GÜNDEM
Saadet Partisi Kimi Destekleyecek?
CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMLERİ ÖNCESİNDE SAADET İL BAŞKANLARI VE GİK ÜYELERİ BAŞKENT’TE TOPLANDI:
Köşk Adaylarına Saadet’ten Gazze Kriteri
“Ekmelettin Bey, jest olsun diye Sayın Başbakan'a 1000'er lire gönderdi. Ekmelettin Bey'den asıl jesti Gazze için bekliyoruz. Yıllarca İİT Başkanlığı yapmış biri olarak bütün islam ülkelerini Gazze için harekete geçirmesini bekliyoruz.
Sayın Başbakanımıza gelince kendisi Ekmelettin Bey'in gönderdiği 1000 lirayı ahlaki bulmadığı için geri iade etti. Kanaatimce doğru da yaptı. Şimdi merak ediyoruz ve bekliyoruz. Acaba Ekmelettin Bey'in 1000 lirasına gösterdiği hassasiyeti 2005 yılında Yahudi Lobisinden aldığı üstün cesaret ödülü için de gösterecek mi?
Saadet’ten Filistin Barış Gücü Önerisi…
Başkentte toplanan Saadet Partisi GİK Üyeleri ve İl Başkanları toplantısının açılışında konuşan Genel Başkan Prof. Dr. Mustafa Kamalak, İsrail’in Gazze katliam ve işgali için Türkiye ve İran başta olmak üzere bütün İslam ülkelerinin asker vereceği ve İsrail’in Filistin’e her saldırısına anında cevap verecek teçhizatta bir Filistin Barış Gücü kurulmasını önerdi.
İşte Saadet’ten 4 Maddelik Filistin Teklifi:
“1-Türkiye’nin öncülüğünde Filistin Barış Gücü oluşturulsun
2-Türkiye ve İran başta olmak üzere, bütün İslam ülkeleri bu güce asker versin.
3-Bu güç, İsrail’in her saldırısına anında cevap verecek şekilde donatılsın
4-Bu Barış Gücü, Gazze’de konuşlandırılsın.
Türkiye’deki Erdoğan iktidarının İsrail’e yönelik cılız kınamalarının, terör devletini cesaretlendirdiğini kaydeden Kamalak, “Rableri, Kıblesi, Kitabı bir olan Müslümanların paramparça olmaları hazindir. Bugün Müslümanlar, düşmanlarının silahları ile silahlanarak onlara karşı koymak için değil, birbirlerine karşı silahlanıyorlar. Buna rağmen Batıdan, AB’den, BM’den çare ummak, Celladından Merhamet Dilenmektir. Bu konuda Batının kara sicilini Bosna’dan, Çeçenistan’dan, Afganistan’dan, Keşmir, Arakan ve Somali’den biliyoruz. Cılız kınamalar İsrail’i cesaretlendiriyor. İsrail sadece güçten anlar. İsrail meselesinin çözümü, Filistin barış gücünü oluşturmak, AB’ye kuyruk olmak yerine İslam Birliğini kurup lider olmaktır.” diye konuştu.
KÖPEĞİN SAHİBİ DAHA DA ALÇAK!
KAMALAK:KÖPEK DE, SAHİBİ DE ALÇAKTIR!
Mübarek Ramazan ayında, camileri bombalayan, silahsız masumları bombalayan anlayış canidir, teröristtir. İsrail devleti tarihin gördüğü en cani ve en terörist devlettir. Ve buradan haykırıyorum. Bağışlayın. Köpeğini masumların üzerine salan sahipleri de o köpekten daha alçak, daha adidir. Bu katliam karşısında sessiz kalan bütün uluslar arası kurum ve kuruluşlar da en az bu terörist devlet kadar suçludur.”
ANKARA BÜROSU
Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde Saadet Partisi İl Başkanları ve Genel İdare Kurulu (GİK) üyeleri Ankara’da Başkent öğretmenevinde istişare toplantısında buluştu. Toplantının açılışında “Tarihin En Cani Devleti” diye nitelediği İsrail’in Gazze işgal ve katliamları, buna karşı İslam dünyasının cılız tutumu, Batılı ülke ve kuruluşların zalimden yana tavrına değinen Genel Başkan Prof. Dr. Mustafa Kamalak, konuşmasında Türkiye’deki iktidarın Libya, Somali, Afganistan’a asker göndermek, Irak’a 2003’te tezkere çıkarmak konusundaki hızlı tutumu ile Gazze’yi lafla geçiren tavrını ve Cumhurbaşkanı Adaylarına yönelik Gazze kriterleri üzerinde durdu.
Kamalak, İsrail’in Gazze katliam ve işgali için Türkiye ve İran başta olmak üzere bütün İslam ülkelerinin asker vereceği ve İsrail’in Filistin’e her saldırısına anında cevap verecek teçhizatta, Gazze’de konuşlanacak bir Filistin Barış Gücü kurulmasını önerdi.
İŞTE SAADET PARTİSİ GENEL BAŞKANI KAMALAK’IN KONUŞMASININ SATIR BAŞLARI…
SAADET PARTİSİ GENÇ BİR FİDAN HALİNE GELDİ
“Bugün 19 Temmuz. Bugün hem ülkemiz, hem milletimiz hem de Milli görüş camiası açısından anlamlı ve tarihi bir günün arefesidir. Hepinizin bildiği gibi kadim hareketimizin son ve tek temsilcisi Saadet Partisi 20 Temmuz 2001 tarihinde kurulmuştu. 2001 yılında yeni bir tohum ekilmişti. O tohum filiz verdi. Sürgün verdi. Geçmişi itibariyle köklü, yaşı itibariyle genç bir fidan haline geldi. Saadet Partimiz, MNP ile başlayan ardından MSP, Refah ve Fazilet ile devam eden kutlu ve onurlu bir yürüyüşün son halkası oldu. Oysa 1971 yılında MNP’yi kapatanlar bizi yok edeceklerini sanmışlardı. Biz MSP ile daha da büyüdük. MSP’yi kapatanlar üzerimize beton dökeceklerini sanmışlardı. Biz Refah Partisi ile daha da büyüdük. Refah’ı ve Fazilet’i kapatanlar bizi tarih sahnesinden sileceklerini sandılar. Ama yine yanıldılar. Yine yanılacaklar. Yine sükutu hayale uğrayacaklar. Zerre kadar şüpheniz olmasın, Saadet Partisi, Milli Görüş hareketinin en büyük zaferlerinin, en büyük başarılarının yaşandığı dönem olacaktır. Çünkü sağlam ağaçlar sert rüzgarlarda yetişir. Biz hiçbir zaman rüzgara göre yön değiştirmedik, İlkelerimizden, prensiplerimizden taviz vermedik. Küresel egemenlere boyun eğmedik. Hangi şart altında olursa olsun, Yeniden Büyük Türkiye ve yeni bir Dünya sevdamızdan asla ama asla vazgeçmedik.
MİLLİ GÖRÜŞ 40 YIL ÖNCE KIBRIS’TA AKAN KANI DURDURDU
20 Temmuz’un bizim açımızdan çok özel bir anlamı daha vardır. Kıbrıs Barış harekatı.Tarihimizin en önemli olaylarından biri olan Kıbrıs Barış Harekatı da hepinizin bildiği gibi 20 Temmuz 1974 tarihinde gerçekleştirilmişti. Yarın Kıbrıs barış harekatının 40. Yıldönümü. İnşaallah 40. yıl etkinliklerine katılmak üzere bizde yarın, yavru vatan Kıbrısımızda olacağız. Orada KKTC Cumhurbaşkanımız ile, KKTC Başbakanımız ile bir araya geleceğiz. Bu tarihi zaferin kutlamalarına katılacağız. Gerçekten Kıbrıs Zaferi, İslam dünyasının, son 300 yılda Batılılara karşı kazandığı tek zaferdir. KKTC’nin bugün sahip olduğu istikrar ve güvenlik ortamı, milli görüşün kararlı duruşu sayesinde başarılmıştır. Kıbrıs’taki kardeşlerimize karşı girişilen kanlı katliamlar, gerekli siyasi irade ve kararlılık gösterilemediği için 1974'e kadar devam etmiş, maalesef uluslararası dayatmalara boyun eğilmiştir. Amerika’dan gelen bir mektupla uçaklarımız havalanamamış, gemilerimiz kıyıdan ayrılamamıştır. Ne zaman ki Milli Selamet Partisi iktidara gelmiş o zaman durum değişmiştir.Emperyalist ülkelerin her türlü tehdit, şantaj ve ambargosuna rağmen, milli görüşün kararlılığı ve Mehmetçiğin fedakarlığı ile Kıbrıs Zaferi kazanılmıştır. Tıpkı Kıbrıs Barış Harekatında olduğu gibi bugünde Türkiye’nin Milli görüş’ün kararlılığına, milli görüşçülerin iman ve heyecanına ihtiyacı vardır. Çünkü Türkiye tıkanmıştır. Siyaseten tıkanmıştır, ahlaken tıkanmıştır, ekonomik olarak tıkanmıştır. Dış politika da tıkanmıştır. İşte Gazze’de yaşanan katliam ortada.
BİZE NE BM’DEN, AB’DEN, BİZE NE AMERİKADAN!
İnanın Milli Görüş iktidarda olsaydı, Saadet Partisi iktidarda olsaydı, İsrail bu katliamlara bu insanlık dışı saldırılara cesaret edemezdi. Sadece Kıbrıs barış harekatı bile bizim farkımızı, milli görüşün farkını anlamak için yeterli. 1974 yılına gelene kadar Kıbrıs’ta soydaşlarımıza karşı en acımasız katliamlar yapılıyordu. Ama bizden önceki iktidarlar, Amerika ne der, Avrupa ne der, Birleşmiş Milletler ne der diye düşünmekten hiçbir adım atamadılar. Tam üç defa Kıbrıs’a çıkartma yapmaya niyet ettiler. Ama Amerika’dan gelen bir mektupla askerimizi geri döndürdüler. Peki MSP gelince ne oldu? 1974 yılında Milli Görüş iktidara gelince ne oldu? “Bana ne Amerika’dan, Bana ne Amerika’dan” dedi ve Kıbrıs’taki soydaşlarımızın yardımına koştu. Kanı durdurdu. Feryadı dindirdi. Adayı barış ve huzura kavuşturdu. Bugün olsa yine aynı şeyi yaparız. “Bana ne Amerika’dan bana ne Avrupa’dan” der Gazzeli mazlumların yardımına koşardık.
GAZZE İÇİN CELLATTAN MERHAMET BEKLEMEYİN!
Gazze’de gerçekten tarihin en acımasız katliamlarından biri yaşanmaktadır.
Filistinli masum çocuklar oyun oynarken şehit edilmektedir.
Bu saldırılar, israil’in ne kadar alçaklaşabileceğinin ve ne kadar vahşileşebileceğinin bir göstergesidir.
Mübarek ramazan ayında, camileri bombalayan, silahsız masumları hedef alan bir anlayış ancak ve ancak terörizmle, alçaklıkla ve canilikle tanımlanabilir. Bu yüzden İsrail devleti tarihin gördüğü en cani ve en terörist devlettir. Bu katliam karşısında sessiz kalan bütün uluslar arası kurum ve kuruluşlarda en az bu terörist devlet kadar suçludur. Ve tarih önünde de insanlık önünde de Filistinli masumların hesabını veremeyeceklerdir. İslam ülkeleri sözkonusu olunca her türlü yaptırımı harekete geçiren, her türlü ambargoyu uygulamaya koyan BM ve Uluslar arası kuruluşların İsrail sözkonusu olunca ortaya koyduğu duyarsız tavır iki yüzlülüğün ta kendisidir. Bu gerçeklere rağmen, Filistinli masumların imdat çığlığına koşmak yerine, hala çareyi BM ve ABD’de aramak, acaba onlar ne der diye beklemek celladından merhamet dilenmektir. Çünkü biz bunların karanlık sicilini biliyoruz
SAADET’TEN FİLİSTİN BARIŞ GÜCÜ ÖNERİSİ
İsrail konusunda sözün bittiği yerdeyiz. Lafla peynir gemisi yürümüyor. Tam tersine cılız açıklamalar, sözde kınamalar israil’i daha fazla cesaretlendirip, daha fazla pervasızlaştırıyor. israil sözden değil güçten anlar. Bütün dünyanın gözü önünde gerçekleşen bu insanlık dramını durdurmanın tek yolu israil’e yönelik acil bir müdahaledir. Saadet Partisi olarak Türkiye’nin öncülüğünde islam ülkeleri askerlerinin yer aldığı Filistin barış gücü oluşturulmasını öneriyoruz. Bu barış gücü acilen filistin’e konuşlandırılmalıdır. Ve bu güç israil’in her saldırısına misliyle karşılık verecek bir teçhizat ile donatılmalıdır.
O KADAR KOLAY MI DİYENLERE SESLENİYORUZ!
Efendim nasıl olacak? O kadar kolay mı? diyecekler. Muhalefetsiniz rahat rahat konuşuyorsunuz diyecekler. Peki o zaman bende şunu sorarım?Libya’ya Fransızların emrinde asker gönderirken çok kolaydı! Nato’nun emrine iki tane donanma gemimizi verirken çok kolaydı! Amerikan ordusu ırak’a gireceği zaman, Meclis’e tezkere göndermek çok kolaydı. Suriye’ye demokrasi getirirken çok kolaydı. Birleşmiş Milletler istedi diye Somali’ye asker konuşlandırırken çok kolaydı. NATO isteyince, Amerika isteyince, Birleşmiş milletler isteyince çok kolay da, Filistinli masumların feryadı arşı sardığı halde Gazze’ye asker göndermek neden bu kadar zor oluyor. Libya’ya iki tane gemi gönderdiniz? Sözde Libya’ya demokrasi gelecekti. Kaddafi gidecek huzur gelecekti. Libya özgür olacaktı.
Peki ne oldu? Daha iki gün önce Dışişleri Bakanlığı bir çağrı yayınladı?
Ne var bu çağrıda? Diyor ki; “Türk vatandaşları sakın Libya’ya gitmesin”
Libyadakilerde hemen Türkiye’ye dönsün. Niye? Libya 7’ye bölündü de ondan. Libya’da kan gövdeyi götürüyor da ondan. Libya’da kardeş kardeşi vuruyor da ondan. Can güvenliği, mal güvenliği yok da ondan. Ey Amerika, ey Avrupa, ey nato ey Birleşmiş milletler. Yere batsın sizin demokrasiniz. Yere batsın sizin özgürlüğünüz. Yere batsın sizin vicdanınız, yere batsın sizin insanlığınız.
TAPUSU BİZDE DİYENLER TAPULARINA SAHİP ÇIKSIN
Filistin ve Türkiye aynı ortak geçmişin varisidir. Osmanlıda aramızda hiçbir sınır yoktu. Bizim için İstanbul ne ise Konya, Konya ne ise Gazze oydu. Hatırlarsınız, Sayın cumhurbaşkanımız bir keresinde “filistin’in tapusu bizdedir” demişti. Doğru söylemiştir. Gerçekten Filistin’in tapusu bizdedir. Ancak Filistin’in tapusu bizdedir diyenler tapusuna da sahip çıkmalıdır. Biz Filistin’e başkaları gibi bakamayız. Çünkü Filistin bize 600 yıl dünyaya barış ve adalet götürmüş bir ecdadın mirasıdır. Sultan abbduhlamit han’ın emanetidir. Orada şehit olan her Filistinlinin vebali en çok bizim omuzlarımızdadır.
Bu yüzden AKP Hükümeti bu ortak geçmişe, bu şanlı tarihe uygun bir politik duruş ortaya koymalıdır. Her zaman yaptığı gibi telefon diplomasileriyle, sözlü kınamalarla bu vahşet geçiştirilemez. Yaşadığımız bu süreçte Türkiye bir karar arafesindedir. Batı’ya ABD’ye, uyduluk etmeye devam mı edece yoksa, İslam dünyasına lider mi olacak. Zalimlere payanda mı olacak yoksa mazlumların elinden tutup onlara öncülük mü yapacak. Son 300 yıldır dünya’ya kan, gözyaşı, işgal, açlık, kaos ve sömürü’den başka bir şey getirmeyen bir medeniyete eşbaşkanlık mı yapaca yoksa, adil bir düzen kurulması için mi çalışacak. Avrupa Birliği kapılarında oyalanmaya devam mı edecek yoksa İslam birliği’ni mi kuracak. Artık bunun kararını vermek zorundadır. Çünkü zaman kalmamıştır. Çünkü ateş kapımıza dayanmıştır.
Sadece Gazze değil, bütün İslam coğrafyası kaos ve kargaşa dolu. Müslüman ülkeler adım adım parçalanıyor, işgal ediliyor. Musul’dan Bağdat’a, Halep’ten Şam’a, Bingazi’den Trablus’a kadar her taraftan kesif dumanlar yükseliyor. Arakan’dan, Kabil’e, Mali’den, Somali’ye kadar her yerden feryatlar, çığlıklar geliyor. 1914 yılında başlayan Birinci Dünya Savaşı bütün haritaları değiştirmişti. Şimdi 2014’teyiz.
Küresel taksimin Yüzüncü yılında, sınırlar yeniden tanzim ediliyor. “Böl-parçala ve yok et taktiği” acımasızca uygulanıyor. Zaten bölünmüş bir coğrafya daha da küçük parçalara bölünüyor. “Mikro Devletçikler” kuruluyor. Bunun için, Kürt, Türk, Şii, Sunni, Arap, Acem denilerek, her türlü etnik ve mezhebi farklılıklar tahrik ediliyor, kışkırtılıyor. Coğrafyamız hızla büyük bir savaşın içine itiliyor.
3 ADAYA DA SERT ELEŞTİRİLER
Bu tarihi dönemeçte önemli bir seçime gidiyoruz. Bugün burada toplanmamızın önemli nedenlerinden birisi de 10 Ağustos’ta yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimleridir. Bugün bu toplantıda sizlerin görüş, düşünce ve değerlendirmelerini alacağız. Milli görüş’ün ilke ve prensipleri çerçevesinde mevcut adayları ölçüp, biçip, tartacağız ve hep birlikte bir karara varacağız. Biz başından beri ifade ediyoruz; diyoruz ki; Milli görüş kişiler üzerinden değil ilkeler üzerinden siyaset yapar. Milli görüş Adamın adına değil, hak ve batıl mücadelesindeki duruşuna bakar. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de adayların kaşına gözüne, adına, soyadına değil, ilkelerimize uygun olup olmadığına bakacağız. Bir kuyumcu titizliğiyle teraziye koyacağız. Sonra tartacağız. Zadegandan yana mı garibandan yana mı? Boğaz’daki patrondan yana mı, somadaki işçiden yana mı? Hans’tan yana mı Hasan’dan yana mı? ona bakacağız. Kararımızı ona göre vereceğiz.
EKMELETTİN BEY'DEN ASIL JESTİ GAZZE İÇİN BEKLİYORUZ.
Beyzadelerden yana mı, yoksa garibanlardan yana mı ona bakacağız. Boğaz'daki patrondan yana mı, Soma'daki işçiden yana mı ona bakacağız. Hans'tan yana mı, Hasan'dan yana mı ona bakacağız. Şimdi bir kriter daha ekleyeceğiz. Gazze'deki katliam karşısındaki duruşuna bakacağız. Gazze konusunda nasıl bir tavır ortaya koyuyor ona bakacağız.
Ekmelettin Bey, jest olsun diye Sayın Başbakan'a 1000'er lire gönderdi. Ekmelettin Bey'den asıl jesti Gazze için bekliyoruz. Yıllarca İİT Başkanlığı yapmış biri olarak bütün islam ülkelerini Gazze için harekete geçirmesini bekliyoruz.
Sayın Başbakanımıza gelince kendisi Ekmelettin Bey'in gönderdiği 1000 lirayı ahlaki bulmadığı için geri iade etti. Kanaatimce doğru da yaptı. Şimdi merak ediyoruz ve bekliyoruz. Acaba Ekmelettin Bey'in 1000 lirasına gösterdiği hassasiyeti 2005 yılında Yahudi Lobisinden aldığı üstün cesaret ödülü için de gösterecek mi?
Selahattin Demirtaş'a gelince de ondan da İmralı için gösterdiği mücadelenin en azından bin de birini Filistinli masum kardeşlerimiz için göstermesini bekliyoruz.
BİZİM MÜCADELEMİZ, 750 TL MAAŞ ALAN İŞÇİNİN MÜCADELESİDİR
Milli Görüş bu toprakların vicdanıdır.Tek çaresi, tek kurtuluş reçetesidir. Çünkü Milli Görüş’ün mücadelesi, “onlar bakan, başbakan oldu biz de olalım mücadelesi değildir.” Onlar ihale aldılar biz de alalım mücadelesi değildir. Onlar yalılara, yatlara, plazalara taşındılar bizde taşınalım mücadelesi değildir.
Biz hakkın ve hakikatin mücadelesini veriyoruz. 750 bin liralık saat takan saltanatın değil, 750 liralık maaş için göçük altında can verenlerin mücadelesini veriyoruz. Devletin malını yağmalayanların değil, “devlet malıdır, sedye kirlenmesin” deyip “çizmelerini çıkarmaya kalkan”ların mücadelesini veriyoruz. Lüks rezidanslarda ihale paylaşanların değil, son nefesini vereceğini bile bile elindeki oksijen maskesini arkadaşına verenlerin mücadelesini veriyoruz. Hak yiyenlerin değil, kömür karası bulanmış avuçlarındaki notta, “hakkını helal et oğlum” diyenlerin mücadelesini veriyoruz. Eli nasırlı, yüreği hüzünlü çiftçinin mücadelesini veriyoruz. Evine ekmek götürmekte zorlanan asgari ücretlinin, açlığa mahkum edilen emeklinin mücadelesini veriyoruz. O yüzden herkes sussa da, susturulsa da, biz susmayacağız. Takatimizin sonuna kadar, en gür sesle hakkı haykırmaya devam edeceğiz inşallah.
milligazete.com.tr