GÜNDEM
Taşeron düzenlemesine tam destek
Taşeronluk, çalışma hayatında en büyük haksızlıkların yaşandığı; işçi sınıfının en mağdur kesiminin yer aldığı alandır. O yüzden de en acil reforma ihtiyaç duyulan alandır taşeronluk sistemi...
Aslına bakarsanız, taşeronluk kurumuna prensipte karşı çıkışın haklı olduğu söylenemez. Özellikle devletin taşeron firma kullanması açısından...
Devletin gerçekleştirmek durumunda olduğu hizmetleri parçalara ayırıp her biri için özel sektörden hizmet satın alması, kendi kadrolarıyla, yani devleti şişirerek kendisinin yerine getirmesinden daha makuldür. Aynı şekilde, özel sektör kuruluşlarının da ana faaliyet alanları dışındaki işleri, bu konuda uzmanlaşmış başka firmalara taşeron olarak yaptırmayı tercih etmeleri hem şirket bazında hem de bütün ekonomi açısından daha rantabl, daha verimli bir çözüm olabilir.
Ne var ki, taşeronluk böyle işlemiyor Türkiye'de... Taşeronluğun ülkemizdeki işleyişini (başka ülkelerde nasıl işliyor, bilmiyorum) "sermayenin arsızlaşması" olarak tanımlayabiliriz.
Arsızlaşma, çünkü üretim içindeki işgücü maliyetini çağdaş endüstriyel ilişkiler biçiminin kabul edemeyeceği kadar düşük tutmaya çalışıyor. Taşeronluk sistemini de, iş yasalarının güvenceye aldığı işçi haklarını yok etmek için; yasaya karşı takiye yapmak için araç olarak kullanılıyor.
Bu takiyenin nasıl işlediği ayrı bir yazı konusu olacak kadar uzun hikâye; ama şu kadarını söyleyelim, yok edilen hakların başında kıdem tazminatı ve ücretli izin hakkı geliyor.
Önemli bir reform
İşte bu yüzden ben hükümetin bir süredir devam eden taşeron işçilikle ilgili yeni yasal düzenlemeler yapma çalışmalarını çok olumlu buluyorum.
Ayrıntıları yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlayan yeni düzenlemelerle şu anda her yıl 'girdi-çıktı' yapılması sebebiyle kıdem hakkı kazanamayan işçilerin problemi çözülmeye çalışılıyor. Mevcut sistemde, kıdem tazminatına hak kazanmak için aynı işverene bağlı çalışma süresi dikkate alınırken; getirilen yeni sistemde bireysel kıdem tazminatı hesabına geçildiği için, işverenin değişmesi kıdem tazminatının yanmasına sebep olmuyor.
Ayrıca sözleşme sürelerine 3 yıl sınırı getiriliyor; sözleşme süresinin uzaması halinde işçiler iş kanunundan doğan haklarını kazanıyorlar. Böylece, sendikal haklar ve toplu iş sözleşmesi imkânı da elde etmiş oluyorlar. Mevcut düzenlemeyle taşeron çalışanlar, her yıl işverenin değişmesi nedeniyle yıllık izne de hak kazanamazken, yeni sistemde, alt işveren değişse de işçi yıllık izne hak kazanıyor.
Ana hatlarını özetlemeye çalıştığım bu değişiklik, bence AK Parti'nin iktidara geldiğinden bu yana çalışanlar lehine yaptığı en önemli reform. O yüzden de hem desteklenmesi hem de eleştirel gözle incelenmesi gerekiyor.
Taşeronluğun reddi mi, takiyenin engellenmesi mi?
Tasarının eksiklik ya da yanlışlıkları "uzman gözler" tarafından elbette daha rahat görülecektir. O yüzden şu anda ortada olan taslağın işçi ve işveren kuruluşlarının süzgecinden geçmesi ve Meclis'te ciddi biçimde tartışılması mutlaka gerekir.
Ama bu eleştiri-düzeltme sürecinin verimli olabilmesi için, önce bir noktada anlaşmak gerekir: Yapılacak reform taşeronluk sisteminin (kabaca bir işverenin işi parçalara ayrılıp farklı parçaları farklı işverenlere yaptırması) ortadan kaldırılmasını mı hedeflemelidir; yoksa kötüye kullanımının engellenip sağlıklı işlemesini mi...
Şu anda görüldüğü kadarıyla sendikalar sistemin kendisini hedef alıyor ve taşeronluğun daraltılmasını, hatta mümkünse tamamen ortadan kaldırılmasını talep ederken, hükümet sistemi koruyarak ihya etmeye çalışıyor.
O yüzden de görüşmelerden bir şey çıkmıyor.
Gülay Göktürk / Bugün