SENDİKA
Darbelerin En Kirlisi 28 Şubat'tır
Genel Başkan Gündoğdu, İsmail Hakkı Karadayı’nın sözlerinin kabul edilemez olduğunu, o dönemde gerçekleşen olayın bal gibi bir darbe olduğunu söyledi ve bunun da mutlaka hesabının verilmesi gerektiğini söyledi.
Bütün darbelerin kirli olduğunu ama bunların en kirlisinin 28 Şubat postmodern darbesi olduğunu ifade eden Gündoğdu şunları kaydetti: "Darbe kavramına baktığımız zaman, eğer 28 Şubat darbe değilse, Türkiye’de hiç darbe yapılmadı demek de mümkün olabilir veya bütün darbeler kirlidir, ama bunların en kirlisi de postmodern 28 Şubat darbesidir. Bugünkü Karadayı’nın ifadesinde sığınmaya çalıştığı şey, o günkü Başbakanımız merhum Erbakan’ın Türkiye sevgisinin, o bürokratik oligarşinin oyunlarını, halkı birbirine düşürecek, darbelerinin ikinci-üçüncü aşaması olarak Türkiye’yi kaosa sürükleyecek oyunlarını bozmasını bugün sanki onların yaptığı şeyin darbe olmadığına yorar gibi bir konuya getirmişler. İşte tam da bu açıdan konuya yaklaşmak lazım ve bu 28 Şubat darbe davasını tutuklu 5, tutuksuz yargılanan onlarcasının yanına hiç davet edilmeyen medya ayağı, beşli çete, sendika ayağı, patronlar, bunlar dahil edilmesi lazım. Biz bundan bir önceki süreçte Balyoz planı kararlarına tanıklık ettik, yani yargı Balyoz Planına karışanları mahkum etti. Her biri 30 yıl, 40 yıl, ömür boyu. Balyoz Planı neydi? Darbeye teşebbüstü. Darbeye teşebbüs bu kadar anayasada ve yasamızda hukuk devleti adına cezayı gerektiriyorsa, darbeyi yapanların ne kadar ceza alması gerektiğini ben vicdanlara havale ediyorum."
İNANÇ HÜRRIYETINI ÇALMAKTAN DAHA BÜYÜK HIRSIZLIK MI VAR
28 Şubat Davası'nda mahkemede Kemal Gürüz ile aralarında geçen diyaloğu da dile getiren Gündoğdu, "28 Şubat Davası'nın birinde mahkemeye ara verildiğinde Kemal Gürüz yanımıza geldi. Şeref Malkoç Beyle beraberdik. Kemal Bey arkadaşımız Şeref'i de daha önceden tanıyormuş. Böyle ben ne yaptım ki, çalmadım çırpmadım, hatta ben Trabzon’da Rektörken üniversitenin camisini bile tamir ettim demeye başlayınca, dedim Sayın Gürüz; onbinlerce kızın geleceğini, rüyasını, ideallerini, eğitim hakkını, inanç hürriyetini çalmaktan daha büyük hırsızlık ne olabilir? Dolayısıyla, bunlar yavuz hırsız misali ev sahibini suçlu çıkarmak için uyanıklık yapıyorlar" ifadelerini kullandı.
PAŞALAR ASKERDİR VE HUKUK DEVLETININ EMRİNDEDİR
28 Şubat sürecinin bir darbe süreci olduğunu, 28 Şubat Darbesi'nin başında da paşaların olduğunu kaydeden Gündoğdu, "28 Şubat süreci bir darbe sürecidir. Darbenin başında bu paşalar vardı. Paşalar askerdir, devletin memurudur, devletin memuru Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, hukuk devletinin emrindedir, siyasetin emrindedir. Siyasetçilere hakaret etmiş, bunların bir başka versiyonu da yine Başbakanımıza o zaman hakaret etmemiş miydi? Onlar bugün Erbakan Hocamızın hoşgörüsüne sığınmaya kalkışarak bir medet umma arayışındalar. Ama onların yaptığı en büyük zulüm başta başörtülü kızlara ve Erbakan Hocama olmuştur. İşte YAŞ kararıyla savunma hakkı bile, yani Peygamber ocağından Mehmetçiğin eşi başörtülü olduğu için atan bunlar değil mi? Evrensel hukukun savunma hakkını bile vermeden yargısız infaz yapanlar şimdi pişkinlik yapıyorlar. Eğer Türkiye hukuk devleti ise ki böyle olmasını umuyorum, böyle olduğuna inanıyorum, bilhassa referandumdan sonraki süreci böyle okuyorum" değerlendirmelerinde bulundu.
REFERANDUMLA DARBECILERIN İSTEDİĞİ DEVLETE SON VERILDI
Referanduma kadar darbecilerin istediği devlet hakim olduğunu kaydeden Gündoğdu, "Devlet, bürokratik devlet olunca, derin devlet olunca, jakoben devlet olunca bu darbeler oluyordu. Şimdi referandumda, 2010 yılında milletin ülkesi ve devletiyle bölünmez bütünlüğüne geçmiştir. Şunu söylüyorum: Derin devletin milletinden derin milletin devletine geçtik, artık hukuk devletinin gereği, o gün kim ne yanlış yapmışsa hukuk önünde bunun cezasını çekmelidir. Ama yanlış yapmadığı halde suçsuz olarak içeride olan ya da salıverilmiş olarak yargılananlar varsa, elbette onlarla ilgili bir husumet, bir kin, bir şey istiyor değiliz. Ama eğitim hakkını, siyaset hakkını, çalışma hakkını, ideal hakkını, doğuştan gelen mal emniyeti, can emniyeti, din emniyeti, nesil emniyeti gibi bütün bunları gasp edenlerin bugünkü serzenişlerini hukuk devletinin dikkate almaması lazım" şeklinde konuştu.
MILLETE RAĞMEN BEDEL ÖDETENLERİN HAK ETTİĞİ BEDELI GÖRMESI LAZIM
Rahmetli Erbakan hayatta olsaydı asla Silahlı Kuvvetlerde Anayasa gereği görevi güvenlik olması gerekenlerin siyasete soyunmalarına razı olmayacağını kaydeden Gündoğdu şunları kaydetti: "Askeri ikiye ayırmak lazım. Bir; milletin vergisiyle milletin emrinde olan asker, şu andaki asker bu, genelkurmay bu. Bundan milletin bir rahatsızlığı yok. Hocam da yaşasaydı, askerin kendi alanında iş yapıyor olmasından rahatsızlık duymazdı. Ama devletin kendisine verdiği görevi, milletin vergisiyle devletten aldığı maaşı, başbakanları emrine alarak, brifing alarak-brifing vererek, medya patronlarının pijamayla Başbakan karşıladığı günleri düşündüğümüzde asker ikiye ayrılır. Bir; milletine ihanet eden asker. İki; milletinin emrinde olan asker. Evet Hocam yaşasaydı, milletinin emrinde olan askere, Silahlı Kuvvetlere karşı olmazdı. Ama Hocam eşiyle birlikte bir ilimize gittiğinde orada en asgari insan hakkı nezaketini bile göstermeyen, bu milletin kendisine verdiği paşalık apoletiyle, üniformasıyla bu milletin seçtiği Başbakana hakaret edenleri Başbakanımız Erbakan yaşaydı kucaklardı demek, Erbakan’ın verdiği mücadeleye inanmamak, kavramamak, aklının bunun kavrayamaması ve zekasının buna yetmemesi demektir. Onun için iki kere iki kaç eder demişler uyanık esnafa, alırken mi, satarken mi demiş. Hocam vefat etti, hukuk yaşıyor. Hocamın mirası yaşıyor, Hocamın o gün neler çektiğini bu millet biliyor, biz de biliyoruz, dolayısıyla millet adına iş yapıp da millete rağmen bedel ödetenlerin bugün hak ettiği bedeli görmesi lazım."
BANGLADEŞ'TE TÜRKIYE'NIN 28 ŞUBAT'I YAŞANIYOR
Bangladeş’teki Cemaat-i İslami Genel Sekreter Yardımcısı Abdülkadir Molla’nın idam edilmesiyle ilgili bir durum hakkında da değerlendirmelerde bulunan Gündoğdu şunları kaydetti: "Bangladeş’te Türkiye’nin 28 Şubat’ı yaşanıyor. Menderes’in asıldığı dönemler yaşanıyor, 12 Eylül yaşanıyor. 12 Eylül, 28 Şubat, 60 darbesi yaşandığında sosyal medya bu kadar gelişmiş değildi şimdi dünyanın her yerinde bu yaygın. Birkaç gündür sosyal medyanın ve Türkiye’nin de içinde bulunduğu siyasetin, Dışişleri Bakanımızın bir girişiminin olduğunu biliyoruz. Ama darbecilerin ahlakı aynıdır ister Suriye diktatörü, ister Bangladeş cuntası, ister Myanmar cuntası, ister Mısır Sisi’si, isterse Türkiye’nin 28 Şubat’taki Sisi’leri. İnşallah hala karar alınmasına rağmen umut var, çünkü sonucun ne olacağı, değişebileceği ihtimali, inancı var. "
BIR ABDÜLKADIR ÖLÜR AMA YÜZ BINLERCESI DIRILIR VE YAŞAR
Dünya'nın dört bir yanında Müslüman'lara yapılan zulümler karşısında Memur-Sen'in duruşu hakkında açıklamalarda bulunan Gündoğdu, "Memur-Sen olarak karşı koyuşumuzla Hazreti İbrahim’in ateşine su taşıyan kargaları boykot ettik. Odun taşıyan kargaları boykot ettik, su taşıyan serçe misali tarafımız belli olsun dedik. Memur-Sen olarak taraf oluşumuzla Abdulkadir Molla hakkında verilen idam kararı hakkında da çağrıda bulunuyoruz. Bu idam kararından bir an önce vazgeçilmesi gerekir. Aksi takdirde bu idam kararından vazgeçilmezse bir Abdülkadir ölür yüz binlercesi dirilir ve yaşar. Artık bugün Mısır Adeviye Meydanındaki gençlerin darbelere karşı dik duruşu Batı’nın demokrasi tanımında, insan hakları tanımındaki çifte standardının, acıkınca putlarını yediğinin kamuoyuna haykırışıdır ve yeni demokrasi tanımının da Adeviye Meydan’ından yükselişidir. Eskiden olduğu gibi şu ülkeler, bu ülkeler demiyoruz hangi ülke olursa olsun her türlü darbeye karşı olan evrensel ahlakı önemsemiş, insanlığın bir araya gelmesi gerekir. Ben bu idam engellenir ya da engellenmez bunu bilmiyorum ama bu idamın hukuksuzluğu üzerinden oluşan dünya vicdanın bundan sonra çok daha önemli işler yapacağı inancındayım" ifadelerini kullandı. (memursen.org.tr)