EĞİTİM
Yeni Türkiye’de Yeni öğretmenler
Ülkemizde artık dile pelesenk olmuş 'Yeni Türkiye' söylemi bir değişimi ve dönüşümü ifade eden algı olarak görülmektedir. Bir değişimin olduğunu kabul eden veya etmeyen bireylerin mevcudiyetinin yanında, gözle görülebilen bir değişimin olduğunu ifade etmek yanlış olmasa gerek.
Yeni Türkiye; Ekonomi, siyaset, spor, sanat ve sosyal alanda değişimi ifade ettiği kadar, bunlardan daha önce gelmesi gereken önemli bir husus eğitim alanında değişimin gerçekleşmesi gerekliliğidir. Bunu hemen hemen her birey kabul etse de ülkemizde klişeleşmiş bir söz ‘ Her şeyin başı eğitimdir’ ifadesinin gereği olarak yerine getirilmesi gereken önemli adımlar bulunmaktadır. Siyasilerin ve devlet adamlarının bilincinde olması gereken en önemli nokta eğitimde yaşanacak değişim ve dönüşümün siyaset, toplum, sanat, spor ve ekonomideki değişimi kalıcı hale getireceği gerçeğinin unutulmamasıdır.
Özellikle siyasi yapının eğitimden anlaması ve eğitimdeki sorunlara odaklanması Yeni Türkiye'nin oluşturulmasında temel bir kıstas olmalı ve bu durum göz ardı edilmemelidir. Eski Yunan ve Antik Çağda, devlet yöneticilerinin göreve geldiklerinde Site'lerdeki okulları gezip eğitmenlerden aldıkları bilgileri ve sorunları analiz yaptıktan sonra, yönetimi tamamen sahiplendikleri gerçeği, aslında siyasetin başlangıcı olarak gördüğümüz medeniyetlerin bile eğitime ve öğretmenlere sahip çıktıklarının ve siyaseti nasıl yaptıklarının bariz göstergesi olarak kabul edilebilir.
Türkiye'de eğitim adına güzel adımlar atılmış olmasının yanında hala çözülmesi gereken önemli sorunlar bulunmaktadır. Bu sorunlara burada yer vermektense en önemlisi olarak görebileceğimiz kısmı, yani, yaşı gelmiş ve emekli olmamış öğretmenlerin yeni öğretmen kadrosunun önünde engel olup olmadığı durumunun ele alınmasıdır.
Emekliliği gelmiş öğretmenlerin emekli oldukları takdirde almış oldukları maaşın %40 oranında düşmesi, bu öğretmenlerin belki de fiziki yapı olarak mesleğine devam etmek istememelerine rağmen zorunda kalmalarına yol açan en önemli etkendir. Daha önceki yazılarımda eğitim ekonomistlerinin ve maliye uzmanlarının bir araya gelerek emekli maaşlarında düzenleme ile kaybın en aza indirilmesiyle, yaşı gelen öğretmenlerin emekliliklerinin teşvikine yönelik çalışmaların başlatılmasını talep etmiştim. Çocuklarını okutan, çocuklarının geleceklerini şekillendirmek isteyen her öğretmenin emekli olmayı istememesi en doğal hakkıdır. Onun için bilinmesi gereken nokta, amacımız hiçbir öğretmenin emeklilik yaşı geldiği için eğitime katkısının olamayacağını ifade ederek rencide etmek değil, değişim ve dönüşüm için sirkülasyonunun gerçekleşmesi adına bekleyen genç nesillerimizi öğretmen kadrolarına dahil etmeyi sağlamaktır.
Artık Yeni Türkiye'de mesleğe yeni atanmış genç, Bilişim, Türkçe, Sosyal, Tarih, Okul öncesi, Sınıf ve adını buraya yazarak sığdıramayacağım tüm bölüm mezunu öğretmen arkadaşlarımızın göreve başlaması önem arz etmektedir. Yeni nesillerin ancak yeni eğitimci kadroları ile Yeni Türkiye'ye uyumu daha iyi sağlanabilir.
Bunun yanında bakanlık verilerine göre 48 bin öğretmenin derse girmeden norm fazlası durumunda olması ve bunların devletin bütçesine milyon tl'ler ile ifade edilen yükü, önümüzde duran ve çözülmesi gereken önemli bir sorundur. Bu sorunun norm fazlasına düşen eğitimcilerden değil, eğitim sistemi ve yönetiminden kaynaklanan bir sorun olduğu aşikârdır. Toplum nezdinde çalışmadan maaş alan eğitimcilerin oluşturduğu algı, çalışan ve görevini layıkıyla yerine getiren öğretmenlerin emeklerinin göz ardı edilmesine sebep olmaktadır.
13 yıl boyunca derse girmeden maaş alan bir öğretmenin okula görevlendirildiğinde bakanlığı ayağa kaldıracak şekilde feryat etmesinin yanında, sabahlara kadar öğretmen evlerinde farklı masa oyunlarıyla ömrünü ziyan eden öğretmenlerin varlığı giderek azalsa da, bilinçli bir eğitim kadrosunun görev başında olması ve bu bilinci yeni nesillere aşılayacak dinamik eğitimcilerin varlığının sağlanması unutulmamalıdır. İkram Bağcı Milat