SENDİKA
Dershane Öğretmenleri ve Öğretmen Atamaları
Aday Öğretmenlikten Adaylığa
Geçiş Sınavı
MEB ve diğer bakanlık ve kamu kurumlarında
öğretmen unvanlı kadrolara atanlar hem aday öğretmen hem de aday memur
konumundadırlar. Ancak, uygulamada aday öğretmenlik kavramı oldukça geri
plandadır. Buna bağlı olarak, aday memurluk süreci bittiğinde aday öğretmenlik
sürecinin de sona erdiği kanaati yaygındır. Aday öğretmenlikten öğretmenliğe
geçişte sınav uygulaması, öğretmenliğin kamu personeli sisteminin geneli
dışında bir yerde konuşlanması sonucunu doğuracaktır. Kaldı ki, öğretmenlik
dışındaki unvanlar bakımından, örneğin, mühendis, memur, uzman veya benzeri
lisans mezuniyeti ile elde edilen unvanlar bakımından aday mühendis, aday
avukat ya da aday uzman kullanılmazken öğretmenler bakımından aday öğretmenlik
unvanının kullanılması mevzuattan çok uygulama esaslı bir sonuçtur.
Aday öğretmenlikten öğretmenliğe geçişte
sınav uygulaması, kamu personeli sistemi ve memur kavramı içerisinde yer alan
“öğretmen” unvanının sistemin dışında ve memur kavramından başka bir zeminde
tanımlanması/algılanması zorunluluğunu üretebilecektir.
Aday öğretmenlikten öğretmenliğe geçişte
uygulanacak sınava katılmak için, adaylık sürecinde disiplin cezası almamak ve
performans değerlendirmesinde başarılı olmak şeklinde iki ön şartın varlığı,
sınav öncesinde de bir eleme süreci işletilmesi algısını üretmektedir. Böylesi
bir durum, aday öğretmenlerin yoğun bir idari baskı altına alınması sonucunun
yanında pamuk ipliğine bağlı bir iş güvencesi algısını da getirecektir.
Performans değerlendirmesi süreci ise, büyük oranda belirsiz bir idari kurgu
olarak madde kapsamında yer almıştır.
Sınava girmeye hak kazanamayanlar ile
sınavda iki defa başarısız olanların memuriyetle ilişiğinin kesilmesi işlemi,
652 sayılı KHK’nın 40. maddesi kapsamında denetçi ve uzman yardımcısı olarak
ataması yapılanların belirtilen süre içerisinde uzman ve denetçi unvanlı
kadrolara atanamaması durumunda, durumlarına uygun memur kadrolarına atanmasına
ilişkin hüküm karşısında oldukça ağır bir idari yaptırım olarak gözükmektedir.
Aday öğretmenlikten öğretmenliğe geçiş
sınavının yazılı mı sözlü mü yoksa her iki türde uygulanmak suretiyle mi
uygulanacağı da belirsizdir. Söz konusu sınavın konu kapsamının madde
içeriğinde belirtilmemiş olması, sınav komisyonunda diğer kamu kurumlarının
temsilcileri ile öğretim üyelerinin yer almasına ilişkin gereklilik de ortaya
konabilmiş değildir.
Asil öğretmenlik unvanına sahip olanlar
açısından dahi performans değerlendirme kriterleri belirlenmemişken, aday
öğretmenler açısından bu neviden bir kriterin belirlenmesi ve devlet memuru
statüsünde öğretmen unvanıyla görev yapması için ön koşul olarak ortaya
konması, aday öğretmenler için öngörülen performans beklentisinin öğretmenler
için öngörülmemiş olması gibi bir çelişkiyi de içermektedir. Adaylık döneminde
alınan en ufak disiplin cezasının memuriyetle ilişiğin kesilmesi sonucunu
doğurması, hem aday öğretmenler açısından diğer aday memurlar bağlamında bir
adaletsizliği hem de MEB açısından bu işlemlere dayalı olası büyük bir dava
yükünün oluşmasını beraberinde getirecektir.
Aday öğretmenlikten öğretmenliğe geçişe
ilişkin kamu personeli sistemi yönüyle tartışma çıkaracak bir sınav uygulaması
yerine, aday memurluk süreci içerisindeki eğitim programları ve bu programlara
dayalı olarak gerçekleştirilen sınavlar çerçevesinde öğretmene yönelik özel bir
düzenleme yapılmasının öngörülmesi daha uygun olacaktır. Bu anlamda, özellikle
alan bilgisi ve pedagojik formasyon gibi doğrudan öğretmenlikle ilgili
konuların adaylık eğitim sürecinde ve bu sürecin içindeki sınavlarda ön plana
çıkarılmasına dönük yasa destekli bir yönetsel düzenleme daha uygun olacaktır.
Hâlihazırda öğretmenlerin hem meslek öncesi hem de görev sırası bağlamında oldukça fazla sayıda (görevde yükselme, unvan değişikliği, eğitim kurumu yöneticiliği vb.) sınavla karşı karşıya olması karşısında, yeni bir sınav türünün öngörülmesiyle birlikte öğrencilerini hem hayata hem de sınavlara hazırlama hizmetlerini yürütmesi gereken öğretmenler kendi kariyerlerine yönelik sınavlara hazırlanmak şeklinde bir eğilime zorlanacaktır.
Dershanelerin Kapatılması ve Dershane
Öğretmenlerinin MEB Kadrolarına Geçirilmesi
Tasarıyla, dershane ve öğrenci etüt merkezlerindeki öğretmenlerden sigorta primi ödenmiş, çalışma süresi 6 yıl ve daha üzeri olanların 657 sayılı Kanun’un 48. maddesinde öngörülen genel şartlar ile öğretmen kadrosuna atanabilmek için aranan özel şartları taşımaları halinde başvuruları üzerine KPSS’ye girme şartı aranmaksızın Bakanlıkça yapılacak sözlü sınav sonucuna göre MEB bünyesindeki öğretmen kadrolarına atanmaları öngörülmektedir.
Atama bekleyen üç yüz bine yakın öğretmenin olduğu bir ortamda KPSS ve alan sınavı şartı aranmaksızın Bakanlığa ayrılmış öğretmen kadrolarına dershane ve etüt merkezi öğretmenlerinin atanması, atama bekleyen öğretmenlerin haklarının ihlalini teşkil edecektir. Bu itibarla, dershane ve etüt merkezi öğretmenlerinden Bakanlık kadrolarına atanacaklar yönünden 2014 yılı için ayrılan öğretmen kadrosu kontenjanına dokunmaksızın yeni kadro tahsisi yapılmalı, bu suretle atama bekleyen öğretmenlerimiz mağdur edilmemelidir.
Tasarıyla dershanelerin özel okula dönüşümü konusunda getirilen teşvikler önemli ve yerinde olmakla birlikte dershanelerin çoğunluğunun verilen teşvike rağmen özel okula dönüşme imkân ve potansiyeli olmadığı dikkate alınarak, dezavantajlı ailelerin çocukları için devlet tarafından finanse edilecek okul dışı eğitim destek programı veren kuruluşlar haline getirilmeleri, başarı sağlama ölçütleri ve şartları getirilmek koşuluyla bu kurumların işlevsel hâle getirilmesi mümkün olacaktır. Böyle bir uygulama, hem söz konusu kurumları büyük oranda rahatlatacak hem de velilerin bu yöndeki talepleri karşılanmış olacaktır.
Özel dershanelerin 1 Eylül 2015 tarihine kadar faaliyetlerine izin verilirken, dönüşüm noktasında 2017-2018 eğitim-öğretim yılının bitimine kadar süre verilmesi düşünülmüştür. Aradaki iki yıllık sürede söz konusu eğitim kurumlarının idari, mali ve hukuki sorumlulukları yanında işveren sıfatını sürdürüp sürdürmeyeceği, bu dönemde söz konusu kurumların vergi mükellefi sıfatını haiz bir biçimde varlıklarını devam ettirip ettirmeyeceği hususu net değildir.
DEĞERLENDİRMENİN TAMAMI İÇİ TIKLAYINIZ