EĞİTİM
Öğretmenlikte mülakat olmalı mı?
Öğretmenlikte mülakat olmalı mı ya da çıkarılan gürültünün sebebi
23 Şubat 2014, Pazar
Sözlü sınav denilince akla hemen kayırmacılık geldiğinden sözlü sınav denilince ciddi bir tedirginlik oluşmaktadır. Özellikle kariyer mesleklerin tamamında sözlü sınav vardır ve bunun kaldırılmasına yönelik bir çabada söz konusu değildir.
Bu bağlamda Milli Eğitim Temel Kanunu İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 5 inci maddesine göre aday öğretmenlikten asil öğretmenliğe geçişte öngörülen sözlü sınav da şimdiden ciddi bir tedirginlik oluşturmuştur.
Her veli, çocuğunun en iyi öğretmenden ders almasını talep etmektedir ve bu durum en tabii hakkıdır. Ancak, şuana kadar kamunun bulduğu en iyi öğretmen seçim yöntemi ise sadece merkezi olarak yapılan yazılı sınav olup, bunun tek başına yeterli olmayacağı ise bilinen bir gerçektir. Geleceğimizi emanet edeceğimiz nesillerin yetişmesi için en iyi öğretmen seçim yönteminin sadece yazılı bir sınav olduğunu söyleyerek yeni arayışlara gidilmesini engellemek gerçekçi değildir. Önemli olan, en iyi öğretmen alım yöntemi ile objektif kıstasların nasıl oluşturulması gerektiği konusunda sözü olanların rahatça bunu açıklamasıdır. Yoksa her açılıma istemezük türü yaklaşımlar doğru değildir.
Kaldı ki benzer bir şekilde sadece yazılı sınavla özel okullarda öğretmen istihdamının en iyi yöntem olduğunu iddia eden birisi çıksa bu kişi hakkında ne düşünüleceğini tahmin etmek zor olmasa gerektir. Orası özel sektör diye itirazların yükseldiğini duyuyoruz ancak, ister özel okul, isterse kamu okulu olsun öğretmenlere emanet edilen şey geleceğimiz olan öğrencilerdir.
O zaman bu kadar itirazın sebebi nedir?
İşte üzerinde kafa yorulması gereken konu sözlü sınavın riskini ortadan kaldıracak yöntemler üzerinde durulmasıdır. Bu yöntemlerden bir tanesi kamera yöntemidir. Diğer bir yöntem ise memur sendikalarıyla çalıştay düzenleyip objektif kriterler üretmeleri yönünde gayret göstermelerinin sağlanmasıdır. Kaldı ki taraflar bir araya gelerek zaten var olan riski azaltabilirler.
Her defasında yaklaşık en az 10 bin civarında öğretmen adayı alımının söz konusu olduğu dikkate alındığında giriş sınavında sözlü sınav yapılmasının rasyonel olmadığını söyleyebiliriz. Ancak, en az bir yıllık adaylık döneminde birçok konu açıklığa kavuşacak ve ilgililerin nitelikli bir öğretmen olup olmayacağı ortaya çıkacaktır.
Adaylık dönemi sonunda yapılacak objektif değerlendirmeler neticesinde ilgililerin asil öğretmenliğe atanıp atanamayacağının belirlenmesi kadar daha doğal bir yöntem olamaz. Ancak, öğretmen olamayacakların memuriyetle ilişiğinin kesilmesi yerine durumlarına uygun memur kadrolarına atanmaları daha uygun bir yöntem olacaktır. Kaldı ki aşağıda detaylı bir şekilde izah edeceğimiz üzere, uygulamada staj adı altında sözlü sınav benzeri bir uygulama zaten vardır.
Mevcut uygulamada adaylık sonunda zaten sınav var
657 sayılı Kanunun Adaylık devresi içinde göreve son verme başlıklı 56 ncı maddesine göre, adaylık süresi içinde temel ve hazırlayıcı eğitim ve staj devrelerinin her birinde 60 puanın altında not alarak başarısız olanlarla adaylık süresi içinde hal ve hareketlerinde memuriyetle bağdaşmayacak durumları, göreve devamsızlıkları tespit edilenlerin disiplin amirlerinin teklifi ve atamaya yetkili amirin onayı ile ilişikleri kesileceği hüküm altına alınmıştır. Dolayısıyla daha önceki yazılarımızda da bahsetmiş olduğumuz üzere, adaylık dönemi memurlar açısından oldukça kritik bir dönemdir. Ancak, sanıldığı gibi insanların ekmekleriyle oynayarak bu dönemde görevlerine son verilmemektedir. Bu dönemde görevleri sona eren personel sayısı oldukça azdır.
Adaylık dönemi içerisinde Aday Memurların Yetiştirilmelerine İlişkin Genel Yönetmelik hükümleri çerçevesinde aday memurlar, temel ve hazırlayıcı eğitimlerden sınava tabi tutulurlar. Bu sınavlardan 100 tam puan üzerinden 60 ve daha yukarı puan alanlar başarılı sayılarak başarısız olanların görevlerine son verilmektedir. Aynı durum staj değerlendirmesi için de geçerli olup, başarısız olanların görevleri sonlandırılmaktadır.
Sözlü sınavın sübjektif olduğunu iddia edenlerin uygulamada var olup da uygulanmayan ya da gevşek bir şekilde uygulanan aday memurların staj değerlendirmelerinin objektif olduğunu iddia etmeleri mümkün değildir.
Zaten uygulamada olup da kamu kurumlarınca ciddi bir şekilde yapılmayan bir uygulamanın daha objektif bir kriterlere tabi tutulmasının niçin bu kadar gürültü kopardığını anlamak mümkün değildir. Yani Milli Eğitim Bakanlığı şuanki mevcut mevzuatla dahi yapmak istediği birçok şeyi yapabilir ve ciddi iyileştirmeler de sağlayabilir. Ancak, yitiğimiz sürekli başka yerde arandığı için maalesef bir türlü bulunamamaktadır.
Düğme sürekli yanlış ilikleniyor
Kamuoyu yeterince bilgilendirilmediği için son derece haklı uygulamalar büyük tepki toplamaktadır. Bu bağlamda konu yeterince açıklanamamış ve önyargılar kırılamamıştır.
Ayrıca, Ulusal Öğretmen Strateji Belgesi hala çıkarılamadığı için birçok husus açıklığa kavuşmamıştır. Halbuki öğretmenlerle ilgili strateji oluştururken öncelikle öğretmen alım süreci geniş katılımlı bir çalıştayla masaya yatırılmalı ve tarafların bu konudaki görüşleri alınarak oluşacak kaygılar bertaraf edilmelidir. Öğretmen olma sürecinin zorlukları, öğretmen alım kaynakları, öğretmen alım süreci, öğretmen alım sürecinde dershanelerin rolü, eğitim fakültelerinin öğretmen yetiştirmedeki artı ve eksileri, bu alandaki kaynak sorunları ve yapılabilecek iyileştirmeler, öğretmen arz ve talep dengesindeki sıkıntılar, arz fazlalığının nasıl eritileceği, eş durumu atamaları ve bu konuda yaşanan sorunlar, öğretmen eşlerinin statüsü, yetersizliği tespit edilen öğretmenlerin ne yapılacağı, öğretmenlerin yetersizlik tespit yöntemleri, öğretmen alım yöntemlerinin sıhhati, yeni alım yöntemi geliştirip geliştirilemeyeceği, en ideal yöntemin sadece yazılı sınav yöntemi olup olmadığı, öğretmenlerin hizmet içi eğitimi, öğretmenlerin yükselişinde esas alınacak yöntemler gibi birçok sorun ve çözüm önerisi bu çalıştaylarda masaya yatırılmalıdır.
Sonuç olarak öngörülen düzenlemeye göre başarılı olamayanlara ikinci bir sınav hakkı verilmesi, başarılı olamamanın yargısal denetimin yapılması, zaten uygulamada benzer bir düzenlemenin mevcut olması gibi hususlar dikkate alındığında bu kadar gürültü koparılmasının arkasında her şeye istemezük algısının yattığını düşünüyoruz. Aksi takdirde öngörülen düzenlemeye karşı çıkmak yerine daha rasyonel önerilerle gelinirdi.
Yeni Şafak - Ahmet Ünlü