EĞİTİM
Öğretmen atamada yeni dönem!
MEB, tam da seçimler öncesinde bir canlandı ki sormayın, hemen her gün yeni bir proje açıklıyor. Ne kadarı uygulanabilir o ayrıca tartışılır ama en azından konuşuluyor ve olaya, reklamın iyisi, kötüsü olmaz gözüyle bakıyorlar...
Yeni yönetmelikle üç aşamalı bir sistem getirilecekmiş. Önce KPSS belasını aşıp atanacaksınız, ardından bir yıl sonra okul müdürü tarafından performans değerlendirmesine tabi tutulacaksınız, sonra da eğer başarılı bulunursanız, Bakanlığın yazılı ve sözlü sınavına tabi tutulacaksınız.
Peki ya başarı olamazsanız? Bir daha deneneceksiniz, yine başarılı olamazsanız, kapı önüne konulacaksınız...
Yeni sistemi, her türlü dış etkiye ve istismara açık olduğu gerekçesiyle çok politik bulanlar var. Haksız da sayılmazlar. Bakalım ömrü ne kadar olacak?..
Sorun kimde?
Öğretmen yetiştirme, atama ve kariyer koşulları sürekli olarak neden değişiyor?
Sorun öğretmenlerde mi yoksa onlara şaşı bakan gözlerde mi?
Her yönüyle uzun uzun tartışılması gereken bir konu ve kolay kolay düzeleceğe de benzemiyor. Çünkü dünden bugüne, iktidarlar değişse de, eğitime ve öğretmene bakış açısı hiç değişmedi. Her defasında, bir uçtan ötekine gidildi...
Siyasi literatürde, bir ülkeyle oynamak istiyorsanız, önce öğretmenlerle oynayın derler.
Dışarıdan bakıldığında sıradan bir söz gibi algılanır. Ama eğer biraz detaylı düşünürseniz, ne kadar önemli olduğunu görürsünüz...
Ülkemizde, diğer meslek alanlarına yönelik eleman yetiştirmede ciddi değişimler söz konusu değil.
Örneğin doktor, mühendis, yargıç, asker ya da diğer meslek alanlarına baktığınızda, eğitimsürecinde ciddi değişiklikler yok.
Zaman zaman çağın gereklerine yönelik geliştirmeler yapılıyor o kadar. Ama öğretmen yetiştirme sistemine baktığımızda, Osmanlı’dan günümüze neredeyse her 10 yılda bir değişti. Üstelik her defasında daha da kötüleşti.
Şimdi yine tıpkı daha önce olduğu gibi, iyileştirme adına eğitim fakültelerini ve atama sistemini yeniden yapılandırıyorlar.
10 yıl sonra bugünleri de ararsak hiç şaşırmayalım.
Peki, böyle bir yeniden yapılanmaya daha doğrusu iyileştirmeye ihtiyaç yok mu?
Kesinlikle var. Ama aceleye getirilmemeli.
Ben yaptım oldu diyerek, hem de tam seçim öncesi, A’dan Z’ye değişime gidilmemeli.
Önce ciddi bir araştırma yapılmalı, sonra pilot uygulamaya gidilmeli, ondan sonra da genel uygulamaya geçilmeli.
Yoksa, maceranın ötesine geçilmez...
Neden değişiyor?
Yüz binlerce öğretmen fazlası var. Yıllardır atama bekliyorlar. Nisan derken, mayısa da razı oldular ama hâlâ ortada bir şey yok. Görünen o ki son dakikaya kadar beklenecek.
Peki, o zaman bu kadar öğretmen fazlası varken, üstelik, bazı branşlarda yıllardır atama yapılmazken, aynı bölümlere hâlâ niye öğrenci alınıyor?
Eğitim fakülteleri hemen her yıl on binlerce mezun veriyor ve üçte ikisi işsizler ordusuna katılıyor. Sayıları yarım milyona yaklaşan atama bekleyen öğretmenlere, bir de yeni mezunlar eklenince sayı kaçınılmaz şekilde artıyor.
Peki, MEB ne yapıyor?
Olup biteni sadece seyrediyor.
En başta konulması gereken kuralları en sona koyuyor. Bu da yeni mağduriyetler ve arka bahçe tartışmaları yaratıyor.
CHP ve MHP’nin seçim beyanlarında atama bekleyen öğretmenlere müjdeler var ama Ak Parti hâlâ sessiz. YÖK ise eğitim fakültesi kontenjanlarının sınırlandırılacağı sinyallerini veriyor..
Peki, eğitim fakültelerinde ne gibi değişikliklere gidilecek?
MEB ve YÖK’ün stratejik plan olarak değerlendirdiği düzenlemelere göre; nerede, hangi alanda, ne kadar öğretmene ihtiyaç olduğu tespit edilecek ve eğitim fakültelerindeki kontenjanlar buna göre tekrar düzenlenecek.
Bazı eğitim fakültelerinin kapatılması gündeme gelebilecek. Ayrıca yeni açılan üniversitelerde de eğitim fakültesi bulunmayacak.
Kapatılacak eğitim fakültelerinin başında Fizik, Kimya, Biyoloji, İlköğretim, Matematik gibi branşlar geliyormuş. Yani temel bilimler yok edilecek? Böyle bir reform olabilir mi?..
En önemli sorun ne?
Eğitim sistemi A’dan Z’ye sil baştan ele alınmadığı sürece, bu konuda yol kat etmek mümkün değil. Eğer öğretmenlere yönelik ille de bir düzenleme yapılacaksa, genel eğitim reformu içerisinde mutlaka birlikte ele alınmalıdır...
Bu arada eğitim fakültelerine alınacak öğrenci seçiminde de yeni metotların getirilmesi kaçınılmaz.
Tıp ve hukuk için baraj getirildi de, öğretmenlik için niye düşünülmedi?
Çocuğu sevmeyen, iletişim becerisi olmayan, bu mesleği sadece iş garantisi olduğu için seçen gençler, bu meslekten uzak tutulmalıdır.
Ön mülakat ya da lise öğretmenlerinin bu yöndeki bir tavsiyesi olmadan, sadece YGS, LYS tipi sınavlarla öğretmen almak ve yetiştirmek yanlışların en büyüğü olmaya devam eder...
Öğretmen olamayacakları daha en başında belli olan gençleri hiçbir ön elemeden geçirmeden LYS ile eğitim fakültelerine alıp, KPSS ile atamalarını yapıp, sonra da yol ortasında bırakmak, onlara ve mesleğe yapılacak en büyük kötülük olur...
Özetin özeti: Eğitim sisteminin ciddi anlamda silkelenmesi gerekiyor. Ama tabandan daha çok tavandan!..
Abbas Güçlü Milliyet