KAMU
Gözden kaçan, mevzuattaki garip düzenlemeler
Gözden kaçan 1926 tarihli bir düzenleme Anayasa ile koruma altına alınmış ama şu an başka bir kanunla yürürlükten kaldırılmıştır. Şaka yapmıyorum. Evet şu an mülga (kaldırılmış) durumda olan '1926 tarihli ve 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi'yle kabul edilen, evlenme akdinin evlendirme memuru önünde yapılacağına dair medenî nikâh esası ile aynı kanunun 110'uncu maddesi hükmü' 4721 sayılı Kanun'la kaldırılmış olmasına rağmen 1982 Anayasası'nın 174'üncü maddesi ile koruma altına alınmıştır.
Bu kanunun 1028'inci maddesinde yer alan; '17 Şubat 1926 tarihli ve 743 sayılı Türk Kanunu Medenîsi yürürlükten kaldırılmıştır' hükmü ile koruma altındaki kanun yürürlükten kaldırılmıştır. Hal böyle iken olmayan bir kanun maddesinin Anayasa'da koruma altına alınmasını komedi dışında neyle izah edebiliriz?
Koruma altındaki 8 inkılâp
kanununda neler var?
Anayasanın inkılâp kanunlarının korunması başlıklı 174'üncü maddesine göre; Anayasa'nın hiçbir hükmü, Türk toplumunu çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkarma ve Türkiye Cumhuriyeti'nin lâiklik niteliğini koruma amacını güden, aşağıda gösterilen inkılâp kanunlarının, Anayasa'nın halkoyu ile kabul edildiği tarihte yürürlükte bulunan hükümlerinin, Anayasa'ya aykırı olduğu şeklinde anlaşılamaz ve yorumlanamaz. Bu kanunlar şunlardır:
1- 3 Mart 1340 tarihli ve 430 sayılı Tevhidi Tedrisat Kanunu.
2- 25 Teşrinisâni 1341 tarihli ve 671 sayılı Şapka İktisâsı Hakkında Kanun.
3- 30 Teşrinisâni 1341 tarihli ve 677 sayılı Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine ve Türbedarlıklar ile Bir Takım Unvanların Men ve İlgasına Dair Kanun.
4- 17 Şubat 1926 tarihli ve 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi'yle kabul edilen, evlenme akdinin evlendirme memuru önünde yapılacağına dair medenî nikâh esası ile aynı kanunun 110'uncu maddesi hükmü.( 4721 sayılı Kanun'la kaldırılmıştır.)
5- 20 Mayıs 1928 tarihli ve 1288 sayılı Beynelmilel Erkamın Kabulü Hakkında Kanun.
6- 1 Teşrinisâni 1928 tarihli ve 1353 sayılı Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanun.
7- 26 Teşrinisâni 1934 tarihli ve 2590 sayılı Efendi, Bey, Paşa Gibi Lâkap ve Unvanların Kaldırıldığına Dair Kanun.
8- 3 Kânunuevvel 1934 tarihli ve 2596 sayılı Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun.
Sıkıysanız bu kanunlara dokunmaya kalkışın. Hemen kıyamet koparılır. Halbuki bu kanunların içeriğine baktığınızda ya komediyle karşılaşırsınız ya da günümüzde böyle bir şey olabilir mi diye sormadan edemezsiniz.
Şunu da belirtelim ki bu garabet sadece 1982 Anayasası'nda değil, 1961 Anayasası'nda da mevcuttur. Anayasa hukukçuları, bir hukuk kuralı olarak bütün kanunların anayasalara bağlı olduğunu dile getirirken, bazı kanunların diğer kanunlardan hatta anayasadan üstün konumda bulunmasını demokratik bulmuyorlarmış. Demokratik olup olmaması bir yana medeni hiçbir ülkede bu kanunları izah edemezsiniz. Müzelik durumda olan kanunların bir de korumaya alınması sadece bizleri komik duruma düşürür. Zamanında iyi veya kötü olarak uygulanmış kanunların 21'inci Yüzyıl'da bir de korunmaya alınmasını aklı başında olan hiç kimse izah edemez.
Şapka Kanunu'na bizzat Meclis uymuyor
Amacım hiçbir kurumu veya kişiyi hafife almak olamaz. Ancak, bir gerçeğin de altını çizmek zorundayız. Üç maddelik olan 671 sayılı Şapka İktisâsı Hakkında Kanun'un 1'inci maddesini birlikte okuyalım ve gerçekleri birlikte görelim.
'Madde 1- Türkiye Büyük Millet Meclisi azaları ile idare-i umumiye ve hususiye ve mahalliyeye ve bilumum müessesata mensup memurin ve müstahdem Türk milletinin iktisa etmiş olduğu şapkayı giymek mecburiyetindedir. Türkiye halkının da umumi serpuşu şapka olup buna münafi bir itiyadın devamını hükümet meneder.'
Maddede yer alan emredici hükme göre; TBMM üyeleri ile kamu kurum ve kuruluşlarında görev yapan memur ve hizmetliler şapka giymek zorundadırlar. Bu hükme göre kadın erkek ayrımı da bulunmuyor. Çünkü, zamanında kadın vekil olabileceği düşünülmediği için kadın erkek ayrımı yapılmamıştır. Ta ki 1934 yılında kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilinceye kadar. Dolayısıyla mevcut düzenlemeye göre Meclis üyelerinin tamamı şapka giymek zorundadır. Bu hüküm karşısında fötr şapkayı giyip te Meclis Genel Kurulu'na gitseniz ya da kamu kurumlarına gitseniz acaba göreceğiniz muamele ne olur? Size doktor çağırırlar mı çağırmazlar mı? Bir düşünün.
Başbakanlık Müsteşarı'na önemli bir hatırlatma
Elbette en yüksek devlet memuru unvanını ihraz eden bir bürokratın iş yoğunluğunu gözden kaçıramayız. Ancak, her işi de kendisinin yapmasının gerekmediğinden hareketle bazı düzenlemeler hakkında rapor istemesi halinde nasıl bir garabetle karşılaşacağını da ifade etmek isteriz.
Başbakanlık mevzuat sistemine girerek güncel(olmayan) mevzuatı inceleyin ve komediyi görün. O kadar çok metruk mevzuat(halen yürürlükte olup da uygulanma kabiliyeti kalmayan mevzuat) var ki acaba ilgililerden kimse vakit bulup da bunları inceleme zahmetinde bulunmuş mu diye sormak istiyorum.
Güncel olmayan o kadar çok kanun, KHK, tüzük ve yönetmelik var ki dudak uçuklatacak cinsten olduğu ilk bakışta görülecektir. Aslında yapılacak çok basit bir işlemle bu sorun kökünden çözülebilir. Yani tek tek mevzuat taraması yapılacak ve ilgili kurumlarla irtibata geçilerek ilgili mevzuat ya güncellenecek ya da kaldırılacaktır. Bu kadar basit bir işlemin bunca yıldır niçin yapılmadığını doğrusu merak ediyoruz.
Örnek; '1930 tarihli Ticarette Tağşişin Men'i ve İhracatın Murakabesi ve Korunması Hakkında Kanun', 'Ecanibin Hakkı İstimlaki Kanununun Birinci Maddesinde İstisna Olunan Eşhasın Emlak ve Arazisine Mahsus Kanun', 'Arpa İhracatının Murakabesine Dair Nizamname', 'Ayakkabı Murakabe Nizamnamesi'. 'Rumeli Demiryollarının Umur-u Nakliyesi Hakkında Nizamname'.
Örnekleri çoğaltabiliriz ama incitici olmaması için bu kadarla iktifa etmeyi münasip görüyoruz. Amacımız kimseyi incitmek değil ama birilerinin de hatırlatması gerekiyor. Biz sadece hatırlatıyor ve farkındalık oluşturmaya çalışıyoruz. Sürçü lisan ettiysek affola.
Sosyal Denge Tazminatı'yla ilgili yorumsuz bir
okuyucu notu
Önce açıklamalı olarak verdiğiniz bu güzel yazınızı(Memurlara ödenen Sosyal Denge Tazminatı 731 TL mi yoksa 1.140 TL midir?) baştan sona 3 kere okudum ve bahsi geçen kanun ve KHK ve eklerine de baktım. .....'de memur personelim ve sendikaya kaydolmadım. Kurumumuz Sosyal Denge Sözleşmesi (SDS) kapsamında yetkili sendikalı (BEMBİRSEN) personele tam sendikasız veya başka sendika mensubu personellere ise aylık hatırı sayılır miktarda eksik ödeme yapmaktadır.
Tamam gerek kanun gerekse de KHK'lerde yapılan görev, kadro vb. durumlara göre farklılıklar olabileceği belirtilmiş olsa da yetkili sendikalı olanlara farklı olmayanlara daha düşük verilebileceğine dair herhangi bir ima dahi bulunmadığı halde kurumumun bunu böyle uygulaması hakkında yorumunuz olabilir mi acaba? Biz yıllardır eksik ödenmiş olan bu ödemeleri geri alabilir miyiz?
İşte size kanayan bir yara. Kimin parası kime dağıtılıyor ve dağıtımda da ayrımcılık yapılıyor? Soruyu ben de Devlet Personel Başkanlığı'ndaki yetkililere soruyorum. Soru gayet açık ve net. Bu uygulamalardan haberiniz var mı? Varsa çözümünüz nedir? Ha bu arada Sayıştay Başkanlığı bu konuda ne yapıyor? Yapılan toplu sözleşmeleri incelemeye aldı mı? Ya da bu işler görev alanına girmiyor mu? Ahmet Ünlü Yeni Şafak