SENDİKA
Böyle Bakan Olmaz Olsun!
Böyle Bakan Olmaz Olsun!
16 Mart 2014, Pazar
Atasen olarak yaptığımız "Bu Ne Küstahlık Bakan Bey?" başlıklı basın açıklamamızda Milli Eğitim Bakanlığı müfettişlerinin Adana'da pek çok okulda öğrencilere, "Atatürk'ü mü yoksa Erdoğan'ı mı seviyorsun?" şeklinde sorular yöneltmesini konu edinmiş ve Bakan'a şu soruları yöneltmiştik.
1) Neyin nesi, kimin fesi olduğu meçhul olmakla birlikte yalaka sendikanın tetikçileri oldukları iddia edilen, devlet ciddiyeti ve terbiyesinden mahrum bu müfettiş unvanlı şahıslar, kendilerini diktatörlük rejimiyle ezilen bir ülkenin sorguçları olarak mı düşünmektedirler?
2) Bu had ve cüreti nereden bulmakta, bu tavırları sergileyecek cesareti ve pervasızlığı kimden almaktadırlar?
3) Ailelerin çocuklarıyla evde ne konuştukları onları ne ilgilendirmektedir? Fişleme sırası şimdi de öğrencilere mi gelmiştir?
Bu soruları yönelttikten sonra da görevlerini kötüye kullanan, hadlerini fazlasıyla aşan, halkı kin ve düşmanlığa tahrik eden, devletin ciddiyetini ve saygınlığını zedeleyen bu müfettişler hakkında derhal bir disiplin soruşturması başlatılması ve haklarında Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunulması gerektiğini belirtmiştik.
Bu küstahlığa en başta haddini bildirmesi gereken makamın ise Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Milli Eğitim Bakanlığı makamı olduğunu söyleyerek bu koltuğu işgal eden Nabi Avcı'yı göreve davet etmiştik.
Nabi Avcı, Tayyip Erdoğan'ın değil Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Milli Eğitim Bakanı olarak davranamıyorsa derhal istifasını vermelidir, çağrısında bulunmuştuk.
Bakan Avcı, SKY Türk 360 kanalındaki Kayda Geçsin programında verdiği cevaplarla o makam koltuğuna yakışmadığını göstermiştir.
İstifa çağrımıza dolaylı yanıt veren Bakan Avcı, "Her seçimde olduğu gibi Milli Eğitim Bakanı'nın değişeceği kesin." ifadesini kullanmıştır.
Kendisini bir kez daha uyarıyoruz. Bakan Bey, görevden alınmayı beklemek yerine istifanızı sunmanız çok daha yerinde bir davranış olacaktır. Bakanlık koltuğunuza oturmanızla başlayan süreçte önce MEB'de fişleme iddialarının ortaya atılması sonrasında on binlerce kişiyi etkileyen idareci kıyımına gidilmesi ve nihayetinde öğretmen kıyımına girişilmesi söz konusu olmuştur. Eğitim camiası sizi kıyımcı Bakan olarak anmaktadır. Gelişiniz çok kötü olmuştur bari giderken duruş gösteriniz.
Bakan Avcı'nın aynı programda yapmış olduğu "Sınıfta siyasi propaganda yapan öğretmenler var. Veli ve öğretmenlerden öğrencilerin siyasi faaliyetlere yönlendirildiğine dair çok sayıda şikayet alıyoruz. Müfettişlerin okullarda bazı incelemeler yaptığına yönelik provokasyonlar var. Okullar eğitim içindir siyaset yeri değildir. Müfettişlerimiz görevlerini yapıyorlar. Söylendiği gibi sorular yöneltmiyorlar." açıklaması ise son derece vahimdir.
AKP döneminde Cumhuriyet'ten, Atatürk'ten, demokrasiden söz etmek siyasi propaganda kapsamında değerlendirilmektedir. Bazı veliler, yandaş idareciler tarafından yönlendirilerek AKP militanı olmayan öğretmenler şikayet ettirilmektedir.
Bu şikayetler sonrasında ise tamamen hukuksuz biçimde yürütülen göstermelik soruşturmalarla öğretmenlere disiplin ve sürgün cezaları yağdırılmaktadır. Müfredatta yer alan konuları anlattığı için cezalandırılan öğretmenler, açtıkları davaları kazandıkları için Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı'nın da yapısıyla oynanarak müfredat değişikliğine gidilmesi amaçlanmıştır.
Bu süreçte yalaka bir malum sendikanın jurnalci militanları ise kendi meslektaşlarına iftira atmaktan çekinmeyerek bu kıyım sürecinin en önemli paydaşı olmaktadırlar. Bakanın açıklaması da bu gerçeği itiraf niteliğindedir. Eğitimciler, bu tetikçi sendikadan desteklerini çekmedikleri sürece kendi kendilerini kurşunlamaya devam etmiş olacaklardır.
Bakan Avcı, jurnalcilik itirafından sonra bir de inkar yoluna sapmıştır. Çeşitli okullarda, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurucusu İstiklal Harbi kahramanı Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü, adı hırsızlık ve yolsuzluk iddialarıyla anılan Recep Tayyip Bey ile kıyaslamaya yeltenerek öğrencilerin sorguya çekilmesi ve sonrasında yaşanan olaylar kameralara yansımıştır. Duruma tepki gösteren çok sayıda velinin açıklamaları da bu yöndedir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Milli Eğitim Bakanı'nın görevi bu tür küstahlıklara cüret eden müfettişlere arka çıkmak değildir.
Böyle Bakan olmaz olsun! Derhal istifa et Nabi Bey! Öğretmenlerin saygınlığını beş paralık eden uygulamalara imza atan şahsınıza sayın Bakan demeye dilimiz varmıyor!
ATASEN
Ata Eğitim ve Bilim Çalışanları Sendikası
1) Neyin nesi, kimin fesi olduğu meçhul olmakla birlikte yalaka sendikanın tetikçileri oldukları iddia edilen, devlet ciddiyeti ve terbiyesinden mahrum bu müfettiş unvanlı şahıslar, kendilerini diktatörlük rejimiyle ezilen bir ülkenin sorguçları olarak mı düşünmektedirler?
2) Bu had ve cüreti nereden bulmakta, bu tavırları sergileyecek cesareti ve pervasızlığı kimden almaktadırlar?
3) Ailelerin çocuklarıyla evde ne konuştukları onları ne ilgilendirmektedir? Fişleme sırası şimdi de öğrencilere mi gelmiştir?
Bu soruları yönelttikten sonra da görevlerini kötüye kullanan, hadlerini fazlasıyla aşan, halkı kin ve düşmanlığa tahrik eden, devletin ciddiyetini ve saygınlığını zedeleyen bu müfettişler hakkında derhal bir disiplin soruşturması başlatılması ve haklarında Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunulması gerektiğini belirtmiştik.
Bu küstahlığa en başta haddini bildirmesi gereken makamın ise Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Milli Eğitim Bakanlığı makamı olduğunu söyleyerek bu koltuğu işgal eden Nabi Avcı'yı göreve davet etmiştik.
Nabi Avcı, Tayyip Erdoğan'ın değil Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Milli Eğitim Bakanı olarak davranamıyorsa derhal istifasını vermelidir, çağrısında bulunmuştuk.
Bakan Avcı, SKY Türk 360 kanalındaki Kayda Geçsin programında verdiği cevaplarla o makam koltuğuna yakışmadığını göstermiştir.
İstifa çağrımıza dolaylı yanıt veren Bakan Avcı, "Her seçimde olduğu gibi Milli Eğitim Bakanı'nın değişeceği kesin." ifadesini kullanmıştır.
Kendisini bir kez daha uyarıyoruz. Bakan Bey, görevden alınmayı beklemek yerine istifanızı sunmanız çok daha yerinde bir davranış olacaktır. Bakanlık koltuğunuza oturmanızla başlayan süreçte önce MEB'de fişleme iddialarının ortaya atılması sonrasında on binlerce kişiyi etkileyen idareci kıyımına gidilmesi ve nihayetinde öğretmen kıyımına girişilmesi söz konusu olmuştur. Eğitim camiası sizi kıyımcı Bakan olarak anmaktadır. Gelişiniz çok kötü olmuştur bari giderken duruş gösteriniz.
Bakan Avcı'nın aynı programda yapmış olduğu "Sınıfta siyasi propaganda yapan öğretmenler var. Veli ve öğretmenlerden öğrencilerin siyasi faaliyetlere yönlendirildiğine dair çok sayıda şikayet alıyoruz. Müfettişlerin okullarda bazı incelemeler yaptığına yönelik provokasyonlar var. Okullar eğitim içindir siyaset yeri değildir. Müfettişlerimiz görevlerini yapıyorlar. Söylendiği gibi sorular yöneltmiyorlar." açıklaması ise son derece vahimdir.
AKP döneminde Cumhuriyet'ten, Atatürk'ten, demokrasiden söz etmek siyasi propaganda kapsamında değerlendirilmektedir. Bazı veliler, yandaş idareciler tarafından yönlendirilerek AKP militanı olmayan öğretmenler şikayet ettirilmektedir.
Bu şikayetler sonrasında ise tamamen hukuksuz biçimde yürütülen göstermelik soruşturmalarla öğretmenlere disiplin ve sürgün cezaları yağdırılmaktadır. Müfredatta yer alan konuları anlattığı için cezalandırılan öğretmenler, açtıkları davaları kazandıkları için Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı'nın da yapısıyla oynanarak müfredat değişikliğine gidilmesi amaçlanmıştır.
Bu süreçte yalaka bir malum sendikanın jurnalci militanları ise kendi meslektaşlarına iftira atmaktan çekinmeyerek bu kıyım sürecinin en önemli paydaşı olmaktadırlar. Bakanın açıklaması da bu gerçeği itiraf niteliğindedir. Eğitimciler, bu tetikçi sendikadan desteklerini çekmedikleri sürece kendi kendilerini kurşunlamaya devam etmiş olacaklardır.
Bakan Avcı, jurnalcilik itirafından sonra bir de inkar yoluna sapmıştır. Çeşitli okullarda, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurucusu İstiklal Harbi kahramanı Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü, adı hırsızlık ve yolsuzluk iddialarıyla anılan Recep Tayyip Bey ile kıyaslamaya yeltenerek öğrencilerin sorguya çekilmesi ve sonrasında yaşanan olaylar kameralara yansımıştır. Duruma tepki gösteren çok sayıda velinin açıklamaları da bu yöndedir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Milli Eğitim Bakanı'nın görevi bu tür küstahlıklara cüret eden müfettişlere arka çıkmak değildir.
Böyle Bakan olmaz olsun! Derhal istifa et Nabi Bey! Öğretmenlerin saygınlığını beş paralık eden uygulamalara imza atan şahsınıza sayın Bakan demeye dilimiz varmıyor!
ATASEN
Ata Eğitim ve Bilim Çalışanları Sendikası