EĞİTİM
Şeflerden Manifesto Gibi Açıklama
Kamu'da görev yapan şefler sorunlarını dile getirmek ve kamuoyu oluşturmak için dernekleştiler... Şeflerin sorunları içeren açıklama...
23 Temmuz 2013, Salı
Dünyadaki siyasal, ekonomik ve teknolojik dışsal faktörlerle içerdeki yapısal ve bürokratik bozukluklar,Türk Kamu Yönetiminin yeniden yapılandırılmasını gerekli kılmıştır. Kamu yönetimimizdeki bu yapısal değişikliğe paralel olarak Bakanlıkların görev alanları yeniden düzenlenip bakanlık sayısı azaltılmış, hizmetin geciktirilmeden verilmesine yönelik bürokratik engeller kaldırılmış, vatandaş odaklı yönetim anlayışına geçilerek yatay örgütlenme modeli benimsenmiştir.
Türk Kamu Yönetiminin yeniden yapılandırılmasının en büyük temel ayağı olan Kamu personeli yönetiminde köklü değişimlere gidilerek, personel ücret politikalarında ve işçi memur ayırımının sebep olduğu olumsuzlukların ortadan kaldırılmasında yasal düzenlemeler yapılmıştır. Personel istihdamında da vatandaş odaklı ve kamu hizmetlerinin etkin yürütülebilmesi için kamuda uzman personel istihdamı benimsenmiş, kamu kurum ve kuruluşlarına KPSS ile uzman personel alımına gidilmiştir.
Genel olarak bakıldığında kamu ve personel yönetiminde hantallığı kaldıran ,uzmanlaşmaya giden kabul edilebilir bir anlayış benimsenmiştir. En önemlisi bu anlayışın uygulanabilmesi noktasında sağlıklı bir yapının oluşturulması için liyakat sistemli, eşitlik ve objektif kriterlere uygun ,siyasal kaygılardan uzak düzenlemelerin getirilmesi gerekliliğidir. Merkeziyetçi bir yapıdan yatay ve yönetsel bir yapıya geçiş benimsendiğine göre bakanlıklarımız kurumsal ve personellerle ilgili düzenlemelerde sendika, dernek ayırımı gözetmeden öneri ve fikri olan bütün paydaşlarını dinleyerek uygulanabilirlik açısından daha verimli ve uzun vadeli düzenlemelere imza atacağı şüphesizdir. Hizmetlerin verilmesi noktasında kamuda varlığı hep tartışma konusu olan ve hükümet yetkililerinin de rahatsızlıklarını dillendirdiği bürokratik yapının asıl mimarı siyasi erklerdir. Her ne kadar 6223 sayılı kanunla Kamu hizmetlerinin etkin ve verimli kullandırılabilmesi için, görevlere atanma ile yükselmede, kariyer ve liyakat esaslarıyla nitelikli personellerin esas alınacağı belirtilmiş ise de bugüne kadar orta ve üst kademe yöneticiliklerine atanmada liyakat esası ve objektif kriterler yerine, siyasi ve sendikal referanslar tercih edilmiş; sözde kendinden olduğu düşünülerek atanmada yapılan tercihler, ne o siyasete ne de o kuruma fayda sağlamıştır. Çünkü söz konusu kişiler, gelişen siyasi konjonktüre göre kendilerine yön verdiklerinden, değişen şartlar doğrultusunda bu kişilerin siyasi eğilimlerinin de farklılaştığı hep görülmüştür.
Son zamanlarda objektiflikten, liyakatten uzak "İl Müdür Yardımcısı, İlçe Müdürü ve Şube Müdürlüğü" kadrolarına atama ve görevlendirme furyası başlamıştır. Yapılan atamalarda ve görevlendirmelerde tercihlerin kurumsal birikim ve deneyim dikkate alınmadan, sadece sendikal referanslı gerçekleşiyor olması kurumların saygınlığına zarar verdiği gibi, kurum içerisinde kendini yetiştirmiş, kurumsal hafızaya ve deneyime sahip Şefler arasında da huzursuzluğa ve tepkilere yol açmıştır. "657 Sayılı Devlet Memurları Kanunun 3. Maddesin"de sınıflandırma, kariyer ve liyakat esasları bu kanunun temel ilkeleri olarak benimsenmiştir. Devlet liyakat ilkesi" kamu hizmetlerine girmeyi, sınıflar içinde ilerleme ve yükselmeyi, görevin sona erdirilmesini liyakat sistemine dayandırmak ve bu sistemin eşit imkânlarla uygulamasında devlet memurlarını güvenliğe sahip kılmak "olarak tanımlamıştır. Bu kapsamda, 657 sayılı kanunun 3. Maddesinde belirtilen kariyer ve liyakat ilkeleriyle hukuken eşit muamele ve haklı beklentiler ilkeleri de birlikte değerlendirildiğinde, istisnai memurluklar dışındaki bir kadroya atanma ve görevlendirilmede istekli olan kişiler arasında tercih yapılırken, yapılan tercihin nedenlerinin, atanan kişilerle atanmayanlar arasında farklı değerlendirme yapılmasının haklı gerekçelerinin, tercih edilen kişilerin nitelik olarak farklılıklarının kabul edilebilir belge ve verilerle ortaya konulması gerekmektedir. Özetle ,idarenin personel ve kamuyla ilgili tasarruflarında yetkisi sınırsız değildir. Ayrıca iderenin keyfi davranmayarak bağlayıcı hukuk kurallarına uymak zorunluluğu vardır." İdari Yargılama Usul Kanunun . 2. Maddesi"ne göre idarenin, uygulamalarının “sebep ve sonuç ilişkisi açısından "yargı denetiminde olacağını açıktır. Bu konuda yapılan atama ve görevlendirmelere ilişkin onlarca mahkeme kararı olmasına rağmen "Ben yaptım,oldu. "mantığıyla hukuk tanımaz atama ve görevlendirmelerde benimsenen yolu asla onaylamıyor, bu uygulamaların müsebbiplerine de, Kamu Şefleri olarak hakkımızı helal etmiyoruz. Vatandaşlarımızın, kurum paydaşlarının kurumla ilgili işlemlerinde müracaat ettikleri ve mevzuat çerçevesinde sorunlarına cevap bulabildikleri kurumdaki en öncelikli muhatap olan kurumsal hafızaya, deneyime ve işleyişe hâkim, kurumların belkemiği durumundaki Kamu şeflerine yönetim kademelerine geçişte öncelik tanınması bir tarafa, objektif kriterlere dayalı bir sınav sistemi bile kendilerine çok görülerek mevcut haksız uygulamalara zemin oluşturmak adına ,"Görevde Yükselme Genel Yönetmeliği"nde orta kademe yöneticiliklerine geçişte mülakat getirilme çalışmaları başlatılmıştır. Yetkili sendikanın bu taslağa itiraz etmemesi ve Milli Eğitim Bakanlığı Taşra Teşkilatlarına ihdas edilen şube müdürlüğü normlarına geçici olarak görevlendirmelerin Şeflerin de içinde bulunduğu G.İ.H.S. daki yüksek öğrenimlilerden yapılmasına ilişkin genelgeyi iptal ettirterek sonrasında hangi usullerle kimlerden şube müdürü görevlendirmelerinin yapıldığı, Milli Eğitim Şefleri tarafından unutulmamıştır. Kurumlarda kariyer beklentisi içerisinde olan ve bu beklentilerin yalnızca kendi sendika üyelerinden tercih edildiği düşüncesini oluşturup çalışanlar üzerinde dolaylı mobbing uygulayan anlayışı nefretle kınıyoruz. Hukuka aykırı ve liyakatten uzak biçimde yönetim kademelerine yapılan atama ve görevlendirmeleri kabul etmiyor ve saygı duymuyoruz.
Kamuda şeflere yapılan haksızlık sadece kariyer beklentisi içerisinde olan şeflerin göz ardı edilmesiyle kalınmamış, ücretler konusunda da "666 S.K.H.K." nin ruhuna aykırı olarak, aynı işi yapan şefler arasında özel hizmet tazminatındaki farklılıklardan dolayı Adalet ve Ulaştırma Bakanlığı şefleri ile diğer kurumlarda görev yapan şeflerin arasına özel hizmet tazminatından kaynaklı" 380 TL. "civarında ayrıcalıklı ücret makası oluşturulmuştur." 666. S.K.H.K" sonrası ise ,aynı yönetim gurubunda olduğumuz şube müdürüyle aramızda "1200 "TL ücret farkı varken, mahiyetimiz altındaki memurla eşit ücret alır duruma getirilmişizdir. İş ve sorumluluk anlamında da şeflere yüklenen misyona baktığımızda adalet ve vicdan kavramlarından söz edebilmemizin imkânı yoktur. 1 Ağustos'ta Hükümet yetkilileriyle sendikalar arasında yapılacak olan toplu görüşmelerde, "666 S.K.H.K" de yalnızca öğretim görevlileri ve öğretmenlerin mağdur edildiği gerekçesiyle kamuoyu ve beklenti oluşturularak söz konusu kanun hükmünde kararnamenin asıl mağduru Kamu şeflerinin görmezden gelinmesi, şeflerin hiçe sayılması asla kabul edilemez.
Kamu şeflerinin kendilerine yapılan itibarsızlaşma politikalarına ve ücretlerindeki adaletsizliğe sessiz kalacağını, orta çağda burjuvalara hizmet eden köylüler gibi halen kullanılacağını düşünen zihniyet büyük yanılgı içerisinde olacaktır. Kamu şeflerinin iş ve sorumluluk olarak kurumlarda yüklendiği misyonu anlayamayan, çalışanların kendilerine verdiği yetkiyi haytaca kullanıp, kurumlara atanma ve görevlendirmelerde kendi üyeleri arasında objektif ve hakkaniyetten uzak tasarruflarda bulunarak kurumların atama şubesi gibi çalışan sendikal zihniyetin ömrü çok uzun olmayacaktır.
Kamudaki şeflerin kurumlarda üstlendiği sorumluluk ve kurumsal deneyiminin görmezden gelinerek kurumlarda orta kademe yöneticiliklere objektiflikten uzak, deneyimsiz sendikal referanslı yapılan atama ve görevlendirmeler, bürokrasinin hantallığından ve vatandaşın devlet dairelerinde işlerinin çabuk görülmemesinden yakınan anlayışın kamu kurum ve kuruluşlarını, kurumsal iş tecrübesi ve deneyimi olmayan kişilere emanet etmesi çok büyük çelişkiye neden olduğu gibi, kurum çalışanları arasında da huzursuzluk yaratmakta ve kuruma olan saygıyı zedelemektedir. Görevde Yükselme Genel Yönetmeliğinde yapılmak istenen değişiklik, şeflerin kazanılmış haklarını hiçe sayan kurumsal birikim ve deneyimi önemsemeyen bir değişikliktir. Hiyarerşide varlığı zaten tartışma konusu haline getirilen ama kurumların bütün iş yükü ve sorumluğu üzerine yıkılan Kamu Şeflerine memurla aynı ücreti hak gören Görevde Yükselme beklentilerinide hiçe sayan zihniyet unutmamalıdır ki hırsları uğruna bindikleri dalı kesmek üzeredirler. Kamu şefleri bütün bu etkisizleştirme ve akıldan uzak politikalardan dolayı artık takatı kalmamış istifa noktasına gelmiştir.
Kamu şefleri olarak bakanlık yetkililerinden ve sayın Başbakanımızdan isteğimiz; sağcısının , solcusunun ve tüm memur konfederasyonlarının da hoşnut olacağı, itiraz etmeyeceği orta kademe yöneticiliklerine yapılacak olan atamalarda ve görevlendirmelerde sendikal ve siyasi referanslardan uzak ,objektif kriterlerde bilgi ve tecrübeye dayalı; mülakatsız, yazılı sınavı esas alan bir sistemi getirmek bu devletin kurumlarına ve kamu hizmetlerinin etkin görülmesi açısından vatandaşa yapılmış en büyük hizmet olacaktır. Nihayetinde her iki kişiden birinin sempatisini ve beğenisini kazanmış siyasi bir iktidarın kamu şeflerinin atama ve görevlendirilmelerinde hakkaniyetli bir sistemi getirimesi kendi menfaati gereğidir. Aksi uygulamalar vatandaşın ve çalışanların kurumlara ve siyasi otoriteye olan güven ve saygısını kaybetmesine neden olacaktır.
Emir KAZAK
Kamu Şefleri Derneği
Yönetim Kurulu Başkanı