SENDİKA
"Başörtüsü Yasağı 28 Şubat Cuntacılarının Projesidir"
Memur-Sen Konfederasyonuna bağlı sendika Genel Merkezleri, Genel Merkezlere bağlı şubeler ve şubelere bağlı tüm temsilciliklerin aktif katılımları ile 9 Ocak 2013 tarihinde kamuda kılık-kıyafet özgürlüğü sağlanması ve başörtüsü yasağının sonlandırılması amacıyla başlattığımız ÖZGÜRLÜK İÇİN 10 MİLYON İMZA kampanyamız 14 Şubat 2013 tarihi itibariyle bütün yurt genelinde sona ermiştir.
Kampanya süresince halkımızın ve Sivil Toplum Kuruluşlarımızın desteği ile Türkiye geneli için belirlenen 10 Milyon hedef imza rakamı aşıldığı gibi Ankara için belirlenen 700 bin hedef rakamının da üstüne çıkılmıştır. Kampanyamızın yürütülmesinde emeği geçen Memur-Sene bağlı sendikalarımızın yönetici ve üyelerine destekleyen halkımıza ve Sivil Toplum Kuruluşlarına ve sesimizin duyulmasına vesile tüm olan basın mensuplarına şükranlarımı iletiyorum.
Daha ilk günden itibaren kampanyamızın beklenenin üzerinde ilgi görmesi, Memur-Sen olarak, bu kampanyayı başlatmakla ne kadar hayırlı bir iş yaptığımızın açık göstergesi olduğu gibi 12 Eylül 2010 referandumunda halkımızın özgürlük alanlarının genişletilmesi yönünde oylarıyla gösterdiği irade beyanını özgürlük için 10 milyon imza kampanyasını da destekleyerek, yetkilileri uyarma konusunda bir kez daha irade beyanında bulunduğunun açık ifadesidir.
Atılan her imza demokratikleşmenin önünü açacaktır.
Atılan her imza yasaksız bir Türkiye talep edenlerin, kılık kıyafet özgürlüğü özlemi çekenlerin demokratikleşme adımlarını hızlandıracaktır. Kadınlarımızın ve kızlarımızın inandıkları gibi yaşamalarının, yetenekleri doğrultusunda kamuda görev alabilmelerinin yolunu açacaktır.
Bilindiği üzere Ülkemizde her 10 yılda bir yapılan açık ve postmoderrn darbelerle demokrasi askıya alınmış, temel hak ve özgürlük alanları daraltılmıştır. Özellikle 28 Şubat sürecinde 8 yıllık kesintisiz eğitim bahanesi ile İ.H.L.nin orta kısımları kapatılmış, Kuran öğrenimine yaş sınırlaması getirilmiş, katsayı uygulaması ile meslek lisesi mezunlarının üniversiteye girişleri engellenmiş, hukuki dayanaktan yoksun başörtüsü yasağı ile kız çocuklarımız üniversite kapılarından hanım kardeşlerimiz devlet dairelerinden tecrit edilerek eğitim, öğretim, çalışma ve sosyal güvence hakları ellerinden alınmıştır.
Mevsimsel gevşeme var, ancak yasak hala sürüyor.
Son yıllarda darbelerle, darbecilerle hesaplaşma ve demokratikleşme adına önemli adımlar atılmış, Meslek Liselerine uygulanan katsayı adaletsizliği ve Kuran öğrenimine getirilen yaş sınırlaması kaldırılmış. İmam-Hatip Liselerinin Orta kısımları yeniden açılmış hatta İmam-Hatip Okullarının dışındaki okullara da Kuran-ı Kerim, Temel Dini Bilgiler ve Siyer gibi seçmeli dersler bile konulmuştur.
Yine 27 Kasım 2012 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan kılık kıyafet yönetmeliği ile imam-hatip okullarında ve seçmeli Kuran derslerinde kız öğrencilerin başörtülü olarak derse girebilmelerinin de yolu açılmıştır.
Ancak bunun dışında kalan ilkokul, ortaokul, lise, üniversite ve devlet kurumlarında hala yasak sürdürüldüğü gibi mevsimsel bir gevşemenin dışında ne yazık ki başörtüsü yasağının kökten sonlandırılması adına hala bir ilerleme kaydedilememiştir.
Böylelikle 12 Eylül 2010 referandumuyla özgürlük alanlarının genişletilmesi yolunda demokratikleşme beklentisi içine giren halkımızın umutları bir kez daha boşa çıkarılmıştır.
Bir taraftan darbelerle, darbecilerle savaşan, özgürlük alanlarını genişleten ülke görünümü verip, diğer taraftan 30 yılı aşan süreden beri yasakların sürdürülmesini, darbe ürünü bir Anayasa ile amel edilmesini içselleştiren bir ülkenin içine düştüğü garabeti anlamak mümkün değildir. Millet olarak; Hükümetten, Ana muhalefet ve muhalefet partilerinden ve TBMMnin sayın üyelerinden temel hak ve özgürlüklerin kişilerin ve kurumların inisiyatif ve lütfuyla kullanılan bir hak olmasından ziyade, hiçbir minnet borcu duymadan yasalarla teminat altına alınmasını; sivil, özgürlükçü, yasaklardan arındırılmış milli bir Anayasanın yapılmasını ivedilikle bekliyoruz.
Devlet kadına karşı şiddeti kendisi uyguluyor.
Hayatın hiçbir alanında; yasada, anayasada, evrensel hukuk metinlerinde suç sayılmayan başörtüsünün iç tüzük, yönetmelik ve genelge gibi düzenlemelerle yasaklanması, Milletvekilini, Muhtarını Belediye Başkanını, Bakanını, Başbakanını, Cumhurbaşkanını seçebilen kadınlarımızın kendi kıyafetlerini seçememesi, Milletvekili seçilememesi, seçilenin de haddi bildirilerek meclisten dışarı atılması ülkemiz ve demokrasi adına utanılacak bir durumdur.
Devlet bir taraftan kocasından ve yakınlarından şiddet gören kadını yasalarla ve güvenlik tedbirleri ile korumaya çalışırken, kadınımızın lehine pozitif ayrımcılık anayasal bir hak haline getirilmişken diğer taraftan başörtülü kadınların milletvekili seçilmesinin, kamu hizmetinde görev almasının, öğrenim görmesinin önüne engel koymak suretiyle şiddeti bizzat kendisi uyguluyor.
Başörtüsü yasağı cuntacıların ve din düşmanlarının projesidir.
Başörtüsü yasağı oligarşik bürokrasinin, 28 Şubat cuntacılarının projesidir. Başörtüsü yasağına sessiz kalmak ise darbecileri, cuntacıları haklı çıkarmanın başka bir yoludur. Bu yasak demokratikleşmenin önünde bir engel olup, çağımızın ve ülkemizin en büyük ayıbıdır. İktidar kamuda akademide, yargıda, eğitimde, sağlıkta, sporda siyasette ve tüm mesleklerde istisnasız başı örtülü veya başı açık, kravatlı veya kravatsız, sakallı veya sakalsız ayırımı yapmaksızın kılık kıyafeti serbest bırakan yasal düzenlemeyi bir an önce yapmalı bu ayıptan ülkemizi ve milletimizi derhal kurtarmalıdır.
10 Milyon İmza tamam sıra yasakların kaldırılmasında.
Milletimiz, her biri bir dilekçe anlamını taşıyan Özgürlük İçin 10 Milyon İmza Kampanyası'na katılarak üzerine düşen uyarı görevini bir kez daha yapmıştır. Memur-Sen olarak biz de, üyelerimize, ülkemize karşı sorumluluğumuzu yerine getirmiş olmanın vicdani rahatlığını yaşıyoruz. Her biri bir dilekçe anlamı taşıyan 10 milyon imza ile hükümete Sayın Başbakana ve TBMMnin sayın üyelerine sesleniyoruz. 10 Milyon İmza tamam sıra yasakların kaldırılmasındadır.
Hem demokrat hem yasakçı olunamaz.
Hem demokrat, hem yasakçı olunamaz. Her seçim döneminde demokrasi, insan hakları ve özgürlük alanlarının genişletilmesi vaadiyle tahmin edilenin üstünde oy alarak iktidar olan Adalet ve Kalkınma Partisi Hükümetine artık halkın sesini duy. Taleplerini gör. Özgürlüklerin önünü aç. Başta başörtüsü olmak üzere tüm yasakları tarihin karanlık sayfalarına göm. Diyoruz. Halk; sesini duymayanları, taleplerini görmeyenleri ve yasakçı iktidarları tarihin karanlık sayfalarına gömmüştür. Uyarısında bulunuyoruz.
Bu kampanya sürecinde bize destek olan bütün kişi ve kurumlara basınımızın değerli mensuplarına teşekkür ediyoruz. Özgürlüklerin önündeki bütün engellerin kalkması dilek ve temennisi ile basın toplantımızı sonlandırıyoruz.