EĞİTİM
Özel okul öğretmeninin idamını bekleyişi
“Öğretmenim, sizi çok seviyorum. Umarım seneye de bizim öğretmenimiz olursunuz” notunu okudu, gülümsedi ve 5 dakika sonra telefonu çaldı.
Özel okullarda çalışan öğretmenlerin son yıllarda yaşadıkları “eğitim öğretim yılının hemen sonunda işten çıkarılma prosedürü” gittikçe daha da travmatik bir hal almaya başladı.
Bütün bir yıl öğrencileri için emek harcayan, cumartesi ve pazar dahi köle gibi çalışan, veli toplantısı adı altında geç saatlere kadar yorgun argın okulda mesai harcayan, her türlü etkinlikte görev alması zorunlu olan, hatta alışveriş merkezlerinde okul tanıtımı yapmaya zorlanan ve birçok kurumda maddi ve manevi olarak bunun karşılığını hiçbir şekilde alamayan öğretmenlerle işi biten kurumlar, eğitim öğretim yılının sonunda “sizinle artık çalışmak istemiyoruz” diyerek öğretmeni kapı dışarı ediyor. Bu öğretmen kimi zaman sözleşmeyle belirlenen sorumluluklarını aksatan, kimi zaman yıllarını bu mesleğe adamış; okul idaresi tarafından iliğine kadar sömürülmüş, kimi zaman mesleğe yeni başlamış ve bu tecrübesizlikle hatalar yapan ve bu hatalarına tolere edilemez gözüyle bakılan bir stajyer, kimi zaman da yanlış planlama ya da ani gelişen bir değişiklik sonucunda kadro fazlası olan bir öğretmen olabiliyor. Sebebi ne olursa olsun bu kararın öğretmene eğitim öğretim yılının sonunda bildirilmesi bu öğretmenin gelecek yıl için işsiz kalması anlamına geliyor. Zira özel okullarda personel alımı (yazılı sınav, mülakat, örnek ders gibi uygulamalar) her yılın Mart ve Nisan aylarında yapılıyor ve yeni sözleşmeler en geç Mayıs ayında imzalanıyor. Yani Haziran ya da Temmuz ayında işten çıkarılan bir öğretmen için yeni bir iş bulmak adeta imkansız hale geliyor.
Özel okullar öğretmen istihdam ederken genellikle bir yıllık sözleşme imzalıyor ve bünyesinde çalıştırdığı ve çalıştırmaya devam edeceği öğretmenlerin sözleşmelerini her yıl yeniliyor. Bu, okul için yasal bir hak. Öğretmenleri birer kullan at mendil olarak gören özel okullar, öğretmenleri işe alırken yüksek meblağlarda senetler imzalatıp, öğretmen maaşlarının bir kısmını elden vererek, bu şekilde hukuku yok sayıyor. Yalnızca kendi çıkarları doğrultusunda bir iş ahlakına sahip olan özel okullar, çalışanının ailesini, hayatını, omuzlarındaki borç yükünü, emeğini ve özlük haklarını yok sayma konusunda hiç tereddüt yaşamıyor. Ataması yapılmayan öğretmenlerin fazlalığı ile birlikte öğretmenlik mesleğinde yapay bir arz fazlası oluşmuş durumda. Bu durumdan da kaynaklı olarak, özel okullar “biri gider, diğeri gelir” mantığıyla hareket edip öğretmenlik mesleğinin gururunu ayaklar altına alıyor.
Şüphesiz özel okulların bu denli rahat tavır sergilemesinin en önemli sebebi özel okul öğretmenlerinin örgütsüz olmaları. Ülkemizdeki hiçbir eğitim sendikası -ki buna KESK’e bağlı Eğitim-Sen de dahil- özel okul öğretmenlerini örgütlemek adına bir girişimde bulunmuyor, bunu gündemine bile taşımıyor. Herhangi bir sendikal faaliyet içerisinde bulunamayan özel okul öğretmenleri de kitlesel bir mücadele veremiyor ve özel okulların sömürücü dişlileri arasında ezilmeye mahkum ediliyor. Bu durum artık herkesin bildiği bir sırra dönüşmüş durumda.
Özel okulların keyfiyeti ve özel okul öğretmenlerinin örgütsüzlüğü ile birlikte hem Milli Eğitim Bakanlığı’nın hem de Maliye Bakanlığı’nın denetim mekanizmalarının yetersizliği de işverenlerin ekmeğine yağ sürüyor. Zaten örgütlü bir mücadele veremeyen özel okul öğretmenleri, gittikçe daha da yalnızlaşıp, doğallığında teslimiyetçi bir havaya bürünüyor. Bu da herkesin bildiği bir başka sır.
Öğretmenlikte “etik” kavramının çok önemli olduğunu her fırsatta vurgulayan özel okullar, sıra kendilerine geldiğinde etik kavramını görmezden gelmekten hiç çekinmiyorlar. Özel okullar çalıştırdıkları öğretmenleri işten çıkardıklarını eğitim öğretim yılının sonunda söyleyerek öğretmenin kendisine yeni bir iş bulma olasılığını ortadan kaldırıp, bunun sebebini de “öğretmen nisan ayında işten çıkacağını bilirse yıl sonuna kadar işi aksatır” öngörüsü ile açıklamaya çalışıyor.
Öğretmenlerin işten çıkarılış biçimi de son derece nahoş. Her özel okul kendine göre bir “temizlik günü” belirliyor. Bu bazen karne günü, bazen seminer döneminin ilk veya son günü olabiliyor. Öğretmenler bu günlerde kurbanlık koyun gibi öğretmen odalarında oturup kendisine gelmesi muhtemel telefonu beklemekte ve bir yandan da okulun kendisine buyurduğu son angaryaları tamamlamakla meşguldür. Bu esnada telefonu çalan öğretmen, biraz önce öğrencisinden aldığı notu bir kenara bırakır ve ilgili idari personelin yanına gider. Kalan öğretmenler de “ben değilmişim, bu sene de kurtuldum” duygusu ile bir sonraki seneyi beklemeye başlar.
Özel okul öğretmenlerinin yıl sonu sevinci böyledir işte.