SENDİKA
Bu Sendika Kaç Başlı?
Yazıma bu gün bir soruyla başlıyorum: Kaç başı var bu sendikanın?
Neden böyle bir soruyla başladığımı izah etmeden önce size bir önerim olacak. Bulunduğunuz yerde, kastettiğim sendika ile bir alakanız var mı?
Olsa da olmasa da fark etmez, siz de neler olup bittiğini anlayabilirsiniz.
Şöyle son bir yıla bir bakın, neler görüyorsunuz? Eminim, aynı şeyleri görüyoruz. Maalesef bu tüm Türkiye’de böyle, en azından aldığım izlenimler hep bu yönde.
1-Sendika’da çok başlılık var. Seçim sürecinde bu durum kendini daha çok belli etti. Şube başkanları hem dışarıdan etkilenmeye açık pozisyonlarıyla hem de istediklerini yapmada kimseyi takmamalarıyla müzebzep bir görüntü veriyorlar. Durumu örnekleriyle anlatmak mümkün.
Eskişehir seçimlerine bir göz atın derim. Bu ilimizde Sendika iktidar partisinden gelen telkinlere kulak asmamış ve eski başkanla yoluna devam etmiştir. Ama daha dün görevden alınan Bodrum İlçe Milli Eğitim Müdürü Emin Geçin, iktidar partisi ilçe teşkilatının tazyikinin kurbanı oldu. Hâlbuki onun çok makbul olan bir intisabı vardı ve Bodrum için en iyi seçenekti. Sendika bu durum karşısında ne yaptı, bilemiyorum.
2-Sendika tam bir patoz gibi. En son eklemlenen kendisine açılan krediler sayesinde hızla en başa doğru ilerliyor ve hatta başa geçebiliyor. Ondan sonrası tam bir Ali kıran, baş kesen hikâyesi. Artık sendikayı kendi merkezinden yönetiyor. Olaylara bakış açısı ve değerlendirmesi hep kendisine odaklı. Varsa yoksa onun başkanlığı, sanki en mühim mesele onun başkanlıkta kalması. Bu yolda bir sürü değerli arkadaşımız şu anda sendikaya kırgın bir şekilde ayrı duruyorlar. Bir çırpıda beş on tanesini sayabilirim. Bir çoğu sendikayı ilk defa o bölgede kuran bu arkadaşları basitçe harcamanın manası ne. Hep bu yeni yetmeler! Mi diyeceğiz?
3-Bir politikası var MEB’in malum. Birileri tasfiye edilmek istenirken aslında amaç o değilmiş gibi başka yollar ihdas ediliyor ve dikkatler oraya çekiliyor. Bu arada esas maksat kotarılmaya çalışılıyor. Fakat tasfiye edilmek istenenler de boş durmuyor akla hayale gelmeyecek desiselere başvuruyorlar. Sizin yanınızda o yapıdan olmadıklarına sizi ikna edebilmek için aklınızın almayacağı hilelere başvuruyorlar. Tek amaç kendilerinin sahip oldukları makamları korumak ve sendikanın gücüne dayanmak. Başarılı da oldular. Birçok yerde kimliklerini gizlediler ve istedikleri makamları elde ettiler. Ama bunu sendika yetkililerine kabul ettirmek deveye hendek atlatmaktan da zor.
4-Son gelişmelere baktığımızda durumun daha da vahim bir boyuta doğru meylettiğini rahatça görebiliriz. Cemaatler sendikanın pabucunu dama atmak üzereler. Hiçbir cemaat sendikayı takmıyor artık. Herkes kendi adamını bir yerlere getirebilmek uğruna rakip cemaatleri sindirmenin peşinde. Sendika bu durumda elini masaya vurarak durun! Aidiyet değil liyakat önemlidir demesi gerekirken diyemiyor, neden?
Nedenlerini bir başka yazıda açıklamak üzere şimdilik bu kadar…
Adil Gülmez
kaynak: adilgulmez.com