EĞİTİM
Öğretmene Rotasyona Meclis Genel Kurulunda Karar Verildi!
Torba Yasa görüşme sıralarında 98. madde görüşmeleri içinde yer alan Öğretmene Rotasyonu içeren
MADDE 98- 14/6/1973 tarihli ve 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanununun 43 üncü maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “Bakanlıkça ve Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi” ibaresi “Bakanlıkça ve/veya Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi”, altıncı fıkrasında yer alan “yazılı ve sözlü sınava” ibaresi “yazılı ve/veya sözlü sınava” şeklinde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“Öğretmenlerin hizmet sürelerine ve/veya isteğe bağlı il içi veya il dışı yer değiştirmelerine ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.” sonunda görüşüldü. Kamuhabermerkezi.com olarak başından beri takip etiğimiz Öğretmene rotasyon konusunda son noktayı da bu şekilde duyuruyoruz.
ogretmene-rotasyonGenel Kurulda 98. Maddenin geri çekilmesi için önerge verilmesine rağmen kabul edilmedi. Sonuç olarak yapılan oylamada madde KABUL EDİLDİ.
MECLİS GENEL KURULU GÜNDEMİ 98. MADDE GÖRÜŞMELERİNİN TUTANAK TAM METNİ
98’inci madde üç adet aynı mahiyette önerge vardır, önergeleri birlikte işleme alacağım, talep hâlinde önerge sahiplerine söz vereceğim.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 639 Sıra Sayılı Kanun Teklifinin 98 inci maddesinin Kanun teklifinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
İdris Baluken Nazmi Gür Erol Dora
Bingöl Van Mardin
Pervin Buldan Sebahat Tuncel Hasip Kaplan
Iğdır İstanbul Şırnak
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 639 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 98 inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Rahmi Aşkın Türeli Haydar Akar Musa Çam
İzmir Kocaeli İzmir
Fatma Nur Serter Vahap Seçer Mehmet Ali Susam İstanbul Mersin İzmir Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 639 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 98 inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Erkan Akçay Ali Halaman Alim Işık
Manisa Adana Kütahya
Ali Öz Mustafa Kalaycı Zuhal Topcu
Mersin Konya Ankara
BAŞKAN – Komisyon önergelere katılıyor mu?
PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET MUŞ (İstanbul) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Hükûmet?
MİLLİ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Önerge üzerinde Sayın Zuhal Topcu konuşacak Ankara Milletvekili.
Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)
ZUHAL TOPCU (Ankara) – Sayın Başkan,
Hepinizi saygıyla selamlıyoruz.
İnanın, neredeyse bir aya yaklaştı, ortaya çıkan hiçbir şey yok. “Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur.” şekliyle hâlâ böyle burada havanda su dövülmektedir. Özellikle on iki yıldan beri yapılan işlere baktığımızda, yapılan çalışmalara baktığımızda ve özellikle bu tasarının 98’inci maddesinde Mart 2014 tarihinde değişiklik yapıldığını ve tekrar değiştirilmek amacıyla bu maddenin eklendiğini görebiliyoruz. Şimdi bunun arkasında kasıt aramamak mümkün değil gerçekten. Yani şimdi siz yola çıkarken özellikle Soma’da hepimizi üzüntüye boğan bir olayın tekrar problem durumunu ortadan kaldırmak için yola çıkıyorsunuz ve baktığınızda daha sonra bunun amacını aştığını ve bunun gerçekten iktidarın birtakım artık üstü kapalı ve gerçekleri yansıtmayan, kötü emellere hizmet edecek ve birtakım yandaşların yapılandırılmasına hizmet edebilecek yeni bir yapılanmaya yol açtığını görebiliyorsunuz. Eğer gerçekten bu Soma’ya yönelik problemlerin veya madenlerde çalışan çok
İşte, demin ifade ettiğim gibi, daha bu 98’inci madde olarak yeni tasarıya konulan maddeye baktığımızda, özellikle 1 Mart 2014 tarihinde bu maddenin geçirildiğini görebiliyoruz. “Aday öğretmenliğe atanabilmek için Devlet Memurları Kanununun sayılan şartlarına ek olarak, yönetmelikle belirlenen yükseköğretim kurumlarından mezun olma ve Bakanlıkça ve Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi tarafından yapılacak sınavlarda başarılı olma şartları aranır.” derken burada yapacağınız bir “ve/veya” yerine olanı ne yapıyorsunuz? “Ve”yi getirerek… Şimdi, burada gerçekten niyetiniz ne? Burada KPSS gibi dev bir sınavı geçerek aday öğretmen olan gençlerimize yönelik gerçekten çok büyük hak gasbı işlemi yapılmaktadır. O çocuklar bir yıl çalıştıktan sonra, siz diyorsunuz ki: “Aday öğretmenlikten asilliğe geçebilmeniz için tekrar ne yapacağız biz sizi? Sınava tabi tutacağız.” Peki, bu sınava kim tabi tutacak? “Bakanlık veya Ölçme ve Yerleştirme Merkezi” diyor. Bakanlıkta kim tabi tutacak? Peki, burada sözlü mü, yazılı mı? Ona Bakanlık karar verecek. Peki, eğer niyetiniz dürüstse, bir yıldan beri çalışan bu gençleri mağdur etmeye hakkınız var mı? İnanın, bütün bayram boyunca, açıkta kalan sınıf öğretmenlerinden, açıkta kalan bilgisayar öğretmenlerinden, felsefe öğretmenlerinden “tweet” bombardımanına tutulduk, “Ne olur, çözüm.” diye. Ama bakıyoruz ki iktidarın bunu gerçekten çözmek yerine kendilerini iktidarda tutup yandaşlara hizmet hazırlayabilmek asıl amaçları olabilmektedir.
Teşekkür ediyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Ben de teşekkür ederim Sayın Topcu.
Sayın Kaplan, konuşacak mısınız?
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Kısaca.
BAŞKAN – Buyurun.
Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan.
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Değerli arkadaşlar, benim çok hoşuma gitmiyor bu saatte konuşmak ama bizi zorluyorsunuz. 350 bin öğretmenin atama beklediği bir madde geldiği zaman bu kürsüde Halkların Demokratik Partisine “Konuşma, sus, gerekçeyi okut, at.” demek hakikaten vicdana sığmıyor.
Şimdi, burada -çok açık konuşuyoruz- 35 bin öğretmen ataması var, 10 bin, 40 bin… Binlerce öğretmen bekliyor. Her gün arıyorlar bizleri, sizleri de arıyorlardır mutlaka iktidar partisi milletvekili olarak. Şimdi, özlük haklarının geriletilmesi, öğretmenleri mecbur edip kendi sendikalarınıza üye etmeniz kamu sendikalarında… Pıtrak gibi, bakıyoruz, HAK-İŞ’in yanında Hükûmete yakın sendikaya öğretmenleri mecbur edip, oraya örgütleyip o öğretmenlere “EĞİTİM-SEN üyesi olursanız sizi sürerim.” Bu tehdit, kendi anlayışında insanları alma tehdidi demokratik bir yaklaşım değil, hukuki değil, adaletli değil, insaflı, vicdani bir yaklaşım değil.
Öğretmenlere hakikaten bu kadar acımasız davranabilen bir başka iktidar olduğunu bilmiyorum. “Bana bir harf öğretenin kölesi olurum.” özdeyişi “Bana bir harf öğreteni süründürürüm.”e dönüştürülüyor. Arkasından özlük haklarının geriletilmesinin, gasbedilmesinin yanında hemen zorunlu rotasyon oluyor. Ne yapmak istiyorsunuz arkadaşlar? İdeolojik olarak kadrolaşamadınız mı on iki, on üç senedir? Bütün devlet, bütün kadrolar… Ya, bir torba kanun çıkardınız, “Kanun yürürlüğe girdiği zaman bütün millî eğitim müdürleri ve yardımcılarının görevi sona erer.” diye kanun maddesi çıkardınız, istediğiniz gibi kadrolaştınız, istediğinizi aldınız. Her gün her gün bunu dayatmanın bir anlamı yoktur, bırakın farklı farklı görüşlerde öğretmenler de yöneticilik yapsın, müdür olsun, müdür yardımcısı olsun kendi sosyal alanlarında, kendi şehirlerinde, kendi yaşadıkları alanlarda. Yani biz böyle okuduk, biz öğretmenlerimizi hâlâ gördüğümüz zaman düğmemizi ilikler, gider, elini öperiz. Yani bu öğretmen düşmanlığını ideolojik bir eksene indirgemek ve sınavlarda, özellikle ÖSYM’yi devre dışı bıraktıktan sonra sizin sözlü sınavlarınızı biliyoruz arkadaşlar. Yani hakikaten siz mülakatlarda, sözlü sınavlarda vicdanen, eğer doğru yapmak istiyorsanız dedik size ya şunları bir kameraya kaydedin. Nasıl insanlarla dalga geçilip soru sorulduğunu bir görsün millet. Yani hak arama yetisi olsun yani “Ben haksızlığa uğradım, böyle bir sınavdan geçtim, benimle dalga geçtiler.” diye bir yargıya gidebilsin. Bu hakkı da ellerinden alıyorsunuz, onu da kapatıyorsunuz.
Şimdi, burada ideolojik olarak siyasi kadrolaşma politikalarınız doğrultusunda şeyi anladık, paralel ile aranızda bir kapmaca oynuyorsunuz, ciddi bir kapmaca oynuyorsunuz. TÜRGEV’i, eğitim vakfını, daha sonra arazilerin bağışlanmasını üst üste koyduğumuz zaman, özel vakıf üniversitelerini, onlardaki mezuniyetleri, yeni epey bir kadro… Şimdi, eğitimi ticarileştirirken, tamamen ticari, sağlık gibi ticarileştirirken bir de öğretmenlerle oynamak vicdani bir olay mıdır arkadaşlar? Yani hakikaten insan düşündüğü zaman bir öğretmeni sürmek, İstanbul gibi bir metropolde siz Allah aşkına, Silivri’de yaşayan bir öğretmeni götürüp ta “Hadi git Kartal’da, Pendik’te görev yap.” derseniz ne demektir bunun adı? Orada çocuklar okul okuyacak, orada bir sosyal yaşamı var, orada belki taksitle aldığı bir ev var, taksitlerini ödediği bir evi var. Şimdi, siz o öğretmeni “Marmaray’la hadi otuz beş dakikada Kartal’a, Pendik’e gidersiniz.” deyip gönderecek misiniz? Yani bırakın, Millî Eğitim Bakanlığı hakikaten bu sorunları, milyonlarca öğretmenin olduğu bu sorunları danışırken, çözerken farklı sendikaları, örgütlenmeleri dinlesin ve bununla ilgili bir çözüm getirsin. Torba kanunluk olaylar değil bunlar arkadaşlar, çok ciddi bir olaydır. Çok büyük bir camiadır, çocuklarımızın, öğretmenlerimizin sorunlarını konuşuyoruz burada.
Kadrolaşmanın yolunu açıyorsunuz, partizanlaşmanın yolunu açıyorsunuz, öğrencileri siyasi statülerine göre baskı altına alacaksınız, istediğinizi bırakacaksınız, istediğinizi süründüreceksiniz, bir halay çekenin okuldan üniversiten ilişkisini keseceksiniz, ondan sonra eğitimde özgürlükçülük, şu, bu. Yok arkadaşlar, böyle bir yaklaşım tarzı olmaz. Yani bu kanunları niye kendi komisyonlarında görüşmeden buraya getirip görüşüyoruz? Plan ve Bütçe Komisyonundan hepsini geçiriyorsunuz. Doğru bir olay değil, bu yaklaşımı kabul etmiyoruz. Maddenin çıkarılması gerektiğini söylüyoruz.
Saygılarımla.
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan.
Diğer önerge üzerinde İstanbul Milletvekili Sayın Nur Serter konuşacak.
Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)
FATMA NUR SERTER (İstanbul) – Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi bu değişiklikle gerçekten kanun yapma tekniği açısından Adalet ve Kalkınma Partisi bir skandala imza atıyor. Neden bir skandala imza attığını ve bunun Millî Eğitim Bakanının dikkatinden nasıl kaçacağını sizlerle paylaşmak istiyorum.
Sayın Bakan, biliyorsunuz, biraz önce de ifade edildi, mart ayında bu maddeyle ilgili uzun tartışmalardan sonra bir düzenleme yaptık ve aday öğretmenlikten öğretmenliğe geçiş için yazılı ve sözlü sınav yani hem yazılı hem sözlü sınav yapılması konusunda siz de mutabık kaldınız ve böyle bir düzenleme getirildi. Aradan birkaç ay geçti, şimdi bu yasa maddesiyle yazılı ve/veya sözlü sınav olarak o günlerde tartıştığımız ve sonradan ikna olup değiştirdiğiniz maddeyi yeniden eski hâline dönüştürüyorsunuz. Bir, bunun nedenlerini gerçekten öğrenmek isterim.
Sayın Bakan, ama şimdi daha önemli bir şey söylüyorum: Bu, Genel Kurula gelip daha sonra torba yasa geldiği için geri çekilen 615 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 24’üncü maddesinde aynı maddeyi yazılı veya yazılı ve sözlü sınav olarak tekrar değiştireceksiniz. O zaman bu maddeyi neden bugün değiştiriyorsunuz? 615 sıra sayılı Yasa Tasarısı Meclise geldiğinde bu maddeyi tekrar değiştireceğiniz bu yasa tasarısının 24’üncü maddesinde ifade ediliyor. En doğru düzenleme budur, en doğru düzenleme 615’le
getirilen düzenlemedir. Yazılı veya yazılı ve sözlü sınav doğrudur, hakka, adalete uygundur ama sürekli olarak Meclis Genel Kurulunu bir yasanın bir maddesini 3 kere arka arkaya değiştirerek işgal etmenin, zannederim, sizin tarafınızdan sorgulanması ve Millî Eğitim bürokratlarının bu konuda tarafınızca hizaya çekilmesine ihtiyaç vardır. Bu ayıptır, bu yakışıksızdır, bu skandaldır. Bir yasanın bir maddesini bugün değiştireceksiniz, Meclis açıldıktan sonra bir başka yasayla onu tekrar değiştireceksiniz. O zaman neden değiştiriyorsunuz? Kaldı ki sözlü sınavın nasıl sakıncaları olduğu konusunu uzun uzun tartıştık Sayın Bakan. Şimdi kulağınıza fısıldananlara lütfen dikkat etmeyin, değer vermeyin, yanlışa yönlendirtmeyin kendinizi.
Bakınız, sözlü sınav adı altında aday öğretmeni alıyorsunuz, ne konularda sözlü sınava tabi tutuyorsunuz? Kavrama, özetleme, ifade yeteneği, muhakeme gücü, iletişim becerileri, öz güven, ikna yeteneği, bilimsel ve teknolojik gelişmelere açıklığı, topluluk önünde temsil yeteneği, eğitmenlik nitelikleri. Allah için söyleyin, bir insanın bu özelliklerini acaba kaç saatlik, kaç günlük bir sözlü sınavla saptayabilirsiniz? Karşınıza gelen bir adayın bütün bu özelliklere sahip olduğunu ve bu sözlü sınavla öğretmen olup olamayacağına nasıl ve kimler karar verecek? Sözlü ve/veya yazılı sınav ne demektir? Kimi zaman sözlü, kimi zaman yazılı, canı istediği zaman bir bölgede yazılı, falanca söz konusu oldu mu sözlü, şu tarihte yazılı, öbür tarihte sözlü; böyle bir şey olamaz, böyle bir şey fırsat eşitliğine aykırıdır. Sözlü sınavdaki başarısızlık karşısında hak arama yolları kapalıdır. Hiç kimse sözlü sınavdaki başarısızlığını kanıtlayamaz ama yazılı sınav kâğıt üzerindedir, kanıtlanabilir. Dolayısıyla, itiraz hakkını ortadan kaldıran, fırsat eşitliğini ortadan kaldıran, yıllara, bölgelere, koşullara, kişilere göre değişen ve en başta sizleri şaibe altında bırakacak bu anlamsız geçici değişikliği geri çekmenizi rica ediyorum. Bırakalım 615 sayılı Yasa’nın ilgili maddesiyle en doğru düzenleme yapılsın.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Serter.
Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir