SENDİKA
EBS Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği Taslağı Değerlendirdi
21. yüzyıl kamu yönetimi anlayışını geçmiş dönemlerden ayrı kılan, belirgin vasıf ve katılımcı yönetim ilkesidir. Katılımcı yönetimin özünü ise idarenin düzenleyici işlemler tesisinden önce bu işlemlerin sonuçlarından doğrudan ve dolaylı yoldan etkilenecek olan muhataplardan o işleme dair fikir ve görüşlerinin alınması, bu sayede uygulama esnasında oluşabilecek olumsuz sonuçların bertaraf edilmesini sağlayacak tedbirlerin işlemin başında alınması oluşturmaktadır.
Bu açıdan, Milli Eğitim Bakanlığının Öğretmen Atama ve Yer Değiştirme Yönetmelik taslağını, görüş bildirmek üzere kamuoyunun bilgisine sunması takdir edilecek bir davranıştır. Taslak hakkında yetkili sendika başta olmak üzere konunun taraflarının, özellikle yönetmeliğin öznesi olan öğretmenlerin görüşlerinin dikkate alınacak olması, kamu yönetimi adına olumlu örnektir.
Öğretmenlerimizin sahiplenebileceği bir yönetmeliğin, daha taslak hazırlanmadan, yetkili sendika başta olmak üzere, konunun tarafı olan paydaşlardan görüş alınmasıyla oluşturulabileceği şüphesizdir. Nitekim mevcut yönetmeliğin hazırlanması sürecinde paydaşların taslak oluşturma aşamasında sürece dâhil edilmelerinin olumlu sonuçları eğitim camiasının hafızasında hâlâ tazeliğini korumaktadır.
Bakanlık teşkilat kanunundan 6287 sayılı Kanun’a kadar, son dönemde eğitim ve öğretimde öğretmenlerimizin çalışma hayatında köklü ve önemli değişiklikler getiren çok sayıda yasal düzenleme sonrasında Öğretmen Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinde değişikliğin kaçınılmaz olduğu bilinen bir gerçektir. Bu sebeple, yönetmelik mevcut sorunları çözmeyi hedef alan bir anlayışla ele alınmalı, yeni sorunları tetiklememelidir.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın, eğitimin sorunlarına köklü çözümler getirmek adına son dönemde sürekli bir politika ve uygulama geliştirme arzusunu yerinde buluyoruz. Ancak, geliştirilen politikalar ile yapılmak istenilen uygulamalar arasında bir çelişki göze batmaktadır. Bu konuların başında rotasyon gelmektedir. Öğretmenlerin aile bütünlüğünü bozacak bir uygulamanın öğretmenlerin kazanılmasına değil, sisteme yabancılaşmasına yol açacağı endişesini taşıyoruz. Öğretmenlik fedakârlık mesleğidir ancak, öğretmenden, aile bütünlüğünü ve hayatını göz ardı ederek fedakârlık yapmasını beklemek bir çelişkidir.
Sürecin ve somut uygulamalarının ne gibi olumsuz sonuçlara ve aksaklıklara yol açabileceği konusunda yeterli çalışma ve pilot uygulama yapılmaksızın doğrudan uygulamaya geçilmesi, beraberinde yeni sorunlar ortaya çıkarabilecektir.
18-20 Kasım 2011 tarihleri arasında Milli Eğitim Bakanlığı’nın inisiyatifinde gerçekleştirilen ‘Ulusal Öğretmen Stratejisi Çalıştayı’ çalışma raporunda rotasyonun 15 yılla sınırlı tutulması kararının uygulanmasından vazgeçilerek, Bakanlığın il içinde ve 8 yıl hizmet süresini dolduran öğretmenler yönünden rotasyon şeklinde yeni bir karar almayı düşünmesi, gerekçesinin de ortaya konulmamış olmasından hareketle yerinde değildir. Rotasyonun neden gerekli olduğuna dair bakanlığın düşüncesi ve gerekçesi ortaya konulmadan çalıştayda kabul edilen hizmet süresi yerine 8 yıllık bir süre öngörülmesi, bakanlığın, alınan kararları konunun taraflarının önerilerini dikkate almaksızın politika geliştirmeye çalıştığı izlenimini vermektedir. Bu amaçla, bakanlıktan beklentimiz, 2023 Vizyonu’yla uyumlu, ‘Ulusal Öğretmen Stratejisi Çalıştayı’nda mutabık kalınan kararları kendine rehber edinmesi, hemen uygulanmak yerine, muhtemel olumsuz sonuçların görülerek tedbirlerin alınmasını mümkün kılacak, kademeli bir şekilde birkaç yıla yayacak bir uygulamayı benimsemesidir. Bu yaklaşım, sürecin yönetilebilir ve sürdürülebilir olmasını mümkün kılacaktır.
Yönetmelik taslağının öğretmenlerimiz ve sendikamız açısından kabulü mümkün olmayan, geliştirilmesi gereken pek çok unsurunun bulunduğunu görmekteyiz.
Yukarıda da ifade edildiği üzere, taslakta öngörülen haliyle rotasyonun aynı ilçe içinde kalmak kaydıyla öğretmenlerin sosyal çevrelerini değiştirmelerini gerekli kılmayacak, ekonomik ve sosyo-kültürel açıdan hayatlarında olumsuzluğa sebep olmayacak, ulaşım açısından sıkıntı doğurmayacak yer değiştirme kabul edilebilir. Ancak bu sürenin 8 yıl gibi bize göre kısa bir süre olmaması gerekmektedir.
Öte yandan, alanı ve okutabileceği dersler itibarıyla il içinde atanabileceği başka bir eğitim kurumu bulunmayan öğretmenler yönünden rotasyon, sürgün niteliğinde il içinde zorunlu yer değişikliğine dönüşecektir. Örneğin, taşra düşünüldüğünde mesleki ve teknik eğitim veren kurumlarda çalışan meslek dersleri öğretmenlerinin süreye bağlı zorunlu yer değiştirmelerinin il içinde dahi mümkün olmadığı durumlar ortaya çıkabilecektir.
Rotasyon yerine öğretmenlerin isteklerine ve tercihlerine bağlı olmak kaydıyla il içinde isteğe bağlı yer değişikliğini teşvik edecek düzenlemelerin daha sağlıklı olacağı kanaatindeyiz.
Özür durumuna bağlı yer değişikliği işlemlerinin gerçekleştirileceği zamanın belirlenmeyerek, bu hususun bakanlığın mutlak takdirine bırakılmış olması yerinde değildir. Bilindiği üzere, 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 37’nci maddesinin üçüncü fıkrasının Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilen üçüncü cümlesi, “Bakanlıkça belirlenen özür gruplarına bağlı yer değiştirmeler ise yarıyıl ve/veya yaz tatillerinde yapılır” şeklinde yeniden düzenlenmiştir. Ancak, taslak yönetmelikte bu düzenleme yer almamaktadır. Yönetmelikte atama dönemlerine ve atama takvimine yer verilmelidir.
Aile birliği mazereti kapsamında taslakta yer alan düzenlemeye göre, öğretmenin kamu personeli olmayan eşinin, talep edilen yerde kesintisiz son üç yıl sosyal güvenlik primi ödemek suretiyle kendi adına veya bir hizmet akdi ile işverene bağlı olarak çalışmış ve halen çalışıyor olması şartı getirilmek istenmektedir. Devlet Memurlarının Yer Değiştirme Suretiyle Atanmalarına İlişkin Yönetmelik’te (çerçeve yönetmelik) 16.08.2014 tarihli ve 29090 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan değişiklik yönetmeliğiyle getirilen hükümlere istinaden bu hükmün yer aldığı ileri sürülmekte ise de, çerçeve yönetmeliğin ilgili hükmüne sendikamız ve diğer paydaşlar tarafından açılan iptal davaları halen derdesttir. Diğer taraftan, Türkiye şartlarında, özellikle özel sektörde, kesintisiz üç yıl sigortalılık çok ender rastlanan bir olgudur. Sosyal güvenlik ödemelerinin işverenler tarafından gereksiz bir yük, ilk fırsatta kurtulunması gereken bir maliyet kalemi olarak görüldüğü ülkemizde kesintisiz 3 yıl sigortalılık şartının karşılanması mümkün görünmemektedir. Bu nedenle, bu hususta mevcut yönetmelik hükmü korunmalıdır.
Sağlık mazeretine bağlı yer değiştirme kapsamında sağlık raporlarının eğitim ve araştırma hastanelerinden veya üniversite hastanelerinden alınabilecek olması, hakkın kullanılmasını kısıtlayacaktır. Zira her ilde eğitim ve araştırma hastanesi veya üniversite hastaneleri bulunmamaktadır. Aksine sağlık sigortası uygulamasında SGK başkanlığınca protokol imzalamış resmi veya özel her hastanenin her türlü tıbbi ve resmi işlemi geçerli kabul edilmektedir. Bu itibarla, mevcut yönetmelikte olduğu gibi tam teşekküllü resmi veya özel hastanelerden alınacak rapor yeterli görülmelidir.
Mevcut yönetmeliğin “Genel ve özel hayatı etkileyen nedenlere bağlı yer değiştirmeler” başlıklı 39’uncu maddesinin dokuzuncu fıkrasında ifadesini bulan, görevli olduğu yerleşim yeri dışında bir ortaöğretim kurumunu merkezi sınavla kazanan çocuğu bulunan öğretmenlerin, çocuğunun öğrenim göreceği yerde yatılı öğrenim görme imkânı yoksa o yere yer değiştirme isteğinde bulunabileceği hükmüne taslakta yer verilmemesi; en temel anayasal haklardan olan eğitim görme hakkının ve öğretmen çocuklarının eğitim kurumu tercih hakkının kısıtlanmasına neden olmakta, çocuğu eğitim gören öğretmenler yönünden eşitsizlik getirmektedir.
Soruşturmaya bağlı yer değiştirmeler kapsamında, soruşturma sonucunda görev yerinde kalmasında sakınca görülen öğretmenlerin görev yerleri idari tasarrufla il içinde veya iller arasında değiştirilebilecektir. Ancak madde metninde, “görev yerinde kalmasında sakınca gerektiren haller” objektif, somut, denetlenebilir, değerlendirilebilir bir şekilde ortaya konulmamış, diğer bir ifadeyle, idarenin mutlak takdirine bırakılmıştır.
Alan değişikliklerine bağlı yer değiştirme kapsamında alan değişikliği işlemleri mevcut yönetmelikte Haziran ayında Bakanlıkça belirlenecek takvim çerçevesinde yapılırken, taslakta herhangi bir süre öngörülmemiştir. Bu durumun somut bir düzenlemeye bağlanmak suretiyle bakanlığa tanınan takdir yetkisinin bir süre ile sınırlandırılması gerekmektedir.
Taslak yönetmelikte “öğrenim mazeretine” yer verilmemiş olmasının kabulü mümkün değildir. Bir taraftan, hizmet puanının hesaplanmasında lisansüstü eğitime ilave puan verilirken (ki yerinde bir uygulama olduğuna kuşku yoktur); diğer taraftan, lisansüstü eğitime imkân sağlayacak aracın öğretmenin elinden alınması çelişki arz etmektedir.
Taslakta öğrenim özrüne yer verilmemesi, mevcut yönetmelikte “öğrenim özrü” kaldırılmadan önce lisansüstü eğitim yapan öğretmenler ile diğerleri arasında bir eşitsizliğe de sebep olacaktır. Aynı durum, lisansüstü eğitime yeni başlayacak olan taşrada görevli öğretmenler açısından dezavantaj getirecektir.
Mazeret durumuna bağlı yer değiştirme isteğinde bulunmasına rağmen, ilan edilen eğitim kurumlarına atanamayan öğretmenlerin, mazeretlerinin bulunduğu il/ilçe emrine atanarak, mağduriyetlerinin giderilmesi sağlanmalıdır. Taslakta bu hususa yer verilmemesi önemli bir eksikliktir.
4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu uyarınca sendikal faaliyetlerini yürütmek üzere aylıksız izne ayrılan öğretmenler, öğretmen kadrolarında bulunmalarına rağmen aylıksız izinde geçen sürelerinin hizmet puanında dikkate alınmamış olması düzeltilmesi gereken bir diğer eksikliktir.
Taslağa göre, aile birliği mazeretine bağlı yer değişikliği işlemlerinde, yer değişikliği talebinde bulunan öğretmenin eşinin de bakanlıkta görev yapıyor olması halinde, her ikisinin daha fazla hizmet ihtiyacı duyulan yere atanabilmesine imkân tanınmaktadır. Aile bütünlüğünü sağlamak adına zorunlu tercihin ötesinde, kişilerin istek ve iradelerine bırakılması kaydıyla bu tür bir imkân yerindedir. Ancak öğretmenlerin çoğunlukla sosyal, ekonomik ve kültürel açıdan geri kalmış bölgelerde çalışmak zorunda bırakılması doğru bir yaklaşım değildir. Bu tür bir uygulamaya diğer kamu kurum ve kuruluşlarının hiçbirinde rastlanmamaktadır.
İl içi ve iller arası yer değiştirmelerde öğretmenlere karşılıklı yer değiştirme (becayiş) hakkı verilmemiştir. Ancak, bilindiği üzere, 657 sayılı Kanun’un 73’üncü maddesinde karşılıklı yer değiştirme hakkı tanınmış bulunmaktadır. Nitekim pek çok kamu kurumunun atama ve yer değiştirme yönetmeliklerinde karşılıklı yer değiştirme hakkı tanınmış durumdadır. Karşılıklı yer değiştirme hakkına yer verilmemesi, kamu kurumları içinde eşitsizlik teşkil etmesinin yanında, öğretmenler arasındaki hareketliliğe de engel olacaktır. Gerçekte bu hakkın tanınması, öğretmen atama ve yer değiştirme sürecindeki pek çok olumsuzluğu ve mağduriyeti de giderecek bir çözüm yolu olabilecektir.
İlk defa öğretmenliğe atanmak üzere başvuruda bulunanlarda aranan 40 yaşından gün almamış olma şartının değiştirilmesi gerekmektedir. 5510 sayılı Kanun’la öngörülen emeklilik yaşı dikkate alındığında, öngörülen yaş şartının mesleğe girişte engelin yanında tecrübe ve bilgi birikiminden faydalanmayı da engellediği görülecektir.
Kurumlar arası ilk defa veya kurumlar arası yeniden atanacakların öğretmenlikteki hizmet süresi öncelikli olmak üzere memuriyetteki hizmet süreleri dikkate alınmalıdır. Yine diğer kamu kurum ve kuruluşlarından Milli Eğitim Bakanlığı’na geçen öğretmenlerin, önceki kurumlarında geçirdikleri sürelerden öğretmenlikteki zorunlu hizmet bölgelerinde geçen süreleri ile o kurumlarda geçirdikleri zorunlu hizmet sürelerinin bakanlıkta yapılmış sayılması sağlanmalıdır.
Taslak yönetmeliğe, mevcut yönetmeliğin özür durumuna bağlı yer değişikliğine ilişkin hükümlerinin 2015 yılı Ağustos ayının sonuna kadar geçerli olacağına ilişkin geçici madde konulmalıdır. Diğer bir ifadeyle, uygulama sonuçlarını görmek açısından taslakta yer alan mazerete bağlı yer değişikliği işlemlerine dair hükümler, muhtemel olumsuz sonuçları ortaya çıkarmaya yönelik çalışmalar tamamlanıncaya değin yürürlüğe girmemeli, bu süre zarfında mevcut yönetmeliğin özür durumuna bağlı yer değişikliğine ilişkin hükümleri geçerli sayılmalıdır.
Mazerete bağlı yer değiştirme kapsamında, mazeretinin bulunduğu yere atanamayan öğretmenlerin, atanmak istediği yere, mazeretine bağlı olarak görevlendirilmeleri sağlanmalıdır.
Kadrosu zorunlu hizmet bölgesinde bulunmayan öğretmenler yönünden, bulundukları hizmet bölgesindeki zorunlu çalışma süresinin tamamlanıp tamamlanmadığına bakılmaksızın zorunlu hizmet bölgesi kapsamındaki yerlere isteğe bağlı olarak yer değişikliği hakkı getirilmelidir. Yine kadrosu birinci ve ikinci hizmet bölgesindeki eğitim kurumlarında bulunan öğretmenlere, adaylığı kalkmış olmak kaydıyla, yer değiştirme takvimine bağlı olmaksızın üçüncü hizmet bölgesinin zorunlu hizmet alanlarına isteklerine bağlı olarak yer değişikliği hakkı verilmelidir.