EĞİTİM
Sendikalarda oyunu kim kuruyor, kim bozuyor?
Sonrasında kronolojik olarak takip edebildiğimiz kadarıyla Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, Cumartesi günü valinin bu tür vukuatları dolayısıyla uyarıldığını fakat vazgeçmediğini açıklayarak istifa etmesini istedi; hükümeti de gereğini yapmaya çağırdı. Eğitim-Bir-Sen, internet sayfasında “Başsağlığı” mesajı yayınlayarak kamu vicdanının yaralandığını vurguladı. Bunu takiben Türk-Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk aynı gün saat 23.00 sularında bir tweet atarak pazartesi günü öğretmenler odasında “Onuruma dokunma” konulu bir basın açıklaması yapılacağını duyurarak herkesi katılmaya çağırdıklarını ifade etti. Sonrasında Eğitim-Sen ve Eğitim-İş açıklamaya katılacaklarını açıkladılar. Buraya kadar herkes üzücü bir olay etrafında kendi anlayışı çerçevesinde sendikal bir tavır ortaya koydu. İlk derse girilmedi, basın açıklaması yapıldı. Herkes acıyı kendi hali, kendi dilince paylaştı. Tüm eğitimciler acı bir olaya refleks gösterdi. Kimse ölen öğretmenin sendikasına, dünya görüşüne, özel hayatına, aidiyetine takılmadı. Derken; sonrasında nasıl olduysa konu ölen bir öğretmenin “yas”ından çıkartılıp vurun abalıya sendromuna döndürüldü.
Peki neden bu ülkede bu hep böyle oluyor? Sendikalar birlikte hareket etme çağrısı adı altında çelmeli oyunlara tenezzül ediyor? Bu ülke insanı bunları ortak hareket ederken hiç göremeyecek mi? İsterseniz bu sorulara bu olay üzerinden birlikte cevap arayalım.
Benzer ortak eylem kararlarını daha önce de görmüştük.
Bu birlikteliğe katılan başka sendikalar da olmuştu.
Eğitim işkolundaki sendikaların insanı duygulandıran ve heyecanlandıran (!) bu işbirliği sonucu ortaya çıkan başka bir birliktelikler, genellikle yetkili sendika olduğu için midir nedir Eğitim-Bir-Sen’e yönelik oluyor. Eğitim-Bir-Sen yalnız kalıyor. Ya o çağrı yaptığında diğerleri katılmıyor ya da çağrı yapılınca o ayrı bir yol tutuyor. Kim daha ilkeli, kim daha tutarlı yol izliyor diye düşünmeden edemiyor insan? Ben de acizâne erinmeden bu sivil itaatsizlik olarak bilinen olayın izini takip ederek bir ayıklama yaptım.
Sivil itaatsizlik konusunu ilk defa gündeme Eğitim-Bir-Sen getirmiş. Hükümete başörtüsü konusunda yaptıkları çağrılara müspet cevap alamayınca fiili eylem kararı alarak okullara kadınlar için başörtülü, erkekler için de serbest kıyafetle gideceklerini deklare etmişler. Topladıkları 12 bin 300 imza ile de toplumun bunu nasıl benimseyip, sahiplendiğini ortaya koymak istemişler. Ve diğer sendikalar sivil itaatsizlikle girdikleri ilk imtihanda Eğitim-Bir-Sen’i eylemde desteklememişler ve bu imza kampanyasına iştirak etmemişler. Peki, ne yapmışlar? Sırasıyla bakalım:
Eğitim-İş: Derse sivil kıyafetle girdiği için azarlanan öğretmenin ölümü üzerine eyleme ortak olan Eğitim-İş o tarihlerde; Memur Sen’in başlattığı kamuda serbest kıyafet eylemine karşı Eğitim İş’in Genel Merkezi cumhuriyete kalkışma olarak algıladığı serbest kıyafet eylem kararı hakkında bütün Valiliklere ve Milli Eğitim Müdürlüklerine faks çekerek gerekli tedbirlerin alınmasını, alınmadığı takdirde haklarında suç durusunda bulunacaklarını yasal işlemlerin bir an önce yapılmasını istemişti. Serbest kıyafetin çeşitli ayrımcılıklara sebep olacağını, birlik beraberliği bozacağını ifade ederek tam güç karşısında durmuştu. O gün suç unsuru olan bir şeyin bu gün hak ve özgürlük olması çelişki değil midir? Arada ne değişmiştir? (Eğitim-İş’in gönderdiği yazılar EK-1, EK-2)
EK-1 İÇİN TIKLAYIN
EK-2 İÇİN TIKLAYIN
Eğitim-Sen: O günlerde “Eğitim-Bir-Sen’in sivil kıyafet eylemi Eğitim-Sen’in esaretidir.” demiş konuyu dini argümanlar üzerinden ele almıştı. Sonrasında başörtüsü serbest bırakılınca hemen ertesi gün eylem kararı alarak Eğitim-Bir-Sen’i, ‘Senin gerçek amacın başörtüsüydü amacına ulaştın, şimdi erkekler için de eyleme devam ette görelim bakalım.’ dercesine hareket etmişti. Sivil kıyafet eylemini biraz da sulandırarak eşofmanla basının karşısına çıkmış, ironik bir tavırla toplumun dinî referanslarla yönetilmeye başlandığını ve her türlü dinî simgelerin kullanılmasını eğitim açısından çok tehlikeli gördüğünü açıklamış, Eğitim-Bir-Sen’in temel bir insan hakkı olarak gördüğü serbest kıyafet konusuna tepkisini, “Kamusal alanda dinsel görüntünün ve simgelerin kullanılmasına tepki göstermek için eylem yapıyoruz” şeklinde açıklamıştı. Eğitim-Bir-sen’in talebine bırakın destek vermeyi karşı bir eylemle tavrını ortaya koymuştu. Başörtüsü çözülünce tam zıddıyla tavrını değiştirmiş esas rezervinin başörtüsüne olduğunu açıkça ortaya koymuştu. Serbest kıyafet olabilirdi ama başörtüsü bunun içinde yer alamazdı. Çünkü laik eğitimin tertibi düzeni bozulurdu. Fakat eşofmanla, şortla derse gidiyoruz açıklaması bunların hiç birine zeval vermezdi. Bu bizce konuyu provokatif bir mecraya çekmek anlamına geliyor. (Açıklamayı izlemek için tıklayınız http://www.egitimsen.org.tr/genel/bizden_detay.php?kod=18101.VSReNfmsVj9 )
Türk Eğitim-Sen: İlk başlarda devletin otoritesi sarsılır mı acaba? Kravatsız öğretmen mi olur, şeklinde düşünürken özellikle başörtülü üyelerinin başlarını örterek derse girebilmek için bu konuda kararı olan sendikalara üye olduğunu görünce geriye yönelik eylem kararı aldıkları görülüyor. Özellikle Eğitim-Bir-Sen’den sonra karar almış olmamak için böyle yaptıkları düşünülebilir.(http://www.memursen.org.tr/haber/gundogdu-gundeme-iliskin-degerlendirmelerde-bulundu) (EK-3)
Alanda ise kadın üyelerin kaymasını bu şekilde engelledikten sonra erkekler resmiyete uymaya özen gösteriyorlar. Hatta bazı illerde (Osmaniye, Gaziantep, Afyon) şube başkanları serbest kıyafetle giden diğer sendika üyeleri için valiliklere yazı yazarak yasal işlem yapılmasını talep ediyorlar.
(https://gazetekamu.com/turk-egitim-sen-ne-kadar-ozgur.html ) (EK-4)
Genel Merkez serbest kıyafet eylem kararı alıyor, şube başkanı serbest kıyafet eylemine katılan eğitimcilere yasal işlem talep ediyor. İkircikli tutum kritik dönemlere açığa düşüyor. Bugün ise potansiyel olarak hakkında yasal işlem yapılması talep edilebilecek birisi için mesleğimiz onurumuzdur temalı basın açıklaması kararı alınıyor.
Eğitim-Bir-Sen: 18 Mart 2013 tarihinde aldığı karar doğrultusunda başörtüsünün serbest bırakılmasını yeterli görmediğini, erkek eğitim çalışanlarının da taleplerinin karşılanması gerektiği düşünüyor ve eylemini devam ettiriyor. Ve bu kararı ilk aldığı sıralarda yukarda tavrını ortaya koyduğumuz sendikalar tarafından bir hayli eleştiriliyor. Bir süre sonra tüm sendikalar üyelerinin baskılarına dayanamayıp serbest kıyafet eylem kararı alıyorlar.
Yalova’da yaşanan talihsiz olaya karşı Eğitim-Bir-Sen Yalova Şubesi 31.03.2015(http://yalova.egitimbirsen.org.tr/manset-haberleri/kilik-kiyafetle-ilgili-basin-aciklamamiz/1822 ) tarihinde valilik önünde basın açıklaması yaparak tepki koyuyor. Merhum öğretmenle görüşme yapılarak üyeleri olmasa bile bu konuda sonuna dek destek olacaklarını ifade ediyorlar. Yalova’da yapılan eyleme de katılıyorlar. Eğitim-Bir Sen genel başkanı Ali Yalçın valiyi istifaya ilk davet eden sendika başkanı oluyor. Tüm Türkiye’ye yönelik başsağlığı mesajı yayınlıyorlar. Sanırım diğer sendikaları harekete geçiren de bu çıkış oluyor.
Genel hatlarıyla serbest kıyafet konusunda; Eğitim-İş’in statükocu, ulusalcı sert bir tavırdan özgürlükçülüğe geldiğini görüyoruz. Eğitim-Sen’in inançla ilgili konulara alerjik yaklaşarak başörtüsü çözüldükten sonraki kısmında özgürlükten de sıyrılarak sele serpe bir serbestliğe ulaştığını müşahede ediyoruz. Türk Eğitim Sen’in ilk başta statükodan ve resmiyetten yana devletçi bir tavır koyup sonra zararın neresinden dönersen kardır anlayışıyla karar alıp fakat alanda defans yaparak süreci idare edişine şahit oluyoruz. Eğitim-Bir-Sen ise bir karar almış kimseye sataşmadan hatta karışmadan girdiği yolda sonuç almaya gayret ediyor, bir taraftan da tacize uğruyor. Fakat ortada bir gerçek var o da; diğer sendikaların ortak eylemine sendikaların ikircikli tavırları nedeniyle Eğitim-Bir-Sen katılmadığı ama gelinen noktaya bakıldığında bütün sendikaların sırasıyla Eğitim-Bir-Sen'in peşine takıldığı görülüyor.
Sonucu itibariyle bir öğretmenin vefatı ortak acıdan çıkarılarak sendikal kazanıma tahvil edilmeye çalışılıyor algısı oluşturulacak hale geliniyor. Bu işte hükümete yönelik diğer olaylara ulanarak başka hesaplara geçilmek isteniyor havası seziliyor. Eğitim-Bir-Sen’in bu basın açıklamasına mesafeli durması da buna katık edilerek üyelere yönelik taciz başlatılıyor. Son dönemde özellikle gezi olaylarından sonra diğer sendikaların özellikle Eğitim-Bir-Sen’e aşırı suçlamalı söylemler etrafında birleştikleri görülüyor. Hükümete karşı birleşen kesimler, cumhurbaşkanlığı seçiminde girilen kamplar sosyal alanda da, sendikal tavırlarda da devam ediyor. Elbette geriye tutarlı davrananların daha yukarda olacağı bir tablo çıkacak. Herkesin sadece kendisi söz konusu olduğunda özgürlükçü olması, gerçekte baskıcı olmasındandır. (8.4.2015)
www.facebook.com/ekrem.aytar.9
kaynak:memurhaber.com