EĞİTİM
Neden herkes öğretmen olmak istiyor?
Madalyonun görünen yüzünde lime lime dökülen eğitim var ama öte yanında da öğrencisinden öğretmenine herkesin hoşuna giden bol keseden tatiller söz konusu.
İşte bu da diğer çalışanların, “Keşke biz de öğretmen olsaydık” diye iç geçirmelerine yetiyor da artıyor. Öğretmenlerimizin bir kısmı, haklı olarak buna itiraz edecek ama bazılarının konuşmaya hiç hakları yok. Özellikle de derslerini birkaç güne sıkıştırıp, hiç ek ders almayan, haftanın üç dört günü işe giden öğretmenlerin!..
Zaten, diğer çalışanların isyan ettiği öğretmen tipi de onlar. Yoksa görevini hakkıyla yerine getirenlere özenmek, çılgınlıktan başka bir şey olmaz. Özellikle de birleştirilmiş sınıflarda çok zor koşullarda görev yapan fedakâr öğretmenlerimizin yerinde kim olmak ister ki?..
Telafi eğitimi ne zaman?
Okula gidilen gün sayısı tatillerden azsa, daha neyi konuşacağız diyenler mutlaka çıkacaktır. Haklılar. Üstelik, eğitime gerçekten önem veren ülkelerde, eğitim süresi 250 güne varırken, hem de tam günken, bizde kâğıt üzerinde 180, uygulamada ise 160 hatta 150 güne kadar iniyor. Daha da önemlisi, pek çoğunda yarım gün eğitim yapılıyor...
Şimdi gelelim asıl can alıcı soruya.
Eğitim-öğretimin futbol maçları kadar önemi yok mu?
Maçlarda, oyun bir şekilde durduğunda, hakemler saniyesi saniyesine süre tutup, ilk ve ikinci devrenin hemen sonuna ekliyorlar. Yani ilk yarıdaki duraklamaları ilk yarıya, ikinci yarıdaki duraklamaları da maçın sonuna ilave ediyorlar. 90+3, 5, 7 dakikalar hep bu yüzden... Bizde de eğitimde ciddi aralar oldu. İlk birkaç hafta kayıt rezaleti nedeniyle boş geçti, sonra TEOG sınavı gerekçe gösterilerek derslere iki gün ara verildi. O yetmedi yılbaşı tatili birleştirildi. Arkasından da kar kış tatilleri geldi.
Peki, bu süreler nasıl telafi edilecek?
Temel Eğitim Yasası çok net. Bir öğretim yılının 180 iş günü olduğunu söylüyor. Yani eksik gün kadarsa eklenmesi gerekiyor.
Peki, bu yapılıyor mu?.
Güldürmeyin!..
Yarıyıl tatili kısalacak mı?
Eğer eğitime de futbol kadar değer verip önemsiyorsak, eksik günlerin, ilk yarının sonuna eklenmesi ve yarıyıl tatilinin üç beş gün gecikmeyle başlaması gerekir. Ama görünürde ne böyle bir karar var ne de farklı bir öneri... Görünen o ki eksik eğitimle yola devam edilecek. Eskiden telafi eğitimi yapılırdı, yani ekstra tatiller, günlük ders saatleri artırılarak, eğitim takvimine dokunulmamaya çalışılırdı ama şimdi o da yapılamıyor. Çünkü, ikili eğitim nedeniylE neredeyse sabahın köründen akşamın karanlığına kadar ders yapılıyor!.. Hafta sonu yapısın diyenler var ama ona da sıcak bakan yok.
Anlayacağınız, yasa masa hikâye, tatilime dokunanı yakarız anlayışı hâkimken, bu konuda adım atacak bir kahraman zor çıkar...
İlk tepki de ekstra tatilleri müjde diye duyuran medyadan gelir. Tatilde ya da karda kışta, yaz sıcağında eğitim işkencesi diye başlıklar atılır. Siyasetçinin ille de eğitim diyenine de zaten bu güne kadar şahit olmadık...
Özetin özeti: Böyle gelmiş böyle gidiyor. Türkiye’nin değişeceğine hâlâ inanlarınız var mı?..
ABBAS GÜÇLÜ,
MİLLİYET