EĞİTİM
Öğretmenlik Yapmadan, Öğretmen Yetiştirenler
Ayazağa Ortaokulu’nda 5/D şubesinin dersi matematik. Öğrenciler bölme problemlerini öğeniyor. Dersin öğretmeni ise okulun öğretmen kadrosundan değil. Çocuklara matematiği MEF Üniversitesi Matematik Öğretmenliği Bölüm Başkanı Yard. Doç. Dr. Zelha Tunç Pekkan öğretiyor.
Bu okulun koridorlarında kadrolu öğretmenlerin yanında üniversitede hocalık yapan akademisyenleri, eğitim fakültesi öğrencilerini de görmek mümkün. Nedeniyse, MEF Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde uygulanan yeni bir öğretmen yetiştirme modeli. Adı, ‘Okulda Üniversite’.
Eğitim fakültelerinin kimi akademisyenleri bugüne kadar "öğretmenlik yapmadan öğretmen yetiştirdikleri" sözleriyle eleştiriliyordu. Bu programda ise, eğitim fakültesinin akademisyenleri de öğretmenlik yaparak, pratik kazanıyor. Böylece üniversitede sadece teorik eğitim vermemiş olmaları hedefleniyor.
Öğretmen adayı üniversiteliler de aynı program dahilinde okullarda deneyim kazanıyor.
Nitelikli öğretmen yetiştirmek için...
MEF Üniversitesi bu yıl eğitim hayatına başladı.
Eğitim Fakültesi'nde matematik öğretmenliği ile rehberlik ve psikolojik danışmanlık bölümleri bulunuyor. Gelecek yıllarda fakültedeki bölüm sayısı artacak. Üniversite öğretmen yetiştirmede Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Özcan’ın geliştirdiği ‘Okulda Üniversite’ modelini uyguluyor.
Model; öğretmen adaylarının işyeri ortamında mesleki deneyim kazanması, öğretim üyelerinin de okulları bilerek öğretmenliği öğretmelerini amaçlıyor. Model, nitelikli ve deneyimli öğretmen yetiştirmeyi hedefliyor.
Proje kapsamında Ayazağa İlkokulu ve Ortaokulu, MEF Okulları ile işbirliği içinde. Eğitim Fakültesi Dekanı Özcan, öğretim üyeleri ve üniversite öğrencileri Ayazağa okullarında da çalışıyor.
Okulun rehber öğretmeni ile birlikte çalışarak çocuklara grup danışmanlığı veren MEF Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik danışmanlık bölümü Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. Gökçe Bulgan, işin mutfağında olduklarını söylüyor. Çocuklarla grup danışmanlığı yapılıyor.
Bulgan, eğitim fakültelerinde verilen eğitimin okullara göre kurgulanması gerektiğini belirterek, "Gerçek dünyayı görüp buraya göre çözümler üretmeyi öğreneceğiz. Ders verirken çocuklara dar bir dünya yaratmayacağız. İdeal olanı ve gerçekte olanı bilecek çocuklar" diye konuşuyor.
Rehberlik ve Psikilojik Danışmanlık Bölüm Başkanı Doç.Dr. Zümra Atalay ise, "Akademisyenler ve uygulamada olanlar arasında boşluk var. Bizim burada olmamız öğeretmenler için de önemli. Akademisyenlerin üstten bakmadığını, sahada olduğunu görüyorlar" diyor.
"Öğretmen yetiştirenin öğretmenlik deneyimi olmalı"
Okulda beşinci sınıfların matematik dersine matematik öğretmenliği bölümünden dört akademisyen giriyor. Bunlardan biri Yard. Doç. Dr. Zelha Tunç Pekkan. Pekkan daha önce de öğretmenlik yapmış. Tunç, eğitim fakültesinde öğretmen yetiştiren akademisyenlerin öğretmenlik deneyimi olması gerektiğini belirterek şöyle konuşuyor:
"Öğretmen adayları matematiği nasıl anlatacak, nasıl materyallar kullanabilir, nasıl çüzümler bulacaklar? Bunları anlatırken biz de sahadaki deneyimlerimizi aktaracağız. Çocuklar neyi iyi anlıyor, neyi anlayamıyor, nasıl anlatmak gerekiyor, çocuklar nasıl düşünüyor? Bunları da teorik bilgilerin yanı sıra pratikte tespit ediyoruz. Eğitim fakültelerini bitirenler, yurtdışına gidip doktorasını yapıyor. Sonra Türkiye’ye dönüp öğretmen yetiştiriyor. Üniversitede öğretmenlik öğreten bir akademisyen öğretmen bir gününü nasıl geçiriyor bunu bile bilmeyebiliyor. Ancak biz de burada bunu yaşıyoruz. Bir akademisyen de sınıfta nasıl davranıacağını, sınıfı nasıl susturacağını bilmeli. Bu yıl 5. sınıflardan başladık amacımız 8. sınıfa kadar öğrencilerin derslerine girmek. Benim de öğrendiklerime eklemem gerekenler var."
Üniversite ve okullar iç içe
Modeli geliştiren Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Özcan ise tıp fakülteleri ile hastaneler arasındaki ilişki nasılsa okullarla eğitim fakülteleri arasında da böyle bir lişki olması gerektiğini söylüyor:
"Dekan olarak ben de okuldayım. İleride okulda bizim de bir odamız olacak, burada aratırmalar da yapacağız. Üniversiteleşmiş okullar olsun istiyoruz. Öğrencilerimiz daha üst sınıflarda bu okulda yardımcı öğretmen olacak. Sadece bizim akademisyenlerimiz burada derse girmeyecek. Okulun deneyimli öğretmenleri de üniversitede izim öğrencilerimize ders verecek. Öğretmenlere hizmet içi eğitim vereceğiz."
Okul yönetimi de modeli destekliyor. Okul Müdürü Kenan Akbal, "Bu uygulamanın Türkiye geneline yayılması çok önemli. Burada böyle bir çalışma yapılması bizim için de bir ayrıcalık. Öğrencilerin matematiğe olan ilgi ve alakasının değiştiğini gözlemliyoruz. Gözleri parlıyor" diye konuşuyor. Müdür Yardımcısı Ata Mermer ise, "Hepimiz öğetmenlik bitirdikten sonra okullara geldiğimizde farklı ortamlarla karşılaştık. Öğretmen yetiştirirken uygulama ağırlıkta olunca öğretmenlerin niteliği de daha farklı olacaktır" diyor.
Çocukları öğreniyorlar
Üniversitenin eğitim fakültesindeki öğrencileri de gönüllü olarak okuldalar. Matematik notu düşük olan öğrencilere ders çalıştırıyorlar. Bu sayede öğrencilerle iletişimi öğreniyorlar. Büşra Kılın, "Öğretmenlik yapabilir miyim diye düşünüyordum, burada çocuklarla biraraya gelince yapabileceğimi ve keyif adığımı fark ediyorum” diyor. Zeynep Berfin Kerpeten, üniversiteden tecrübe ile mezun olabileceğini belirterek "Çocuklarla iletişimi şimdiden öğreniyorum. Hangi yollarla anlatıldığında anladıklarını fark ediyorum” diye konuşuyor.
Bu uygulamadan en çok memnun olanlardan biri de öğrenciler. Çocuklar derslerin daha eğlenceli geçtiğini söylüyorlar, Irmak Ünlü Türk, "İlkokulda matematik bana çok bunaltıcı gelirdi. Şimdi eğlenceli geliyor. Bu derste sıraların dizilişini bile değiştiriyoruz. Arka arkadaya değil takım çalışması yapabilecek şekilde oturuyoruz” diyor. Melek Ecren Aydın da, "Öğretmenimizin anlatışı daha farklı bazen komikleştiriyor da. Hiç sevmiyordum ama şimdi hiç sıkıcı gelmiyor matematik dersi" diye konuşuyor. Al Jazeera