Ahmet Gök
Bir Gezi Masalı
İstanbul Belediyesi İstanbul’un parklarından birinde değişikliğe gitmeye karar vermiş.
20 Haziran 2013, Perşembe
İstanbul Belediyesi İstanbul’un parklarından birinde değişikliğe gitmeye karar vermiş. Bir grup insan da burada doğaya zarar verilecek diye eylem başlatmış parkta oturma eylemi ve bir sabah vakti hem de çok erken bir saatte polis bu parka baskın yapmış ve o parkta oturan insanları parktan çıkarmak için şiddet kullanmış ve şiddetin dozunu da ayarlayamamış. Bana göre çok gereksiz bir müdahaleyle park boşaltılmış.
Bu arada ülkenin bir yerlerinde Ergenekon, Balyoz, Kafes, vs.nin uzantıları, terör sorununun çözüm sürecine girmiş olmasından, 6 aydır ülkemizin doğusundan şehit cenazeleri gelmiyor olmasından rahatsız ulusalcı bir kitle, muhalefet yapamayan, siyaset üretemeyen muhalefet liderlerinin oluşturduğu temsil edilememe psikolojisi tavan yapmış ideolojik körlük içinde bulunan bir muhalefet kitlesi, TİKKO’dan DHKP-C ye bir takım illegal örgütler, Esad’ın ülkemize yolladığı ajanlar, Türkiye’nin ortadoğunun doğal lideri olarak ortaya çıkmasından rahatsız olan İran’ın ajanları, “One Minute’ı” hala sindirememiş olan İsrail’in ajanları, dost gibi görünüp yıllardır kuyumuzu kazan kadim düşmanlarımız ABD ve Avrupa ülkeleri, son zamanlarda Türkiye’nin aşırı gelişmesinden ve büyümesinden doğan rahatsızlıkları ile kendilerine artık kolayca boyun eğmeyen bir çizgiye ulaşmamızdan duydukları endişe ve kızgınlıkla pusuda beklemektelermiş. Bu arada rantiyeci yerli ve küresel sermayeyi de unutmamak lazım ki bunların güncel adı faiz lobisi oldu. Tüm bu güçler, 28 Şubat’ta ne güzel içerden, dışarıdan bastırmış, elbirliğiyle yapmıştık, başarmıştık. Ülkenin alın terini nasıl da cebe indirivermiştik. Hem biz keseyi doldurmuş, hem ilerleme, güçlenme ihtimali oluşmuş olan Türkiye’yi olması gerektiği yere 15-20 yıl geriye götürmüş yeniden bir 3.dünya ülkesi konumuna sokmuştuk. Ne güzel günlerdi. “Beşli çete ve biz o günlerde çocuklar gibi şendik, o günlerde bir oyunla koskoca Türkiye’yi yedik. Bir fırsat doğsa da yine hükümet düşürme eylemine girişebilsek” deyip duruyorlarmış. Ama bu süreçleri görmüş yaşamış bu toplum artık bu tuzaklara düşmüyor, bu oyuna gelmiyormuş. Kimseyi oyuna getiremedikleri ne kadar uğraşsalar da gaza gelmeyen bir toplumla karşı karşıya olduklarını görünce ümitsizliğe kapılmaya başladıkları bir anda Gezi Parkı olayları başlayıvermiş. Gerçekten doğa duyarlılığıyla hareket eden küçük bir topluluğun etrafını saydığım şer güçler öyle bir kaplamış ki, tabirimi mazur görün “at izi it izine karışmış.” Tam da ülkeyi taşımak istedikleri kaos ortamına bir zemin oluşuvermiş.
Hikayemize devam etmeden önce bu zemini hazırlayan alanda kimler var diye baktığımızda da şunu görüyoruz ki 80 öncesi hevesi kursağında kalmış müzmin koministleri saymazsak, alanda bulunanların neredeyse tamamı 90’lı yıllarda doğmuş olanlardan müteşekkil. Bunun da çok iyi yorumlanması gerekiyor. Peki neden bu çocuklar?
90 kuşağı dediğimiz bu çocuklar, Tayyip ile büyüdü belli ki sıkılmışlar, değişiklik istiyorlar. Ve alana indirilmesi en kolay olacaklar onlar çünkü henüz çok gençler, kanları deli akıyor. Ve daha da önemlisi onları aldatabilmek, kandırabilmek çok daha kolay çünkü Onlar 28 Şubatı hatırlamayacak kadar küçükler, Erbakan’ın neler yaptığını, neler başardığını dünyayı değiştirecek hamleleri nasıl attığını, Türkiye’ye faydalı bunca iş yapmış olan bir insana ne kadar kötülük yapıldığını ve hakkının yendiğini görmediler, 12 Eylülü, gençlerin birbirine düşürülüp her gün kardeş kanı akıtılan zamanları ve halk çocuklarının saf ve tertemiz bedenlerinin kara toprağa verilişini yaşamadılar, Özal’ın ülke için ne kadar güzel işler yaptığını ve kimler tarafından nasıl zehirlendiğini bilmezler, Menderes’in ülkeyi nasıl refaha çıkardığını, hangi güçler tarafından neden ve nasıl asıldığını bilmezler ve En kara günlerin yaşandığı çöküş döneminde tahta geçen Cennet mekan Abdulhamid han’ın 33 yıllık idaresinde bir karış toprak kaybetmediği aksine ülkeyi derleyip toparladığını, İstanbul’dan Hicaz’a tüm İslam coğrafyasını birbirine bağlayan demir yolu hattını şahsi parasıyla başlatıp, yaptırdığını ve kimler tarafından(Sultan Abdulhamid’e tahttan indirilme kararını getirip onu tahttan indiren heyet: Yahudi Emanuel Karasu, Ermeni Komitacısı Aram Efendi, Arnavut Esad Toptani Paşa ve Gürcü Arif Hikmet Paşa), nasıl tahttan indirilip vatanın çakallara yem edildiğini bilmezler. Sevgili gençler hepiniz benim canlarımsınız. Sizleri gözlerinizden öpüyorum. Ama Allah cc. aşkına yakın tarihinizi araştırın öğrenin, kim dost kim düşman iyi bilin. Ve bu ülkenin, bu milletin düşmanlarını sevindirmeyin, güldürmeyin. Sizler bizim ümidimiz ve onların da korkularısınız. Sizler yüzyıllarca gittiği her yere adalet götürmüş ve tüm dünyayı adaletle yönetmiş bir neslin evlatlarısınız. Sizin atalarınız dünya sahnesinden çekildiğinden beri dünya emperyalistlerin, kapitalistlerin elinde kan ağlıyor. Sevgili gençler yiğit düştüğü yerden kalkar. Sizler tarihteki en yiğitlerin evlatlarısınız. Ne olur bunun bilincinde olarak hareket edin ve yeniden büyük Türkiye ve yeni bir dünya için el ele verin. Zalimin karşısında ve mazlumun yanında olun bilmeyerek emperyalistlerin, kapitalistlerin, Siyonistlerin değirmenine su taşımayın. Taksim platformunun taleplerini gazetede okuduğumda adeta dehşete düşmüştüm. Çünkü bu talepler Türkiye’nin yükselişinden rahatsız olan, dünya sömürü düzeninin lideri olan emperyalist ve kapitalist güçlerin Türkiye’den talepleriydi.
Heyetin taleplerine bakın 1. Boğaza köprü yapılmasın, İngiltere’nin isteği, 2. Kanal İstanbul yapılmasın, İngiltere’nin isteği, 3. İstanbul’a o devasa havaalanı yapılmasın, Almanya’nın isteği. Bu taleplerin sebebi nedir biliyor musunuz kardeşlerim: Almanya bugün hava alanlarıyla Avrupa’daki transfer merkezi konumunda yani doğudan batıya doğru uçan herkes Almanya’ya inmek zorunda. Almanya buradan elde ettiği geliri Türkiye’ye kaptırmak istemediği için İstanbul’a o havaalanının yapılmasını istemiyor. İngiltere’ye gelince: “Montrö Sözleşmesine göre boğazların hakimi Türkiye değildir. O yüzden bu köprü ve kanal projesi kabul edilemez” diyor. Bakın Türkiye’nin boğazlardaki hakimiyetini pekiştirecek olan bu hamleleri Bu kapitalist ve emperyalist ülkelerin istememesini anlayabilirim ama asıl merak ettiğim bu Taksim platformu denen grubun eline bu talepleri kimin tutuşturduğu? Hem kapitalizme karşı olduğunu söyleyeceksin hem de en önde gelen kapitalistlerin değirmenine su taşıyacaksın. Yemezler beyler.
Bu oyuna bilmeden alet olan kardeşlerime feraset diliyorum. Şer güçlerle ittifak edenler dışındaki kandırılmış olan gençlerimizle ilgili üstümüze düşenler var. Bakınız bizler eğitimciyiz ve bu gençlerin yolu hayatın bir yerlerinde bizimle kesişiyor çünkü bizler ilkokul öğretmeni, lise öğretmeni, üniversite hocalarıyız. Öyleyse bu gençlere bizler kendi tarihini doğru düzgün öğretememişiz. Hür düşünmeyi, kandırılmamayı öğretememişiz.
Buradan Sayın Başbakanımıza da bu kandırılmış gençlere karşı tutunulması gereken tavrı asırlar öncesinden bir mesajla hatırlatmak istiyorum. Hz. Rasulullah sav. Mekke’de ambargoya uğradığı, her türlü eziyete maruz kaldığı, en bunaldığı bir zamanda Taif’e gitmişti. Taif’te kafirler, müşrikler onu gençlere taşlatmışlardı. Efendimiz sav. elleri, ayakları, yüzü, gözü yaralı, kan içinde Taif’in dışına çıktığında Cebrail a.s. geldi ve dedi ki: “Ya rasulallah dilersen bu şehrin altını üstüne getireyim.” O ise açtı ellerini semaya ve dedi ki: “ Ya rabbi onları affet! Çünkü bilmiyorlar. Ve onların arasından sana hakkıyla kulluk edecek bir nesil çıkar.” Evet, bu gençler bizim gençlerimiz ve ben de açtım ellerimi haddim olmayarak efendimiz sav. gibi dua ediyorum: Ey rabbim ne olur bu gençlerimizi ve tüm gençlerimizi, affet. Ve onların arasından sana hakkıyla kulluk edecek bir nesil çıkar. Bu milletin genciyle, yaşlısıyla, kadını, erkeğiyle hepimizin ayaklarını senin doğru yolunda sabit kıl Allah’ım. Amin!
Ülkemizde birçok güzellikler yaşanıyor. Özellikle savunma alanında kat ettiğimiz ilerlemelere bakalım istiyorum; kendi helikopterimizi, kendi tankımızı, kendi piyade tüfeğimizi yapar hale geldik, insansız hava aracı “Anka”yı yaptık. Uzaya 3 tane uydu fırlattık eskiden sınırlarımızın neresinden PKK teröristleri girdi acaba diye öğrenebilmek için İsrail’e, Amerika’ya yalvaran bir ülke pozisyonundan bu casus uydular sayesinde dünyanın her hangi bir yerinde operasyon yapabilecek bir konuma geldik. Kıbrıs harekatından sonra Batılı dostlarımız! Bize ambargo uyguladığında askeri araçlarımızın patlayan lastiklerinin yenisini üretemeyecek bir konumda olduğumuzu hatırlayanlar vardır mutlaka.
Ekonomimiz her geçen gün büyüyor. Bakın büyüme oranlarına 11.06.2013 tarihinde açıklanan ilk çeyrek büyüme oranlarına göre Türkiye % 3 - Almanya% 0,1 - Fransa% -0,2 – İspanya% -0,5 – İtalya% -0,5 – İngiltere% 0,3 – ABD% 0,6. Görüldüğü gibi Türkiyemiz İngiltere’nin 10 katı, Almanya’nın 30 katı, ABD’nin 5 katı büyümüş durumda. Eksilerdeki ülkeleri kıyas bile etmiyorum. Bu hızla devam ettiğini düşünürseniz. 5-10 yıl içinde Türkiye Avrupa devlerini geçecek. Kısacası, artık Türkiye Batının bize biçtiği rolün aksine Onların önlerinde el pençe divan duracak zavallı bir üçüncü dünya ülkesi değildir. Avrupa’ya, ABD’ye kendi çıkarlarımız doğrultusunda rest çekebilecek bir hale geldik hamdolsun! Çok merak ediyorum; acaba bu operasyon bu yüzden yapılmış olamaz mı?
Aslında merak ettiğim başka sorular da var:
1. Uzun zaman önce ülkede eylemler başlatılması ve karışıklıklar çıkartılması tezgahlanmış ve istihbaratı alınmış. Olaylardan 1 hafta önce de Yahudilerce yönetilen CNN televizyonu Türkiye’de İstanbul’da canlı yayın aracı kiralamış. Ortada olay yok ama kiralanmış bir canlı yayın aracı var. Acaba bunlara haber uçuran kuşlar kimler? Ya da bunlar bu eylemlerin neresindeler?
2. CNN reklam almadan 9 saat canlı yayın yapıyor. Dünyanın dört bir yanında savaşlar, ölümler, cinayetler varken, Türkiye’deki bu olayları tüm o felaketlerin önüne koyan bir ABD ve AB medyası görüyoruz. Batıda 20’den fazla gazete aynı manşetlerle çıkıyor ve Tayyip Erdoğan’ı diktatörlükle suçluyorlar. Dün Cennet mekan Abdulhamid Han’a kızıl Sultan diyenlerin bugün demokratik Türkiye’nin % 50’den fazla oy almış başbakanına diktatör demesi tesadüf müdür? Bu medya gruplarının 9 saatlık reklamsız yayınlarını kim finanse etmiştir?
3. Eylemcileri polise taş, Molotof, şişe, vb. atan veya atmayan diye ayırmadan hepsini tertemiz! alınlarından öpen, Türkiye’nin kadim düşmanlarıyla aynı bakış açısıyla bakıp onlarla aynı yerde duran CHP acaba bu eylemin neresinde? Ve halkın oylarıyla iktidar olabilme ümidini tamamen kayıp mı etti de bu tür illegal eylemlerden medet umar hale geldi?
Üçüncü sorudan önce burada bir parantez açmak istiyorum. Aslında Türkiye’de bir iktidar sorunu yok. Maalesef muhalefet sorunu var. İktidara oy verenler çok iyi temsil edildiklerini düşünürken, çok kötü temsil edilen muhalefette ise kızgınlık oluşuyor. Dünyanın çok az yerinde muhalefet olduğu halde oy kaybeden muhalefet partisi vardır. Muhalefet liderlerinin tek yaptığı Tayyip Erdoğan’ı her alanda suçlu ilan edip hakaret etmek. Tam bir ideolojik körlük içindeler. Yani Tayyip ne yaparsa yapsın kötüdür. Yani Tayyip’in iyisi de kötüdür. Kötüsü de kötüdür. Benimkinin ise iyisi de iyidir. Kötüsü de iyidir. İşte ideolojik körlük bu. Bundan kurtulmamız lazım. Ülke için AKP de yapsa, CHP de yapsa, MHP de yapsa kısacası kim yaparsa yapsın iyi olan bir şey yapıyorsa alkışlayalım, taktir edelim, kötü olanı da aynı şekilde kim yaparsa yapsın ayıplayalım, kınayalım. Muhalefetin en büyük sorunlarından biri bu hükümet memleket için hayırlı güzel icraatlar yapsa da muhalefetin bunda kusur bulma çabasıdır. Halbuki hükümetin eleştirilecek yanlarını eleştirdiği gibi doğrularını da teşekkür edip alkışlasa inanın halk nazarında olumlu bir çizgiye hemen kavuşacaklar. Ama onlar biraz önce de söylediğim gibi, hükümetin yaptığı kötü şeylere de iyi şeylere de hep kötü diyorlar ve bu sebeple de inandırıcılıklarını kaybediyorlar.
Ayrıca Milletimiz öğrenilmiş çaresizlik sendromundan kurtulmak istiyor. Kendi potansiyelindeki başarma azmini de keşfetmiş durumda, onun için artık neden yapılamayacağını duymak istemiyor. Yapıldığını duymak ve görmek istiyor. Bu bağlamda bakacak olursak İktidar yapıyor, muhalefet ise nasıl yapılamayacağını anlatıyor. Bir tek örnek vereceğim hem de bu son olaylardan: Erdoğan: “2 milyar 800 milyon fidan diktik.” Diyor. Ardından Kılıçdaroğlu çıkıyor ve “başbakan yalan söylüyor Hesap yaptık, günde bin kişi, 12 saat ara vermeksizin, her 20 dakikada bir robot gibi ağaç dikseler 213 yıla ihtiyacımız var. Atma Recep, din kardeşiyiz” deyiveriyor. Bu milletin “kardeşim bir fidan 20 dakikada neden dikilsin 5 dakikada fevkalade dikilebilir böl 213’ü 4’e ne yaptı 53,25 sene günde bin kişi çalışsa diyor neden bin kişi çalışıyor memlekette bir sürü işsiz var çalıştır 10 bin kişiyi 53,25 bölü 10 ne yaptı 5 küsür yıl. Bir de bunlara gönüllü kuruluşlar eliyle dikilen fidanları da eklesen iktidarın 10 yılda dediği rakamı çok rahat dikebileceğini göreceksin.” Dediğini muhalefet duymuyor. Bu da gösteriyor ki hükümetin yaptığı icraatları muhalefet tahayyül bile edemiyor, havsalası almıyor. Ya da ideolojik körlük içinde sen yaptıysan ya kötüdür ya da sen yapmamışsındır aslında, mantığındalar. Daha doğrusu mantıksızlığında. Ayrıca eski model siyaseti istemeyen yeni bakış açıları isteyen bir gençlik var ama muhalefet liderleri, 80lerin siyasetiyle devam etme yolundalar.
Neyse sorularımıza devam edelim:
4. ABD, son ziyaretinde Beyaz Sarayda başbakanımızdan acaba neler talep etti ve ne cevap aldı ki bu kadar kızmış durumdalar?
5. Terör sorununu çözen bir Türkiye’yi kimse tutamaz. Onun için yıllarca hep şu söylenirdi: Türkiye’de terörü bitireni bitirirler. Acaba bu son olayların bu barış süreciyle bir alakası var mıdır?
6. Dün Abdulhamid Han’a kızıl Sultan diyenlerle bugün Tayyip Erdoğan’a Diktatör diyenler arasında bir benzerlik var mıdır?
7. Türkiye’nin Afrika’ya gitmesini istemeyenler, Orta Asya’ya Türk Cumhuriyetlerine gitmesini istemeyenler, Tayyip’in Filistin’e, Gazze’ye gitmesine ne olursa olsun karşı çıkanlar bu olayların neresindeler?
8. Reyhanlı Patlamasıyla ülkede oluşturulmak istenen atmosfer neydi? Reyhanlıdan sonra oluşmasını bekledikleri havayı Gezi Parkı olaylarından sonra mı yakaladılar?
9. Gezi parkına ilk gün olaylar başlamadan önce sabahın köründe müdahale etme emrini polise kim verdi?
10. Asıl hedef Tayyip Erdoğan mıdır yoksa onun taşıdığı misyon mudur?
11. Başörtülü masum bir bayana saldırı yapılmasının sebebi ne olabilir? Bir karşı saldırı oluşturmak bu vesile ile yeni bir kardeş kavgası başlatmak istemiş olabilirler mi?
12. 20 den fazla batılı gazetenin olaydan bir gün sonra aynı manşetle çıkması tesadüf müdür?
13. Gezi parkına destek olduğunu açıklayan Avustralya’nın Yeni Galler(NSW) Eyalet Parlamentosu’nun sözde Ermeni, Süryani ve Yunan soykırımları ile ilgili kararı kabul ettiğini biliyor musunuz? Bunun nedeni ne olabilir?
14. Uluslararası firmaların TV’leri reklamlarını kesmekle tehdit etmeleri ve kesmeleri normal bir davranış mıdır? Bu uluslararası sermaye ve para babaları kimlerdir ülkemizi neden karıştırmak istiyorlar?
15. Batı dünyasının 2015 yılında karşımıza Ermeni soykırımını 100. yılında kabul edin ve Ermenilere topraklarını geri verin diye çıkma planları olduğu doğru mu? Yani Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu’nun bir kısmını isteme planları. Bu, Sevr’i hortlatmak isteyecek olanlar, karşılarında güçlü bir Türkiye olursa bunu yapamayacaklarını bildiklerinden hele de Türkiye’nin başında Tayyip Erdoğan gibi tüm dünyanın çekindiği siyonizmin liderine “One Minute” diyebilme potansiyelini fıtratında barındıran bir lider olursa hesaplarının tutmayacağını bildikleri için indirmek lazım, hem de derhal diyerek harekete geçmiş olabilirler mi?
16. Türkiye’yi Suriye’de savaşa sokmak isteyip de başaramayanların bu tiyatrodaki rolü nedir?
17. 28 Şubat sürecinde Gaziantep’te bir eylem yapmıştık başörtüsüyle ilgili çok barışçıl ve masum bir eylemdi: “El ele Tutuşma Eylemi” İpek Yolu’nda çevre yolunun kaldırımlarında el ele tutuşup insan zinciri oluşturacaktık. Polis geldi ve bizi öyle bir dövdü ki anlatamam. Üstüne de bizi alıp götürdüler ve bir gün gözaltında tuttular. Şimdi orantısız güç kullanılıyor diyenler o günlerde acaba nerelerdeydiler ve neden tepki vermediler?
18. İngiltere’de şuan G8 toplantıları yapılıyor. 2 günde 800 kişi tutuklandı. Atlı polisler insanların üzerine saldırdı. Neden kimse orantısız güçten bahsetmiyor. Neden İngiltere ya da Amerika gibi batılı ülkelerde bu tip eylemciler hemen terörist ilan edilirken aynı eylemler Türkiye’de olunca aynı kişiler demokratik hak arayışındaki masum insanlar oluveriyor.
Burada bununla ilgili son örneği vermeden edemeyeceğim. Bakın Suriye’de, Irak’ta, Filistin’de saymakla bitmeyecek bir sürü bölgede bir sürü cinayetler varken onları es geçip Taksimde polisin eylemcilere su veya gaz sıkmasını 9 saat boyunca sanki iç savaş çıkmış gibi yayınlayan ve polise taş, sopa ve molotoflarla saldıranları demokratik hak arayışındaki barışçıl göstericiler diye ifade eden CNN muhabirine başbakanlık danışmanlarından biri süper bir cevap veriyor. Diyor ki: “bakın şuan meydanda en önde DHKP-C militanları bulunuyor. Geçenlerde bu grup ABD konsolosluğuna saldırıda bulunduğunda siz onlara terörist demiştiniz. Aynı grup şimdi Türk polisine saldırınca neden demokratik hak arayışındaki barışçıl göstericiler oluyor.” CNN sunucusu bu cümleler karşısında şoke oluyor ve hemen başbakanlık danışmanı İbrahim Kalın’ı yayından çıkarıyor.
Bu tavır ABD ve AB’nin iki yüzlülüğünü ortaya koyuyor adeta. Demokrasi, insan hakları, özgürlükler onların istediği zaman ve onların istediği kadar işletilebilir. İşte Irak’a nasıl demokrasi getirdikleri ortada. Evet, canlar “demokrasi, insan hakları ve özgürlük” Batının helvadan putudur. Hz. Ömer diyor ya: “2 şey vardır unutmadığım. Birincisini ne zaman hatırlasam ağlarım. İkincisini de ne zaman hatırlasam gülerim.” Hz. Ömer’in ne zaman hatırlasam ağlarım dediği vakıa Müslüman olmadan önce kendi kızını diri diri toprağa gömmesi hadisesidir. Gülerim dediği olayı ise “İslam öncesi seyahate çıkarken helvadan putlar yapardık ve onlara tapardık. Acıktığımızda ise onları yerdik.” Şeklinde anlatıyor. İşte Batının demokrasi anlayışı da aynen böyledir. Kardeşim Türkiye demokratik bir ülkedir. 5 yılda bir seçim yapılır. İktidarı halk seçer. Beğenmiyorsan çalışırsın ve iktidarı sandıkta çökertir indirirsin. Bunu yapamıyorsan kusura bakma ama öyle zorbalıkla meydanları işgal ederek hükümeti düşüremezsin. Çünkü bu millet artık kendi iradesine sahip çıkmayı yeniden öğrenmiş durumdadır. Tarihi bilmeyen zavallılar bu aziz milletin bunu defalarca tüm dünyaya nasıl ispatladığını da bilmezler. Bu millet bırakın üç beş çapulcuyu 7 iklimi dünyanın bir araya da gelse, bütün akvamı beşer de toplansa, tüm iç ve dış mihrakları yanlarına da alsalar vallahi bu milletin iradesini yenemezler. Çünkü “Onlar tuzak kuruyorsa, ALLAH cc. da tuzak kuruyor. Tuzak kuranların en hayırlısı Allah’tır cc.”
Birkaç cümle de Avrupa ülkelerine etmeden geçemeyeceğim. Bakın Avrupa Parlamentosu açıklamalar yapıyor. İçlerinden birinin ki çok çarpıcı: “Eylemler Tayyip Erdoğan istifa edene kadar mutlaka sürmeli” diyor beyefendi. Aklıma bu şerefsizlerin, PKK’nın ilk zamanlarında takındıkları tavır geldi ister istemez. O zaman da bugünküne benzer bir tavır almışlardı. Çok iyi hatırlıyorum. Ben PKKlıyım diyen herkese kucak açıyorlardı. Sığınma hakkı veriyorlardı. İş veriyorlardı orada her türlü eğitimlerine ve faaliyetlerine izin ve destek veriyorlardı. Benim çocukluk arkadaşlarımdan bile oraya gidip PKKlı olmadıkları halde sırf oturum alabilmek için PKKlıyım diyen ve oturum alanlar olmuştu. Kısacası Türkiye aleyhinde konuşan Türkiye’ye ihanet edenleri hep kucakladı Avrupa. Şimdi de aynısını yapıyor onun için onlara şaşırmıyorum.
Ancak Türkiye bu kadar güzellikler yaşıyorken, Türkiye güçlendikçe, özellikle İslam ülkeleri başta olmak üzere tüm mazlum devletler heyecana kapılıyor, ümitleniyorken, zalimler ve sömürenler ise endişeye kapılıyor ve kızıyorlarken ve bu yüzden de Türkiye kaosa giden bir ülke gibi gösterilmeye çalışılıyorken, Türkiye Cumhuriyeti halkının seçtiği resmi hükümetin başbakanını istifa ettirmek için dış güçler operasyon yapıyorken, Tayyip Erdoğan üzerinden bu milletin kendisine, misyonuna, özüne ve değerlerine savaş açılmışken (çünkü onlara göre Müslüman hemen korkmalı, sus pus olup önüne konulursa yiyip konulmazsa aç beklemek durumunda olması gereken, hastanede doktor değil, temizlikçi, mecliste vekil değil, hizmetli olması gereken, apartmanda ancak kapıcı olarak oturması uygun görülen Anadolu çocuklarına yıllardır kendini beyaz ve üstün azınlık olarak kabul etmiş ve ettirmiş olanların kölelik ve kulluğu yeniden kabul ettirme oyunudur. Ve Tayyip de onların alışkın oldukları bir Müslüman tipi olmadığı için şaşkınlık içindeler. Onlara göre şimdiye çoktan diz çökmesi gereken bir Müslüman dimdik ayakta durmaya devam ediyor.) bu aziz millet susacak mı sanıyorlar. Herkesin safını doğru seçmesi gerekiyor. Ana muhalefet partisi CHP’nin bu noktada Türkiye’nin lehine bir tutum takınması gerekirken ülkeyi karıştırmaya çalışan şer güçlerin arasında bulunmaktan geri durmamak bir yana CHP genel başkanı utanmasa benzin bidonunu alıp sokakta molotof hazırlayacak. Buradan CHP genel başkanına seslenmek istiyorum: Sayın Kılıçdaroğlu az bir menfaat karşılığında vatanı satanları tarih asla affetmez. Ülkene uluslararası bir operasyon yapılıyorken sen yabancı medyayla gizli toplantılar yapıp onların değirmenine su taşıyacağına yıllardır arkanı döndüğün milletin uyandığını gör ve halkına dön. Ülke kaybettikten sonra sen kazansan neye yarar?
Sevgili kardeşlerim, aslında bu tezgahı ve entrikaları gördükçe biraz da seviniyorum. Çünkü tarihimizde böyle olaylar çıktığında biz dik durabilirsek yüce yaratan büyük bir fetih ve zafer nasip eylemiş bu millete. Bakınız İstanbul’un fethinden önce iç karışıklık çıkarırlar bakarsın Fatih önce Anadolu’da bununla uğraşır. Ama sonrasında İstanbul fethedilir. IV. Murat Bağdat’ı fethe giderken yine iç isyan çıkartılır. Fetihten önce onunla uğraşmak zorunda kalır. Ama sonrasında Bağdat fethedilir. Yavuz Sultan Selim Han Mısır’ı fethe giderken isyan çıkartırlar fetihten önce bununla uğraşır. ama sonunda Mısır fethedilir. Tüm saydığımız fetihler dünyayı etkileyen, tarihin akışını değiştiren hadiselerdir. Şimdi de ülkeyi böyle karıştırmaya çalıştıklarına göre demek ki ufukta güzel bir fetih vardır ve yakındır.
Ben bu ülkenin derdiyle dertlenen bir insanım ülkemde bir rahatsızlık varken başımı yastığa koyup uyuyamam ben. Sadece ben de değil tam 10 gündür tüm ev halkının uykuları kaçtı, moralimiz ve uyku düzenimiz bozuldu. 8 yaşındaki kızım sabah uyanır uyanmaz “Baba daha bitmedi mi bu olaylar?” diye soruyor. Benim masum yavruma ve cennet vatanıma bunu yapmaya kimin ne hakkı var ya! Bugüne kadar AKP’ye oy vermemiş biri olarak söylüyorum ve diyorum ki; beyler bu masal bu sefer sizin yazdığınız gibi bitmeyecek. Diğer bir ifadeyle “kusura bakmayın ama yemezler!” Biz bu filmi gördük, izledik. Abdulhamid handan, Menderesten, Özal’dan, Erbakan’dan biliyoruz bu filmi ve kimse kusura bakmasın Tayyip’i moda tabirle bu millet kimseye yedirmeyecektir. Çünkü insanlar şunun farkında Eğer dedelerimiz Menderes’i yedirmeseydi, babalarımız ağlamayacaktı. Babalarımız Özal’ı ve Erbakan’ı yedirmeseydi Bizler ağlamayacaktık. Bugün bizler, Tayyip’i yedirirsek çocuklarımız ağlayacak, Türkiye ağlayacak. Bu millet çocukları ağlamasın diye, vatanı ağlamasın diye ne yapması gerekiyorsa onu yapabilecek kişilikte, vatanı için yaşamasını bildiği gibi ölmesini de bilenlerin evlatlarıdır.
Selam ve dua ile…
Ahmet GÖK
EBS Gaziantep Şube Bşk. V.
Bu yazının tüm hakları GazeteKamu.com'a aittir. "www.gazetekamu.com" biçiminde bağlantı kurulabilir, açık kaynak gösterilmek kaydıyla içerik kullanılabilir.