EĞİTİM
Öğretmen Açığı Nasıl kapanacak? İşte Avcı'nın cevabı
30 Mart seçimlerinin özellikle 17 Aralık'la beraber bir yerel yönetim seçimi olmaktan çıktığını belirten Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, 'Sürecin öncesi de var. 7 Şubat MİT hadisesi örnek olabilir. Bu operasyon doğrudan hükümeti hedef alan bir girişimdi. O bakımdan 17 Aralık'ta patlak vermesi daha iyi oldu. Yoksa daha ileride daha kötü işler olabilirdi. 30 Mart, bu tertibin üstesinden gelmek için çok iyi bir fırsat' dedi
29 Mart 2014, Cumartesi
Türkiye, belki de tarihinin en sancılı seçim süreçlerinden birisini yaşıyor. Ekonomik ve siyasi istikrarın kazandırdığı vizyonla devam ederken birdenbire sarsıntılara maruz bırakılan Türkiye'de düğümün yine demokrasi ve millet iradesi ile çözüleceği görülüyor. 17 Aralık ve 25 Aralık darbe girişimlerini püskürten Ak Parti ve Başbakan Erdoğan, her zamanki gibi millet desteği ile yeni ve daha güçlü bir iradeyle krizi kökten çözme peşinde. Bu şartlar altında girdiğimiz seçimi konuşmak üzere bu sefer sorularımı, Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Nabi Avcı'ya yönelttim. Bakan Nabi Avcı ile elbette sadece seçimleri değil, Milli Eğitim Bakanlığı'nın hedeflerini, Fatih Projesini, Eskişehir'i ve meşhur atamaları konuştuk.
Pazar günü gerçekleşecek seçimin nasıl bir anlamı var?
30 Mart seçimleri özellikle 17 Aralık'la beraber bir yerel yönetim seçimi olmaktan çıktı. Tabii bunu sadece 17 Aralık'a bağlamak yanlış olur. Sürecin öncesi de var. 7 Şubat MİT hadisesi örnek olabilir. Orada ilk somut adım atıldı. Türkiye üzerinde içeriden ve dışarıdan koordineli bir operasyon gerçekleştirildi. Bu operasyon doğrudan hükümeti hedef alan bir girişimdi. O bakımdan bu 17 Aralık'ta patlak vermesi daha iyi oldu. Yoksa daha ileride daha kötü işler olabilirdi. Toparlanması zor bir tertibe neden olabilirdi. 30 Mart, bu tertibin üstesinden gelmek için çok iyi bir fırsat.
BAŞBAKAN İSTİŞARE YAPAR
Başbakan Erdoğan'la çok eskiye dayanan bir hukukunuz var. Özellikle de son dönemde Başbakan'ın otoriterleştiği ve tek adamlığa gittiği yönündeki eleştirileri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sayın başbakan istişare konusunda gösterdiği öneme özellikle vurgu yapmak isterim. Kamuoyunda sanki tek adam rolü çizilmeye çalışılıyor. Bu doğru değil. Başbakan her konuda istişare ile hareket eden bir lider. Ama istişareler sonucunda ortaya çıkan konuyu kamuoyuna tebliğ etme kendilerine düştüğü için sanki kişisel kararıymış gibi algılatılmak isteniyor.
Referandum havasına bürünen bir seçimin arifesinde siz seçimin, halkın nabzını Eskişehir'den tutuyorsunuz. Eskişehir'de tablo nasıl görünüyor?
Eskişehir üç dönemdir iktidar partisinden olmayan bir parti tarafından yönetiliyor. Buna rağmen son 10 yıldır Eskişehir kamu yatırımlarında en fazla desteği alan illerimizden bir tanesidir. Son 10 yılda on milyar lira yatırım yaptık Eskişehir'e. Aslında büyükşehir tarafından yapılması gereken hizmetlerin önemli bir kısmın bile bu çerçevede merkez hükümeti yapmıştır.
ESKİŞEHİR'E 7 MİLYAR YATIRIM
Eskişehir'de yaşayanlar neden AK Parti'ye oy vermeli?
Eskişehir'de alt yapının büyük bir kısmı Ulaştırma Bakanlığı tarafından yapılmıştır. Veysel Eroğlu Eskişehir'e yakın bir bakanımız olduğundan meselenin üzerine çok düşmüştür. Mesela içme suyu konusunda kendilerinin çok yardımı vardır. İnşallah daha da yardımı olacak. Eskişehir halkı AK Parti'li bir belediye başkanı seçerse, merkezi yönetimle Büyükşehir'in birlikte çalışmasında nasıl bir sinerji doğabileceğini görecektir. İnşallah 30 Mart, bu uyumun sağlanabilmesi için bir fırsat olur.
Aksi durumda sıkıntılar oluyor mu?
Elbette. Mesela biz Eskişehir'de yaptığımız bazı yatırımlarda çok zorlandık. Mesela, hızlı tren iki senede Ankara'dan Eskişehir'e geldi. Ama oradan bir alt geçidi beş senede zor tamamladık. UEFA standartlarında yeni bir stad inşa etmeye başladık. Eski stadın yerini de yapılaşmaya açmayıp o yere 'Türk Dünyası Meydanı' yapacağız. Yunus Emre Devlet Hastanesi projemiz var. 2014 yılında Eskişehir'de 47 proje gerçekleştireceğiz ve bu projeler için hükümetin ayırdığı kaynak 7 Milyar 285 Milyon.
Fatih Projesi Özal'ın hayali
Fatih Projesi' yıllardır hayal edilen bir proje. Sizin dönemizde de hayata geçirildi. Neyi amaçlıyor?
Fatih, gerçekten de dünyada uygulanmakta olan en büyük eğitim teknolojilerinden bir tanesi, belki de birincisi. Her ne kadar bu proje sadece bir tablet bilgisayar ya da akıllı bir tahta olarak algılanıyorsa da, proje bunlardan ibaret değil. Evet, biz öğrencilerimize tablet bilgisayarlar dağıttık ve dağıtılan tablet sayısını daha da artıracağız. Tabii ki bu kalemden ve kitaptan vazgeçtiğimiz anlamına gelmiyor. Ama biz kitapta kullanamadığımız uygulamaları bu araçlar ile gerçekleştiriyoruz.
1988'DE PLANLANMIŞTI
Hayata geçen bu projenin geçmişinden söz edebilir misiniz?
Aslında bu iş rahmetli Özal'ın 1988 yılında 18. Milli Eğitim Şurası'nda yaptığı bir çıkışla başladı. O zaman Milli Eğitim Bakanı Hasan Celal Güzel Bey, ben de bakanlıkta danışmandım. O programda rahmetli Özal, yazılı metninde olmamasına rağmen 'Önümüzdeki yıl okullara 1 Milyon bilgisayar alacağız' dedi. Hasan Bey o zaman bir çalışma grubu oluşturdu. Ben de o grubun başındaydım. Büyük bir heyecan dalgasıyla başladı, fakat sonra Özal rahmetli oldu ve Hasan Bey Bakanlıktan ayrıldı. Daha sonra koalisyon hükümetleri filan derken bütün bu projeler rafa kaldırıldı. Ve ben de tekrar üniversiteye döndüm.
15 YIL RAFTA KALDI
Nasıl tekrar gündeme geldi?
Recep Tayyip Erdoğan canlandırana kadar bu proje 15 yıl rafta kaldı. Bugün itibariyle toplamda 775 bin bilgisayarı dağıtmış durumdayız. Önümüzdeki 3 yıl 10 milyon 670 bin bilgisayar dağıtacağız. Hem de o dağıtılan bilgisayarları Amerika'dan filan gidip raftan almayacağız. Yerli üretime öncelik veren firmalara bu imkânı sağlayacağız. Bu da aynı zamanda Türkiye'de yerli donanım üretimini geliştirmek demektir. Ülkemizi kendi bilgisayarını üreten bir devlet haline gelmesini hedefliyoruz. Yazılımı da ülkemizde üretmeyi hedefliyoruz tamamen yerli bir yazılım olacak. Bu açıdan bakıldığında Fatih Projesi, sadece tablet ve akıllı tahta işi değil aynı zamanda yeni bir zihniyet dönüşümüdür.
Öğretmen atamasında rekor kırdık
Bir yandan öğretmen açığından bahsediliyor öte yandan 'atanamayan öğretmenler' var. Nasıl kapanacak öğretmen açığı?
Ne yazık ki yıllardır öğretmenlerin kontenjanları ile öğretmen ihtiyacı arasında bir sınır sağlanmamış. Öte yandan birikmiş öğretmen adayı kitlesi var. Bunları da bir ölçüde istihdam edecek durumdayız. Son 10 yılda 400 bin küsur öğretmeni işe başlattık. 2001'de 400 bin olan öğretmen sayısı bugün 800 bine ulaştı. Böyle bir öğretmen alımı Cumhuriyet tarihinde hiçbir dönemde yapılmadı. İnşallah önümüzdeki KPSS sonrasında 40 bin öğretmen daha alacağız. Eğer dershaneleri özel okula dönüştürebilirsek, o zaman sadece devlet okullarında değil bu okullarda da istihdam açılacak.
NOT ORTALAMASIYLA ÜNİVERSİTEYE GİRİLECEK
Eğitim sistemi çok eleştiriliyor. Eğitim sistemine dönük olarak hangi reformlardan söz edilebilir?
İleride çocuklarımız okudukları senelerde aldıkları okul notlarının ortalamasına göre üniversitelere yerleşir hale gelecekler. Ama bunun için sene içerisinde okulda yapılan yazılı sınavları güvenilir hale getirmemiz lazım. Bilindiği gibi SBS'yi kaldırdık. Bunu bütün eğitim sisteminde oturtmaya çalışıyoruz. Bunu yapabilmemiz için de teknolojik alt yapıya ihtiyacımız var. Dağıttığımız bu tabletler ile sınavlar yapılacak ve öğretmenler cevapları oradan okuyup notlarını verecekler. Bunlar o öğretmenlerin tanımadıkları öğrenciler olacak tabi adaletli bir şekilde değerlendirilebilmesi için.