GÜNDEM
‘One minute’ çıkışından dönülmeyecek!
Dostlar,
sanal medyada paylaşıyorlar; “Neo- Con’ların, İsrail ve Almanya’nın ekonomik
bağımsızlığından çok rahatsız olduğu Halkbankası ne tesadüf bir operasyona
hedef oldu ve küresel haber merkezleri ‘Türkiye’de büyük korupsiyon’ diyerek
haberi duyurdular...”
Bunu
düşünürken şu soruyu da hatırlayalım; “one minute” çıkışı neydi ve ne ifade
ediyordu?
Bazılarınız
hemen şunu söyleyecek; “iç siyaset malzemesiydi”!
Değildi
sevgili dostlar, “one minute çıkışı” asla bir iç siyasi malzeme değildi! “One
minute” bir milletin, IMF sultası, Almanya-İsrail-AB baskısı altında yıllarca
inleyen bir ülkenin, “en üst düzeyde” haykırışı, ayağa kalkışı ve 1800’lerin
başından itibaren başlayan başaşağı gidişe “DUR” deyişiydi...
Nasıl
mı?
Olayın
yaşanmasının hemen ardından, ertesi gün gazetede ne yazmışım, aynen kısaca
aktarıyorum, sonrasında analize devam edeceğim:
“...Helal
olsun Başbakan’ımıza... Neden mi helal olsun? Hemen arz edeyim: Değil
Washington gazetecisi kim olursa olsun, hiç kimse Türkiye Cumhuriyeti’nin
Başbakanı’nın omuzuna ‘sus’ diye bastıramaz, kesinlikle hiçbir şekilde
dokunamaz! Moderatör, bir ülkenin başbakanının sözünü, cevap hakkını
kullanırken, hele verilmesi gereken süre bile dolmadan asla kesemez! Bir
ülkenin Cumhurbaşkanı, hangi ülke olursa olsun Türkiye’yi temsil eden
Başbakan’a bağıramaz, yüksek sesle suratına dönüp azarlayamaz! Yaparsa
ne olur! İşte böyle olur! Her onurlu insan, her dik duran devlet adamının
yapacağı gibi cevabını alır. Başbakan Erdoğan da yapması gerekeni yapmış ve
haddini aşanlara gerekli cevabı vermiştir... İşin bir de başka bir yönü var. Bu
bir dönüştür! Bu bir kalkıştır! Yılların ezilmişliğine isyan etmek isteyen Türk
halkı için sıkıştığı yerden yeni bir çıkış fırsatı, yani Türk tarihine göre
yeni bir ‘dağları delip yeni bir YAŞAM ALANI’na çıkıştır”...
Sevgili
dostlar, ertesi gün heyecan içinde yazdıklarıma, zamanla yaşananları da
ekleyince bugün çok daha net olarak görüyorum ki; HAKLIYMIŞIM! Bu bir kalkışma,
kadere karşı duruşun ilk harcı, “emperyal olma” yoluna girip devleşen, CİHANŞÜMUL
hale Türkiye’nin ilk adımlarıymış...
Sonuç:
Bir Türk vatandaşı olarak benim için hayatta hiçbir ideal
“tam bağımsız, ekonomik olarak güçlü, küresel anlamda egemen bir Türk Devleti”
üstünde olamaz! “One minute” Türkiye’yi kendi “arka bahçesi” sananlara ve
onların Ortadoğu’daki taşeronlarının kafasına indirilen ilk “BALYOZ” ve yakılan
ilk ateştir. Türkiye’de yerleşik “düşünen kafalara”, bu hareketi ve sonrası
başlayan süreci, küçültmek yerine anlamalarını ve “bundan sonra neler
yapabileceğimizi” bu ülke adına sorgulamalarını öneriyorum. Küçültmeye çalışmak
yerine, yakılan “emperyal-CİHANŞÜMUL olma” meşalesine katkıda bulunsunlar!
Son
söz: Erdoğan “Büyük Türkiye” ülküsünün
ateşini “one minute ile yaktı”, IMF-AB’den kurtulma adımlarıyla da
pekiştirdi... O günden bugüne çok yol alındı, Türkiye önce DUR dedi sonra ayağa
kalktı ve yoluna devam ediyor... Bu yolda herkesin “siyaset dışı bir tutumla”
kendisine destek olması ve Türkiye’nin dünya üzerinde hak ettiği yere gelmesi
uğrunda elinden geleni yapması gerekli. İçeride “siyaset yaparız, kavga ederiz,
kapışırız” ama bu “iç dinamik” dışarıya karşı atacağımız adımlarda “birlik
olmamızı” engellememeli... Türkiye’yi seven, bu ideale inanan herkes “o günden
beri Erdoğan’ın yol arkadaşı” ve YOL ARKADAŞLIĞI hedefe varılıp yol
tüketilmeden asla bitmez... Bu yola hep birlikte bu toprakların insanı olarak
çıktık ve BÜYÜK HEDEF’e varmadan durmayacağız... (Yiğit Bulut / star)