EĞİTİM
Yalçın; öğretmenlerimizi üzmeye kimsenin hakkı yok
Yalçın; Bunca çözüm bekleyen sorunumuz varken, yeni sorunların ortaya çıkmasına neden olacak uygulamalardan imtina edilmelidir. Defalarca ifade ettiğimiz gibi, eğitimin kök sorunlarına çözüm bulmadan, eğitimcilerin çalışma şartlarını iyileştirmeden, kalıcı bir eğitim sistemi oluşturmadan, geleceğimizi güvence altına alacak gençlerin yetiştirilmesini sağlayacak bir müfredata kavuşmadan temel sorunlarımızı çözemeyiz. Öncelikle yapılması gereken, mevcut sorunlara çözüm bulmak olmalıdır. İstişare edilmeden, paydaşların görüş ve önerileri alınmadan, toplumun farklı kesimlerinin hassasiyetleri ve eleştirileri gözetilmeden, öğretmenlerin içinde bulunduğu şartlar hesaba katılmadan, öğrencileri ve velileri tedirgin eden yaklaşımlar terk edilmeden doğruyu bulmamız, kısır döngüden çıkmamız mümkün görünmemektedir. Yetkililer, yeni sorunlara yol açacak uygulamalar yerine ortak akılla alınan, istişareye dayanan çözüm arayışlarına yönelmeli ve hatalı kararlarda ısrar etmemelidir” dedi.
Eğitim-Bir-Sen İstanbul 5 No’lu Şube’nin ev sahipliğinde İstanbul şube teşkilatları ve üyelerle bir araya gelen Ali Yalçın, sendikal çalışmalar, sınav sistemlerinde yapılan değişiklikler başta olmak üzere, gündemdeki konularla ilgili açıklamalarda bulundu.
Sendikacılığı dar bir alana hapsetmedik
Sendikacılığın amacının kamu görevlilerinin ekonomik ve sosyal haklarını iyileştirmek olduğunu belirten Yalçın, “Biz sendikacılığı dar bir alana hapsetmedik. Ücret sendikacılığının yanı sıra hizmet sendikacılığı ve akademik sendikacılık da yapıyoruz. Mevlana’nın pergel metaforundaki gibi, bir ayağımızı medeniyetimize sabitleyip diğer ayağımızla dünyaya açılan bir teşkilatız. 25 yılı geride bıraktık. Bu süre zarfında Türkiye’de vesayetin tasfiyesi konusunda çok önemli işler yaptık. Onlarca sorunun çözümünü sağladık. Üyelerimiz, eğitim çalışanları, kamu görevlileri için gecemizi gündüzümüze kattık, canla başla çalıştık, mücadele verdik ve emeğimizin karşılığı olan birçok kazanım elde ettik. Kamu görevlilerine kazandırırken, ülkemizin gelişmesi, milletimizin vesayetten kurtulması, iradesinin hâkim olması için de çaba harcadık, harcamaya da devam ediyoruz. Müslüman coğrafyalarda akan kana, atılan çığlıklara bigâne kalmadık, yardıma muhtaç olanlara elimizi uzattık, kampanyalarımızla onların yanında olduğumuzu hissettirdik. Bununla da yetinmiyor, yetinmeyeceğiz. Çünkü derdi, davası olan bir teşkilatız ve daha yapacak çok işimiz var” şeklinde konuştu.
Eğitimin kök sorunlarını çözmeden temel sorunlarımızı çözemeyiz
Eğitimin, eğitim çalışanlarının sorunlarına da değinen Yalçın, şöyle devam etti: “Ülkemizin temel sorunlarının çözümü nitelikli bir eğitime bağlıdır. İyi bir gelecek ve sağlıklı, önü açık bir toplum kurmak istiyorsak, eğitim meselemizi bir hâle yola sokmak zorundayız. Bizi geleceğe taşıyacak beyinlerin yetişmesi, ancak millî değerlerimizle şekillenmiş bir eğitimle mümkündür. Yüzeysel değişikliklerle günümüze kadar süren bir müfredatla, çocuklarımızın körpe dimağlarını zehirleyen bir eğitimle hep yerimizde saydık, gelişmekte olan ülke damgasından kurtulamadık. Bu nedenle, millî eğitim müfredatında köklü bir değişiklik yapılması için emek harcadık. Çünkü çocuklarımızı, gençlerimizi kendi ellerimizle ruh ve mana kökümüzden daha fazla uzak tutamayız, tutmamalıyız. Gelinen noktada önemli değişiklikler yapıldı ama yeterli değil. Daha iyisi için çalışmaya, yanlışları göstermeye, doğruları dillendirmeye, çözüme ışık tutan çalışmalarımızla eğitimcilerin sesi olmaya devam edeceğiz.”
Farklı görüş ve önerileri göz ardı ederek doğru sistemi bulamayız
Sistemli, planlı ve istişareye dayanmayan hiçbir değişikliğin kalıcı olmayacağını vurgulayan Yalçın, “Ülke olarak, yıllardır sıkıntısını çektiğimiz nokta burasıdır. Yerel değerlere dayanan evrensel bir eğitim sistemini kuramayışımızın nedeni, tecrübelerden ders alınmamasından, kendimizi sürekli tekrar edişimizden, meşveret usulünü terk etmemizden, farklı seslere kulaklarımızı tıkamamamızdan kaynaklanmaktadır. Öğrencileri sürekli başka yönlere kanalize eden, velileri tedirgin eden ve sık sık değiştirilmek zorunda kalınan sınav sistemleri de böyle bir anlayışın ürünüdür. Kaldırılacak sistemin eksikliklerinin ne olduğunu paylaşmadan, yerine getirilecek olanı kararlaştırıp olgunlaştırmadan, tüm bunları yaparken de paydaşlarla istişare etmeden, toplumun farklı kesimlerinin görüşlerine açmadan kurulan sınav sistemlerinin birçok sıkıntıyı da beraber getirdiği tecrübelerle sabittir” diye konuştu.
Sendika olarak, bu konuda da bazı araştırmalar yaptıklarını, çözüm önerileri sunduklarını kaydeden Yalçın, “Ortaöğretime geçiş ve yükseköğrenime giriş konusunu da, Eğitime Bakış 2016 ve Yükseköğretime Bakış 2017 raporlarımızda ele aldık, eksikliklerin altını çizdik, bugün yaşananlara o günden dikkat çektik. Yeni sınav ve yerleştirme sistemi tasarlanırken, öğrencileri okul dışı kaynaklara mecbur bırakmayacak, öğrenci başarısının okullarda heterojen olarak dağılacağı, hem genel liselerin hem de meslek liselerinin başarılı öğrencilere sahip olabileceği bir sistem amaçlanmalıdır” ifadelerini kullandı.
Bütün dersleri kapsamayan bir ölçme ve değerlendirme hatalıdır
Adayların girecekleri sınavların kapsamlarının daraltılarak bazı derslerden hiç soru sorulmayacak olmasının ortaöğretimi olumsuz etkileyeceğine dikkat çeken Ali Yalçın, “Bu durum, öğrencilerin tek yönlü bir şekilde yetişmesine, temel Sosyal ve Fen Bilimleri alanındaki dersleri ihmal etmelerine, ayrıca, özellikle sayısal ve eşit ağırlık alanında tercihte bulunacak öğrencilerin lise öğrenimlerinde temel Sosyal Bilimler derslerini es geçmelerine neden olacaktır. Belli dersleri ağırlıklı hale getirip diğer dersleri es geçmek doğru bir ölçme anlayışı olamaz. Her ne kadar tarih dersiyle ilgili küçük bir adım atılmış olsa da, sosyal alan derslerini dışarıda bırakan mantık yanlış, din kültürü ve ahlak bilgisi ve felsefe derslerinden hiç soru dahi sormayan bir ölçme hatalı ve değerlendirme de haksızdır” dedi.
Eğitimin sorunlarının, anlık etki ve tepkilerle düzenlenmemesi gerektiğini vurgulayan Yalçın, eğitim meselesini en insanî gerekçelerle bile olsa tartışmadan çözmeye çalışmanın, yanlışın da ötesinde nesillerin kaybedilmesine neden olacak vahim bir hata olduğunu kaydetti.
Yeni sorunlara gebe uygulamalar huzursuzluğa neden olmaktan başka bir işe yaramayacaktır
Öğretmen performans değerlendirme sisteminin uygulamaya konulmasını eleştiren Yalçın, şunları söyledi: “Öğretmen Strateji Belgesi’ndeki öğretmenin mali ve sosyal haklarıyla ilgili özendirici başlıklar konusunda herhangi bir adım atılmamışken, performans konusunda acele edilmesini anlamakta güçlük çekiyoruz. Önce öğretmenlerin çalışma şartları ve mali durumları iyileştirilmeli, diğer sorunları çözülmelidir. Öğretmenlerin işinin başına sorunlarından arındırılmış bir şekilde gitmeleri sağlanmadan, çözüm diye getirilen ve yeni sorunlara gebe uygulamalar huzursuzluğa neden olmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Not vererek öğretmeni değerlendirme çabası, daha önce farklı şekilde denenmiş ve okullarda huzurun kaçmasına, motivasyonun bozulmasına, iş barışının zedelenmesine neden olmuştur. Eğer bir performans değerlendirmesi yapılacaksa, öncelikle yaşananlardan ibret almayan, masabaşı politikalarla eğitime yön vermeye çalışanlardan başlamak gerekiyor. Fedakâr, evine iş götüren, zamanının önemli bir kısmını çocuklarımıza, gençlerimize hasreden, ülkemiz, milletimiz ve geleceğimiz için gecesini gündüzüne katan öğretmenlerimizi daha fazla üzmeye, onların huzurunu kaçırmaya hiç kimsenin hakkı yoktur, olamaz.”