SENDİKA
Eğitim Bir Sen: "Kısmi Değil Tam Demokrasi İstiyoruz"
Kısmi Değil Tam Demokrasi İstiyoruz
Eğitim-Bir-Sen olarak devlet memurlarını üniformalı asker gibi gören, 82 model, darbe ürünü, çağdışı kılık-kıyafet yönetmeliğini protesto etmek için buradayız. Bu gün Anakarada ve Türkiye genelinde tüm üyelerimizle sivil itaatsizlik adına iş yerlerine ve derslere serbest kıyafetle giriyoruz.
27 Kasım 2012 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan ve 2013-2014 eğitim öğretim yılında uygulamaya konulacak olan kılık kıyafet yönetmeliği ile bayan öğretmen adaylarının, imam hatip okullarında ve seçmeli Kuran derslerinde kız öğrencilerin başörtülü olarak derse girebilmelerinin yolu açılırken, bunun dışında kalan ilkokul, ortaokul ve liselerde başörtüsü takmak fiilen ve resmen yasaklanmış, buna mukabil başörtüsü dışında her türlü giyim kuşam serbest hale getirilmiştir.
Umutlar umutsuzluğa dönüşmüştür.
Ayrıca kamu kurum ve kuruluşlarında çalışanlarla ilgili kılık kıyafet serbestliği konusunda herhangi bir düzenleme yoluna gidilmezken, eğitim alanlarında, devlet kurumlarında kadınlarımıza ve kızlarımıza uygulanan başörtüsü yasağı konusunda sessizliğin tercih edilmesi ile umutlarımız bir kez daha umutsuzluğa dönüşmüştür.
İmam_Hatip okulları ile seçmeli derslerde başörtüsüne kısmi serbestlik tanıyan ve diğer okullarda başörtüsü dışında her türlü giyim kuşamı serbest hale getiren yönetmeliğe yapılan eleştiriler karşısında sessizliğini bozan Mili Eğitim Bakanımız "serbest bırakmak isteseydik bunu çıkarılan kılık kıyafet yönetmeliğiyle yapabilirdik ama yapmadıksözleriyle özründen büyük kabahat işlemiştir.O zaman soruyorum sayın bakan sizde mi yasakçısınız?
Başörtüsü yasağını sürdürmek, cuntacıları haklı çıkarmaktır
Başörtüsü yasağına sessiz kalmak, darbecileri, cuntacıları haklı çıkarmanın, başörtülülere had bildirmenin başka bir versiyonudur. Her seçim döneminde tahmin edilenin üstünde halkın oyuyla seçim kazanan, demokrasi, insan hakları ve özgürlük alanlarını genişletme vaadiyle iktidar olan Adalet ve kalkınma Partisi iktidarından çıraklık döneminde, kalfalık döneminde yerine getiremediği vaadini ustalık döneminde yerine getirmesini fazlasıyla bekleme hakkımız doğmuştur.
Şimdi soruyorum. Hükümet, okullarda, kamu kurumlarında başörtüsünü yasaklayan Anti demokratik yönetmelikle amel etmeye, vesayetçi sistemin bekçiliğini yapmaya daha ne kadar devam edecektir? Hükümet kısmi demokrasi, kısmi özgürlük aldatmacından bir an önce vazgeçmelidir.
Demokrasi mi, bir varmış bir yokmuş masalı mı?
Sürekli demokrasi ve özgürlük birilerinin tekelinde tutuluyor. Sanki zehir gibi damla, damla sunuluyor. Birine serbest öbürüne yasak! Kılık-kıyafet İşçiye serbest memura yasak, öğrenciye serbest öğretmene yasak, siyaset yapma; işçiye, üniversite öğrencisine serbest, memur olana yasak. Demokrasi bunun neresinde? Bu demokrasi mi, bir varmış bir yokmuş masalı mı? Anlamakta zorlanıyoruz. Biz böyle lastikli demokrasi istemiyoruz. Her zaman, her yerde herkese demokrasi herkese insan hakkı, herkese özgürlük istiyoruz.
Başörtüsü yasağı oligarşik bürokrasinin ve cuntacıların ortak projesidir
Şu iyi bilinmelidir ki, hayatın hiçbir alanında; yasada, anayasada, evrensel hukuk metinlerinde suç sayılmayan başörtüsünün iç tüzük, yönetmelik ve genelge gibi düzenlemelerle yasaklanması oligarşik bürokrasinin, cuntacıların ve din düşmanlarının ortak projesidir. Bu yasak demokrasi, özgürlük ve inanma hürriyetinin önüne konulmuş bir takozdur. Çağımızın ve ülkemizin en büyük ayıbıdır. İktidar Kamuda, Akademide, yargıda, eğitimde, sağlıkta, sporda ve siyasette başı örtülü, başı açık ayrımı yapmaksızın, kılık kıyafeti serbest bırakan düzenlemeyi yapmalı bu ayıptan kendini ve milletimizi derhal kurtarmalıdır.
Yasakçılar kadar yasağı devam ettirenlerde suç ortağıdır
. Biz özgürlük istiyoruz. Kamuda, her alanda ve her konumda, tüm mesleklerde, istisnasız başörtülü ve başı açık çalışma hakkımızı istiyoruz. Unutulmamalıdır ki, Dün başını örtmek isteyen kadınlarımızı devlet kurumlarından tecrit etmek suretiyle suç işleyenler kadar bu gün bu yasağın devamına göz yumanları da aynı suçun ortağıdır.
Başörtüsü yasağı kadınlarımıza devlet eliyle uygulanan mobbingdir
Devlet bir taraftan kocasından, yakınlarından şiddet gören kadını yasalarla ve güvenlik tedbirleri ile korumaya çalışırken, hukuki dayanaktan yoksun başörtüsü yasağı sebebiyle başörtülü kadınların milletvekili seçilmesinin kamu hizmetinde görev almasının öğrenim görmesinin önüne engel koyarak şiddeti bizzat kendisi uyguluyor.
İnsanlık onuru ancak temel hak ve hürriyetlerinin korunması ile sağlanabilir. Temel hak ve hürriyetlerin varlığının göstergesi ise din ve vicdan özgürlüdür. Din ve vicdan özgürlüğünün kâmil anlamda sağlanamadığı bir ülkede haktan, hukuktan, demokrasiden, özgürlükten ve insan haklarından söz etmek mümkün değildir.
Hükümet halkın İnanç değerleriyle kavga edenlerin yolunu terk etmelidir.
İktidar Çocuklarımıza yön veren geleceğimizi şekillendiren öğretmenlerin ne giyeceğine ve nasıl giyineceğine dair sınırlar çizen, ama başörtüsü yasağı hariç bütün sınırları geçersiz sayan kılık kıyafet yönetmeliğini bir an önce değiştirmek suretiyle halkının inanç değerleri ile kavga edenlerin yolunu terk etmelidir. İnsanları tanımlama yolunu değil, tanıma yolunu seçmelidir. Yasakları meşrulaştıracak adımlar yerine halkı özgürleştirecek adımları bir an önce atmalıdır.
Kılık-kıyafet özgürlüğüne evet, başörtüsü yasağına hayır
Biz Eğitim-Bir-Sen olarak, Anakara da ve Türkiye genelinde yaptığımız sivil itaatsizlik eylemi ile darbe dönemlerinin dayatmalarına uymayacağımızı, İnsan onurunu ve tercihlerini hiçe sayan yaptırımlara boyun eğmeyeceğimizi ilan ediyoruz.
Kılık-Kıyafet Özgürlüğüne evet, Başörtüsü Yasağına Hayır diyerek sivil itaatsizlik gösteriyoruz. Neyi giyip neyi giymeyeceğimize kendimiz karar veriyoruz. Kılık kıyafet yönetmeliğini yok sayıyor okullarımıza iş yerlerimize serbest kıyafetle giriyoruz.
Yasakların sonlanması için bir on yıl daha mı bekleyelim?
Hükümeti bir daha uyarıyoruz. Yasakların sonlanması için bir on yıl daha mı bekleyelim? Yasakçıysanız yasaktan yana, haklıdan yana iseniz haktan yana tavrınızı belirleyiniz. Kamu çalışanları olarak bizim yasakçılığa tahammülümüz kalmamıştır.
Bugün buraya gelerek bu haklı davamızda bizi yalnız bırakmayan tüm katılımcılara basın mensuplarımıza şükranlarımızı sunuyoruz.