SENDİKA
Gündoğdu Hükümete Seslendi: "Yetmedi mi Ödediğimiz Bedel"
Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, Türkiyenin en büyük sendikası olarak vesayeti ifşa, medeniyet değerlerimizi inşa için bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da gayret göstermeye; daha iyi bir Türkiye için yol açma ve yol alma kararlılıklarını sürdürmeye, demokrasi ve eğitim üzerindeki vesayet gölgesi tamamen kalkana ve demokrasi korku tünelinden çıkana kadar özgürlükleri öncelemeye devam edeceklerini söyledi.
Eğitim-Bir-Sen 6. İlçe Temsilcileri Toplantısı Bera Alanya Otelde başladı. Toplantının açılışında konuşan Genel Başkan Ahmet Gündoğdu, sendika olarak, 1992de kuruluş amaçlarını sıralarken, vesayeti deşifre etmeyi varlık nedenlerinden biri olarak açıkladıklarını hatırlatarak, Demokrasinin üzerindeki vesayet gölgesinin, örgütlenmeye ve özgürleşmeye engel olmasının verdiği sıkıntıları aşarak geldiğimiz 21 yıllık yolculukta, 231 bin 472 üye ile Türkiyenin en büyük sendikası olduk. Biz büyüdükçe, özgürlükler büyüdü; biz büyüdükçe, karanlığı aydınlatan ışık ve geleceğe olan umut büyüdü. Üniversitelerdeki başörtüsü yasağı, katsayı zulmü, 8 yıllık kesintisiz eğitim dayatması, Milli Güvenlik Dersi marifetiyle eğitimin izlenmesi ve fişlenmesi, tek tip üniforma uygulaması, Kuran eğitimine yaş sınırlaması, din eğitiminin önündeki engeller gibi milletin ayaklarına bağlanan prangalar ısrarımız ve katkımızla bir bir çözülmüştür. Sendikal haklar açısından onlarca kazanımımızın yanında en önemli kazanım olan Toplu Sözleşme Hakkı ile birlikte toplu sözleşme ikramiyesi de yine sendikamız sayesinde kazanılmış ve kamu çalışanları açısından tarihe not düşülmüştür dedi.
12 Milyon 300 Binin İrade Beyanını Önümüzdeki Hafta Başbakanlığa Sunacak ve Artık Yeter Diyeceğiz
Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen ailesi olarak, kuruldukları günden beri mücadelesini verdikleri kamuda yaşanan dayatmalara karşı son üç aydır yoğunlaştırdıkları çalışmalara, 12 milyon 300 bin imza ile yeni bir adım eklediklerini ifade eden Gündoğdu, şöyle devam etti:
Başörtüsüne özgürlük için beyaz yürüyüş, el ele eylemi ve 2004 yılında Ankara Sıhhiye Meydanında yaptığımız katsayı zulmüne son ve başörtüsüne özgürlük mitingi dahil sayısız basın açıklamasına, eylem ve mitinge imza atan sendikamız, 30 Kasım 2012de TBMM önünde kamu görevlilerinin kılık-kıyafet özgürlüğü için başlattığı eylemlilik sürecini, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Gününde tüm Türkiyede kitlesel basın açıklamaları, yeni yılın ilk mesai günü olan 2 Ocakta sivil itaatsizlik yaparak okullara serbest kıyafetle giderek devam ettirmiştir. Teşkilatımız, 14 Ocak 2013te ilan ettiğimiz Kamuda Kılık ve Kıyafet Özgürlüğü İçin 10 Milyon İmza kampanyasında ise bir ayda 12 milyon 300 bin imza toplayarak bir rekora imza atmıştır.
Anayasal açıdan meşruiyeti olmayan 1982 model darbe dönemi bakiyesi bir yönetmelikle 30 yıldır sürdürülen kamuda başörtüsü yasağının, darbecilerle birlikte tarihin çöp sepetindeki yerini bir an önce alması gerektiğini kaydeden Gündoğdu, Milletimiz kararlılığını göstermiş ve 12 milyon 300 bin imza ile hükümetin vereceği kararı beklemektedir. Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen ailesi olarak, çalışanların saçı, bıyığı, ayakkabısının topuk boyu, ense tıraşı ve giydiği pantolonun kumaşı ile ilgilenen ucube bir yönetmelikle sınırlanmak ve tanımlanmak istemiyoruz. Kamu çalışanları olarak darbecilere yönetmeliğinizi de alın gidin diyoruz. Yıllardır kamusal alan adı altında sürdürdüğünüz kamusal yalanınızın cenderesinde yaşadığımız anlamsızlıklar için artık yeter diyoruz. Belçika meclisinde ayakta alkışlanan başörtülü kadınlara bizim meclisimizde haddi bildiriliyor, Avrupada Belediye Başkanı seçilene bizim ülkemizde belediye meclisinde kamusal alan dayatması uygulanıyor. Anayasa kadınlara ayrıcalık tanıyor, ülkemizde kadınlar arası ayrımcılık kamuda tüm hızıyla sürüyor. Bazı öğrenciler okula serbest kıyafetle gidebiliyor. Öğretmen, serbest giyinme hakkından yoksun ve yönetmelikle toplum mühendisliği devam ediyor şeklinde konuştu.
Başbakana ve hükümete seslenen Gündoğdu, Yıllardır bu sıkıntıyı dile getiriyoruz. Bir ayda 12 milyon 300 binin irade beyanını bir araya getirdik. Kamusal alan yalanını bitirmek için yetmez mi? Özgürlükler bedel ister ama yıllardır bu millet bedel ödüyor, bu yetmiyor mu diye sordu.
Bir yönetmeliğin değiştirilmesi için 12 milyon 300 bin imzanın bir araya gelmesinin Türkiye tarihinde ilk defa olduğuna dikkat çeken Ahmet Gündoğdu, şöyle konuştu: Darbecilerin dayatması için bırakın 12 milyon 300 bin imzayı, bir kişinin talebinin bile yeterli görülmesi gerekir. Darbeciler bu ülkeye yıllarca bedel ödettiler. Artık bedel ödemek istemiyor, özgürlüklerimizi istiyoruz. Önümüzdeki hafta içerisinde imzaları Başbakanlığa sunacak ve artık yeter diyeceğiz.
Öğrencilere Serbest Kıyafet Uygulamasından Geri Adım Atılmamalıdır
Gündoğdu, Milli Eğitim Bakanlığının, öğrencilerin kılık-kıyafet yönetmeliğini değiştirerek okullarda tek tip üniforma uygulamasına son verdiğini hatırlatarak, şunları söyledi:
2013-2014 eğitim-öğretim yılında başlanacak serbest kıyafet uygulaması şu an itibarıyla bazı okullarda fiilen uygulanmakta ve yeni değişikliğe uyum için okul yönetimleri esnek davranmaktadır. Bu değişikliği içine sindiremeyen elbisesi sivil ama beyni üniformalı bazı kesimler, Akmerkez-Mahmutpaşa ayrımı olur diye korku ve kaygı pompalamakta, doğu bloğu ülkeleri ve komünist ülkelerde bile kalmayan tek tipçiliğe kılıf aramaktadır. Okulları rant kapısı olarak gören ve okul ticareti yapan bazı odaklar ise üniformalı eğitimin devam etmesi için bastırmaktadır. Bunlar, fakirliğin kusur olduğundan, okul formalarının kusur örttüğünden ve faziletlerinden bahsederek, en büyük kusurun fakirlikte değil, fakire yaklaşımda yattığını ve beyin fukaralığı olduğunu ıskalamaktadırlar. 168 saat olan haftanın 30 saatinde giyilen okul üniforması ile fakirliğe çare bulanlara sesleniyor ve fakirlik eğer bir kusur ise o kusur kantinde, cep telefonunda, formanın kalitesinde, ayakkabıda, silgide, çantada, bahçede, mahallede, sokakta devam ediyor diyoruz. Toplumda fakirliği kusur olarak görenler olabilir. En büyük kusurun bu kusurlu anlayış olduğundan hareketle, toplumdaki bu özürlü algıyı değiştirmesi gereken eğitimcilere korku ve kaygı pompalayanlara soruyoruz: Dershaneye giden öğrencide serbest kıyafet sorun olmuyor, mahallede sorun olmuyor, hayatın hiçbir alanında sorun olmuyor da haftanın otuz saatinde mi sorun oluyor? Sivil kıyafete geçişte, birkaç hafta yaşanabilecek disiplin algısının değişmesi ve serbest kıyafete alışmaya yönelik uyum sürecini geri adım attırmak için sermaye olarak görenleri Bakanlık dikkate almamalı ve atılan özgürlükçü adımdan asla geri dönülmemelidir. Değiştirilen öğrencilerin kılık-kıyafet yönetmeliğindeki başörtülü öğrencilere ders ve okul merkezli, defolu özgürlük anlayışı ise yeniden gözden geçirilmeli, inancının gereğini yaşamak ve birey olmak isteyen öğrencinin önüne bariyer koyma anlayışını devlet kökten terk etmelidir. Eğitimde özgürleştirici adımlar, sadece tek tip kıyafetten vazgeçmekle kalmamalı, devam etmelidir. Karma eğitim dayatması kaldırılmalı; velilere, öğrencilere seçme özgürlüğü tanınmalı ve demokratik hakları iade edilmelidir. Okullarda ve bütün eğitim kurumlarında öğrencilerin ve çalışanların dini vecibelerini yerine getirebilecekleri ortamlar oluşturulmalıdır.
4+4+4 Yeni Eğitim Sisteminin Altyapısı Güçlendirilmelidir
18. Milli Eğitim Şurası kararı gereği, 28 Şubat dayatması olan 8 yıllık kesintisiz zorunlu eğitim uygulamasından vazgeçildiğini ve 4+4+4 yeni eğitim sisteminin uygulamaya konulduğunu anlatan Gündoğdu, Okula ve topluma uyum, sistemli bilgi, hayata ve yüksek öğretime hazırlık şeklinde üç aşamalı olarak tasarlanan yeni eğitim sisteminde hedeflenen amaca ulaşmak için eğitim yatırımları artırılmalı, sistemin fiziki ve müfredata ilişkin altyapısı güçlendirilmelidir. Yeni eğitim sisteminin hayata geçirilmesi sürecinde yaşanan işçilik hataları ile diyaloğa kapı aralamayan ben bilirim edasındaki Bakanlık merkezli yaklaşımlar eğitimcilere ve velilere sıkıntılar yaşatmıştır; mağduriyet grupları oluşturmuş, eğitimin ve eğitimcinin kimyasını bozmuştur. Bakanlıkta paydaşların önerilerine tepki ile yaklaşılan bir dönem kapanmış, çalışanların iş huzuru ve iç huzuru için paydaşların hafızasının sürece dâhil edildiği yeni bir dönem başlamıştır diye konuştu.
Öğretmenlik Mesleğine Ekonomik Açıdan Verilecek Değer, Mesleğin İtibarına Olumlu Katkı Sunacaktır
666 sayılı KHK ile eşit işe eşit ücret uygulaması kapsamında yapılan iyileştirmelerde öğretmen ve öğretim elemanlarının kapsam dışında tutulmasıyla ortaya çıkan tablonun, öğretmenlik mesleğine verilen değeri tartışmaya açtığını vurgulayan Ahmet Gündoğdu, sözlerini şöyle sürdürdü:
Eşit işe eşit ücret uygulaması ile farklı kurumlarda aynı unvanda çalışanların aldıkları ücretlerde yapılan dengeleme, yıllardır söylemeye çalıştığımız bir hakikati de ortaya çıkarmıştır. Hamasete gelince emsaliniz yok ama eşit işe eşit ücrette emsalinizi bulamadık denilen öğretmenlere 666 sayılı KHKnın tek katkısı, öğretmen maaşlarının düşük oluşunu bütün çıplaklığıyla ortaya çıkarmış olmasıdır. Bakanlık merkez teşkilatı, taşra teşkilatı dâhil ilgili bütün birimlerin, eğitime yapılan bütün yatırımların amacı; sınıftaki öğretmenin işini kolaylaştırmak ve öğrenciye nitelikli eğitim vermesine yardımcı olmak içindir. Öğretmenlik mesleğine ekonomik açıdan verilecek değer, mesleğin itibarına olumlu katkı sunacaktır. Ayda bin 800 lira alan öğretmen, öğrenciye değil ay sonunu nasıl getireceğine yoğunlaşmakta; rüyasında öğrenciyi değil, bakkalı, ev sahibini, manavı, elektrik ve su faturasını görmektedir. Hükümetin öğretmeni gördüğü oranda öğretmenin rüyası değişecek, öğretmen sınıfa ve öğrenciye odaklanabilecektir. 666 sayılı KHKda unutulan öğretmenler, görülmeyi ve anlaşılmayı beklemektedir.
Bakanlık Eğitim Çalışanlarının Sorunlarını Görmekle Yetinmemeli, Acilen Çözümler Getirmelidir
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcının, göreve gelmesinin üzerinden kısa bir süre geçmesine rağmen il içi ve il dışı özür durumuna bağlı yer değişikliği hakkını vererek öğretmenlerin aile bütünlüğünün sağlanması için attığı adımları son derece önemsediklerini ifade eden Gündoğdu, Aile bütünlüğü sorunu devam eden bin 518 eğitimcinin de aile bütünlüğünün sağlanmasını istiyoruz. Bununla birlikte öğretmenlerin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği başta olmak üzere, Eğitim Kurumları Yönetici Atama ve Yer Değiştirme, Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği yönetmeliklerinde gerekli değişikliklerin bir an önce yapılarak, öğretmenlerin yer değişikliğinde yaşadıkları sorunların giderilmesini; sınava dayalı yönetici atama sürecinin bir an önce başlatılmasını; şube müdürü, şef ve memurluğa yükselmek için görevde yükselme sınavının yapılmasını; mühendis, tekniker ve teknisyenliğe geçiş için unvan değişikliği sınavlarının açılmasını istiyoruz. Genel idare hizmetleri, teknik hizmetler ve yardımcı hizmetler sınıfı çalışanları için, öğretmenlerde olduğu gibi, atama ve yer değiştirme yönetmeliği çıkarılarak yer değişikliklerinde yaşadıkları keyfiliğin kaldırılmasını istiyoruz. 4/Cli çalışanlar kadro beklemekte, aldıkları sefalet ücreti ile ayakta kalma mücadelesi vermektedir. Farklı istihdam şekillerinin tamamen ortadan kaldırılmasının zamanı geldi, geçti bile. 4/C kapsamında yapılan istihdama son verilmesini istiyoruz. Milli Eğitim Bakanlığındaki çift başlı rehberlik ve denetim sisteminin kaldırılarak birleştirilmesini, rehberlik ve denetim mekanizmasının güçlendirilmesini istiyoruz. Çünkü sorunları olmayan eğitim çalışanları, sorunları olmayan eğitim sistemini inşa eder şeklinde konuştu.
İş Güvencemiz Kırmızı Çizgimizdir
İş güvencesi konusuna da değinen Genel Başkan Ahmet Gündoğdu, sözlerini şöyle tamamladı: Sorunların çözümünün önündeki bürokratik barikat, sürekli yeni sorunlar çıkarmaya ve iş güvencesini tartışmaya açmaya yeltenmektedir. Eğitim-Bir-Sen olarak, mahiyetindekileri çalıştıramayan yöneticilerin maharetsizliklerini perdelemek adına iş güvencesini tartışmaya açmaya yeltenmelerine sessiz kalamayız. Şimdilik sesimizi yükseltiyoruz. Eğer sesimiz dikkate alınmazsa, tepkimizi yükseltmekten de çekinmeyiz.