SENDİKA
Ali Yalçın ve Ahmet Özer’in Genel Kurul Konuşmaları
Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Adayı Ali Yalçın, millete tuzak kuranlara karşı dalga kıranlığa devam etmeleri gerektiğinin, emek, ekmek ve özgürlük için, sosyal adaletin sağlanması, milli gelirin adil bir şekilde dağıtılması, eğitim çalışanlarının açlık ve yoksulluk sınırı arasında yaşamaktan kurtulması gerektiğinin bilincinde olduklarını söyledi.
Eğitim-Bir-Sen 5. Olağan Genel Kurulu’nda delegelere hitap eden Yalçın, şunları söyledi:
Korkuların, kaygıların ve kuşkuların kuşatmasını kıran; inançla, azimle, kararlılıkla yola devam eden, ‘Bu iş size göre değil, daha doğrusu bu iş sizin işiniz değil’ diyen ve umudu kırmaya çalışanlara aldırmayan; Akif İnan ve arkadaşlarının emanetini yetkiye taşımakla kalmayıp, Türkiye’nin en büyük sendikası yapan teşkilata ve bugün burada saatin zembereğini yeniden kurmak için toplanan dostlara selam olsun,
‘Sendikacılığın kitapta yeri var mı’ diye yapılan kısır tartışmalarda kaybolmak yerine, sendikacılığın kitabını açan Mehmet Akif İnan’dan aldığı emanetin hakkını veren ve ‘sendikacılığın kitabını yazan’ duayen Genel Başkanımız Ahmet Gündoğdu’ya; kalemi, kavgası ve cesaret aşılamasıyla gönüllerde yer alan, ve bugün ukbadan bize el sallayan rahmetli Erol Battal’a; emekleri ve gayretleriyle bu günlere gelmemizde katkıları asla inkar edilemeyecek; eksi genel başkanlarımızdan Niyazi Yavuz’a, ve kısa dönemlerde de olsa genel başkanlık yapmış ağabeylerimize; Genel Yönetim Kurulu üyeliği yapan Şaban Abak’a, Adem Solmaz’a, İrfan Coşkun’a, Mustafa Aydın’a, Halil Etyemez’e, bilgisi, birikimi ve yüreğiyle sendikamızın mutfağında katkısını sürdüren, samimiyet ve sadakatine imrendiğimiz Hıdır Yıldırım’a, birlikte çalışmaktan haz duyduğum Teyfik Yağcı'ya, "Vakti Kuşananlar" ismiyle hizmete talip olan, nefsimden üstün tuttuğum çok kıymetli arkadaşlarımıza selam olsun.
Öğretmenlerimize, maarif müfettişlerimize, şube müdürlerimize, şeflerimize, memurlarımıza, üniversitelerdeki idari personelimize, öğretim elemanlarımıza, yurt yönetim memurlarımıza, yardımcı hizmetlimize ve tüm eğitim çalışanlarımıza; Edirne'den Eskişehir'e, Kastamonu'dan Kars'a, Malatya'dan Muğla'ya, Antalya'dan Ardahan'a, İzmir'den İstanbul'a, Samsun'dan Şırnak'a; Ankara’nın kardeş şehirleri olan Saraybosna'ya, Bakü'ye, Beyrut'a, Kahire'ye, Üsküp'e, Bağdat'a, Şam'a, Gazze'ye, Ramallah'a, Mekke'ye ve Medine'ye selam olsun.
Hepimiz; darda ve zorda kalanların, Eğitim-Bir-Sen'sizliğin, Memur-Sen'sizliğin ne demek olduğunu yaşamış olanların kabul olmuş duası ve Şubat soğuğunda boncuk boncuk ter döken Savunan Adam'ın rüyasıyız.
"Ey sonsuzluğun sahibi, sana ulaşmak istiyorum
Durun kapatmayın pencerelerimi
Güneşimi kapatmayın
Beton çok soğuk, üşüyorum" diyen Muhsin Yazıcıoğlu'nun ve ipe giderken, "Ölümüm sizi ebediyete kadar takip edecek ve bir gün sizi silip süpürecektir. Ama buna rağmen merhametim sizlerle beraberdir" diyen Merhum Adnan Menderes'in duası ve rüyasıyız.
320 bin üyemizle Anadolu'nun mayası, birlik ve beraberliğin, kardeşliğimizin teminatıyız. Sendikacılığı köhne zihniyetlerin sopası, korsan gemilerin limanı ve devletin ileri karakolu olmaktan çıkaran, milletin arabası, esnafın camı, kaldırımın taşıyla sorunu olmayanlarız. Sendikal mücadeleyi bir sınıf ya da çıkar çatışması değil, adalet, hakikat ve erdem arayışı olarak görenleriz. Niceliğe bağlı sayısal çoğunluğun sahte güven hissine yaslanmayan, zirveden başı dönmeyen, her dem yenilenen ve
“Daha iyisi var her zaman,
Sınırı yok mükemmele varmanın,
Zaman ne getirir bilinmez ama,
Daha iyi olmalıyız yarın” diyen ve geldiği noktayı önemli bulan ama asla yeterli bulmayan mevcudu kabullenmeyenleriz. "Dünyada büyük ve güçlü olanların statükodan, küçüklerin değişimden yana tavır aldığı" dünyada, Türkiye'nin en büyük sendikası olduğu halde statükoyla kavgayı varlık nedeni olarak gören, vesayetle mücadelenin yegâne adresi olan sendikayız. Gelir dağılımında adaleti önemseyen, ilke olarak mazlum ve mağdurun hakkını korumayı benimseyen, gözyaşı ve alın terinin renginin aynı olduğu gerçeğiyle kimsenin rengine, şekline, dinine, diline, mezhebine meşrebine bakmaksızın herkesi önemseyen ve özümseyen bir teşkilatız. Sürekli darbe ve müdahalelerle ifadesiz bırakılmaya çalışılan, ideal bir terkip içerisinde kendi dinamikleri ve çağın gerekleriyle yoğrulmasına izin verilmeyen ülkemizin ifadesi, toplumun ve kamu vicdanının güçlü sesiyiz.
Sağı yalan, solu ziyan olan sendikal zeminde; çalışanları ya oradansın ya da buradansın ikilemine mahkum olmaktan çıkaran, sendikacılığı kavga zemininde rekabetten, rekabet zemininde hizmete dönüştüren sendikayız. “Bir kötülüğü gördüğünüz zaman onu elinizle düzeltin. Şayet buna güç yetiremiyorsanız dilinizle düzeltin. Şayet buna da gücünüz yetmiyorsa kalben buğzedin. Bu ise imanın en zayıf noktasıdır.” Hadis-i Şerifi hayat felsefesi yapan; "sendikacılığı İyilikleri önerme ve kötülükleri önlemenin izdüşümü" olarak görenleriz. Derdi millet, kendi millet ve yükü yeni bir medeniyet olanlarız.
Çeyrek asra yakın geçmişinde; mücadelesini, eğitim çalışanlarının vakarına uygun şekilde yürüten, "erdemli sendikacılık" anlayışı ile özlük ve özgürlük mücadelesinde kazanımların sayısını her geçen gün artıran sendikayız.
Bugün burada geçmişin bakiyesine ve köklerine sadık, geleceğe ve yeniliğe açık sendikacılık için inisiyatif aldık. Çok kısa süre içerisinde bütün illerimizi ziyaret etmeye, şubelerimizle-delegelerimizle görüşmeye çalıştık. Az da olsa gidemediğimiz iller oldu. Yüz yüze görüşme arzusuyla gitmeyi planlayıp, programın yoğunlaşmasıyla az da olsa görüşemediğimiz arkadaşlarımıza karşı mahcubuz. "Zirveden Yeni Ufuklara" ekibi olarak mümkün mertebe sizlere ulaşmaya çalıştık. Yola ne yalnız çıktık ne de yalnız yürüdük. Sizlerin iradesini karşılıksız bırakmamak adına, sendikamızın geleceğine ilişkin düşleri olanlar olarak huzurunuzdayız. Hiç bir zaman mevcudu kabullenmeyen ve sürekli olarak mümkün olanın yollarını arayan bir sendika olarak, yeni dönemimizin aynı zamanda yenilendiğimiz dönem olması için "Hizmete talibiz ve varız" dedik. Neyi istediğimizi ve bizleri neyin beklediğini çok iyi biliyoruz.
Öğrenmenin değil, unutturmanın aracı haline getirilen, ideolojik biçimlemenin aygıtına dönüştürülen, endoktrinasyonun en ince işçiliğinin yapıldığı eğitim alanında; müfredattan, ders kitaplarına kadar yapılması gereken çok şeyin olduğunu biliyoruz. Milleti yanaşık düzenle hizaya getirme aracı olan, vesayetçi mahfillerin ve darbenin parmak izlerini taşıyan Anayasa'nın değiştirilmesi için üzerimize görev düştüğünün bilincindeyiz.
İnkar ve asimilasyon politikalarıyla ulus devlet yaratma projesinin memleketimizi getirdiği noktanın, etnik siyasetin, asit kuyularının, faili meçhullerin düğüm noktası olan terör belasının ortadan kaldırılması ve kardeşlik ikliminin yeniden tesisi için, elimizi taşın altına koyduğumuz "çözüm sürecinin" başarıya ulaşması için üzerimize çok önemli görev düştüğünün bilincindeyiz.
Fransız İhtilâlinin 5. yılında Ulusal Konvansiyon’da konuşup giyotine giden Robespierre, “Rakip hizipler, yaptıklarıyla tüm ahlaksızlığı serbest bıraktılar. Onlar için tek mesele, ülkenin özgürlüğünü ve gelişimini sağlamaktan ziyade ülkeyi savaş ganimeti gibi taksim etmekten ibaret. Dürüst insanların ceza görmeden ülkelerine hizmet edebilecekleri günler henüz gelmedi…” demişti.
27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat ve 27 Nisan'a iç geçirenler, halktan alamadıkları yetkiyi sokaktan devşirmeye çalışanlar var. Mahşeri cümbüşçüler boş durmuyorlar. Dün millette karşı müstağni ve mütekebbir bir edayla "28 Şubat bin yıl sürecek" diye tehdit savuranlar… Ayışığı, Sarıkız, Eldiven, Kafes, Balyozcular aramızda dolaşıyorlar. Üstelik, yeni müttefikler edinmiş durumdalar. Henüz, demokrasi korku tünelinden çıkmış ve ham demokrasi tam demokrasi olmuş değil.
Robespierre’in dediği gibi, "İnsanların ceza görmeden ülkelerine hizmet edebilecekleri günler henüz gelmedi…”
Millete tuzak kuranlara karşı dalga kıranlığa devam etmemiz gerektiğinin, emek, ekmek ve özgürlük için, sosyal adaletin sağlanması, milli gelirin adil bir şekilde dağıtılması, eğitim çalışanlarının açlık ve yoksulluk sınırı arasında yaşamaktan kurtulması gerektiğinin bilincindeyiz.
Eğitim Bir-Sen sorunlu değil, sorumlu davranan bir sendikadır. Meselelere ihtirasla değil, ihtiyatla yaklaşır. Başarılarından ötürü göze gelebilir ama başı dönüp gaza gelmez. Ne sağduyuyu elden bırakır, ne de tuzak kuranlara pabuç bırakır.
Hz. Ömer; “Şerri bilmeyen, onun tuzağına düşer." Biz şer yapıları bilen, tuzaklarını gören, oyunları bozan sendikayız.
Ağacın gövdesi ateş almışsa, dallarında meyve arayışına girmeyen, salt ücret sendikacılığının tuzaklarına düşmeyen "Kuruş değil duruş sendikacılığı" yapan bir kitleyiz. 23. yılımızda yeni bir dönüm noktasındayız.
Yeni dönemin yenilendiğimiz dönem olması için adayız.
Reddi miras açmazına düşmeden, köklerine bağlı, geçmişin bakiyesine sadık, geleceğe ve yeniliğe açık sendikacılık anlayışı ile zirveden yeni ufuklara yolculuk için adayız.
Eğitim-Bir-Sen'in gücünü ve birikimini Memur-Sen’e de yansıtmak, Memur-Sen'de de öncü ve lider olmak için adayız. Yeni dönemde teşkilatımızla, sizlerle birlikte sendikamızı yeni hedeflere, yeni ufuklara taşıyacağız. Sosyal kültürel faaliyetlerin arttığı, sosyal sorumluluk projelerinin yoğunlaştığı, vizyon kitabımızda bahsettiğimiz gibi teşkilat eğitimleriyle teşkilatımız için çekirdeğin çelikleştiği, üye olmayla birlikte üye kalmanın gereklerinin yerine getirildiği yeni bir döneme merhaba demek için adayız.
Yeni dönemde; "içimize, işimize ve dışımıza" olmak üzere üç önemli yolculuğa çıkacağız.
Teşkilat eğitimleri ile içimize, hizmet ürettiğimiz kurumların ana arterlerine ve kılcal damarlarına yönelmek üzere işimize, Sendikacılığımızı ve sendikal birikimimizi kireçle boyanmış beyaz taşların dışına çıkararak Medeniyet paydaşı olduğumuz ülkelerdeki eğitim örgütlenmeleri ile hak merkezli küresel ölçekte, yeni bir sendikal hareketin temellerini atmak için dışımıza yolculuğa çıkacağız.
-Eğitim-Bir-Sen Uzaktan Eğitim Merkezini Kuracak
-Tüm Şubelere Hizmet Binası ve Hizmet Aracı Kazandırmak
-M.Akif İnan Eğitim ve Araştırma Merkezi
-Sendikal Yayınların Adresi Erol Battal Kütüphanesi
-EBSAM’ın güçlendirilmesi
-Eğitim İzleme Raporları Hazırlanması
-Müfredat ve Ders Kitaplarını İnceleme Komisyonlarının Kurulması
-Kalite Yönetim Sistemine Geçilmesi gibi önemli projeleri beraber hayata geçireceğiz.
Vizyon Belgemizde açıkladığımız proje başlıklarının tamamını sayıp vakti boşa harcamak istemem.
"Amacımız, karanlık dünyada beyaz noktalar bırakarak yürümektir" Bunu birlikte başaracağız.
Hiçbir arkadaşımızı dışarıda bırakmadan, herkesin katkısını muteber sayacağımız, emeklerine saygı duyduğumuz ağabeylerimizin, arkadaşlarımızın ve kardeşlerimizin müktesebatına değer vermede, vefa göstermede tasarrufa gitmeyeceğimiz, rahmetli genel başkanımız Akif İnan’ın,
“Bütün giysileri yırtsak yeridir,
Yeter bize vefa elbiseleri” dizelerini baş tacı edeceğimiz bir dönemi birlikte kuralım istiyoruz.
Ne yapmak istediğini bilen bir ekip ve ne yaptığını bilen bir sendikayız. İmha ve tenkit diline tevessül etmeden, inşa ve teklif dilini sahiplenerek sorunları aşmanın gayreti içinde olacağız.
Sorunları alt alta sıralayarak sendikacılığı ağlama duvarına çevirmeyecek, sitem ve kahır sendikacılığı açmazına düşmeden yeri ve zamanıysa çözüm yolu tıkanmışsa, tavır sendikacılığını ortaya koymaktan geri durmayacağız.
Geçmişten günümüze siyaset, sendikayı istikrarı bozma potansiyeli olan kurumlar olarak görmüş ve el altında tutmak istemiştir. Üzüm yeme değil bağcıyı dövme girişiminde bulunan sendikaların bunda payı büyüktür.
Sendikayı "seçmen” profiline indirgemeyi, siyaseti vesayet altına almayı ya da siyasi vesayet altına girmeyi doğru bulmayan bir kitleyiz. Özgürlüğüne ve özgünlüğüne önem veren bir teşkilatız.
Ne siyasetin talimatıyla hareketi, ne de bürokrasiye hakareti doğru bulmayan, dengesizlikler üreten değil, dengeyi gözeten sendikayız.
Tek adamı esas alan mutlak aklı değil, teşkilatın görüşüne değer veren ortak aklı önemsiyoruz.
Büyük olmanın kibrine kapılmadan, "Ene" hastalığına tutulmadan, sivil toplum alanında Eğitim-Bir-Sen üst kimliğini markalaştırarak birlikte geleceğe uzanacağız.
Her kafadan sese kulak verecek, fakat herkesin kafasına göre davranamayacağı teşkilat disiplinini önemseyeceğiz. Mikro-milliyetçilik dahil etnik milliyetçiliğin her türlüsüne kapalı, millet ve ümmet bilincine açık olacağız.
Sağımız ve solumuzdakilerden ibret, kendi geçmişimizden örnek alarak yeni dönemin gereklerini yerine getireceğiz.
Amatör ruhu kaybetmeden profesyonelleşecek, kurumsallaşmayı artırarak sendikamızın marka değerini her geçen gün beraber yükselteceğiz. Şüphesiz; geldiğimiz yer, varmak istediğimiz yer değil. Önümüzde kat edilecek mesafe, yerine getirilecek sorumluluklarımız var.
Açlık ve yoksulluk sınırı arası maaş alan eğitim çalışanlarının bizden beklentisi var. Nitelikli eğitim almak isteyen öğrencinin ve kendisini onlara adayan öğretmenin bizden beklentisi var. Genel idari hizmetler sınıfında çalışan arkadaşlarımızın bizden beklentisi var. Üniversite idari personelinin ve öğretim elemanlarının bizden beklentisi var. KYK, TODAİE, ÖSYM çalışanlarının bizden beklentisi var.
Bir ay önce Elazığ’ın merkez Sürsürü Mahallesi’nde çöpten ekmek topladığı için gündeme gelen ve "Sosyal adaletin sağlanması" talebinin seslendirilmesini isteyen Köse ailesinin bizden beklentisi var. Mecidiyeköy'de asansör faciasında hayatını kaybedenlerin, Soma'da karalar bağlayan ailelerin, Ermenek'te maden ocağında göçükte kalan oğlu için "oğlum yüzme bilmezdi ki" diyen annenin bizden beklentisi var. Gazze'ye insani yardım götürürken Siyonist barbarlarca Şehit edilen Furkan Doğan'ın, kurban eti dağıtırken hunharca katledilen Yasin Börü'nün, kirli emellerine alet ederek daha çocuk yaşta hayatına mal oldukları Berkin Elvan'ın, materyalist eğitim sisteminin yetiştirdiği canilerin kurbanı olan "Özgecan" kızımızın, 14 yaşında evde sofradayken alınan ve cezaeviyle tanıştırılan ve çilesi hala bitmeyen Yakup Köse'nin bizden beklentisi var.
Millete kasteden paramiliter yapılara karşı içi daralanların, milli iradeyi zimmetine geçirmeye çalışırken, hizmetten hezimete dönüşen; altı ibadet, ortası ticaret ve üstü ihanet içerisinde olan ve küresel operasyonlara taşeronluğa soyunanların aymazlığına karşı milli iradeyi önemseyenlerin bizden beklentisi var.
Abdurahim Karakoç'un şiirinde dediği gibi,
“İnsan kaçarsa itler saldırır emmi.
Dik duran insan iti yıldırır emmi.
Hele bir yiğitçe hücum eyle de gör,
İtler de, sahibi de çıldırır emmi” dercesine; "28 Şubat'ın beşli çeteleri, sizler olmadığınız için meydanı boş buldular" diyenlerin bizden beklentisi var.
Ulusal Birlik Hareketi adı altında 5'li çeteye özenip 41 çakma STK ile Kamu-Sen'in merkezinden millete meydan okuyanlara karşı duruşumuzdan, Gezi'de küresel faiz lobisine ırgatlığa soyunanlara karşı çıkışımızdan, millet iradesine kapatma davası açıldığında Adliye Önünde açıklama yapıp "Laiklik Bahane, Ergenekon Şahane" deyişimizden, YÖK'ün katsayı kararını Danıştay'a taşıyan ve yürütmeyi durdurma talebinde bulunan Baro'nun önüne gidip; "İstanbul Barosu, Kimin Borusu" diye soruşumuzdan yüreklerine su serpilenlerin bizden beklentisi var.
12 Milyon 300 bin imza ile milletin iradesini ortaya koyup, 7 ay sivil itaatsizlik göstererek, "şapka kanunu var şapka takmamak suç olmuyor da, 12 Eylül bakiyesi darbe döneminin yönetmeliğini takmamak neden suç oluyor" diyen, kamuda devlet eliyle kadına şiddetin zirve noktası olan "Kamusal Alan" yalanını yok sayan, tarihi yasağı, tarih yapan ve tarih yazanlara dua edenlerin bizden beklentisi var.
19. Başkanlar Kurulumuzu yapmak için gittiğimiz Saraybosna'da, "Aliya, Bosna’yı önce Allah’a, sonra size emanet etti" diyen Saraybosna Kantonu Orta ve Yüksek Eğitim Sendikası Genel Başkanı Bektiç Mensur'un ve Bosnalı kardeşlerimizin bizden beklentisi var.
Milletimizin ve medeniyetimizin; Arakan'ın, Darfur'un, Orta Afrika'nın, Suriye-Pakistan-Doğu Türkistan ve Gazze'nin, Filistin'in bizden beklentisi var.
Rabiatul Adeviyye meydanında şehit olan Esma'nın, Babası Muhammed El Biltaci'nin, Mısır zindanlarında çile çeken Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi ve hakları gasp edilen İhvan'ın bizden beklentisi var.
Gün, umutlarımızı ve yüreklerimizi birleştirme günüdür.
Mevlana’nın söylediği gibi, “Bu dünyaya, ayırmaya, bölmeye, parçalamaya gelmedik."
Bizler, parçaları onarmaya, birleştirmeye, dağılanları toplamaya, dostlar arasında köprü olmaya talibiz. Ekmeğimizi, Sendikamızı ve Türkiyemizi büyütme mücadelesine talibiz.
Aynı yerde kalmak için bile, çok hızlı koşmaya mecbur olduğumuzun bilincinde olarak, mevcutla yetinmeyip "Zirveden Yeni Ufuklara" yolculuk için göreve talibiz.
Hak, adalet, huzur, esenlik, refah, paylaşım, sevgi ve hoşgörü zeminini yükseltmeyi hedefleyen, Yeniden Büyük Türkiye hayaline katkı sunmak için göreve talibiz
Bugün, “Yeni bir Dünya”nın, “Yeni bir Türkiye”nin ve “Erdemli bir Sendikal inşa”nın gündönümü olacaktır!
Türkiye’yi dert edinenleri, dünyayı dert edinenleri, mazlumları, mağdurları ve masumları dert edinenleri selamlıyorum.
Sözlerimi, Üstad Necip Fazıl’ın bir şirini, başta sendikacılıkta ustamız olan Değerli Genel Başkanımız Ahmet Gündoğdu’ya ve "Sendikacının emeklisi olmaz, rahmetlisi olur" anlayışının gereği olarak sendikacılığı bir yaşam felsefesi olarak sürdüren ağabeylerimize ithaf ederek bitiriyorum:
“Tohum saç, bitmezse toprak utansın!
Hedefe varmayan mızrak utansın!
Hey gidi küheylan, koşmana bak sen!
Çatlarsan, doğuran kısrak utansın!
Eski çınar şimdi Noel ağacı;
Dallarda iğreti yaprak utansın!
Ustada kalırsa bu öksüz yapı,
Onu sürdürmeyen çırak utansın!”
Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Adayı Ahmet Özer, 1992’de büyük bir aşkla, büyük bir şevkle, inanmışlıkla, adanmışlıkla başladıkları soylu mücadeleyi aynı aşk ve şevkle sürdürdüklerini, zaferlerle, kazanımlarla, eylemlerle, fikri zenginliklerle dolu dolu 23 yılı tamamladıklarını belirterek, “Bu noktada, biz bu yıl 23. yılımızı değil geçmişten bugüne 23 zafer yılını kutladık. Bugün, hem yükü hem ufku büyük Eğitim-Bir-Sen’in 5. Olağan Genel Kurulu’nu yapıyoruz. Eğitim-Bir-Sen olarak, kadim bir medeniyetin, mutlak hakikatin, kutsi bir samimiyetin, insanı güzel ahlak üzerine inşayı hedefleyen mümtaz bir ehliyetin en öndeki mevzisiyiz. Varış noktası hakikat olan kutlu davanın sendikal düzlemdeki kurumsallaşmış öncü adresiyiz” dedi.
Eğitim-Bir-Sen 5. Olağan Genel Kurulu’nda delegelere hitap eden Özer, şunları söyledi:
Bugün sadece Türkiye’de ve medeniyet havzamızdaki ülkelerde değil bütün dünyada gücü zihinlere tescillenen Memur-Sen’imizin Besmelesidir. Eğitim-Bir-Sen, Memur-Sen’in çatı kimliğinin ideolojik zemindeki baş aktörüdür. Bu nedenle, bizim genel kurulumuz, genel kuruldaki kararlarımız, sadece Eğitim-Bir-Sen’i değil, özelde bütün Memur-Sen’i, genelde ise Türkiye’yi ve medeniyet coğrafyamızı hem doğrudan hem de dolaylı olarak etkiler. Söylemlerimiz, paydaş kuruluşlarımızın kürsülerinde seslendiriliyor. Eylemlerimiz, kararlılığımız, dik duruşumuz medeniyet havzamızda takip ediliyor ve örnek alınıyor. Bu yüzden, kararlarımızı, söylemlerimizi, eylemlerimizi üst akıl sorumluluğuyla ve ortak akıl kurgusuyla şekillendirmek zorundayız. Bugün Eğitim-Bir-Sen üst aklı olarak, üst aklının üyeleri ve ortak aklın mensupları olarak yeni dönemi birlikte inşa edeceğiz. Onun için burada, bu salonda vereceğiniz kararın önümüzdeki en az 10 yılı hem Eğitim-Bir-Sen hem Memur-Sen olarak etkileyeceğini düşünüyorum.
Bu mekânda, siz değerli delegelerimiz ve başkanlarımızla birlikte hep beraber; üyelerimizin, milletimizin ve nihayetinde dünya mazlumlarının beklentilerine, taleplerine, yardım isteklerine cevap verecek kararlar alacağız. Ortak aklı kuşanarak, mağdurların, mahzunların ve mazlumların yanında, yakınında güçlü bir şekilde olmak noktasında öncülük ve paydaşlık yapacak, Eğitim-Bir-Sen’in yeni dönem yol haritasını, stratejisini, stratejik belgesini oluşturacağız. Eğitim-Bir-Sen kapasitesi, yetkinliği ve donanımıyla eğitim çalışanlarının umudu olan sendikadır. Eğitim-Bir-Sen cesaretiyle, ferasetiyle haksızlığa uğramış olanların hukukunu koruyan adil sendikadır. Eğitim-bir-Sen dünya mazlumlarının ahına kulak kabartan, el uzatan, yangınına su taşıyan, zalimle boğuşan, zulme savaş açan merhamet sendikasıdır.
Eğitim-Bir-Sen’i birkaç kelime ile ifade etmem istense; zulme direniş, vesayete başkaldırı, haksızlığa isyan, ötekileştirmeye itiraz, insana, emeğe, ekmeğe saygı, millete hürmet, millet iradesine destek, mazluma merhamet, mağdura adalettir derim.
Bu bağlamda, Eğitim-Bir-Sen’in kuruluş, direniş, diriliş ve yükseliş tarihini yazanlara selam olsun. Eğitim-Bir-Sen’i zirveye taşıyanlara, selam olsun. Hak ve hakikat mücadelesinin sendikal alandaki sancağı Eğitim-Bir-Senimizin Kurucu Genel Başkanı, ağabeyimiz Mehmet Akif İnan’a, kalemini ve kelamını Eğitim-Bir-Sen davasına adayan kardeşimiz Erol Battal’a, çağının vakur asileri, kadim medeniyetin yürekli varisleri olduğuna şehadet ettiğimiz ahirete irtihal eden abilerimize, ablalarımıza, kardeşlerimize Allah’tan rahmet diliyorum.
Eğitim-Bir-Sen davasının bugünkü neferlerine mücahitlerine, uç beylerine, mensubiyetleri ve aidiyetleriyle bizi iri kılan, diri kılan üyelerimize şahsım, yönetim kurulum, milletim ve dünya mazlumları adına iyi ki varsınız diyerek şükranlarımı sunuyorum. Özellikle de, Eğitim-Bir-Sen davasının son oniki yılında liderliği üstlenen, sendikamızın bugünlere gelmesinde omuzlarına büyük yük alan Genel Başkanım Ahmet Gündoğdu’ya en kalbi duygularımla teşekkür ediyorum.
Sendikamızın vizyonu da bellidir. Rahmeti Rahman’ın “Allah, hükmünü tamamlayacaktır” iradesinin halkasına dahil olmak, sadece çalışanları değil bütün insanlığı bu halkaya davet etmek, herkes için davaya dönüştürmektir.
Davanın kurumsal lideri Eğitim-Bir-Sen’i yeni dönemde yönetecek ekibin bu idrake sahip, bu vizyonu ortaya koyacak, davaya aidiyeti yüksek, kurumsal ve kişisel ilişkilerde meziyeti yüksek bir ekip olması gerekiyor. Bu ekibin liderliğinin de, takım önderinin de hem davanın mücadele geçmişini, kurumsal hafızasını kitaptan okuyan değil kendi hayat öyküsü üzerinden bilmesi gerektiğine inanıyorum. Yeni bir döneme giriyoruz ama yeni bir sendika kurmuyoruz. Yeni söylemler geliştireceğiz ama değerlerimizi ve ilkelerimizi yenilemiyoruz, yenilemeyeceğiz. Yeni bir ekip kuruyoruz ama her zemine göz kırpan, yeni tercihler, yeni kapılar arayanların/arayacakların isimlerini parlatacak bir süreç başlatmıyoruz. Eğitim-Bir-Sen’i, Eğitim-Bir-Sen’liliği kişisel sıfatlarının ilk sırasına, kişisel hedeflerinin merkezine yerleştiren bir ekiple yol almak gerekiyor.
Verilen kararı, üretilen söylemi, kabul edilen stratejiyi kâğıda dökme maharetinden öte karar verme kapasitesi, söylemi sahiplenme becerisi, stratejiye uyma disiplinini sağlayacak çerçevesi olan bir ekip liderinin ve ekibin iş başına gelmesi gerekiyor. Eğitim-Bir-Sen’in 5. Olağan Genel Kurulu, yeni bir dönemin başlangıcıdır ancak kendi irademizle riskler oluşturacak yeni bir serüvenin başlangıç noktası olmamalıdır.
Büyümeyi olgunlaşmaya doğru evirecek, kurumlaşmayı değerlerle tamamlayacak, hızlı davranacak, hızlı karar alacak ve hızla uygulamaya koyacak bir kararlılığın, bir birikimin sorumluluk almasına ihtiyaç var.
Eğitim-Bir-Sen için üretecek, sendika için ter akıtacak, davaya hizmet ehli tavrını kuşanacak, her ile her bölgeye benim ilim, benim bölgem diyerek koşacak, bütün Eğitim-Bir-Senlilerle kucaklaşacak, temsilde hata yapmayacak, Eğitim-Bir-Sen ve Eğitim-Bir-Senliler dışında hiç kimse ve kurum tarafından kuşatılmayacak, mensubiyeti olsa da Eğitim-Bir-Sen dışında hiçbir örgüte teslim olmayacak ve hiçbir teşkilatı teslim almaya çalışmayacak bir ekiple, ekip lideriyle, dava öncüsü ve öncüleriyle yeni dönemde Eğitim-Bir-Sen’in zirve dönemi olacaktır.
Son dört yılında Genel Başkan vekilliğini yaptığım, kuruluşundan bu yana hizmet ettiğim, gönül verdiğim, değer verdiğim, zaman ve emek verdiğim, dert edindiğim, mesel yaptığım, katkı sunduğum derdiyle uykusuz gecelerimin sayısını attıran Eğitim-Bir-Senimizin yeni dönemdeki Genel Başkanlığına bu bakış açısıyla talip oldum. “Vakti Kuşananlar” diyerek birlikte yola çıktığım ekibimle birlikte sendikamızı, davamızı, misyonumuzu ve vizyonumuzu Edirne’nin ötesine, Kars’ın ötesine medeniyet coğrafyamızın bütün merkezlerine taşımaya talibim.
Ekmeğimizi arttırmaya, emeğimizin itibarını yükseltemeye talibiz. Medeniyetimizin dirilişine, değerlerimiz için direnişe talibiz. İnsanlığı bizim kadim inancımızın adaletiyle tanıştırmaya, merhametiyle buluşturmaya talibiz.
Türk’ü, Kürt’ü, Laz’ı, Çerkez’i bu topraklardaki bütün kardeşlerimizle kucaklaşmaya, Çözüm Sürecini hayırla tamamlayacak duruşa talibiz. Diyarbakır’da kar yağdığında Yozgat’ta üşümeye talibiz. Bosna’ya ateş düştüğünde Kosova’dan su taşımaya talibiz. Mısır’da ihvanın yanında olmaya, Mursi’yi özgürlüğüne kavuşturmaya talibiz. Mescid-i Aksa’yı işgal eden, Gazze’yi kan gölüne çeviren ayakları, elleri kırmaya talibiz. Gazze’nin imarına, Filistin’in kurtuluşuna öncülük etmeye talibiz. Biz, vakti kuşanıp çağın sahibi ve dünyanın hakimi olması gereken bir medeniyet erlerinin yol arkadaşlığına, öncülüğüne, hizmetine talibiz.
Mülkiyelilere atfedilen “Önce Mülkiye, gerekirse Türkiye” diye bir ifade var. Bu noktada, geçmişte hiç yaşamadığımız gelecekte de yaşamaktan uzak durmamız gereken birinci husus “Önce Ben, zaman kalırsa Eğitim-Bir-Sen” hatasına düşenlerle emaneti buluşturmamaktır. Bu kadim dava, bu köklü zemin, kişilerin, kişisel mevkilerin, geleceğe dair farklı zeminlerdeki beklentilerin hayata geçirileceği yer değildir. Olmamalıdır. Olmayacaktır. Bu noktada biz “Vakti kuşananlar” ekibi olarak benim liderliğimde önümüzdeki 4 yıl içinde 500 bin üye hedefine ulaşmayı önemsiyoruz. Ancak, bundan çok daha fazla önemsediğimiz 500 bin üyenin 500 bin dava erine dönüştürülmesidir.
Aidiyet bilincinin artırılması, göğsünü gere gere Eğitim-Bir-Senliyim medeniyet inşası için ter dökmeliyim idrakine sahip 500 bin insan, sadece Türkiye’yi değil, dünyayı dönüştürür. 500 bin inanmış adamla, adanmış insanla değil ülkede bütün yeryüzünde her türlü toplumsal ve fikri devrimi gerçekleştirebilirsiniz. İnşallah bunu gerçekleştirecek ekip bizler olacağız. Buna tüm kalbimle inanıyorum.
Kongreler örgütlerin yeniden kurulduğu toplantılardır ve yeniden kurulmak, devam eden sorunlara yönelik yeni kararlar ve tavırlar belirleme anlamına gelir. Bu ülkede özgürlük alanlarının genişletilmesi, derinleştirilmesi ve yaygınlaştırılması elzemdir. Bu ülkede bir alevinin de Sünni kadar bir Kürt’ün de Türk kadar kendini özgür ve hür hissetmesi vazgeçilmez en tabi haktır. Bu ülkede bundan sonra oluşabilecek her türlü faşizme karşı duracağıma söz veriyorum. Her kimden gelirse gelsin.
Söz veriyorum, Ahmet Özer ve ekibi bütün bir yeryüzünde her türlü zalimin karşısında mazlumdan yana olacaktır. Hiçbir zaman adalet ve merhamet çizgisinden ayrılmayacağım. Hiçbir zaman klişeleşmiş köhneleşmiş statükoların savunucusu olmayacağım. Değişime, yeniliğe ve eğitim çalışanlarının eğitimcilerin Eğitim-Bir-Sen’lilerin ufkunu açacak her türlü değişime destek vereceğim, bu konularda öncü ve belirleyici olacağım.
Vakti Kuşananlar olarak muhteşem bir seçim kampanyası yürüttük. 23 günde 67 il ve 108 şubeyle bir araya geldik. Ekibimi yürekten tebrik ediyorum. Ama en önemlisi bu teşkilatı, teşkilatımı tebrik ediyorum. Muhteşem kareler, muhteşem kucaklaşmalar yaşadık. Bu teşkilat benim en kıymetlim. Zigananın karlı eteklerinden geçerken de, Afyon’da kar altında gıdım gıdım ilerlerken de yüreğim özgürlüğüne kavuşmuş bir güvercin yüreği gibi kıpır kıpırdı.
Hiç yorulmadım. Mesele, dava arkadaşlarımızdan oy almak değildi. Mesele, aynı hissiyatla, aynı hedefle yol alan idraklerin, kalplerin buluşmasıydı. Her görüştüğümüz arkadaşta söylediklerimizin oluşturduğu heyecanı, samimiyetimizin ürettiği sevgiyi, hizmet telaşımızın ortaya çıkardığı muhabbeti yaşadım. Yeri geldi hüzünlendim ama hiç yılmadım, sevgim hep çoğaldı. Bize, bu ekibe yüreğinizi açtığınız için sizlere defaten şükranlarımı sunuyorum.
Rabbim sizlerden razı olsun.
Kardeşlik ahlakıyla kuşanmış bir ekibiz,
Yol arkadaşlarım benim bu yolculuğumun baş mimarlarıdır.
Dostlukları arttırmak mücadeleye hız vermek için adayım.
Kendime değil eğitimcilerin onurlu mücadelesine katkı vermek için adayım.
Hiçbir zaman kendime çalışmadım. Hep bu sendikaya Eğitim-Bir-Sen’e çalıştım
Her daim ekibimi öne çıkaracağım, çünkü hepimiz Eğitim-Bir-Sen’in onurlu mücadelesinin öncü neferleriyiz.
Yeni dönem ekip dönemi, yeni dönem benim liderliğimde teşkilatın en küçük biriminden bana kadar herkesin aynı heyecan ve coşkuyla ekip ruhuyla çalıştığı kardeşlik ahlakını kuşananlar dönemidir. Vakti kuşananlar dönemi olacak inşallah.
Hayata dokunan sendikacılık yapacağız.
Hep birlikte kazanacağız. Eğitim çalışanlarının itibarı ancak bu ülkede böyle yükselir. Bunun yüzde yüz bilincindeyim. Ahmet Özer ve arkadaşları; Vakti Kuşananlar, sizlerden o yetkiyi de yarın bu salondan Allah’ın izniyle aldığımızda, Türkiye’nin zenginleşmesinden, üzerimize düşen payı almada sendikacılığın ne olduğunu bu çatı altında bu kimlikle bütün Türkiye’ye ve dünyaya göstereceğiz inşallah.
3600 ek gösterge meselesi; inşallah 3600 ek göstergeyi alan genel başkan olarak anılacağım. Yeter ki bana ekibimle birlikte yetki verin, destek verin, güç verin.
Öğretmenler kamudaki mühendisin özlük hakkına sahip olacak, vergi diliminin düşürülmesini sağlayacağız.
Gençlik konusunda yapacağımız çalışmalarla bu ülkenin geleceğine sahip çıkacağız. Tüm şubelerimizde Memur-Sen’le koordineli çalışacak Eğitim-Bir-Sen Gençlik Merkezleri kuracağız.
Eğitim-Bir-Sen Akif İnan akademisiyle teşkilatımızı üyesinden işyeri temsilcisine, ilçe başkanından şube yönetim kurulu üyesine kadar bu akademide sürekli eğitimlerle yetiştireceğiz. Benim özellikle üzerinde durduğum üyelerimizin sendikal aidiyet kazanması sorununu bu akademi üzerinden yapacağımız çalışmalarla çözeceğiz inşallah. Bu konu sendikamızın geleceği adına elzem bir konudur.
Eğitim-Bir-Sen’in görünen ve resmi kimliği elbette sendikadır. Ancak, emeğin ve ekmeğin, çalışanlarının hukukunun korunması ve haklarının artırılması hedeflerini sadece sendikal zemini kullanarak sağlayamayız. Biz bu nedenle, sadece sendikal örgüt olmanın, çalışma şartlarını iyileştiren, bordrolardaki rakamları yükselten toplu sözleşme sendikacılığının hakkını vermekle yetinmedik.
Vesayetin deşifresinde, tasfiyesinde de öncülük yaptık. Millet ile değerleri arasına konan engelleri kaldırmanın mücadelesini verdik. Milletin iradesine yönelik kumpasların bertarafında, demokrasinin bütün kural ve kurumlarıyla hayat bulmasında ön saflarda yer aldık.
23 yıllık mücadelemizi “hayra niyetlenerek çıkılan sefer” olarak görüyoruz. Biz, insanı Hak üzerinden inşa seferindeyiz. Biz, adalet, barış ve kardeşlik zemininde bir dünya seferindeyiz. Seferimiz, Hakkın batıla galebe çalması içindir. Seferimiz, insanın onuru, emeğin saygınlığı, ekmeğin adil paylaşımı içindir. Darbelerin, muhtıraların tahribatını onarmak, vesayet düzenini yıkmak için yola düştük. Demokrasi için, özgürlük için, haklarımız için alanlara çıktık. Çünkü biz Yeni bir Türkiye hedefliyoruz. Çünkü biz küresel sömürünün sona erdiği, insanlığın zulmü yendiği, mazlumun feryadının dindiği, mağdurun hakkının teslim edildiği adil bir dünya, barış içinde bir dünya, yeni bir dünya istiyoruz.
Dünyayı medeniyetimizle, medeniyet değerlerimizle kuşatmak istiyoruz. Bu yüzden, cüzdan sendikacılığına saplanıp kalmadık, vicdan sendikacılığı yaptık.
Artık mağduriyetimizi dayandıracağımız bir vesayet sistemi değil, mensubiyetimizle inşa ve ihyasını tamamlayacağımız bir medeniyet mefkuresi dönemindeyiz.
Çocuktan, gence, kadından, erkeğe, zenginden fakire bütün kişi ve kesimlere medeniyet eksenli bir zemin üretmek zorundayız.
Vesayetin yıkılışında kullandığımız dil ile medeniyetin inşasında kullanacağımız dil aynı olamaz. Vesayet için tehdit dilini, yıkım dilini kullandık. Kırmadan, dökmeden, ötekileştirmeden vesayet düzeni yıktık. Şimdi de tanışarak, kucaklaşarak, paylaşarak, anlatarak ve dinleyerek medeniyet değerlerimize dayalı bir düzeni ve toplumsal hayatı birlikte inşa edeceğiz.
Biz, herhangi bir siyasi partinin, arka bahçesi, yedeği ya da yandaşı olmadık. Elbette, fikri açıdan, inanç ve medeniyet açısından söylem ve eylemlerine karşı çıktığımız partiler ve siyasi yapılar var. Ancak, onlarla da ilişkilimizi düşmanlık temelinde oluşturmadık.
Bizim partilere, siyaset kurumuna ve siyasetçilere dair temel ilkemiz; vesayet altına almamak ve vesayet altına girmemek temellidir. Vesayet sistemini tarumar eden bir sendikal örgüt olarak, ne vesayet kurucusu ne de üzerinde vesayet kurulan örgüt olmadık, olmayacağız.
Biz, siyasetle ilişkilerimizi, değerler üzerinden, inanca dair ilkeler, demokrasi ve özgürlükler üzerinden, milletin huzuru ve refahı üzerinden yürütürüz. Bu alanlara dair doğru söylemi, doğru eylemi gerçekleştirenleri bir sivil toplum örgütü olarak destekleriz, aksini yapanlara da yine bir sivil toplum örgütü olarak uyarımızı yapar gerektiğinde tepkimizi veririz.
Değerlerimizin inşası ve medeniyetimizin ihyası noktasında Eğitim-Bir-Sen, ne takipçi ne de taklitçi bir harekettir. Eğitim-Bir-Sen bu noktada, teklif sunan, tahkim çalışmaları yapan öncülerin görev aldığı öncü sendikadır.
Eğitim-Bir-Sen, bir fikrin, bir inancın, bir medeniyetin sendikal mücadeledeki zeminidir. Fakat “körler sağırlar birbirini ağırlar” kurgusunun da esiri değildir. Bizim davamız, davet etmeyi, davete icabete ikna etmeyi ve icabet edenlerle birlikte hakkı üstün kılan bir anlayışı inşa etmeyi esas alır.
Eğitim-Bir-Sen’in sadece, emek hareketi ve sendikal örgüt olmadığını ifade etmiştim. Biz, medeniyet hareketiyiz. Biz, demokrasi ve sivil irade hareketiyiz, Biz, merhamet ve adalet hareketiyiz. Bu yüzden, hemen her kulvarda farklı paydaşlarımız, söylem ve eylem ortaklarımız var. Diğer taraftan, gerek üye sayımız, gerekse alanımıza hâkimiyetimiz sayesinde öncü ve çatı kuruluş olmak gibi bir sorumluluğumuz da var.
Biz, dava noktasında bizimle aynı pencereden bakan her kuruluşla kucaklaşmak, birlikte yol almak, ortak işler yapmak durumundayız. Kimseyi kıracak ya da birilerinin bize kırılmasına neden olacak elitist ve konformist bir tavır içerisinde olamayız. Paydaş kuruluşlar arasında, Eğitim-Bir-Sen’in lider ekibi ya da ekip lideri üzerinden tercihler yapmak, camianın bazı kuruluşlarını öncelemek ya da görmezden gelmek gibi bir hata yapma lüksümüz artık yok. Çünkü üye sayımızla, maddi imkanlarımızla, tesir ettiğimiz, teşkilatlı olduğumuz coğrafyayla doğal olarak çatı kuruluş kimliğimiz var. Yeni dönemde görev alacak arkadaşların en çok dikkat etmesi gereken konuların başında bu husus geliyor.
Her çalışmayı ekiple yapmak her başarıyı ekiple paylaşmak temel şiarımız olacaktır.
Gücünü liderden alan, kişilere dayalı örgüt değil- güçlü birliktelik ve donanımlı ekiple liderine güç veren kurumsallaşmış örgüt olacağız.
Bölgecilik ve hemşehricilik gibi ötekileştiren imtiyazlı anlayışlara kapalı, donanım sahibi her üyenin teşkilat içinde yükselmesine imkân ve fırsat sunan demokratik tavrımız olacak.
Cemaatçilik, meşrepçilik, vakıfçılık ve dernekçilik ya da particilik ayrışmalarına zemin vermeden sendikal aidiyeti esas alan teşkilatçılık anlayışımız olacak.
Sendikamızın merhamet ve adalet çizgisinden ayrılmadan yoluna devam etmesinin baş takipçisi olacağım.
Eğitim çalışanlarının bu ülkede adam yerine konduğu, adam gibi yaşadığı, itibarının bu toplumun en önünde olduğu günleri birlikte yaşayacağız inşallah.
Tok açın halinden anlamaz. Zalim mazlumu hissetmez bile. Şunu iyi biliyorum, eğitim çalışanlarının hamisi biziz, biz merhametli olursak, adil olursak, direnirsek, haksızlığa karşı susmazsak, bu ülkeyi eğitim çalışanlarını şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da güzel günler bekliyor.
Şimdi sizlerin oyunuza talibiz, yüreğinize talibiz, sevginize talibiz,
Bize destek verin, güç verin, oy verin diyor,
Kongremizin hayırlar getirmesini Cenab-ı Hakk’tan niyaz ediyorum.