EĞİTİM
Bu sese kulak verin!
Öğretmenler; ders kitaplarında sergilenen olumsuzlukları, sınav sistemi tartışmalarını, öğrencilerine karşı onur kırıcı bir sürece dönüşen performans değerlendirmesini bir kenara iterek, olup bitenleri anlamaya çalışıyor. Sergilenen bütün bu olumsuzlukların içeriğine girmeden verilen ilk tepki; “Neden bakanlığımız bizi anlamıyor?” tepkisi oluyor. Bu tepki, önceki yıllardan farklı bir anlam ifade ediyor. Öğretmenler, lafı dolandırmadan, işin kaynağına giderek, kendilerinin dinlenilmesini çözümün ilk adımı olarak görüyorlar.
Biraz konuştuğumuzda bu tavrın gerekçeleri sıralanmaya başlıyor. Öğretmenler artık kendilerini değersizleştiren, güvenmeyen, sürekli eleştiren, sınavlara tabi tutan, öğrenci ve velinin önüne atan ve acımasızca yıpratan uygulamalardan bıkmış durumda. Her yıl aynı filmin başa sardığını söylüyorlar. “Başka hangi meslek grubu kendi mesai arkadaşına performans notu veriyor, neden hep biz?” diye soruyorlar, diğer meslek grupları çok mu başarılı diyorlar. Bedeli, neden olumsuzluklara sebep olanların değil de bütün öğretmenlerin ödediğini anlamaya çalışıyorlar. Bence, hiç de haksız değiller.
Bu sene neler yaşadık, şöyle bir hatırlayalım. Yaz tatili boyunca müfredat tartışmaları yaşadık. Ardından ders kitapları, derken TEOG kargaşası. Hiç aklından geçirmezken, TEOG diye bir problemi kucağında bulan bakanlığımız, hangi gerekçeyle bilinmez, araya performans değerlendirme tartışmalarını sokuşturdu. Sanki bütün iş yolunda, sıra fantezi yapmaya gelmiş. Soralım şimdi, öğretmenlerin yüzde yetmişi, veli ve öğrencisinden yetersiz puan aldı, ne yapacaksınız merak ediyorum? Eğitimdeki başarısızlığın suçlusunu bulmanın verdiği hafiflikle görevini yapmış olmanın gururunu mu yaşayacaksınız? O zaman yapacağınız iyileştirmeyi şimdi yapmanızın önündeki engel nedir?
BİMER ve CİMER varken hala Alo 147, öğretmen ve idarecilerin canını sıkmaya devam ediyor. Okul müdürleri; gereksiz, kendilerini hiç ilgilendirmeyen sorulara cevap vermek zorunda kalıyoruz diyorlar. Veliler, öğretmenlerin başında boza pişiriyor artık. Yeni kazanımlar, yeni imkânlar sunacak yerde, direksiyon sınavlarında ücretin iyice kırpılmasını anlamaya çalışıyor ve “Maliye Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığının üstünde bir bakanlık mı, yoksa bu iki bakanlık başka partilere mi ait diye soruyorlar. Neden kimseye sormuyorlar diyorlar. Öğretmenler günü yaklaşıyor, şimdi sırada ne var canımızı sıkacak, moralimizi bozacak diye merak ettiklerini söylüyorlar. Elçiye zeval olmaz, abarttığımı düşünen yetkili varsa, buyursun gelsin, beraber gidelim okullara.
Öğretmeni anlamak için; gereksiz yere yaşattığınız sıkıntıları unutarak, açıkladığınız sınav sisteminin, öğrenci gözünde değersizleştirdiği dersinin mücadelesini veren öğretmeni izlemeniz gerekir. Okulunun geleceğini belirsizleştiren tartışmalar içinde; kafası karışan, motivasyonu düşen öğrenci ve öğretmenlerini nasıl hazırlayacağını düşünen idarecileri görmeniz gerekir.
Eğitimde başarmak için sihirli formül öğretmene yatırım yapmaktır. Öğretmene saygı duymaktır, korumaktır. Bu işleyişi tersine çevirmek ve öğretmenleri yanına alarak beraber başaracağız diye haykırmadıkça daha çok zaman kaybederiz.
Arka arkaya gelen olumsuzlukların sordurduğu; “2019’a, 2023’e giderken, bunlar kasıtlı mı yapılıyor?” sorusuna ciddi ciddi cevap vermek gerekiyor. Güzelliklerin paylaşılmasını da can sıkan adımların birbirini takip etmesini de hayretle takip ediyoruz. Tepkileri anlamak ve bu sese kulak vermek gerekir, geç kalmadan. Eğitimin bütün problemlerine, verilen bir talimatla panik halinde çözüm aramanın bizi götüreceği bir yer yoktur, birileri bu sese kulak versin.
Talat YAVUZ - Eğitim Bir Sen İstanbul 4 No’lu Şube Başkanı