EĞİTİM
Öğretmenlerin geçim derdi
Neden mi? Çünkü o kadar sorunları var ki, bunları bir seferde dile getirmek çok zor. Eğitim sendikalarının belli dönemlerde öğretmen sorunlarını dile getiren açıklamaları ve birkaç mitingi dışında, öğretmenlerimizin sorunlarını dile getiren pek olmuyor. Kamuda çalışan öğretmenler, devlet memuru olduklarından taleplerini dile getirmekten çekiniyorlar. Özel sektörde çalışanların sendikal örgütlenmeleri zaten yok. Kısacası öğretmenlerimiz yalnız ve çaresiz bir şekilde, zor şartlarda mesleklerini devam ettirmeye çalışıyorlar.
Dünyanın pek çok ülkesinde öğretmenler günü 5 Ekim’de kutlanıyor. Bizde ise, 12 Eylül askeri darbesinden hemen sonra 24 Kasım 1981 tarihi Öğretmenler Günü olarak ilan edilmişti. Yani Öğretmenler Günü bile askeri rejim döneminden kalan bir gün… Aradan tam 34 yıl geçti. Ama öğretmenler gününün 34.’üncü yılında bile öğretmenlerin sorunlarının çözümü konusunda yol alındığını söylemek mümkün değil. Geçim derdi ile uğraşan birçok öğretmen ek iş yapmak zorunda kalıyor.
Öğretmenler günü gelmişken, eğitimci kimliği olan aynı zamanda Eğitim Sen eski Genel Başkanı Alaaddin Dinçer’le konuştum. Söyledikleri oldukça dikkat çekiciydi: “Son 12 yılda öğretmen maaşları yaklaşık 4 kat artarken, temel tüketim maddeleri ve hizmetlerinde artış oranları 6-10 kat arasında artış gösterdi. Örneğin, bu artışlar, şarküteri ürünlerinde 6, ekmek’te 6,3, kahvaltı ürünlerinde 7, ev kirası 6,6, tüp gaz 6,1, diğer gıda ve hizmetlerde de 6 ile 10 kat arasında artışlar oldu. Aynı süre içerisinde 4 kişilik ailenin insanca yaşamı için 3470 TL gerekirken öğretmen aylıkları ortalama 2200 TL’de kaldı.” Bu rakamlarla enflasyon karşısında, öğretmen maaşlarına yapılan küçük artışların ne kadar anlamsız olduğunu bir kere daha duymuş oldum.
Yani anlaşılan o ki, öğretmenlerimizin cebine bir taraftan üç kuruş girerken, diğer taraftan 5 kuruş olarak çıkıyor. Yapılan küçük artışlar çözüm olmayınca, öğretmenlerimiz her geçen gün maalesef daha da yoksullaşıyor.
Bakın, en son yapılan toplu sözleşmeye göre, öğretmen maaşları 3+3 arttırılacak denmişti. Bu artışla 2100 TL maaş alan bir öğretmenin maaşına ayda 63 TL günde ise sadece 2 TL’ye denk gelen bir artış söz konusu olacak. Şimdi merak ediyorum bugün çarşıya çıksanız 2 TL’ye ne alabilirsiniz? 2 TL’yle; tanesi 50 kuruştan 4 sakız, tanesi 1 TL’den iki ekmek, 1 kilo soğan, 1,5 simit ancak alabilirsiniz.
Alaaddin Bey’in söylediğine göre, “30 yıl çalışan bir öğretmen 63 bin 069 TL ikramiye alabilmektedir. Öğretmenlere ödenmekte olan ek ders, uzmanlık tazminatı dâhil pek çok ödeme kalemi ikramiye hesabına eklenmemektedir. Hem bu ödenekler hem de 30 yıl koşulu nedeniyle 45 yıl çalışan bir öğretmenin tazminat kaybı yaklaşık 32 bin TL’dir. 45 yıl çalışan bir öğretmen aldığı ikramiye ile bir evin odasını ancak alabilmektedir. İkramiye hesaplanma yönteminde 30 yıl sınırı kaldırılarak işçilerde uygulanan kıdem tazminat tavan ücreti uygulamasına geçilmesinin yolunu açacak yasal değişiklikler yapılmalıdır.” Rakamlar ortadayken, öğretmenlerimizin durumuna iyi demek sizce mümkün mü?
Kısacası, yukarıda anlatılanların hiç birisi abartı değil. Öğretmenlik mesleğinin toplumun geleceği açısından çok önemli yeri varken, yaptıkları iş hiç de kolay değil. Çünkü bir insanı hem eğitim hem de öğretim anlamında yetiştirmek ve topluma kazandırmak kolay değil. Anne- babalar ne demek istediğimi çok daha iyi bilirler. Dünyanın en kutsal, en vicdan isteyen mesleği arasında yer alan öğretmenliğe hak ettiği değeri bir an önce vermek gerekmez mi?
Not: 22 Kasım Cumartesi (bugün) 11.00-13.00 saatleri arasında Kanal Sokak’ta canlı yayın “Yarınlar” programında bu hafta Milli Eğitim eski Sn.Bakanı Nejdet Tekin ile Eğitim Sen Genel Başkanı Sn. Kamuran Karaca konuğum olacak. İlhan Sevin