EĞİTİM
Öğretmene Uzanan Eller Kırılsın Mı?
Bazen veli,bazen öğrenci odaklı bir şiddet oluyor bu.Alo 147 bir taraftan,BİMER diğer taraftan, âdeta eli kolunu bağlanmış durumda öğretmenin.
Devir değişti biliyoruz;eskidendi artık "eti senin kemiği benim" denildiği günler.Bir ifrat idi evet; Ziya paşa'nın veciz ifadesinde yer bulan “Nush ile uslanmayanı etmeli tekdîr, tekdîr ile uslanmayanın hakkı kötektir” sözünden, "dayağı” bir eğitim yöntemi olarak anlamak.Ya şimdilerde durum nasıl? Adeta "taşları bağlamak.."olarak anlamanın mümkün olabileceği tefrit günlerini yaşamıyor muyuz?Veli için çocuğu -sanki- lâyüsel(sorgulanamaz) varlıklar olarak bellenen,dokunulmaz /hayatın merkezi sanılan bir durum da değil mi?
Talebe ne zaman ki öğrenci oldu; öğretmenin öğretmek için peşinden koştuğu " bilgi yüklenicisi", terbiyesi ve eğitimi ikincil önemi hâiz varlıklar oluverdi.Oysa talebe,bilgiyi arayan,ilmin peşinde koşan,öğretmeni "bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum" anlayışıyla eli öpülesi saygıdeğer kimseler olarak gören bilgi aşığı kimselerdi.Önce, kendi medeniyetimiz yerine batı uygarlığını referans aldık ve öğrenciyi eğitimin merkezi yaptık.Öğretmeni aktör durumdan nesne haline indirgedik.Sonra ise tüm caydırıcı tedbirleri bir bir ortadan kaldırarak sahipsiz bıraktık öğretmeni.
Geçenlerde -bir ilçemizde- MTSK sınavında, sınav güvenliğini tehdit eden bir öğrenciyi uyaran sınav görevlisi arkadaşımız, ne yazık ki bunun bedelini kafa atılması suretiyle burnu kırılarak ödedi. Sonuç;ilçe milli eğitim,sendika hep birlikte olayı takip etmemize rağmen daha biz karakola şikayet etmek için gidene kadar çocuk(18 yaş altı öyle sayılıyor ya!) serbest bırakıldı. Öğretmen arkadaşımızın aldığı darp ve kırılan burnu yanında kar(!) kaldı.
Biz demiyoruz ki öğretmen sütten çıkmış ak kaşıktır. Nihayetinde öğretmen de insandır. Ancak aynı durum öğretmen içinde geçerli mi? Öğretmen arkadaşımız hasbelkader öfkesine mağlup oldu ve öğrenciye yapmaması gereken bir şey yaptı, bütün bir medya çarşaf çarşaf haber yaparak önce idamına sonra da yargılanmasına karar verir. Oysa her gün bir eğitimci şiddete mâruz kalır -bırakınız sahip çıkmayı-haber değeri bile olmaz ne hazindir ki!.
Bu durumun sorumlusu kim o halde?
Çocuk aklıyla okul müdürünü şikayet eden öğrenciye ,"müdürüne selâm söyle ben de onun....."diyen yönetici aklı mıdır?Yoksa itibarı sıfırlanmış çaresizliğimiz midir?
Evet çok şey söyleyebiliriz belki;Ama ve ancak ile birlikte bir çok cümle kurabiliriz.Lakin şu soruların cevabını verebilecek bir yetkili çıkar mı acaba?
-Kendi öğrencisinden darp gören bir öğretmenin psikolojik tahribatı için bir çözüm öneriniz var mı?
-Velisi tarafından darp görmüş bir öğretmenin öğrenci nezdinde saygınlığı ve itibarı kalmış mıdır?
Evet sözün bittiği yerdeyiz ve kifayetsiz kelimelerimiz. Artık eylem zamanı. “Hocam”,dendiği saygı ve hürmet dolu günlerden "hoca" denen tahfif ve saygıdan uzak günlere geldik. Hiçbir şey istemiyoruz. Örselenen onurumuz,kırılan gururumuz kaybolan güvenimizi istiyoruz.
“Öğretmene uzanan eller kırılsın” hamasetine de sığınmıyoruz.
Bir farkındalık istiyoruz sadece bakanlığımızdan; Bir sağlık çalışanına dönük şiddet üzerine "onlara uzanan el bana uzanmıştır" diyecek bir Sağlık Bakanı farkındalığı!
İş güvenliğini tartıştığımız şu günlerde söyleyin hele;
Eğitimcilerin güvenliğini kim sağlayacak?
İdris şekerci