KAMU
Çalışma hayatı denetimi reform bekliyor!
Bilindiği üzere Maliye’deki denetim yapısı 2011 yılında çıkartılan 646 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile köklü bir şekilde değiştirildi.
Maliye Müfettişi, Hesap Uzmanı ile Gelirler Kontrolörleri ve Vergi Denetmenlerinin tek bir unvan altında “Vergi Müfettişi” olarak belirlenmesi yapıldı.
KHK ile vergi denetim sisteminde köklü bir revizyona gidildi, Gelirler Kontrolörleri Başkanlığı, Maliye Teftiş Kurulu Başkanlığı ve Hesap Uzmanları Kurulu Başkanlığı kaldırılarak yerine“Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı” kuruldu; vergi denetmenleri ile birlikte bu başkanlıklarda görev yapan maliye müfettişleri, hesap uzmanları ve gelirler kontrolörleri kadroları kaldırılarak vergi müfettişliği kadrosunda birleştirildi.
Doğrudan Maliye Bakanı’na bağlı olarak örgütlenen Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı; Kurul Başkanı, dört Kurul Başkan Yardımcısı, Grup Başkanları ve Vergi Müfettişlerinden oluşturuldu.
Maliye denetimindeki bürokratik oligarşiler, ağalıklar ortadan kaldırıldı.
Demokratik, merkezi, bağımsız, tek elden, bütünlüklü bir denetim ve teftiş yapısına geçildi.
CHP Anayasa Mahkemesine Götürmüştü
Bu yeni düzenleme CHP tarafından Anayasa Mahkemesine götürülmüştü.
Başvuruda, ayrı hukuksal durumlarda bulunan Maliye Müfettişi, Hesap Uzmanı ile Gelirler Kontrolörleri ve Vergi Denetmenlerinin tek bir unvan altında “Vergi Müfettişi” olarak belirlenmesine ilişkin hükümler içeren 646 sayılı KHK’nın 1 inci maddesi Anayasanın eşitlik maddesine aykırı olduğu savunulmuştu.
İdarenin kadro düzenlemesi yapamayacağı, mevcut kadrolardaki statülerin ilanihaye öyle kalacağı savunulmuştu.
Dava dilekçesinde, maliye müfettişleri ile hesap uzmanlarının, gelirler kontrolörleri ve vergi denetmenlerine göre daha zorlu sınavlarda başarılı oldukları, üç yıllık yetiştirme sürecinden geçirildikleri, yeterlilik sınavlarının bulunduğu, vergi denetmenlerinin yapılan test sınavından başarılı olduktan sonra atamalarının yapıldığı, böylece maliye müfettişleri ve hesap uzmanlarının, gelirler kontrolörleri ve vergi denetmenleri ile aynı konumda bulunmadıkları belirtilerek, bu kadroların vergi müfettişliği kadrosunda birleştirmesini düzenleyen kuralın, Anayasa’nın 10. maddesinde yer alan eşitlik ilkesine aykırı olduğu ileri sürülmüştü.
Anayasa Mahkemesi Ne Dedi?
Anayasa Mahkemesi bu başvuru ile ilgili kararını verdi ve başvurunun anayasaya aykırı olmadığına hükmetti. Gerekçeli karar da geçtiğimiz günlerde Resmi Gazete’de yayınlandı.
Peki, ne dedi Anayasa Mahkemesi?
2013/69 sayılı Karardan aynen aktaralım: “Vergi müfettişliği kadrosunda birleştirilen dört meslek grubu için de aynı tür fakültelerden mezun olma, yazılı ve sözlü giriş sınavlarına tabi tutulma, üç yıllık staj dönemi ve son olarak yazılı ve sözlü yeterlilik sınavlarından başarılı olma şartları bulunmaktadır. Buna göre, anılan meslek gruplarının nitelikleri ve yetişme süreçleri bakımından aynı konumda oldukları açıktır.”
“Ayrıca, bir kamu kurumunun görmesi gereken kamu hizmetinin niteliğinin hangi kamu görevlilerince yerine getirileceğine karar verme yetkisi yasama organına aittir. Yasama organı Anayasa’ya uygun olmak kaydıyla, kamu hizmetinin yürütülmesine ilişkin koşulları belirleyerek kadro düzenlemesi yapabilir. Kamu hizmetinin gerekleri yönünden ve kamu yararı amacıyla yeni kadrolar ihdas edebileceği gibi mevcut bazı kadroları birleştirebilir ya da kaldırabilir.”
Karar çok açık.
Karar ayni süreçlerden geçen, ayni sınavlara giren, ayni fakülteleri bitiren denetim elemanlarının bürokratik çarklar ne derse desin, hukuken ayni hukuki statüde olduğuna hükmediyor.
Anayasa Mahkemesi’nin hükmettiği bir hususun Anayasaya aykırılığı on yıl boyunca iddia edilemiyor.
Anayasa Mahkemesi: Denetim Bağımsız ve Etkin Olmalı!
Böylece son karar ile, Maliye Bakanlığı’nda denetimin bağımsız, tek unvanda ve etkin yürütülmesi adımına hukuken onay verilmiş oldu.
Zira kamusal denetiminde bağımsız, bütünlüklü ve etkin olması çağdaş kamu idareciliğinin, yönetişim mantığının gereği.
Bu konuda yakında adım atmaya hazırlanan bir kurum da Milli Eğitim Bakanlığı.
İl Milli Eğitim Denetmenleri ile müfettişler merkezi, tek unvanlı ve bağımsız bir birimde birleştirilmeye hazırlanıyor.
Milli eğitimde atılım yapabilmek için aynen Maliye’de olduğu gibi merkezi bir denetim sistemine geçilecek.
Aklın yolu bir…
Ülkemizde Çalışma Yaşamının Görünümü Nasıl?
Kamuda bu düzenlemeler olurken gözler çalışma hayatının denetimine dönüyor. Peki, ülkemizde çalışma yaşamının görünümü nasıl?
Her yıl ülkemizde yetmiş bin iş kazası yaşanıyor.
Yalnızca 2012 yılında 74.871 iş kazası yaşandı, 744 kişi öldü. Kaybedilen çalışma gün sayısı 1 milyon 597 bin 241 gün.
Bu rakam resmi rakamlara yansıyanlar...
TÜİK’in geçtiğimiz haftalarda açıkladığı araştırmasına göre son bir yıl içerisinde işe girenlerin en az 750 bini yani yüzde 2,3’ü iş kazası geçirmiş.
Kayıtdışı istihdam verileri de hiç umut vermiyor.
Alınan tedbirler ve Sosyal Güvenlik Denetmenlerinin vefakar çalışmaları ile 2008’de %48 olan kayıtdışı istihdam oranı % 36’lar seviyesine yaklaşmış olsa da bu oran Avrupa ülkelerinin en kötüsünde bile görülmeyecek dehşet bir oran.
Çalışma Hayatında Hakkını Alabilene Aşkolsun!
İstatistik yanılmalarını da dikkate alınca her iki çalışandan neredeyse biri kayıtdışı, sigortasız, gelecek garantisiz, üç kuruşa kölelik koşullarında çalışıyor.
Kayıtlı çalışanların durumu iç açıcı mı peki?
Ülkemizde her 100 çalışandan 92’si kıdem tazminatını alamıyor.
Yargıtay’a yansıyan iş ve sosyal güvenlik davaları o kadar fazla ki daire sayısı iki katına çıkartılmak zorunda kalındı.
Üstelik kayıtdışı istihdam yüzünden adil rekabet de zedeleniyor, düzgün çalışan işverenler zarar görüyor. Yabancı yatırımcı da bu durumu göz önüne alarak ülkemize gelmiyor.
Yani kayıtdışı istihdam ve çalışma hayatındaki karmaşa bu ülkenin geleceğine zarar veriyor.
Bu Etkin Bir Denetim Tablosu mu?
Bu tablo gözümüzün önündeyken çalışma yaşamının etkin bir denetime tabi tutulduğundan söz edebilir miyiz?
Bu ülkede çalışanın hakkını zamanında aldığından söz edebilir miyiz?
Bu tablo içerisinde iş teftişi ve sosyal güvenlik teftişinin düzgün yapıldığından, kamusal denetimin hakkıyla yerine getirildiğinden söz edilebilir mi?
Bu tablo Uluslararası Çalışma Örgütü’nün tasvip edeceği bir tablo mudur?
İş hukukunun uygulanmadığı bir ülke dünyanın en gelişmiş ekonomilerine rakip olacak bir sürdürülebilir kalkınmayı sağlayabilir mi?
Bu tablo, Türkiye 2023 hedefine yakışan bir tablo mudur?
Elbette ki, bu soruların cevapları açık…
ILO Standartları Neyi Gerektiriyor?
Çalışma hayatının denetimi etkinlikten uzak, üstelik başarısız.
Başarılıdır diyen, yukarıda verdiğimiz verilere baksın…
Oysa, Uluslararası Çalışma Örgütü ve Avrupa Birliği hukuku çalışma hayatının denetiminde çok başlılığa izin vermiyor.
Bizim de imzamız olan, ILO’nun Çalışma Hayatının Denetimine Dair 81 No’lu Sözleşmesine göre çalışma hayatının denetimi, tek elden, bağımsız, bütünlüklü ve etkin olmasını emrediyor.
Usulünce yürürlüğe konulmuş uluslararası anlaşmalar kanun hükmünde; yani bizim de ILO standartlarına geçmemiz zorunlu.
Girmek istediğimiz Avrupa Birliği mevzuatının emrettiği de bu. Avrupa’da hiçbir ülkede bizim gibi çalışma hayatını denetleyen dört birim yok!
Avrupa’nın hem tüm ülkelerinde tek unvanlı “çalışma ve sosyal güvenlik müfettişlikleri” denetim yapıyor.
Vergi Denetiminde Birleşme Başarılı Oldu
Vergi Denetim Kurulu’nun yeni yapısı yalnızca ülkemizin en üst yargı mercii olan Anayasa yargısı tarafından onaylanmadı.
Ayni zamanda pratikte de çok başarılı sonuçlar doğurdu.
Vergi Denetim Kurulu 2011 yılından bu yana birçok başarının altına imza attı.
On yıllardır yapılamayan vergi alanların denetimi gerçekleştirildi. Vergi tarhı ve cezalarda tarihi rekorlara imza atıldı.
2013 yılında Cumhuriyet tarihinin rekorları kırıldı. Ceza tutarları % 117 arttı.
Vergi Denetim Kurulu, 2013 yılı programında 15 sektörü denetim programına almıştı. Ağırlık olarak akaryakıt ve sigara sektöründe denetimler yapıldı. Buna bağlı olarak da KDV ve ÖTV cezaları kesildi.
8.5 milyar liralık vergi kaybı gerekçesiyle 19 milyar liralık ceza kesildi. Bu ise, ülke tarihinde bir rekor.
Vergi denetiminde tek elden, bütünlüklü, bağımsız yapı; etkin bir şekilde çalışmaya ve kayıtdışı ekonomiye karşı tek cepheden etkin bir mücadele yürütmeye başladı.
Başka bir ifadeyle, bu maya tuttu…
Mesleki çıkarlar değil, ülke kazandı…
Çalışma Hayatının Denetiminde Reform Kaçınılmaz
Sözün özü; her yıl yetmiş bin iş kazası görmek istemiyorsak, ülkemiz her iki çalışanından biri kayıtdışı çalışan bir ülke olmayacaksa çalışma hayatında artık ILO standartlarına uygun düzenlemelerin yapılması zorunlu.
Türkiye sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 2023 hedefinde dünyanın en büyük on ekonomisinden biri olmak için çalışma hayatında denetim reformunu başarmalı.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, çalışma hayatındaki başarılı çalışmalarını denetim sorununu çözerek taçlandırmalı.
Çalışma yaşamı Maliye’deki gibi bir reform ile merkezi bir yapıda “çalışma ve sosyal güvenlik müfettişleri”nce denetime tabi tutulmalı.
Kamu başarılı sonuçlardan öğrenmeyi bilmeli; Maliye Bakanlığı’nın başarılı uygulamasından ders çıkartmalı…
Çalışma hayatımı tek elden, bütünlüklü, merkezi bir denetim ordusuna kavuşmalı.
Yoksa yazık olur bu ülkenin emeklerine…(Bünyamin Esen memurhaber)