KAMU
Adalet personeline iyileştirme var mı?
AA Editör Masası'nda soruları yanıtlayan Bozdağ, hasta tutuklu ve hükümlülerle ilgili yeni düzenlemenin sorulması üzerine, cezaevlerinde bulunan hasta tutuklu ve hükümlülerin durumlarını, insani bir mesele olarak ele aldıklarını söyledi.
Adalet personeline iyileştirme yok
Bakan Bozdağ, hakim ve savcıların özlük haklarıyla ilgili yapılan iyileştirmenin diğer personel için de yapılıp yapılmayacağı sorusu üzerine, hakim ve savcıların özlük haklarında iyileştirme yaparken diğer personele de aynı şekilde iyileştirme yapmayı arzu ettiklerini dile getirdi.
Hakim ve savcılarla ilgili özel düzenleme olduğu için yapılan iyileştirmenin yalnızca onları ilgilendirdiğini belirten Bozdağ, diğer personelle yapılacak iyileştirmenin kamunun her alanına sirayet edeceğini söyledi. Bozdağ, bu konuda karar alma sürecinin başka bakanlıkları, kamu alanlarını da ilgilendirdiğini, konunun bütçeyle de ilgili olduğunu hatırlattı.
Bozdağ, bu nedenle diğer personelin özlük haklarında bir iyileştirme yapamadıklarını, şu anda böyle bir çalışmaları olmadığını da bildirdi.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, hasta tutuklu ve hükümlülerin infazının ertelenmesinin kriteri olan "toplum güvenliği bakımından tehlike" kriterini tekrar gözden geçireceklerini belirterek, "Bunu tamamen kaldırabilecek bir adım da atabiliriz. Farklı kıstaslar getiren bir adım da atabiliriz. Şu anda Adli Tıp Kurumu ile Bakanlığımız diğer ilgililerle müşterek çalışmalar yürütüyor, bazı formüller ortaya çıktı" dedi.
Hasta tutuklu ve hükümlülerden hayatını tek başına idame ettiremeyecek olanların, "rapor alması" ve "toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturmaması" halinde cezalarının infazının erteleneceğine ilişkin hükmü hukuka ilk defa kendilerinin koyduğunu hatırlatan Bozdağ, uygulamada aksayan yönün, "toplum güvenli bakımından tehlike kriteri" olduğunu fark ettiklerini anlattı.
Bozdağ, geçen yıl çıkarılan yargı paketlerinden birinde bu kriteri "toplum güvenliği bakımından somut tehlike" olarak değiştirdiklerini belirterek, bunun uygulamada olumlu gelişmelere neden olduğunu aktardı.
Adli Tıp Kurumu Başkanlığı ile Sağlık Bakanlığının Adalet Bakanlığı ile bu konuda ortak çalışmalar yaptığını, bunun farkındalık oluşturma bakımından fayda sağladığını kaydeden Bozdağ, "Toplum güvenliği bakımından rapor İçişleri Bakanlığından geldiği için, İçişleri Bakanlığı ile Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü ortak bir çalışma yürüttü. Bu çalışmalar neticesinde de daha sağlıklı bir zemin oluşturma ve karar verme konusunda bir hassasiyet oluşturuldu. Bu konuda bugüne kadar pek çok hasta tutuklu ve hükümlünün cezasının infazının ertelemesi yapıldı" diye konuştu.
Adli tıp kurumu dışındaki diğer hastanelerden çıkan raporların sıhhati konusunda sıkıntılar bulunduğuna işaret eden Bozdağ, bu hastanelerden rapor olan kişilerle ilgili adli tıp incelemesinde bakıma muhtaç olmadıklarının tespit edildiğini kaydetti.
Bakan Bozdağ, raporlama konusunda bir standart oluşması için Adli Tıp, Sağlık Bakanlığı ve üniversiteler arasında bir işbirliği geliştirilmesini gerektiğini vurguladı. Bozdağ, şöyle devam etti:
"Toplum güvenliği bakımından tehlike kriterini tekrar gözden geçireceğiz. Bunu tamamen kaldırabilecek bir adım da atabiliriz. Farklı kıstaslar getiren bir adım da atabiliriz. Şu anda Adli Tıp Kurumu ile Bakanlığımız diğer ilgililerle müşterek çalışmalar yürütüyor, bazı formüller ortaya çıktı. Bu insani bir meseledir. Kesinlikle bu pencereden olaya bakıyoruz."
Bakanlık olarak çalışmalarını tamamladıklarını dile getiren Bozdağ, ancak şu anda Parlamento'nun takvimi nedeniyle bir sıkışıklık yaşandığını kaydetti.
Ali İsmail Korkmaz davasında karar
Gezi eylemleri sırasında hayatını kaybeden Ali İsmail Korkmaz'a ilişkin davada sanıklara verilen cezaların kamuoyunda eleştirilere neden olduğunun hatırlatılması ve hukukçu olarak kararı nasıl değerlendirdiğinin sorulmasına karşılık da Bozdağ, mahkeme kararlarının tartışılması ve eleştirilmesinin normal olduğunu söyledi.
Mahkeme kararları eleştirilemez diye bir kural bulunmadığını vurgulayan Bozdağ, şöyle konuştu:
"Oradaki karar da bu çerçevede eleştirilecek, tartışılacaktır. Önemli olan kararın doğru olmasıdır. Karar doğruysa tartışılması, eleştirilmesi fazla bir zarar vermez. Doğru olan neyse zaten Yargıtaya gittiğinde onar. Karar yanlışsa eleştiriler, tartışmalar o kararı düzgün hale getirmez. Belki kararla ilgili farkındalık oluşturabilir. Pek çok kişi dosyayı bilmeden eleştiri yapıyor. Taraf olmuş bir hadisede tarafına göre eleştiri yapıyor. Kayseri'deki mahkeme ne karar verirse versin Türkiye'de bazı çevrelerin bu kararı eleştireceğini ben tahmin ediyorum. O karardaki hapis cezasının süresi 10 yıl değil de 15 yıl olsaydı bu eleştiriler yine olacaktı. Çünkü eleştiri yapan kişiler, bu olayla ilgili subjektif bir değerlendirme içerisinde oluyorlar. Öyle bakıyorlar. Dosyayı bilmeden eleştiriyor, dosyada ne var. Gazeteler yazıyor, sanki dosyanın hakimi dosyayı tek tek inceledi, delilleri değerlendirdi, kendini hakim yerine koydu, karar verdi, öylesine yazıyor. Bir gazetenin yazdığını öbürü alıyor, bakıyor, dosyalarda bunlar var mı yok mu, yazılanlar doğru mu değil mi, bundan haberi yok. Onun için de sağlıklı bir değerlendirme yapılamıyor. Gazete haberleri üzerinden yargılamaları, hakimleri değerlendirmek bizi doğru sonuçlara götürmez. Bununla ilgili denetimi Yargıtay yapacaktır, kararı Yargıtay verecektir. Yargıtayın vereceği kararı hep beraber göreceğiz. Mahkeme kararında isabet etmiş mi etmemiş mi, bunun elbette değerlendirmesi Yargıtaya aittir. Fakat onun dışındaki tartışmaların gerçek bilgiye dayalı tartışmalar olduğunu düşünmüyorum. Tarafgir tartışmalardır. Bu tartışmalar mahkemeyi de ister istemez olumsuz etkiliyor. Yargıtayın kararını hep beraber göreceğiz."
"Avrupa'nın takdir ettiği müesseseyi hukukumuza kazandırdık"
Sulh ceza hakimliği kurulmasına ilişkin eleştirilere yönelik değerlendirmesi sorulan Bozdağ, bu hakimliklerin Batı'da "özgürlük hakimi" olarak bilindiğini ifade etti.
Bakan Bozdağ, daha önce tutuklama, adli kontrol, arama gibi kararlara sulh ceza mahkemesinin karar verdiğini, bu mahkemelerin bunun yanı sıra değişik suçlara ilişkin de yargılamalar yaptığını hatırlattı. Bozdağ, şunları söyledi:
"Kişi hürriyeti ve güvenliğiyle doğrudan ilgili olan adli kontrol, tutuklama, arama gibi kararlar yeterli inceleme, değerlendirme yapılamadan verilebiliyor, bunun da pek çok olumsuz sonuçları ortaya çıkıyordu. Ne yaptık? Dedik ki, 'Sulh ceza mahkemesini kaldıralım' kaldırdık. Yargılamaya ilişkin sulh ceza mahkemesinin bütün görevlerini asli ceza mahkemesine verdik. Yerine sulh ceza hakimliği kurduk. Sulh ceza hakimliği bugün sadece arama, tutuklama, adli kontrol, telefon trafiğinin geriye dönük izlenmesine ilişkin kararlar veriyor. Bunun dışında da çok az değişik karar verdiği var. Telefon dinlemesi, el koyma, teknik takip kararını da ağır ceza mahkemeleri şu anda veriyor. Biz bunu getirmek suretiyle sulh ceza hakimliklerini ihtisas hakimliğine çevirdik. Kişi hürriyeti ve güvenliği için daha güvenceli bir sistem kurduk. Tutuklama kararı geliyor, sadece işi o. Dosyayı alıyor, daha iyi bir şekilde inceleniyor, eğer ifade alması gerekiyorsa onu daha rahat, geniş alabilme imkanı var. Kişinin lehine veya aleyhine bir karar verecekse bunu daha sağlıklı bir şekilde verebilme imkanına kavuşturuldu. Kişi hürriyeti ve güvenliği bakımından Avrupa'nın da takdir ettiği bir müesseseyi biz hukukumuza kazandırdık."
Bakan Bozdağ, geçmişte bunun kurulmasını isteyenlerin bugün bunları karaladığını ifade ederek, HSYK'nın, Yargıtayın bu müessesenin kurulması için olumlu görüş verdiğini, Avrupa Konseyi ve ilgili yerlerden de olumlu görüşler alındığın hatırlattı.
"Bu kadar olumlu görüş üzerine biz bu adımı attık, bu sefer bu olumlu görüşleri söyleyen bazı yerlerden bakıyoruz 'AK Parti kendi muhaliflerini susturmak için sulh ceza hakimliğini kurdu' deniliyor" diyen Bozdağ, bunun "kocaman bir yalan" olduğunu dile getirdi.
"Milletimiz çok net şekilde bunun yararını görecektir"
Kişi hürriyeti ve güvenliği bakımından daha güvenceli bir sistemi hayata geçirdiklerini ifade eden Bozdağ, dinlemeler konusunda da tarihi bir adım atıldığını bildirdi.
Bakan Bozdağ, şunları kaydetti:
"Muhaliflerin mal varlığına el koymak veya herkesi dinlemek, takip etmek, susturmakla itham edilen bir hükümet bunları yapar mı? Sulh ceza hakimi tek başına karar veriyordu dinlemeye, diğer işlere. Şimdi ağır cezaya vermişiz, 'oybirliğiyle karar alacaksınız' demişiz, daha güvenceli bir şey getirmişiz, bütün toplumun ayakta alkışlayacağı bir adım atmışız ancak algı operasyonu yapanlar, kişi hürriyeti ve güvenliği bakımından daha güvenceli bir sistem getirmemize rağmen bunun üzerinden hükümetimizi yıpratıyorlar. Ben bu konuda konuşanlara meseleye objektif olarak bakmalarını öneriyorum. Yani sulh ceza mahkemesi varken nelere bakıyordu, şimdi nelere bakıyor. Onun görevleri, yetkileri neydi, şimdikinin nedir. Dünyadaki mukayeseli örneklere baksınlar, değerlendirdiklerinde gerçekten çok önemli, milletimiz için çok yararlı bir müesseseyi kurduğumuzu göreceklerdir. Ben bu konjonktürel algı operasyonları geçtikten sonra bu konunun öneminin daha iyi anlaşılacağına yürekten inanıyorum. Objektif bakanlar zaten sulh ceza hakimliğini takdir ediyorlar. Diğerleri ise ne yaparsak yapalım bunu takdir etmeyeceklerdir ama zaman geçince milletimiz çok net şekilde bunun yararını görecektir."