GÜNDEM
Sedat Yenigün'e Anma
33 yıl önce Fatih'te bir berber dükkanında katledilen Sedat Yenigün, dostları ve dava arkadaşları tarafından bugün İkindi namazı sonrası mezarı başında anıldı.
1980 öncesi yıllarda Türkiye'de İslami kimliğin oluşmasına fikir ve ahlakı ile öncülük eden Sedat Yenigün'ü dostları ve dava arkadaşları 33 yıl sonra her sene olduğu gibi bu senede bir araya gelerek Topkapı'daki mezarında anıldı.
EĞİTİM İLKE SEN'DEN YENİGÜN MESAJI
Sedat Yenigün'ün 33. şehadet yıldönümü vesilesiyle Eğitim İlke-Sen de bir mesaj yayınladı.
"Sedat Yenigün, öğretmenliğin taş duvarlar arasında malumat vermeye indirgenemeyeceğini hayatıyla örneklendirmiştir. Öğretimi ve düşünceyi donuklaştırmamış, canlılığa ve yenilenmeye açık bir hal içinde olmuştur. Kendini düşüncenin sıçra köşküne hapsetmemiş, her zaman ve her yerde tebliğe, müzakere ve istişareye devam etmiştir." ifadelerine yer verilen mesajda, "İnandığı dava ve yürüttüğü mücadele uğruna hayatın her alanında çaba harcayan Sedat Yenigün, "herkes ucuzcu yoldan; emeksiz, gayretsiz, ilimsiz "bir şey" olmak istiyor" derken, olması gerekeni ise hayatıyla ortaya koymaya çalışmıştır." denildi.
Sedat Yenigün'ün örnekliğinin anıldığı mesaj şöyle devam etti:
"Sedat Yenigün, devletin resmi ideolojisini sorgularken, başörtüsü yasağına karşı çıkarken, batılılaşmanın, kapitalizmin ve emperyalizmin sadece iktisadi değil sosyal ve kültürel veçhelerine de dikkat çekerken, toplumsal sorunları eleştirirken "bütün insanlığın kurtuluş davasını yüklenmiş bir ümmet" olmanın bilinciyle davranmıştır. Sedat Yenigün 33 yıl öncesinden, insanı kaale almayan sistemin insana hakaret olduğunu savunurken, devri cahiliyyeden arınma çağrısı yaparken, şirkin ve tağutun gölgesinden kurtulmanı gerekliliğinden bahsederken, asgari ücretle işçi çalıştırıp emeğinin hakkını vermeyenleri zâlim olarak nitelendirirken, pencerelerimizin açıldığı boşluktaki üç beş ağacın yerine devasa beton saltanatının yükseleceğini söylerken, Allah'ın kullarına tasarruf için müşterek bir nimet olarak bahşettiği yeryüzünü insanca yaşamaktan uzak bir hale sokanları kınarken, hakkı saklayanları sert biçimde eleştirirken yolumuza önemli işaret taşları bırakmış oldu. Doğrularıyla ve hatalarıyla, bizim için değerli bir şahitlik yaptı. Öğretmen Sedat Yenigün'ü 33. şehadet yıldönümünde rahmetle anıyoruz."
SEDAT YENİGÜN KİMDİR?
Sedat Yenigün 1950'de Erzincan'da doğdu. Ailesiyle birlikte İstanbul'a göç eden Yenigün, liseyi Vefa Lisesi'nde okudu. Okul yıllarında dönemin en önemli gençlik organizasyonu olan Milli Türk Talebe Birliği ile temasa geçerek MTTB'nin faaliyetleri içerisinde aktif görevler aldı. MTTB'nin milliyetçi kimlikten İslamcı kimliğe evrilmesinde rol oynamış olan Ortaöğretim Kademesinin ilk başkanı Mustafa Bilgi'nin ekibi içerisinde yer aldı.
Mustafa Bilgi'nin düzenlenen bir bombalı saldırı sonucu vefat etmesiyle başkanlığa Sedat Yenigün getirildi. MTTB içerisinde okuma grupları ve kitap kulübü kurup, İslam dünyasının yakından tanıdığı Seyyid Kutup, Mevdudi, Abdülkadir Udeh, Ali Şeriati, Muhammed Hamidullah, Malik bin Nebi gibi düşünürlerin kitaplarını gençlerle buluşturdu. MTTB'de basın yayın kültür işlerini organize ederek Milli Gençlik dergisinde gençlerin takip ettiği yazılar kaleme aldı. İstanbul Kültür Ocakları'nın kurulmasında ve çalışmalarında faal görevler üstlendi.
1977'de yayın hayatına başlayan aylık İslami Hareket dergisinin kurucuları arasında yer aldı. Üç yıl yayın hayatını sürdüren dergide yazılar yazan Sedat Yenigün, Düşünce, Tevhid dergileri ve Milli Gazete'de de köşe yazıları yazdı. Sedat Yenigün, devlet okulunda öğretmen olması nedeniyle, Mengüç Yenigün müstearıyla yazılar yazdı.
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakülte'sini bitirdikten sonra Darüşşafaka Lisesi'nde hitabet hocalığı, Zeytinburnu İhsan Mermerci Lisesi'nde edebiyat öğretmenliği ve idarecilik yaptı. Öğretmenlik yaptığı zamanlarda gençlik hareketlerinden kopmayarak MTTB'nin İstanbul Cağaloğlu'ndaki genel merkezinde seminerler ve konferanslar verdi. 1977'nin Aralık ayında Tepebaşı Gazinosu'nda düzenlenen "İslami Diriliş Gecesi" programında yaptığı konuşma uzun yıllar hafızalardan silinmedi.
Gençlerin yanı sıra esnaflarla da ilgilenen Sedat Yenigün, esnaflar için "Birlik" sohbetlerini organize etti. İskenderpaşa, İsmailağa gibi tasavvufi çevrelerle de bağını koparmayarak o günlerdeki tasavvuf tartışmalarından uzak durdu. İran devriminin gerçekleştiği bir dönemde İslami Hareket dergisinin Ocak sayısında yazdığı "Hümeynicilik mi Yoksa İslam'ın Yeniden Dirilişi mi?" yazısında Yenigün şunları diyordu:
"Biz yüzyıllardır ezilen İslam'ın, kendi kaynaklarına dönüş hareketini başlattığı emperyalizmle müşahhas bir kavga örneği verdiği için alkışlıyoruz onu. Eğer Humeyni başaramasa idi, tek başına Pakistan ayakta duramazdı, Batı onu yerdi... Eğer Humeyni başaramasa idi, Afganistan'ın mücadelesi desteksiz kalırdı... Bugün Afganistan'dan kaçan milyonlarca mülteciye İran ve Pakistan kollarını açmış, bunca fakr-u zaruret, dert içinde onları besliyor... Ey dünyadaki her türlü İslami harekete 'La' diyen gafil kardeş! Senin kafanla İslam ne zaman 'La İlahe İllallah' diyecek, ne zaman Hicret edecek, ne zaman Devlet olacak? Söyler misin Allah aşkına? Seyyid Kutuplara düşmansın, Ali Şeriati'ye düşmansın, Abdulkadir Udeh'e düşmansın, Humeyni'ye karşısın; peki kimden yanasın? Sakın dost diye sarıldığın o yanındakilerden yana olmayasın?"
Sedat Yenigün, 5 Temmuz 1980 Cumartesi akşama doğru Fatih Akşemseddin caddesinde bir berber dükkânında kimliği belirsiz kişiler tarafından öldürüldü. Menfur cinayeti, bazı gazeteler "Bir komünist öğretmen öldürüldü" şeklinde vermişti. Olayın tek tanığı berber, ilk ifadesinden iki gün sonra kayıplara karıştı ve daha sonra yurt dışına çıkarıldığı öğrenildi. Sedat Yenigün'ün katilleri hala bulunamadı ve cinayet, tarihe faili meçhul olarak geçti.
CEMİL MERİÇ, ÖĞRENCİSİ İÇİN NE DEMİŞTİ?
Hocası Cemil Meriç, Sedat Yenigün'ün şehit edilmesi üzerine şunları yazmıştı; "Şuurdu Sedat, samimiyet idi, imandı... Coşkun bir gönüldü. Zulmün kılıcını kanının ateşinde eritecek kadar coşkun bir gönül. İsa Peygamber zamanında yaşasa havari olurdu, Asr-ı Saadette bir sahabe... Konuştuğu gibi düşündü, düşündüğü gibi konuştu... Sevgi idi, ihlâs idi. Asırlardan beri hasretini çektiğimiz yiğit, pervâsız, içi-dışı bir, münevver. Çevresini ışığa boğmak için alev alev yandı..."