarak 12 milyon 300 bin imzayla hükümetin dikkatine sunduk. Sivil itaatsizlik eylemleriyle ise doğal hukuka döndük. Biz 30 yıllık sorunu fiilen çözdük. Sıra, hükümetin 12 Eylül’ün artıklarını temizlemesinde ve yasal olarak bu sorunun kalkmasını sağlamasındadır. Hükümet, bu sorunu daha fazla ötelememeli. Yoksa bu sorun hükümeti her daim rahatsız etmeye devam edecektir” ifadelerini kullandı.
Kardeşlik Hukukuna Katkı Sağlayan Her İnsan ve Teşkilat Akildir
Türkiye'de arkasında kimin olduğu belli olmayan terör sorununun sona ermesi için çözüm süreci içerisinde hiç çekinmeden yer aldıklarını kaydeden Gündoğdu, şunları söyledi:
"Bir ülkede terör varsa, terörist varsa bununla mücadele devletin güvenlik güçlerinin işidir. Sivil toplum örgütlerinin, sendikaların işi değildir. Bizim işimiz özgürlük işidir, bataklığı kurutmadır, teröre meyli bitirmektir. Terörü yeşerten iklimleri bitirmedir. Hukuk devletinin, eğitimde fırsat eşitliğinin olmadığı yerden beslenen yanlış yaklaşımları sona erdirmektir. Çok farklı kesimlerden bilmediğimiz bir ötekilik kavramı ile karşılaştık. Bu kavram dünyada da var. Teröre bulaşan 'Ahmet, Mehmet' adındaysa bütün Müslümanları kuşatan bir terör algısı oluşturuluyor ama başka dinlerden bulaşmışsa sadece ismi ile anlıyor. Ne dil ne din bu işe bulaştırılamaz, teröre ortak edilmez. Bizim medeniyetimiz bir insanın ölümünü bütün insanlığın ölümü, kurtuluşunu bütün medeniyetin kurtuluşu olarak görür."
Geçmişte Türkiye'de ötekileştirmenin derin devlet, İttihat ve Terakkiciler tarafından yürütüldüğünü ifade eden Gündoğdu, sözlerini şöyle tamamladı:
"Her on yılda bir haddimiz bildirilmiş, her on yılda bir kesim öteki ilan edilmiş. Bütün öteki ilan edilenleri beriye getirdiğimizde Türkiye'nin neredeyse yüzde 90'ı geçmişte öteki ilan edilmiş. Aleviler öteki ilan edilmiş, başörtülüler, muhafazakârlar öteki ilan edilmiş. Kürtler öteki ilan edilmiş, eğer dindar Kürt ise iki kere öteki ilan edilmiş. 2010 yılına kadar 'devlete göre birey nasıl olmalıdır' anlayışından, 2010 yılı referandum sonrası 'insana göre devlet nasıl olmalıdır' anlayışına geçen, bütün ötekilerin beriki olduğunu kabul eden boyuta geçtik. Bu doğrultuda şiddete dönüşmeyen her düşüncenin meşru olduğu fikriyle sürecin içinde yer aldık. Bu ülkede Kürtler ötekileştirilmelerinden dolayı Cumhurbaşkanı bile olabilmişlerdir ama Kürt olamamışlardır. Taksim olaylarında olduğu gibi çözüm sürecini de manipüle edenler oldu ama gördük ki; acıyı en çok hissedenler, Karadeniz'de ziyaret ettiğimiz şehit yakınları 'Bu acıyı bitirin' diyorlar. Artık bu millet sorundan nemalanmak isteyenlerden kurtulmak istiyor. Tabut siyasetini geçim kaynağı edinenlerden kurtulmak istiyor."
Ahmet Gündoğdu’nun konuşmasından sonra Prof. Dr. Vedat Bilgin, Büyük Türkiye vizyonu, Büyük Türkiye karşı oynanan oyunlar ve uluslararası bağlantıları hakkında, Doç. Dr. Erdinç Yazıcı ise Türkiye’de çalışma hayatı, çalışma hukuku, sendikacılık, sendikal örgütlenme konularında birer konuşma yaptı.
Vedat Bilgin, Türkiye’nin bundan 50 yıl öncesine kadar kimsenin hayal bile edemediği Büyük Türkiye vizyonunu gerçekleştirmek üzere olduğunu ifade ederek, “Dünyanın en büyük 16. ekonomisi durumunda, daha fazla özgürlüğün, demokrasinin istendiği bir toplum haline gelmiştir” dedi.
Bilgin, Türkiye’nin 2023 yılında dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olma hedefiyle yoluna devam ettiğini söyledi.
Erdinç Yazıcı, sendikaların modern zamanlarda kurulan modern insan ilişkileri olduğunu belirterek, “Sendikaları ortaya çıkaran koşullar emeğin, alın terinin karşılık bulamaması, bulduysa gereğince güvence altına alınamamasıdır. Haksızlığı savunanlar olduğu kadar, hakkı savunanlar olacak, bu bakımdan hakkın savunması ve koruması açısından sendikalar önem arz etmektedir” diye konuştu.