SENDİKA
Eğitim Bir Sen’den Eğitim Sen’e Anıt-KABiR Soruları
Dersin doğasına uygun oluşu, konunun amaçlarına matuf yeniliği, farkındalığı artırma konusundaki yerindeliği, velhasıl her haliyle takdir edilmesi gereken bir davranış, birilerinin hastalıklı zihniyeti sayesinde kendi bağlamından kopartılmaya çalışılarak ideolojik hezeyanlarla kerih gösterilmeye çalışılıyor. Çağdaşlık adına ilkellik, pedagoji altında marjinallik sergileniyor.
Demokrasi, pedagoji, bilimsellik, düşünce özgürlüğü kavramlarını kendi kadük zihniyetlerinin taşıyıcı unsuru sanan bu zihniyet, dine dair ne varsa, alerjik tutumundan vazgeçmiyor. Dini öğrenme alanının içine almaya üşenen demokrasi anlayışı, kendi içinde tutarlılığı olmayan en küçük faaliyette zihniyet kusması, öbür dünyaya dair olan ne varsa pozitivizme kurban vermiş bir kıtlık alanı, diğer derslerde olduğunda övgü dizdiği mekân tercihlerini sırf din dersi olduğu için sövgüye maruz bırakan anlayış iflah olmaz hastalıklı bir anlayıştır. Dünyada tedavülden kalkmış bir ideolojinin avuntularından destan türeten, cakalı kavramlarıyla modernlik havası altında inancı küçümseyen; ezanı Türkçeleştirerek ruhundan eden, camileri ahır yaparak kutsiyetinden uzaklaştıran, dini olan ne varsa dudak büken bu tezvirat; marjinalliği ayyuka çıkmış, halkın itibar etmediği bir sekerat halidir.
Yakın tarihte darbe dönemlerinde alanları ısıtarak darbecilere taşeronluk yapan, Taksim Gezi Parkı sürecinde -sosyalizm anlayışı gereği!- finansal oligarşinin eli ayağı olan, Kur’an kursları kapatıldığında alkış tutup, dağa götürülene değil de başı örtülü olana kandırılmış çocuk muamelesi yapan, serbest kıyafet eylemimizde; başörtüsü sorunu çözülene kadar yasakçı, çözülünce aylakçı olan bu mantığı çelişkilerinden zaten tanıyoruz.
Eğitim sendikası olarak bildiğimiz fakat eğitimin dışındaki alanlarda daha net gördüğümüz bir sendika, bu konuya kendince müdahil oldu. Marjinalleştikçe homojenleşen, homojenleştikçe eriyen, eridikçe hırçınlaşan ve adı illegal örgütlerle anılan bu eğitim sendikası kendince güya eğitimin dinileştirilmesinden duyduğu rahatsızlığı bu konu üzerinden işleme çabasına girdi.
Ahiret konusunun mezarlıkta işlenmesinden rahatsızlık duyan mezkûr sendikanın sitesine girdiğinizde, “şehit” payesi verilmiş birçok kişinin resimleriyle karşılaşıyorsunuz. İşine geldiğinde illegal örgütlerin militan cesetleri dahil “şehit” diye feryat eden, bu konuya gelince kırk dereden su getiren bu sendikanın Genel Başkanı Kamuran Karaca’ya sormak gerek: Şehit kavramını hangi teolojik sistemin içinden transfer edip kullanışlı hale getiriyorsunuz, şehit mertebesi verdiğiniz kişinin hangi âlemde neye ulaşacağını nasıl tahayyül ediyorsunuz? Bunları yaparken ölüm, ahiret, dünya hayatının öbür âlemdeki karşılığı konularında mutlaka sistematik, makul bir açıklaman olmalı, değil mi? Yok, konunun bu kısımlarıyla ilgilenmiyor, kullanışlı bulduğunuz seçmece kavramları yerine göre formüle edip işleme koyuyorsanız “dini, ideolojinize alet ediyorsunuz” demektir, değil mi?
Ülkemizde bazı kesimlerin siyaseten her huzursuz olduklarında Anıtkabir’e koşması konusunda ne düşünüyorsunuz, bunu merak ediyorum? Bu ritüeli hangi teolojik düzlemde değerlendiriyorsunuz? Orada icra edilen davranış kalıplarını eskatolojinin haricinde tutup bilime uygun mu buluyorsunuz ya da ‘bu başka, o başka’ diyerek çifte standart mı uyguluyorsunuz? Anıtkabir’e çocuklarını da alarak gelenleri, çocukların yaşları üzerinden analoji yapıp küçüklüklerinden mülhem pedagojik sakıncalarla hezeyanlar üretebilir misiniz?
Ülkemize gelen turistlerin tarihi mekânları gezerken türbelere uğramalarını turizme ya da kültüre aykırı buluyor musunuz ya da yurt dışına giden insanlarımızın Osmanlı padişahlarının mezarlarını ziyaret etmelerini; yersiz, ölümü hatırlatan, gereksiz vakit kaybı olarak mı değerlendiriyorsunuz? Arife günlerinde insanımızın çoluk çocuk ailecek yapmış oldukları mezarlık ziyaretlerini, bayram gününe yas düşürmesin diye sakıncalı bulur musun? Ölüm her yaşta mümkünden, çocukların 13-14 yaşlarında mezarlığa gitmiş olmalarını, mezarlıklar hakkında bilgi sahibi olup, bidat ve hurafelerden uzaklaşmak için sorularına yanıt aramalarını hayata mı aykırı buluyorsunuz, ölüme mi çok görüyorsunuz?
Milletimizin en hassas olduğu konulara duyduğunuz alerji sebebiyle millete yabancılaştığınız için, partilerinizle kriminal, sendikalarınızla marjinal, anlayışınızla fasit, cümlelerinizle fasaryasınız. Ülkenin doğal manevi iklimine uyum sağlamadıkça, endemik varlıklar olarak kalmaya mahkûm olacaksınız. Dilinizden düşürmediğiniz demokrasiyi hazmedememişsiniz, bilimselliği tutarlılığından etmişsiniz, pedagojiyi ideolojik saplantılarınıza yem etmişsiniz. Gayretli ve yenilikçi bir öğretmenin sıra dışı dersini anlayamamış, yorumlayamamış; söz konusu din olduğunda ön yargıları son yargısı olan bu kafaya ne desek az ne anlatsak boş…
Şükrü Kolukısa
Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Yardımcısı