GÜNDEM
Özel'den Çarpıcı İddia!
İsmet Özel, 'Asabiyet/Kemalizm/İslam Davası' başlıklı yazısında Mavi Marmara sebebiyle İsrail'in özür dilemesini kaleme aldı.
Bir vakıadır önüme şifadır diye koydukları nice dolmaları yuttuğum ve lâkin onların hiçbirini hazmetmedim. Nasibim varmış ki, kustum onları. Dolmaların beni felç etmeyecek kadarını, beni felç etmeyecek tarzda yutmuş olmam hali Allahın emri, Peygamberin kavliyle gelin olup bana geri geldi. Nasıl oldu bu? Niçin bir çok başkaları aynı ayıklıkla teçhiz edilmedi? Çünkü o başkaları ortaya kendileriyle Türkiye arasında bir doku uyuşmazlığını ön kabul sayıp çıkmışlardı. Oysa bana dolma yutturan Türkiyenin tersine çevrilemez kazançlarına şartlanmış olmamdı.
Ne zaman ki Türkiyenin her kaybının birilerinin servetine ve şöhretine dayanak kılındığını fark ettim, işte o zaman yolumun hepsinden ayrı olduğu şuuruna erdim. Erdirildim desem haddi aşar mıyım, bilemem ama; payıma düşen miktarda bilinçliyim artık. Hamdederek yaşama imkânı bana hediye edildi. Bu demektir ki, katıksız bir CIA operasyonu formunda cereyan eden Mavi Marmara sebebiyle İsrail devletinin Türkiyeden ABD zoruyla af dilediği tevatürünü yeni bir dolma şekline sokup bana kimse yutturamaz.
PKK militanlarına fiilen esir düşüldüğü, Ermenistanın PKK sırtından kazançlarını azamiye çıkardığı ahmakların, gafil ve hainlerin gözünden saklanabilse de; PKK zaferi dolayısıyla ve yükselen Ermeni talepleri karşısında çaresizlikten kıvrananların gelecek endişesini mesuliyet sahibi kişiler gözden kaçırmıyor. Türk milleti bu durumun adını koymuştur. Buna aslanı kediye boğdurmak denir.
Tabiri ben asker ocağında öğrendim. Türk milleti sabırlıdır. Tarih içinde yerini aldığı günden beri neye nereye kadar tahammül edeceğini bilir. Boğulan aslan da boğan kedi de bellidir. Aslanın ne cins aslan olduğu, aslanlığını nasıl ele geçirdiği, kedinin aslan boğmuş olmakla kedilikten sıyrılamayacağı da bellidir. Boğduran elin kimin eli olduğu daha çok bellidir.
Turgut Özalın cumhurbaşkanlığı makamını işgal etmesiyle birlikte Türk topraklarına mütareke şartları avdet etmiştir. Türkiye o biçim Türkiyelik kılığına kültürel, siyasi, ekonomik bünyede tedavisi gayri mümkün hasarlar güdümüyle sokulmuş ve giderek, Türklere mülkiyet hakkı tanımayan bir öteki Türkiye biçimi âbâd edilmiştir. En az yirmi senedir Türkiyede yaşayanlar olarak ikinci kez mütareke atmosferinde soluk almaya çabalıyoruz. Can ve mal emniyetimizin Türk bayrağı altında sağlanamadığı günler bu günler. Beterin beteri kapımızı fütursuzca çalıyor. Af dileme numarasıyla İsrailin o biçim Türkiyeye ne yapacağını öğrenmemize az kaldı.
Mondros Mütarekesinin Haçova Meydan Muharebesi ruhuyla siyasî şahsiyetini yükseltmiş Türkü beklenmedik bir üslûpla ahmaklaştırıp çirkinleştiren, haysiyet kırıcı yanı, küçültücü özelliği neydi? Müslümanlığımızın avadanlıklaştırılması, çerçevesi İslâmî hedef gütmeksizin çizilmiş siyasi hesapların malzemesi şekline sokulmuş olmasıydı. Uhdesinde Cihad-ı Ekber ilân etme salahiyeti barındırdığı vehminden güç alan bir iktidar tecrid edilmekten ne yapıp yapıp kurtulmak istiyordu. Bu kurtuluşu Greklerin ve Ermenilerin el altından himmetine muhtaç olduğunu biliyordu. Birinci Cihan Harbi galipleri kampında kendine yer açmış bulunan Yunanistan, bağımsızlığını ilân etmiş olmasına rağmen hayat imkânlarını Osmanlı vilâyeti mesabesinde kalarak kullanabildiği için zevahiri kurtaran bir tutum takınmalıydı; takınmadı.
Ermeniler karınlarını tebaa-ı sadıka yağcılığıyla ancak doyurabildiklerinden; onların da harbin sonunda Osmanlı varlığına el altından sahip çıkmaları beklenirdi. Boşa çıkan beklentiler mütareke sebebiyle yalnızlaşan insanlar üretti. Yalnızlığın dehşeti onları başlarını taştan taşa vuran insanlar haline getirdi. Bu gün İstiklâl Harbi diyerek anlaşılır bir şeymiş gibi sözünü ettiğimiz mücadelenin öncesinde ve cereyanı sırasında insanların hiçbiri tutarlı hareketler göstermedi. Herşey olup bittikten sonra öyle olsa ne iyiydi düzmeceliğinin tuzağından sakınmak zor bir şey değil, imkânsız bir şeydir.
Gelin görün ki, 2013 yılında milleti tahkir eden mütareke öncekinden daha meşumdur. Eğer gerçekten bir af dileme bahis konusuysa, İsrail kendinden ne bakımdan üstün bir ülkeden af dilemektedir? Hayır, İsrail hiçbir otoriteye Beni affet! diye yalvarmıyor. Sadece 2015de Türkiyenin Ermenistana özür beyan edebilmesinin yolunu açıyor. Türkiyenin tazminat talebi vahim gelişmelerin başlangıcıdır. ABD dikte etmek suretiyle İsraile bir koy beş al formülünü hatırlatıyor. Türkiye (?) Ermenistana tazminat ödediğinde, hem Tel-Avivin, hem Atinanın kârlarını azamiye çıkaracaklarını anlamamak için AK Partili olmak yeter. Bu karambolden Çerkeslerin nasıl kârlı çıkacaklarını da Pontus militanlarına sormak lâzım.
Türkiyedeki uyanıkların sayısı az değil. Kendi payıma dolma yutmuş olmaktan hissettiğim sıkıntıyı son günlere kadar bütün milletin bir şekilde aldatıldığı fikriyle dağıtıyordum. Ne milleti? Millî irade diye bir şey var mı? Çok yönlü, çok hukuklu, çoğulcu millî irade olabilir mi?
İsmet Özel - istiklalmarsidernegi