EĞİTİM
Öğretmen atamalarında branşlar belli oldu mu? Avcı'nın cevabı
“Şûra’dan ne bekliyorsunuz, önümüzdeki yıllara ne yansır?” sorusu üzerine Bakan Avcı, “Şûralar 4 yılda bir toplanıyor yasa gereği ve bir şûra yönetmeliğimiz var o yönetmeliğe göre şûra konuları belirlenip tartışılıyor, kararlar alınıyor. 19. Millî Eğitim Şûra’sının da dört temel konuyu görüşmesi kararı alınmıştı. Bu dört temel konu birincisi öğretmen niteliğinin arttırılması. İkincisi, okul yöneticileri, daha doğrusu eğitim yöneticilerinin niteliğinin arttırılması. Üçüncüsü, ders programları ders çizelgeleri. Dördüncüsü, de okul güvenliği. Sondan başlarsak, okul güvenliği deyince sadece okullarımızın mekânsal güvenliğini de kast etmiyoruz o da var, yani okullarımızın, daha doğrusu bütün eğitim kurumlarımızın herkesi için güvenli ortamlar oluşması için bugüne kadar neler yaptık, bundan sonra neler yapmamız gerekiyor? Yarın engelliler günü, mesela engellilere ilişkin yaptıklarımız, yapmayı düşündüklerimiz, yapmamız gerektiği halde henüz bugüne kadar yapamadıklarımız nelerdir, bunların gerçekleşmesi için neler yapmamız gerekiyor? Bir bu fiziki güvenlik konularını konuşacağız bu bölümde, bu komisyonda. Bunlar komisyonlar halinde dört ana tema, dört komisyon halinde tartışılıyor, görüşülüyor, müzakereleri yapılıyor. Ayrıca okul güvenliği derken, okul çevresi kavramı geliştirdik özellikle Uyuşturucuyla Mücadele Yüksek Kurulunda aldığımız bakanlıklar arası Uyuşturucuyla Mücadele Koordinasyon Kurulunda aldığımız karar gereğince okullarımızın çevresinde öğrencilerimize yönelik tehditleri ve uyuşturucu şebekeleriyle mücadeleyi öngören konuları da bu bağlamda tartışacağız.” dedi.
Öğretmen oluş süreçlerinin yeniden gözden geçirileceğini belirten Bakan Avcı, “Hangi kaynaklardan yetişen, hangi nitelikteki gençler, öğretmen adayı, aday adayı olarak sisteme girecekler ve sonra bunların seçimleri en doğru seçimi nasıl yapılabilir, branşlara göre, okul türlerine göre seçimleri nasıl yapılabilir? Yetişmeleri hangi düzlemde olması gerekir? Seçilmeleri, seçildikten sonra görecekleri hizmet içi eğitimler ve performans kriterleri bütün bunları bu komisyonda, bu başlık altında tartışacağız. Eğitim yöneticilerinin niteliğinin arttırılması başta okul yöneticilerimiz olmak üzere bütün eğitim süreçlerinde yer alan yöneticilerimizin günün ihtiyaçlarına ve beklentilerine ve imkanlarına uygun olarak niteliklerinin arttırılması için neler yapıyoruz ve bundan sonra neler yapmamız gerekir bunları konuşacağız. Ders programları, çizelgeler, yani müfredatla ilgili çalışmalarımızda ilkokuldan, liseye kadar bu 12 yıllık zorunlu eğitim sürecinde, hatta okul öncesinde de ne tür eğitim, öğretim programları hangi kriterlerle, hangi düzeyle verilmelidir? Bunların tartışılacağı, bu konuda bizimde Bakanlık olarak yaptığımız daha önce yaptığımız pek çok çalışmalar var. Hem o yapılan çalışmaların gözden geçirilmesi, değerlendirilmesi, varsa eleştirilerin alınması, önerilerin alınması ve yeni önerilerin değerlendirilmesi dolayısıyla, bu dört ana başlıkta bu 19. Şûra’da bir ortak akıl oluşturmaya çalışıyoruz.” dedi.
“Müfredatla ilgili yapılan çalışmalarda din eğitiminin yaşının düşürülmesi var mı?” sorusuna Bakan Avcı, “Müfredatla ilgili hangi sınıfta veya hangi eğitim kademesinde hangi derslerin, hangi dozda veya hangi ağırlıkta okutulması gerektiği Şûra’nın o ilgili komisyonunda tabi tartışılır. Yani sadece din eğitimiyle ilgili de değil, bütün derslerimizin ilkokulda okutulan, ortaokullarda okutulan, liselerde okutulan ve bütün okul türlerinde yani bizim mesela çok ağırlıklı bir meslek eğitimimiz var, meslek liselerimiz var, teknik Anadolu liselerimiz var, buralarda okutulan modüler programlar var. Bu programların hangi aşamada, hangi içerikle okutulması gerektiği de dahil olmak üzere bütün eğitim müfredatımız tartışılabilir. Bunun içerisinde din eğitimi de tartışılabilir. Yani şu anda komisyonlar tartışmaya nereden başladılar onu tam bilemiyorum ama, eğitim sürecinde yer alan her konu hangi düzeyde, hangi eğitim kademesinde ve hangi içerikle yer almalıdır konusu Şûramızın konularından bir tanesi.” yanıtını verdi.
Eğitimin Niteliğinin Artırılması
Anaokulundan üniversiteye kadar bütün eğitim kademelerinde eğitimin niteliğinin arttırılmasının Bakanlığın hedefleri arasında olduğunu vurgulayan Bakan Avcı, “Bu Hükümet programında da var, kalkınma programlarında da var, hatta bu nedenle okul öncesi eğitimin zorunlu olması talepleri de çok belki bu Şûra’da da gündeme gelecektir o. Dolayısıyla, okul öncesi eğitimde çok önemli. Çünkü, bütün araştırmalar gösteriyor ki, okul öncesi eğitim alan çocukların bütün eğitim, öğretim hayatı bundan etkileniyor, olumlu olarak etkileniyor. Yani okul öncesi eğitim alan bir çocukla, almayan bir çocuğun ilkokuldaki, ortaokuldaki, lisedeki performansına baktığınız zaman arada ciddi ve anlamlı bir fark olduğunu görüyoruz. O yüzden, son çıkardığımız yasada biliyorsunuz özel okullara gidecek öğrencilere teşvik uygulaması getirdik ve bunun içerisinde anaokulları da var. Özel anaokullarına gidecek çocukların en az 1 yılını en az değil 1 yılını, sadece 1 yılını, 1 yıllık ücretini biz ödemeyi devlet olarak yasa gereği yaptık. Dolayısıyla, okul öncesi eğitimi destekleyen bu pek çok yerde okul öncesi eğitimi çok özendiren bir işlev görüyor.” dedi.
Eğitim Programları Ve Ders Çizelgeleri
Aleviliğin seçmeli ders olarak müfredata girmesi konusunda sorulan soru üzerine Bakan Avcı, “Alevi, Bektaşi kültürünün din kültürü ve ahlak bilgisi dersinde yeterince temsil edilmediği veya ona yeterince yer verilmediği iddiaları üzerine çok önceden başlatılmış çalışmalar var. Hüseyin Çelik Bey zamanında başlatılmış, Nimet Hanım zamanında devam ettirilmiş, Ömer Bey zamanında ayrıca üzerine konmuş ve bizimde geliştirdiğimiz müfredatlar var. Dolayısıyla, din kültürü ve ahlak bilgisi derslerinde çok ciddi bir Alevi, Bektaşi kültürüne ilişkin temel bilgilerin yer aldığı bölümler, üniteler var.” dedi.
“Pek çok başka yerde de bu kültürel özelliğimize veya beklentilere uygun üniteler var, ama yeterli mi? Tabi özellikle herkes kendisiyle ilgili daha çok konunun daha çok yer almasını istiyor. Bu sadece Alevi, Bektaşi kültürüyle ilgili olarak da değil, biz gittiğimiz yerlerde Anadolu’da öğretmenlerimizle mutlaka bir toplantı yapıyoruz, o toplantıların değişmez gündem maddelerinden bir tanesi her branş öğretmenimiz kendi dersinin ne kadar yetersiz olduğunu, ne kadar az yer verildiğini, saatlerinin ne kadar yetersiz olduğunu bunun içinde çok haklı olanlar var müzik gibi, beden eğitimi gibi, resim gibi özellikle kültürel ve sportif derslerde gerçekten bir zafiyet var. Ama onun dışında da hemen hemen bütün öğretmenlerimiz kendi derslerinin mesela hafta da 2 saatse, 5 saate çıkmasını. Eğer onun la ilgili kitap 20 sayfaysa, 50 sayfa olmasını veya ünitenin bunu bekliyorlar haklı olarak. Ama netice itibariyle bizim haftada 40 saatimiz var, yani Cumartesi, Pazar ders yapamayacağımıza göre, yapmadığımıza göre bu 40 saati optimum bir biçimde, zaten onun için bu ders çizelgeleri meselesini burada enine boyuna tartışalım ve bu 40 saatimizi veya 12 yılımızı diyelim, en verimli bir biçimde nasıl kullanabiliriz, onun yolunu bulalım.
Şimdi en verimli biçimde’nin ölçüsü şu: Her öğrencinin kendi yeteneğini, kendi becerisini, kendi eğilimini mümkün olduğu kadar erken bir yaşta keşfetmesi ve o doğrultuda yönlendirilebilmesi. Ders programlarımızın temel ilkesinin bu olması gerektiği konusunda zaten bir mutabakat var. Yani çocuklarımızı ne kadar erken özellikleriyle tanırsak, yetenekleriyle, becerileriyle, eğilimleriyle ne kadar erken teşhis edersek, sonra da onları o ilgileri, becerileri, yetenekleri doğrultusunda ne kadar iyi yönlendirebilirsek eğitimden o kadar iyi sonuç alırız.” dedi.
Bakan Avcı konuşmasına şöyle devam etti:
“Özellikle şunu kamuoyunun bilmesinde yarar var: Din kültürü ve ahlak bilgisi dersi bir din eğitimi dersi değil. Zaman zaman bazı uygulamalarda, bazı okullarımızda bu bir din eğitimi dersi gibi uygulamalar yok mu? Olmuştur, olabilir. Ama dersin ihdasındaki temel ilke, genel olarak bir din kültürü vermek, yani çocukların içinde yaşadıkları toplumun bu alandaki bütün birikimlerini doğru tanımaları ve temel ahlak bilgileri konusunda doğru bilgilendirilmeleri, bu dersin amacı bu. Onun için zaten ayrıca şimdi seçmeli derslerimiz var, yani din dersi ayrı bir seçmeli ders o, tamamen İslam diniyle ilgili. Aynı şekilde yine şey var, Hıristiyan din bilgisi dersi de var, yani azınlık okullarımızdaki öğrencilerimizin kendi dinlerini doğru tanımaları için geliştirilmiş ve onların kendi öğretmenleri ve uzmanları tarafından yazılmış, onaylanmış, Talim Terbiye Kurulu’na sunulmuş müfredatlar var.”
Bakan Avcı, muafiyetin genişletilmesiyle ilgili olarak da “Genişletilebilir, yani ben bu dersi katiyen hiçbir şekilde almak istemiyorum. Çünkü bizim öteden beri dikkat çektiğimiz Birleşmiş Milletler Uluslararası Çocuk Hakları Beyannamesi var, o beyannamede çocuğun eğitimi konusunda karar verecek nihai merciinin anne-baba olduğuna dair açık bir hüküm de var. Dolayısıyla, o hüküm doğrultusunda bu tür talepler, zaten Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne yapılan başvurularda da bunlar da ayrıca gündeme getiriliyor, dolayısıyla bütün bunları hesaba katan bir düzenleme yapılabilir, onun kararını veya müzakeresini de bu şûrada da yapabiliriz.” dedi.
Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sistemi
Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sisteminin geçen yıl ilk defa uygulandığını belirten Bakan Avcı, sıkıntıların tekrar yaşanmaması için gerekli tedbirlerin alındığını söyledi. Bakan Avcı konuşmasına çöyle devam etti:
“Önce geçen yıl ne oldu, ne olmadı; çünkü bu konu çok abartılarak kamuoyunda sanki çok büyük bir yanlış yapılmış gibi bir algı oluşturmak isteyen bir kasıtlı yayın da vardı, onu açıklığa kavuşturmak bakımından ne olduğunu ben kısaca özetleyeyim size.
Şimdi bizim her yıl, geçen yıl 1 milyon 292 bin, yaklaşık 1 milyon 300 bin öğrencimiz ortaokulu bitirip liseye başlıyor. Bunların liseye hangi koşullarda gireceği geçen sene şöyle düzenlenmişti, bu sene de aynı düzenleme devam ediyor aslında: Bu 1 milyon 300 bin çocuğumuz e-okul sistemi üzerinden 2 tercih yapıyorlar. Birinci tercih 15 okulluk bir tercih, Türkiye’nin neresinden hangi okulu istiyorsa, puanını biliyor çocuk yerleştirme puanını, Türkiye’deki bütün okulların geçen yıllarda hangi puan düzeyinde öğrenci aldığını biliyor, bu iki bilgi doğrultusunda 15 okulluk bir tercih yapıyordu. Bu 15 okuldan birine giremediği taktirde bir B tercihi var, onu da peşinen yaptırıyoruz. Yani diyoruz ki çocuğumuza, sen 15 okul tercihini yap, bunlardan birine puanın yerleşmeye yetmezse o zaman bak bizim 6 tane okul türümüz var, fen lisesi, sosyal bilimler lisesi, Anadolu lisesi, Anadolu imam hatip lisesi, Anadolu teknik ve meslek lisesi, çok programlı lise, bu 6 okul türünden 4 tanesini işaretle, ayrıca ilçeni ve ilçen dışında da 2 ilçeyi işaretle, eğer 15 tercihinden birine yerleşemezsen biz seni puanına, ilçeye, yani ikametgahına bakarak bu 4 tercih ettiğin okuldan birine yerleştirelim. Bu yolla, önce 15 tercih konusunda söyleyeyim, 15 tercihi yapan öğrencilerimizin, 1 milyon 292 bin öğrenciden 133 bini hiç sisteme girmedi, hiçbir tercih yapmadı, tercih yapan öğrencilerimizin 1 milyon 57 bini 15 tercihinden birine yerleşti, hiçbir problem yok, 1 milyon 57 bin. Bunun da yarısından fazlası, 550 bini ilk 3 tercihinden birine yerleşti, yani 550 bin çocuğumuz 15 tercih yapmış, ilk 3 tercihinden birine problemsiz yerleşti. Geri kalan, bu sistem üzerinden yerleşemeyen çocuklarımız da ikinci tercihleri üzerinden, yani B sistemindeki tercihleri üzerinden okullara yerleştirildiler.
Ama dediğim gibi, 133 bin öğrenci hiç sisteme girmemişti, bütün bu yerleşmeler yapıldıktan sonra o hiç sisteme girmemiş olan 133 bin öğrenciyi biz ikametgah adreslerine bakarak okullara otomatik olarak dağıttık. Niye yaptık bunu? İlk defa bu yıl özel okula gidecek öğrencilerimize teşvik ödüyor devlet, liseye gidecek öğrencilerimize 3500 lira tabi ailenin gelir durumuna göre, çocuğun puanına göre sıralamayı yaparak, müracaat edenler arasında bu sıralama doğrultusunda 3500 lira devlet teşvik ödüyor, bu teşvikten yararlanabilsinler diye bu çocuklarımızı biz adreslerine ve puan durumlarına göre boş kontenjanlara yerleştirdik. Ama bu geçici bir yerleştirme, çünkü biz biliyorduk ki bu çocuklarımızın çok büyük bir bölümü zaten özel okula gidecek veya açık liseye gidecek.
Bu sene artık herkes biliyor ki devlet okullarının tercihleri var, o tercihlere yerleşmek için sisteme girmesi gerekiyor, sisteme girmezse otomatik olarak biz diyeceğiz ki, bu çocuğumuz herhalde özel okula gideceği buraya girmedi veya oraya bir buton koyacağız; onu geçen sene de aslında başlangıçta koyduk, ilk simülasyonlarımızda o vardı, yani birinci kademede çocuk diyecek ki ben bir özel okula veya özel sınavla alan askeri lise gibi, güzel sanatlar lisesi gibi, spor lisesi gibi özel yetenek sınavıyla alan okula gidecekse orayı işaretleyecek, ben bu okullardan birine, özel okula gideceğim, onun için sistemde tercih yapmak istemiyorum dediği anda sistem onu otomatik olarak bir kenara ayıracaktı. Fakat bu sene ilk defa teşvik ödeyeceğimiz için o çocuklar bu teşvik imkanından mahrum kalmasınlar diye biz onları geçici de olsa bir okula yerleştirmiş olduk. Şimdi bu sene bu problemi, yani ben özel okula gidecektim, beni çok programlı bir liseye verdiniz, beni istemediğim bir okula yerleştirdiğiniz gibi şikayetler oluşmasın diye, baştan özel okulla gidecek olanları sistemden ayıran bir düzenleme yapacağız.”
Öğretmen Atamaları
Önümüzdeki yılın başında yapılacak öğretmen atamalarında branşlar belli oldu mu? Sorusu üzerine Bakan Avcı, “”En çok ihtiyaç duyulan alanlara göre bu dağıtımları yapacağız. Bizim son yaptığımız analizlerde en çok ihtiyaç duyulan alanlar İngilizce, özel eğitim öğretmenliği, rehberlik, din kültürü ve ahlak bilgisi, sınıf öğretmenliği, okul öncesi öğretmenliği, ilköğretim matematik, fen bilgisi, Türkçe, matematik, ilköğretim matematikle matematik ayrı, Türk dili ve edebiyatı, yani temel 11 şey bunlar. Tabi bunun dışında da artık çok az kalmış, yani 3-5 atamayla dolacak olan branşlar da var…” dedi.
Bakan Avcı “Biz atamalarımızı şöyle yapıyoruz: Önce hangi branşlarda ne kadar eksiğimiz var, sonra hangi illerde bu eksik yoğunlaşıyor özellikle oraları takviye etmeye çalışıyoruz. Son yaptığımız mesela Eylül’deki atamada 40 bin atamanın yaklaşık 30 binini, 29 bin kusur, 30 binini Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki 23 il’e yaptık, çünkü oralarda çok ciddi boşluklar var ve oralarda ücretli öğretmen de bulma ve istihdam etme şansımız çok düşük. O yüzden batı illerinde, İstanbul’da, Eskişehir’de, Ankara’da zorda kaldığımız zaman nitelikli ücretli öğretmen bulmak şansımız var ama, diyelim Şırnak’ta bulma şansımız yok, onun için orayı özellikle kadrolu öğretmenlerimizle takviye etmek için son yaptığımız 40 bin atamanın 30 bini bu 23 ilimize ayırdık.” dedi.