EĞİTİM
Öğretmenler Ek İş Yapmaktan Kurtulamadı!
Yeni Hükümetten Yeni Adımlar Bekliyoruz!
İlk ve ortaokullar ve liselerde 16 milyon 500 bin öğrenci ve 875 bin öğretmen için ders zili çalıyor. Üniversiteler ve örgün eğitim kurumlarıyla birlikte 20 milyonu aşkın öğrenci ve bir milyondan fazla eğitim çalışanı 2014–2015 eğitim-öğretim yılına başlayacak. Sendika genel merkezinde yeni eğitim yılı değerlendirme ve istişare toplantısı düzenleyen Demokrat Eğitimciler Sendikası (DES) Genel Başkanı Gürkan Avcı, “Yeni eğitim döneminde okullara bütçe ayrılmasını istiyoruz. Böylece okullarda para toplanmasına son verilecek ve öğretmenler tahsildarlıktan kurtulacaktır. Milli Eğitim Bakanı Sayın Nabi Avcı’nın talimatına rağmen halen okullarda aidat, kayıt parası ve farklı ad ve ihtiyaç kalemleri üzerinden bağış toplanmaya devam ediliyor” dedi.
VELİLER KAYIT PARASI VE ZORUNLU BAĞIŞTAN KURTULAMADI!
Milli Eğitim Bakanlığı’nın başarıyla uyguladığı e-Kayıt sistemi sayesinde velilerin evrak ve belgelerle uğraşmadan çocuklarını okullara kayıt yaptırmasının amaçlandığını fakat anne babaların geçmiş yıllara nazaran azalsa da zorunlu bağış yapmaktan kurtulamadığını söyleyen Gürkan Avcı, “Milli Eğitim Bakanlığına sunduğumuz ek ders esaslarına ilişkin taleplerimizin yeni eğitim dönemi başlamadan hayata geçirilmesini istiyoruz. Ek ders ücreti saati en az 15 TL’ye çıkarılmalı, nöbetler ücretlendirilmeli ve ek ders ücretleri vergiden muaf tutularak vergi matrahına dâhil edilmemelidir” dedi.
ÖĞRETMENLER EK İŞ YAPMAKTAN KURTULAMADI!
Yeni eğitim dönemine yeni hükümet ile başlayacaklarını söyleyen Gürkan Avcı, “Tarafsız ve demokratik bir açıdan eğitim politikalarını değerlendiren sendikamızın objektif penceresinden bakıldığında; itiraf etmeliyim ki yeni hükümetin ilk yapacağı iş öğretmenleri ek iş yapmaktan kurtaracak bir maaş politikası benimsemesidir. Abartmıyor ve büyütmüyorum. Bizzat tanığım ki öğretmenlerimiz geçimini sağlamak için ikinci üçüncü ek işler yapıyor. İşportacılık, taksicilik, garsonluk gibi işler öğretmenlerin yaptığı ek işler açısından artık olağan görülmeye başlandı. Hükümetimizden başta ücret ve özlük politikaları olmak üzere öğretmenliği tekrar seçkin bir meslek haline getirmelerini bekliyoruz. Öğretmenlerin ek göstergelerinin 3 bin 600’e yükseltilerek; atanma, görevde yükselte ve terfilerde objektif, adaletli kriterlerin gözetilmesini istiyoruz” diye konuştu.
BAŞBAKAN DAVUTOĞLU VE BAKAN AVCI’YA ÇAĞRI!
Yeni Başbakan Ahmet Davutoğlu’na ve Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’ya belirli bir kesimin yahut belirli kuruluşların ve meslek örgütlerinin başbakan ve bakanı değil; herkesin, her kesimin, 77 milyonun başbakanı ve bakanı oldukları algısını pekiştirecek söylem ve eylem çağrısında bulunan Gürkan Avcı şunları söyledi; Milli Eğitim Bakanlığı’nda devrim niteliğinde önemli çalışmalar yapılmıştır ve yapılmaktadır. Çağın en önemli bilgi ve iletişim teknolojisi bilgisayar ve internetin ulaşmadığı bir okul hemen hemen kalmamıştır. Müfredat yapılandırmacı bir anlayışla yeniden düzenlenmiştir. E-devlet uygulaması kapsamında MEBBİS, e-okul ve daha ileri uzaktan eğitim çalışmalarına geçilmiştir. Fakat derslik başına düşen öğrenci sayısı, öğretmen başına düşen öğrenci sayısı standardı ila 4+4+4 sisteminde yeni bina ve derslik ihtiyacı artmıştır. Yapılan okullar, sayısal olarak çoğalmış, derslikler projeksiyonlar, laptoplar ve Fatih projesi kapsamında akıllı tahtalar ve öğrencilere verilen tablet bilgisayarlar önemli projelerdir.
PARASIZ EĞİTİM İSTİYORUZ!
Fakat eğitim alanında yapılan hiçbir yenilik öğretmenlerin ve eğitim çalışanlarının desteği olmadan başarı sağlayamaz. Ekonomik sorunlar altında bunalmış, atama, görevde yükselme ve terfilerde hakkı yenildiğine inanmış bir eğitim ordusundan verim ve performans beklemek ne kadar mümkündür? Ayrıca, eğitim sistemimizin kaderine eğitimden anlayan, liyakatli eğitimciler yön vermelidir.
BİLİMSEL EĞİTİM İSTİYORUZ!
Onursuz bir yarış sistemi içerisinde bocalayan öğrencileri birbiriyle rekabet eden değil, onları akademik, sosyal ve duygusal anlamda her alanda geliştiren, çok yönlü bilgi ve beceri kazandırıcı, kaliteli, eşitlikçi, demokratik, parasız ve bilimsel bir eğitim anlayışı benimsenmelidir. Kamudaki en düşük maaş reva görülen tüm eğitim çalışanları yoksulluk sınırında yaşamaktadır. Türkiye büyüme rekorları kırsa da eğitimcilerin yoksullaşma süreci durdurulmamış, eğitim çalışanlarının makûs talihi değişmemiştir.
ÖYKÜNMECİ DEĞİL ÖZGÜN EĞİTİM SİSTEMİ ÇAĞRISI!
Öğretmenlere ve eğitim bileşenlerine karşı nazik ve pozitif tutumlarıyla takdir toplayan Milli Eğitim Bakanı Sayın Nabi Avcı’nın işe zihniyet değişimi ile başlaması ve eğitimde muhtevaya dair reformları gündeme getirmesi gerekiyor. Eğitimde kendi referans sistemlerimizin kurulmaya başlanması ve ders kitaplarının ve eğitim materyallerinin kendi medeniyet anlayışımızla, bilimsel ve nitelikli bir ruhla yeniden yazılması için mevcut eğitim düzen ve anlayışının reform ve revize edilmesi gerekiyor.
ÖĞRETMENLERİ MUTSUZ BİR TÜRKİYE KARANLIKTA KALIR!
Eğitim sistemiyle alakalı çok konuşulması, tartışılması ülkemizin ilerlemesine hizmet eder. Ülkemizde eğitimin gündemin birinci maddesi olmasını hayra alamet sayıyoruz. Fakat unutmamamız lazım gelir ki eğitimin ruhu öğretmendir. Dünyada takriben 80 milyon öğretmen olduğu ifade ediliyor. Ülkemizde 800 bini aşkın öğretmen var. Öğretmenler tüm meslekleri yetiştiren bir meslek grubu. Öğretmenleri diğer tüm mesleklerden ayıran özelliklerden birisi de evrensellik unsurudur. Bu nedenle öğretmenlerine gereken değeri vermeyen bir ülke, öğretmenleri mutsuz bir dünya karanlıkta kalır, gülemez. Bugün hem dünyada hem Türkiye'de küresel ekonomik ve mali krizler gerekçe gösterilerek öğretmenleri ilgilendiren birçok hususta geri adımlar atılmaya başlanmıştır. Ekonomik tedbir ve tasarruf adı altında eğitime ayrılan bütçelerin azalması, öğretmen maaşlarının düşüklüğü, okulların ve eğitim sistemlerinin yapısına dönük yaz-boz müdahalelerin artması, çalışma şartlarının ağırlaştırılması, atanma ve görevde yükselme kriterlerinin esnetilmesi, iş güvencesi ve eğitimin piyasalaştırılması, sendikasızlaştırma, sarı-ideolojik sendikacılık, niteliksiz grev ve toplu sözleşme hakkı, siyaset yasağı gibi konularda olumsuz uygulamaları en büyük tehlikeler olarak görmekteyiz.
YÖK, BAŞARISIZ!
YÖK halen demokratik ve özgürlükçü bir yasa hazırlayamamıştır. Üniversite hocalarımız ve öğrenciler YÖK’ün hal ve gidişatından memnun değillerdir. Üniversitelerimiz küresel rekabete katılabilen, dünyaya açık ve sivil toplumun beklentilerini karşılayan dinamik kurumlar olmalıdır. Üniversite öğrencilerimiz dünyanın değerlerini tanıyan, gelişmelere ve yeniliklere duyarlı, teknolojiye hâkim, hem ülkesinde hem de başka ülkelerde kendini ispat edebilen bireyler olarak yetişmek istemektedirler.