SENDİKA
Dershane Tartışmasına Öğretmenlerimizi Malzeme Yaptırmayız
Dershane tartışmasının boyutları artarak devam ediyor. Hükümet ve dershaneler arasında süren soğuk savaş, yerini sıcak savaşa bırakmış görünüyor. MEB’in taslak çalışmasının basına sızdırılması ile birlikte kılıçlar çekildi.
Dershaneler gerekliydi, değildi, kapatılması doğrudur, yanlıştır, işin bu tarafını bir kenara bırakıyorum(İşin bu boyutunu ayrıca değerlendireceğiz). Dershanelerin gerekliliğini savunan gurup, televizyondan ve gazeteden yaptığı yayınlarda okullarımızı ve öğretmenlerimizi açıkça tahkir etmektedir. Öğretmenlerimizi sorumsuz, rahatına düşkün, iş bilmez, ehliyet ve liyakati yetersiz bireyler olarak göstermeye kimsenin hakkı yoktur. Yine okullarımız kavga zemini olmadığı gibi uyuşturucu pazarı da değildir. Bu iddiaları ileri sürenler maalesef ülke gerçeklerini göremiyorlar.
Yaklaşık 17 milyon öğrencinin eğitim gördüğü okullarımızı, ülke gerçeklerinden soyutlamanız mümkün değil. Mahalleniz, caddeniz, sokaklarınız ve hatta evlerinizin bir izdüşümüdür okullarımız. Birer eğitim ve irfan yuvası olması gereken okullarımızı sokakla bir tutamayız diyorsanız, okulların yolunun o sokaklardan, o caddelerden geçtiğini unutmayacaksınız. Siz ne kadar evinizin önüne sahipseniz, bizlerde o kadar öğrencilerimize sahip olabiliyoruz. Modern çağın, insanı, özellikle gençleri savunmasız ve amaçsız bıraktığını görmeliyiz. Savrulmalara karşı en ufak rüzgâr bile yeterli. Gençlerimiz cam fanuslar içerisinde korunmasız bir hayata mahkûm edilmişler. Çocuklarımızı bu esaretten kurtarmak kolay olmasa gerekir.
Eğitimin mazeret üretmekten beri olması gerektiğini düşünenlerdenim. Öğretmen arkadaşlarımızın tamamı muhakkak böyle düşünüyordur. Dershane- Okul karşılaştırması yapılırken, girdileri imkânları, aileyi, ilgiyi göz ardı edemezsiniz. Yine okula biçilen rolün ne olduğunu iyi düşünmeniz gerekir. Bizim müfredatımız hala seküler, materyalist bir felsefenin işgalinde. Devletin okula verdiği nihai görev; daha düne kadar, 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanununda sadece ve sadece Kemalist ruh idi. Öğrencilerin okuldan beklentisi ise sadece diploma alabilmek ve bir üst eğitim kurumuna geçebilmekti.Oysa İnsan-ı Kâmil olmanın tek yolunun eğitimden geçtiğini ve okulların buna göre dizayn edilmesi gerektiği unutuldu. Çocuklarımızı test manyağı yapmak eğitim olamaz.
Evet,ortada bir sorun var, hayati öneme sahip bir sorun; EĞİTİM. Bunu hep beraber tartışalım. Seviye belirleme sınavları ile öğrencilerin kaymak tabakasını toplayıp, sonrada bizim dershanemiz, bizim öğretmenimiz derece yaptırıyor komikliğine düşmeyelim. Biz ne zaman tüm çocuklarımızı hayata kazandırabilirsek işte o zaman başarılı sayılırız.
Emrullah AYDIN
Eğitim Bir Sen İstanbul 1 Nolu Şube Başkanı