KAMU
Emeklilikte Yaşa Takılanlar A.İ.H.M Gidiyor
Uzunca bir süre torba yasa ile kendi maduriyetlerinin giderilmesini bekleyen ve kendilerine EYT (Emeklilikte Yaşa Takılanlar) ismi verilen madurlar, yıllardır yaşadıkları sıkıntılara bir çözüm bulamamanın üzüntüsünü yaşıyorlar.
Emeklilikte Yaşa Takılanlar adı altında sayıları yüzbinlerin üstünde bulunan madurlar, bekledikleri haberi alamayınca en son çare Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurma kararı aldılar.
Madurlar sosyal paylaşım sitelerinde ve kendi aralarında kurdukları dernekler ile seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Daha önce bir grup madurun sayıları az olmasına rağmen, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yaptıkları başvuru neticesinde hükümeti az da olsa köşeye sıkıştırdığı haberi,madurların avukatları tafafından sosyal ağ da paylaşılmıştı.
Konuyla ilgili haberi değerlendiren sosyal güvenlik uzmanı Ali Tezel ''Eğer madurlar haklarını iyi organize olmuş bir şekilde ararlarsa, önümüzdeki genel seçimde siyasi partilerin emeklilikte yaşa takılanlar için seçim programı yapabileceklerini'' ifade etti.
Zaten mevcut hükümetin bu konuda zorluk yaşadığı ve kendi aralarında organize olarak başvuru yapılmasından dolayı saylıarının giderek artması ve madurların A.İ.H.M yapacakları başvuru ile hükümetin iyice kenara sıkaşacağı ifade ediliyor.
Bir bürokratın söylemine göre ''mevcut yasa çıkacaktı ama hükümet önümüzdeki genel seçimlerde yatırım yapmayı düşünüyor ve oyalama yapıyor''demesi akıllarda soru işareti bırakmasına neden oluyor.
Sayıları yüzbininin üstünde olan E.Y.T üyelerinin kendi aralarında toplanarak Avrupa insan Haklarına başvuru yapmaya hazır olduklarını ifade ediyorlar.
Emeklilikte yaşa takılanlar
Hemen hemen her ay bir eylem yapıp adlarını kamuoyuna duyuruyorlar. Basındaki etkili kalemlerle, milletvekilleriyle, bakanlarla, başbakanla birebir görüşmeler yapıp mağduriyetlerini doğrudan ilgililere iletmeye çalışıyorlar.
Bu yasaya neden karşı olduklarını da ilginç bir örnekle açıklıyorlar;
1999 yılında 18 yaşında işe giren birisi 2041 yılında emekli olacakken, aynı tarihte 35 yaşında işe giren birisi 2024 yılında emekli olacak. Yani biri 42 yıl çalışacak diğeri 25 yıl. Üstelik 42 yıl çalışan 25 yıl çalışanın ancak yarısı kadar emekli maaşı alacak.
Yasalara saygılı, mazbut, sakin ama kararlı ve inatçı bir şekilde çıktıkları yolda ilerlemeye devam ediyorlar.
PEKİ, KİMDİR BU "EMEKLİLİKTE YAŞA TAKILANLAR" ? 1999 yılında, büyük depremin hemen sonrası zamanın (DSP+MHP+ANAP) hükümetince 4447 sayılı, emekli olmak için yeni şartlar getiren bir yasa kabul edildi. Bu yasaya göre daha önce kadınlarda 38 olan emeklilik yaşı 58 e, erkeklerde 43 olan emeklilik yaşı da 60 a çıkarıldı.
Bu düzenleme ile de yetinilmeyip 1976 yılına kadar geriye dönük olarak uygulanmak üzere "kademeli yaş" şartı getirildi.
Konu zamanın muhalefeti (Fazilet Partisi) tarafından yasaların geriye dönük uygulanamayacağı gerekçesiyle anayasa mahkemesine taşındı.
Anayasa mahkemesi muhalefeti haklı bularak yasanın kademe kısmını reddetti.
Ve meclise konuyu düzeltmesi için 6 aylık süre verdi.
Meclis süresi içerisinde kademe şartını biraz yumuşatarak tekrar kabul etti.
Anayasa mahkemesi de yeni durumu adil, makul ve ölçülü buldu.
Emeklilikte nasıl yaşa takılındığının kısa özeti bu.
NEYİ İSTİYORLAR? Bu kişiler zamanında Fazilet partisinin anayasa mahkemesinden istediği şeyi istiyorlar. Ve mağduriyetlerini 3 cümle ile özetliyorlar:
"Bizler erken emeklilik istemiyoruz" diyorlar.
"Bizler bu yasadaki emeklilik yaşının yükseltilmesine karşı değiliz" diyorlar.
"Bizlerin istediği tek şey, yasanın geriye dönük işletilen kademe maddesinin iptalidir" diyorlar.
KAÇ KİŞİLER? 1999 yılında bu yasa çıktığında (BAĞKUR, emekli sandığı, SSK, isteğe bağlı, tarım vb) bu ülkede toplam 12 milyon kayıtlı sigortalı vardı ve bu 12 milyonun tamamı geriye dönük kabul edilen bu yasadan etkilendi.
Günümüze kadar bu kişilerin 7 milyonu emekli oldu, geriye kalan 5 milyon kişi hala bu yasadan etkilenmiş vaziyette içimizde bulunmaktadır.
Asıl mesele bu yasanın geriye dönük "kademeli yaş" şartı iptal edildiğinde kaç kişinin hemen emekli olacağını bulmaktır. Bu madde iptal edilse bile, eski yasadaki kadınlarda 20, erkeklerde 25 yıllık süre şartı devreye gireceğinden bu 5 milyonun büyük kısmı hemen emekli olamayacak süre ve prim günü şartını yerine getirmek için bekleyeceklerdir.
Bu soruyla ilgili (c.h.p) "meclis araştırma önergesi" verildi. Etkili konumdaki yetkililer de bu kişilerin tam sayısını bilemiyor. Çünkü SGKnın bilgisayar kayıtlarında hatalar çıkabiliyormuş.(ki asıl vahim olan itiraf budur) Sosyal Güvenlik Uzmanı arkadaşlarımızda bu konuda tam bir fikir birliğine varamamışlardır. 500 bin diyen var, 5 milyon diyen var. Hatta 9 milyon diyen bile var.
Her geçen gün bu yasadan etkilenenlerden birileri emekli olduğundan bu sayı gittikçe azalıyor. 2041 yılında bu yasadan etkilenen son kişi de emekli olacak ve hiç kimse kalmayacak.
YASADAKİ GERİYE DÖNÜK "YAŞ ŞARTI" İPTAL EDİLİRSE EKONOMİ BU YÜKÜ TAŞIYABİLİR Mİ? Bana göre eğer "kademeli yaş şartı" iptal edilirse 300-400 bin kadar mağdur hemen emekli olmak için başvurusunu yapar. Geriye kalanların bir kısmı zaten maaşları asgari geçim seviyelerinin altına düşeceğinden emekli olmayı tercih etmez, büyük çoğunluğu oluşturan diğer çalışanlar ise eski yasaya göre sigortalılık süresi (20-25 yıl) ve prim gün sayılarını (5000-9000 gün) doldurmayı beklemeye devam etmek durumundadırlar.
Yasa iptal edilirken "Bu yasadan faydalanıp emekli olacak kişiler (4b kapsamı hariç) tekrar çalışamazlar" diye bir kural konulursa ben bu iptalin düşünülenin aksine ekonomimize yeni bir hareket getireceğini savunuyorum.
Bu insanların yerine işe alınacak eğitimli gençler kurumlarımıza yeni bir dinamizm getirecek ve belki de bu vesile ile devlet kurumlarının önemli bir kısmı da şişirilmiş kadrolardan kurtulacaktır.
SONUÇ OLARAK Ne kadar güçlü olursa olsun hiçbir ülke böylesine önemli bir sosyal sorunu 30 yıl daha sırtında taşıyamaz.
Özellikle o ülkede "maç devam ederken kural değişmez" felsefesine inanan bir lider iktidardaysa,
Ben de,
Ekonomik anlamda beklenen fayda oluşmasa bile "hukuk devleti","sosyal devlet" ve "yasaların geriye dönük hak kaybı yaratamayacağı" ilkeleri gereği hükümetimizi yönetenlerin belirli maliyetlere katlanılmak pahasına da olsa çalışanların bu haklarını iade edeceğini düşünmekte haklıyım.