EĞİTİM
Şube Müdürlüğü Sınavında Soru İşaretleri
Öncelikle sınavın ne zaman yapılacağı konusu önem taşıdığı için bu konunun netlik kazanması ve sınavdan en az bir ay önce sınav tarihinin açıklanması zorunluluğundan hareketle Milli Eğitim Bakanlığının bu konuda bir açıklama yapması elzem olmuştur.
Gerçi sınavın Aralık ayı sonuna doğru yapılacağı yönünde söylemler bulunmakla beraber, bu haberlerin doğruluğu ile ilgili netlik olmadığı için duyum, yorum ya da yönlendirme kabilinden haberler olup, resmi açıklama yapılmadan bu tür haberlere itibar edilmesi doğru olmayacaktır. Nitekim Sayın Müsteşarın yönetici atamaları konusunda attığı Twitt'lerin boşa çıktığı dikkate alınırsa sosyal medya kaynaklı açıklamalara da gereğinden fazla anlam yüklemenin yersiz olduğu ispatlanmış durumdadır. Dolayısıyla sınavın ne zaman yapılacağına ilişkin belirsizlik devam etmekte olup, bu konuda Bakanlıkça yapılacak resmi açıklamayı ya da sınav kılavuzunun yayımlanmasını beklemek en doğrusu olacaktır.
Ancak herkesin bu konuda serbest atışla “duyum, yorum, yönlendirme” kaynaklı yazılar yazdığı bu ortamda naçizane bir yorum da bizim yapmamız gerekirse, anlaşılan bu sınavın yakın zaman içinde yapılacağı ağırlık kazanmış durumdadır. Ancak hiç değilse eğitim öğretimi olumsuz etkilememek için yarıyıl tatiline denk getirilmesi yerinde olur diye düşünmekteyim. Doğrusu ne zaman yapılacağı bence çok da önemli olmamakla beraber, eğitimin bu sınavdan olumsuz etkilenmemesi başta bakanlık olmak üzere herkes için önemli olmalı diye düşünmekteyim.
Diğer bir konu ise bu konuda henüz piyasaya çıkmış bir kitabın bulunmamasıdır. Zira yayınevlerinin ve ilgili kişi ya da kurumların bu konuda adeta baskına uğrarcasına hazırlıksız yakalanmış olmaları ne yazık ki sınava hazırlanmak isteyen adaylar için de bir talihsizlik olmuştur. Hoş gerçi konular belli, en azından resmi mevzuat herkesin elinin altında ancak yine de kitap beklentisi devam etmektedir. İşte bu beklentiyi karşılamak adına bazı yayınevlerinin hummalı bir çalışma içerisinde olduğunu, önceki sınavlarla aynı olan konuları “kes, kopyala, yapıştır” yöntemiyle kitabın kapağını değiştirip piyasaya sürmek üzere olduklarının tahmin etmek güç değil.
Ancak bu konuda sendikaların ön plana çıkmış olması, yani ya kendilerinin bu konuda yetkin birilerine kitap hazırlatmaları, ya da bir yayıneviyle anlaşarak hazır kitapların kapağını değiştirerek kendi sendikaları adıyla baskıya verip üyelerine uygun fiyatla satmaları doğrusu birçok farklı değerlendirmeyi ve soru işaretlerini beraberinde getirmektedir.
Zira öncelikle sendikaların bu işe girmiş olmaları özellikle bazı soru işaretlerine neden olmanın da ötesinde yasal olup olmadığı konusunda tartışma zemini oluşturmuştur. Bu soru işaretleri ya da tartışma konularını sıralamak gerekirse,
1. Öncelikle sendikaların kendi üyelerine eğitim anlamında yapmış oldukları destekler zaten kanun gereği görevleridir. Yani bir lütuf ya da hibe değil görevdir. Buna rağmen ben şahsen olumlu buluyorum bu desteği. Ancak 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu'nun 46. Maddesinde “Sendika ve konfederasyonlar, gelirlerinin en az yüzde onunu üyelerinin mesleki bilgi ve tecrübelerini artırmak için kullanmak zorundadırlar.” Hükmü bulunduğu halde, hala sendikaların bu kitaplar karşılığında üyelerinden para almaları ciddi bir soru işareti ve yasal açıdan tartışma konusudur. Zira kitabın karşılığında para almak ticaret yapmak anlamına gelir ki yasal olarak bu da yasaktır. Zira aynı kanunun 20. Maddesinde “Sendika ve konfederasyonlar ticaretle uğraşamazlar.” Şeklinde kesin hüküm bulunmaktadır. Özetle sendikaların üyelerini eğitim anlamında desteklemeleri yasal görev olmakla birlikte takdire şayandır ama bir şartla ki kanuna uygun olarak işi ticarete dökmeden, gelirlerin en az % 10'unu zaten bu konulara harcamak zorunlu olduğu için bu kitapların maliyetinin de bu kalemden sendikalarca tamamının ödenmesi gerekir diye düşünmekteyim. Eğer bu işin ticaretini yapıyorlarsa hem kanun gereği suç işliyorlar, hem gelirlerinin en az % 10'unu olması gereken yere harcamıyorlar, hem de üyelerini bir şekilde istismar ediyorlar demektir ki en önemlisi de burasıdır.
2. İkinci soru işareti ise sendikaların kitap çıkarması ile sınavın güvenilirliğine gölge düşmekte ve kafalarda bazı sendikalar tarafından kendi kitaplarında üyelerine verildiği yönünde şaibeler oluşmaktadır. Bunun doğruluğu ihtimali çok düşük olmakla beraber “şüyuu vukuundan beter” prensibince sınavın güvenilirliğini zedelemekte ve itibarını düşürmektedir. Bence sırf bunun için bile yani sınavın saygınlığına duyulması gereken saygı hürmetine sendikaların bu işlerden elini çekmesi, yalnızca kanun gereği gelirlerinin % 10'nu üyelerinin eğitimine destek amaçlı sadece para yardımı yapmaları çok daha doğru olur diye düşünmekteyim. Çünkü böylesi bir uygulama bu işi profesyonelce yapmakta olan yayınevi sektörünün ekmeğine mani olmamak ve serbest piyasa ekonomisinin sağlıklı işlemesi ile rekabetin artarak kalitenin de ortaya çıkmasına katkıda bulunacaktır. Aksi halde bir nevi kara borsa kabilinden bu işin şirazesinden çıkmasına neden olmaktadır.
3. Bir diğer soru işareti ise öğretmenlerin en çok istediği ve beklediği, kendilerine 100-150 TL arası gelir sağlayacak olan, en önemli sınav olan uzman öğretmenlik sınavını yapmamakta ısrar eden Bakanlığın aslında atamada % 100 mülakat sınavı etkili olduğu için bir formaliteden öte anlam ifade etmeyen Şube Müdürlüğü sınavında bu kadar hummalı çalışılması adete Bakanlık ile sendikalar arasında kitap paralarından kaynaklı bir paslaşmanın olabileceği ve mülakatın yani torpilin üstünü örtmek için sınavın sanki bu amaçla sendikalara sus payı olarak hibe edildiği kuşkusunu yaratmaktadır.
4. Bir diğer soru işareti de Görevde Yükselme Genel Yönetmeliğine üç konfederasyon tarafından dava açılmış olması ve çok büyük olasılıkla da iptal olacağı yönündeki beklentidir. Nitekim yazılı sınavın sadece sözlü sınava girebilmek için yapılan formalite kabilinden bir eleme sınavı olduğu, atamaların ise % 100 sözlü sınavdan alınan puana göre yapılacağı şeklindeki düzenlemedir. Bu durumun ne anlama geldiği, sözlü sınavların bu ülkede torpille eş anlamlı olduğu ve nasıl yürütüldüğü herkesin malumudur. Bu nedenle böylesi davaların gölgesinde apar topar şube müdürlüğü sınavının yapılmasının ne derece doğru olduğu da ayrı bir soru işareti olarak adayların kafasını kurcalamaya devam etmektedir. Doğrusu bana göre bu davaların sonucunu beklemek, mümkünse mülakatın tamamen kaldırılması, en azından atamaya etkisini azaltarak yazılı sınavın etkisini artırmak şeklinde yönetmelik değişikliği yaptıktan sonra bu sınavın yapılması çok daha isabetli olur diye düşünmekteyim.
5. Bir diğer konu ise yönetmelik gereği sınavın Milli Eğitim Bakanlığı veya ÖSYM tarafından yapılabileceği düzenlenmiş olup, Müsteşarın açıklamalarına göre de bu sınavın ÖSYM' ye yaptırılması yönünde bir eğilimin olduğu, bu yönde protokol imzalama çalışmalarının devam ettiği kamuoyuna yansımıştır. Doğrusu sınav konusunda MEB'den daha güvenilir ve de profesyonel olan ÖSYM'nin yapması bence de isabetli olacaktır. Ancak şu an piyasada bu konularla çıkmış olan önceki kitaplar MEB'in sınav sistemine göre olup, muhtemelen şu an çıkmak üzere olan kitaplar da bu şekilde olacaktır. Dolayısıyla bu konuda da acelecilikten kaynaklanan bir sorun yaşanacağa benzemektedir.
Sonuç olarak bu soru işaretleri sağlıklı cevap bulmadan apar topar yapılacak bir sınavın sağlıklı olmayacağı, yeni tartışmaları beraberinde getireceği ve eğitim camiasına faydadan çok zarar vereceği kesindir. Dolayısıyla evet bu sınav mutlaka yapılmalıdır. Ancak doğru şekilde, doğru zamanda ve doğru dürüst yapılmalıdır.
30.10.2013
Cafer GÜZEL