KAMU
Emekliliği hak eden de iş kaybı tazminatı alabilecek
Anayasa Mahkemesinin, Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun'un yaşlılık aylığına hak kazananların iş kaybı tazminatı alamayacağına ilişkin hükmünün iptaline ilişkin kararının gerekçesi, Resmi Gazete'de yayımlandı.
Türk Telekomünikasyon A.Ş.'nin özelleştirme kapsamına alınması nedeniyle 2003 yılı sonu itibarıyla iş sözleşmesi sona erdirilen davacı, 16 Ağustos 2013'de 4046 sayılı Kanun'un 21. maddesi uyarınca iş kaybı tazminatı ödenmesi istemiyle iş mahkemesinde dava açtı.
Davalı idare, davacının iş sözleşmesinin sona erdiği tarihten itibaren otuz gün içinde başvuruda bulunmadığı ve yine bu tarih itibarıyla yaşlılık aylığına hak kazandığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmesini istedi.
Davaya bakan Ankara 15. İş Mahkemesi ise davanın uygulama konusu olan 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun'un bazı hükümlerinin iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurmuştu.
Anayasa Mahkemesi, Kanun'un 21. maddesindeki, "... hizmet akitleri sona erenlerden, hizmet akitlerinin sona erme tarihi itibarıyla 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunun hükümleri gereğince hizmet ve prim ödeme sürelerine göre yaşlılık aylığına hak kazananlar iş kaybı tazminatı ve diğer hizmetlerden yararlanamazlar" şeklindeki hükmün iptaline karar vermişti.
Yüksek Mahkeme, aynı maddedeki, "iş kaybı tazminatı ve diğer hizmetlerden yararlanmaya hak kazananların, bu tazminat ve hizmetlerden yararlanabilmeleri için, hizmet akitlerinin sona erdiği tarihten itibaren 30 gün içinde Türkiye İş Kurumuna başvurmaları zorunludur" hükmündeki "…30 gün içinde…" ibaresini de "yaşlılık aylığına hak kazananlar" yönünden iptal etmişti.
İptal kararının gerekçesi, Resmi Gazete'de yayımlandı.
Gerekçeden
Gerekçede, özelleştirme uygulamaları sonucu işsiz kalan işçilerden yaşlılık aylığına hak kazanmayanlara iş kaybı tazminatı ödenmekte iken yaşlılık aylığına hak kazananların bu haktan yararlanamamalarının eşitlik ilkesini ihlal ettiği belirtilerek, kuralın Anayasa'nın 10. maddesine aykırı olduğunun ileri sürüldüğü belirtildi.
İtiraz konusu kuralda, iş sözleşmeleri sona erdirilenlerden, iş sözleşmelerinin sona erme tarihi itibarıyla 506 sayılı Kanun hükümleri gereğince hizmet ve prim ödeme sürelerine göre yaşlılık aylığına hak kazananların iş kaybı tazminatı alamayacağının düzenlendiği kaydedildi.
Kural uyarınca, iş kaybı tazminatından yararlanamayacakların, fiilen yaşlılık aylığı alanlar değil, yaşlılık aylığı almaya hak kazananlar olduğu ifade edilen gerekçede, "Bu durumda, iş sözleşmesi sona eren kişi, emekliye ayrılmayı tercih etmeyip çalışmaya devam etme iradesini sürdürerek yeni iş arayışlarına girse bile yaşlılık aylığına hak kazandığı için iş kaybı tazminatı alamayacaktır" denildi.
Gerekçede, Anayasa'nın 10. maddesinde belirtilen "kanun önünde eşitlik ilkesi"nin hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusu olduğu belirtildi.
Bu ilkeyle eylemli değil, hukuksal eşitliğin öngörüldüğü vurgulanan gerekçede, eşitlik ilkesinin amacının, aynı durumda bulunan kişilerin kanunlar karşısında aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak, ayrım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemek olduğu ifade edildi.
Gerekçede, bu ilkeyle, aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak kanun karşısında eşitliğin ihlalinin yasaklandığına işaret edildi.
Gerekçede, Kanun'un 21. maddesinde düzenlenen iş kaybı tazminatının, özelleştirme uygulamaları nedeniyle kendi kusuru olmaksızın iş sözleşmesi sona erdirilen işçi statüsündeki çalışanlara, iş hukukundan kaynaklanan diğer tazminatların yanında, Kanun'da öngörülen süreyle sınırlı ödenen ve kişinin yeni bir işe yerleşmesiyle veya her halükarda Kanun'da belirlenen sürenin dolmasıyla da kesilen ek bir mali imkan olduğu belirtildi.
"Tüm işçiler benzer mağduriyetler yaşar"
İş kaybı tazminatının, kusuru olmaksızın işini kaybeden işçinin uğradığı mağduriyetlerin kısmen de olsa giderilmesi amacını taşıdığı vurgulanan gerekçede, şu tespitlere yer verildi:
"Nitekim Kanun'un gerekçesinde, iş kaybı tazminatı ödenmesinin öngörülmesiyle, iş kaybı nedeniyle maruz kalınacak mağduriyetin ve bu konuda kamuoyunda oluşan sosyal olumsuzlukların giderilmesinin amaçlandığı açıkça ifade edilmiştir. Özelleştirme uygulamaları nedeniyle kusuru olmaksızın işini kaybeden tüm işçilerin benzer mağduriyetler yaşayacağı ve işsiz kalmanın, bu kişiler üzerinde yol açacağı olumsuzlukların birbirine yakın olacağı ortadadır.
Şu halde, işsiz kalanların benzer mağduriyetler yaşayacakları açık olduğuna göre, iş sözleşmesinin sona erdiği tarihte yaşlılık aylığı almaya hak kazananlar ile hak kazanmayanlar arasında, bu mağduriyetlerin hafifletilmesi amacını taşıyan iş kaybı tazminatı ödenmesi bakımından ayrım yapılmasının haklı temeli bulunmamaktadır. Bu nedenle, iş sözleşmesinin sona erdiği tarihte yaşlılık aylığı almaya hak kazanmayanlara iş kaybı tazminatı ödenirken, anılan tarih itibarıyla yaşlılık aylığına hak kazananların bu mali haktan mahrum bırakılması eşitlik ilkesini zedelemektedir."
"30 gün içinde başvuru" şartı da emekliler yönünden incelendi
Gerekçede, Kanun'un 21. maddesinin dördüncü fıkrasının üçüncü cümlesinin itiraz konusu "... 30 gün içinde ...'" ibaresiyle, iş kaybı tazminatından yararlanılabilmesi için hizmet akdinin sona erdiği tarihten itibaren otuz gün içinde Türkiye İş Kurumuna başvurulması zorunluluğu getirildiği hatırlatıldı.
Öngörülen otuz günlük başvuru süresinin hak düşürücü nitelikte olduğu, bu süre içinde başvurmayanların iş kaybı tazminatı alabilmelerinin mümkün olmadığı kaydedildi.
Gerekçede, Anayasa'nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devletinin, eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, hukuk güvenliğini sağlayan, bütün etkinliklerinde hukuka ve Anayasa'ya uyan, işlem ve eylemleri bağımsız yargı denetimine bağlı devlet olduğu vurgulandı.
Kanunların kamu yararının sağlanması amacına yönelik olması, genel, objektif, adil kurallar içermesi ve hakkaniyet ölçütlerini gözetmesinin, hukuk devleti olmanın gereği olduğu ifade edilen gerekçede, bu nedenle kanun koyucunun hukuki düzenlemelerde kendisine tanınan takdir yetkisini anayasal sınırlar içinde adalet, hakkaniyet ve kamu yararı ölçütlerini göz önünde tutarak kullanması gerektiğine işaret edildi.
Hukuk devleti ilkesinin, kişiler lehine getirilen hak ve imkanların aynı zamanda erişilebilir olmasını da gerektirdiği kaydedilen gerekçede, bu haklardan yararlanılmasını imkansız kılan veya aşırı derecede zorlaştırmanın hukuk devleti ilkesine aykırı olacağı belirtildi.
Gerekçede, şunlar kaydedildi:
"İş sözleşmesinin sona erdiği tarih itibarıyla yaşlılık aylığına hak kazananların iş kaybı tazminatı almaları mümkün olmadığından, itiraz konusu kuralda öngörülen otuz günlük başvuru süresi de bu kişiler yönünden anlamını yitirmekte, fiilen ve hukuken kullanılabilir olmaktan çıkmaktadır. Diğer bir ifadeyle, bir önceki kuralda getirilen engel nedeniyle iş sözleşmesinin sona erdiği tarihte yaşlılık aylığına hak kazananların otuz gün içinde iş kaybı tazminatı alabilmek için başvurmaları hiçbir hukuki sonuç doğurmamaktadır. Yaşlılık aylığı almaya hak kazanmış olmanın iş kaybı tazminatı ödenmesine engel teşkil etmesi bir önceki başlıkta Anayasa'ya aykırı görülerek iptal edildiğine göre, bunlar yönünden anlamını yitiren, hukuki ve fiili olarak kullanılabilir olmaktan uzak bir niteliğe bürünen otuz günlük başvuru süresinin de hukuk devleti ilkesine aykırı hale geleceği açıktır. Açıklanan nedenlerle, Kanunun 21, maddesinin dördüncü fıkrasının üçüncü cümlesinde yer alan itiraz konusu '...30 gün içinde...' ibaresi, '...yaşlılık aylığı almaya hak kazananlar...' yönünden Anayasa'nın 2. maddesine aykırıdır."