GÜNDEM
Üniversitelerimiz Formatlama Ünitesi Oldu
Başbakan Erdoğan, "Üniversitelerimiz özellikle de 27 Mayıs müdahalesinin ardından birer formatlama ünitesi olarak tasarlanmıştır" dedi.
27 Ekim 2013, Pazar
Van'da bulunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a, Yüzüncü Yıl Üniversitesi tarafından, üniversite yerleşkesindeki Cengiz Andiç Kültür Merkezi'nde düzenlenen törenle fahri doktora unvanı tevdi edildi.
Cübbe giyme töreni sonrasında konuşan Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin üniversiteler konusunda özeleştirisini artık yapmak zorunda olduğunu dile getirerek, "Bizim üniversitelerimiz özellikle de 27 Mayıs müdahalesinin ardından ne yazık ki birer formatlama ünitesi olarak tasarlanmış ve bu şekilde bir gelişim göstermiştir" diye konuştu.
Erdoğan, şöyle konuştu:
"Devlet, gençleri, gençliği, gençlerin o ele avuca sığmaz enerjisini bir tehdit olarak algılamış ve bu tehdidi bertaraf etmek için dayatmalarda bulunmuştur. Hatta devlet kimi zamanlarda çok daha ileriye gitmiş, gençlerin enerjisini, muhalefetini, kendi varlığını ve otoritesini tahkim edecek biçimde tasarlamıştır. Bugün geriye dönüp baktığımızda, bunun çok acı örneklerini görüyoruz. 27 Mayıs öncesinde üniversite gençliği kullanılmak suretiyle, demokrasi hedef alınmış, üniversite gençlerinin bilerek ya da bilmeyerek kullanılması yoluyla askeri müdahale yapılmış, demokrasi ortadan kaldırılmış ve başbakan ile iki bakanı idam edilmiştir. Menderes Hükümetine karşı sokakları esir alan nümayiş, 27 Mayıs Askeri Darbesiyle adeta bıçakla kesilir gibi kesilmiştir. Aynı tabloyu, aynı senaryoyu bizzat bizler 12 Eylül öncesinde yaşadık. Üniversiteler, farklı eller tarafından değil, aynı el tarafından kamplara ayrıştırılmış, kutuplaştırılmış, öğrenciler bir birine hasım haline getirilmiş ve malesef kanlı olaylar da yaşanmıştır."
"Yaşananlar nedeniyle çoğu zaman okula bile gidemedik"
Kendisinin de 1980 öncesinin üniversite öğrencilerinden olduğunu hatırlatan Başbakan Erdoğan, o dönemde bir siyasi partinin İstanbul gençlik kolları başkanı olduğunu söyledi.
Terörün o zaman Türkiye'ye kavram olarak girmediğini, anarşi kavramının olduğunu anımsatan Erdoğan, "O anarşik ortam içerisinde teşkilatımı o ortamın içine sokmamak için bir mücadelenin içindeydim. Hamdolsun bunu büyük ölçüde başardım. Genç arkadaşlarımdan o dönemde şiddete bulaşan hemen hemen hiç olmadı. Çünkü biz hep kaleme ve kitaba yöneldik" dedi.
Bu durumun kendine zaman kaybettirdiğini, 4 yıllık okulu 6 yılda bitirdiğini ifade eden Erdoğan, yaşananlar nedeniyle çoğu zaman okula bile gidemediklerini anlattı.
İlkokullarda "Andımız"ın kaldırılması
Yaptıkları idari bir değişiklikle ilkokullardaki "And" uygulamasını kaldırdıklarını hatırlatan Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Andın içeriği problemliydi ama şekli içeriğinden çok daha problemliydi. Altı yaşındaki, 7 yaşındaki çocukların sıraya dizilip, 'hazırol' komutuyla bir askeri disiplin görüntüsünde, aynı ağızdan bir metni okumaları açıkçası soğuk savaş dönemi kapalı rejimleri hatırlatan bir manzaraydı. İlkokulları, ortaokulları bu şekilde formatlamaya müsait olarak gören zihniyet, üniversitelere de aynı nazarla bakıyordu. İnanın o zihniyet eğer imkan bulabilseydi, üniversitelerde de and okutur, üniversitelere de forma zorunluluğu getirir, farklı olanı üretim hatası olarak görüp, eleğin altına bırakırdı. Gençler çıkıyor, birileri ne diyor şimdi? And kalktı ya diyor ki 'Bunlar Türklüğe karşı.' Bunun Türklüğe karşı olmakla ne alakası var. Şimdi ben Türk'üm. 'Ben Türk'üm' demekten hiçbir zaman gocunmadım ki böyle bir derdim, böyle bir sıkıntım yok. Benim bir Kürt kardeşimin de 'Ben Kürt'üm' demesinden hiçbir sıkıntım yok, Laz'ım, Boşnak'ım, Roman'ım demesinden bir sıkıntım yok. Çünkü bizim indimizde insan olması önemlidir, insan."
Erdoğan, millet kavramına bile farklı yaklaşıldığını dile getirerek, "İlla başına 'Türk' ifadesi gelecek. Sen illa oraya onu 'Türk milleti' diye dayatırsan, öbürü de diyor ki 'Hayır, Kürt milleti', öbürü çıkar 'Laz milleti', Öbürü 'Boşnak milleti.' Niye bunu böyle diyorsun. Diyor ki 'Türk milleti hepsini kavrar.' Hayır Türk milleti hepsini kavramaz, millet hepsini kavrar. Çünkü millet kavramının içinde Türk'ü de Kürt'ü de Laz'ı da Çerkez'i de var şu da var, bu da var" dedi.
"Kısıtlanan hakları iade ettik"
Eğitimde 4+4+4 uygulamasıyla gerek Andın kaldırılması, gerek böşürtü serbestisiyle belli kesimlere imtiyaz sağlamadıklarını ifade eden Başbakan Erdoğan, tam tersine kısıtlanan hakları iade ettiklerini bildirdi.
Bunun bir lütuf olmadığını, hakları ellerinden alınanlara bunları iade ettiklerini vurgulayan Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bizim yaptığımız, terazinin bir kefesinden alıp, ötesi kefesine koymak asla değildir. Bizim yaptığımız, teraziyi aslında dengeye getirmektir. Adaleti tesis ettiğimize inanıyoruz ve üniversiteler hiçbir görüşün, hiç bir ideolojinin, hiç bir kesimin yuvası değildir. Üniversiteler sadece ve sadece bilimin, özgür düşüncenin yuvasıdır. Biz, üniversitelere böyle bakıyoruz. Üniversitelerin bu atmosfore kavuşması için de üzerimize düşeni, bu sorumluluğu yerine getirme mücadelesini veriyoruz. 10 yıllar boyunca üniversiteleri bir formatlama yuvası olarak görenler, elbette bu değişim ve dönüşümden rahatsız oluyorlar. Türkiye normalleşirken, birileri tabii ki adaletsiz şekilde sahip oldukları imtiyazlarını da kaybediyor. Faşizmle bilim aynı kefede bulunamaz. Dogma ile bilim aynı kefede bulunamaz. Hoşgörüşüzlük, tek tipçilik, özellikle de inkar, ret ve asimilasyon bilimle aynı kefede bir arada bulunamaz. Üniversitesi demokrat olmayan, demokrasi kültürünü desteklemeyen bir ülke sağlıklı bir demokrasiye kavuşamaz. Özellikle bizde, Türkiye'de üniversiteler demokrasinin karşıtı değil, demokrasinin savunucusu, özgürlüğün savunucusu olarak yeniden yapılanmak, yeniden konumlanmak zorundadır."