GÜNDEM
Nazım Hikmet'in Türk-Kürt Kardeşliği Mektubu
Ulusalcı kanada ait 2000'e Doğru Dergisi'nin, tam 25 yıl önce 'Türk Solu' için neredeyse mitolojik bir anlamı olan Nazım Hikmet'in Türk-Kürt kardeşliğine dair yazdığı mektubunu büyük bir iftiharla ve "Nazım Hikmet'in Bilinmeyen Mektubu" başlığı yayınladığı ortaya çıktı.
bizimbursa.com'dan Nihat Nasır'ın haberine göre Nazım, Kürdolog Kamuran Bedirhan'a yazdığı mektupta dehşetli bir Kemalizm eleştirisi yapıyor ve rejimi, emperyalistlerle işbirliği içerisine girdiği iddiasıyla adeta yerden yere vuruyordu.
Nazım Hikmet Ran mektubunda, "Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan sonra, Türkidarecileri ve egemen çevreleri, Kürt hareketinin tanımağı vaat ettikleri millet ve insan haklarını tanımadı, hatta işi Kürt milletinin millet olarak varlığını bile inkâra kadar götürdü. Bu devir, Türk idarecilerinin ve egemen sınıflarının emperyalizmle uzlaşmaya başlaması devrilir." tespitine yer veriyordu.
25 yıl önce bu dehşetli Kemalizm eleştirisini iftiharla sayfalarına yansıtan 2000'e Doğru Dergisi'nin Aydınlıkçılar, bugün kelimenin tam manasıyla bu görüşten U dönüşü yaparak Kemalist bir çizgiye oturmakla iftihar ediyorlar.
İşte 1988 tarihli 2000'e Doğru Dergisi'nin kapağı ve Nazım Hikmet'in ezberleri bozan mektubu:
"NAZIM HİKMET'İN MEKTUBU
Kökleri yüzyılların derinliklerine dalan tarihiyle, kültürüyle Kürt milletinin önemli bir çoğunluğuAnadolu'nun bir parçasında yaşar. Anadolu'nun öbür parçalarında yaşayan Türk milletini Kürt milleti kardeşi sayar. Her iki millet, bütün imparatorluklar gibi, halkların zindanı olan Osmanlı İmparatorluğu'nda, Türk ve Kürt derebeylerinin, Osmanlı İmparatorluk idaresinin ağır zincirlerine vurulmuşlardır.
Osmanlı imparatorluğu yıkıldıktan sonra ise her iki millet emperyalizme karşı tek bir cephe kurup çarpışmışlardır. Anadolu milli kurtuluş hareketi yalnız Türkler için değil, Kürtler için de tarihlerinin en şerefli sayfalarından biridir. O dövüş yıllarının sonradan Türkidarecilerince yasak edilen en unutulmaz türkülerinden biri "Vurun Kürt uşağı namus günüdür!" diye başlar. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan sonra, Türk idarecileri ve egemen çevreleri, Kürt hareketinin tanımağı vaat ettikleri millet ve insan haklarını tanımadı, hatta işi Kürt milletinin millet olarak varlığını bile inkâra kadar götürdü. Bu devir, Türk idarecilerinin ve egemen sınıflarının emperyalizmle uzlaşmaya başlaması devrilir. Bu inkârla bu uzlaşmanın aynı devirde başgöstermesi sadece bir rastlama değildir. Bugün Türkiye Cumhuriyeti'ni Orta ve Yakın Doğuda emperyalizmin kalelerinden biri haline getiren Türk politikacıları Kürt milletinin milli varlığını inkârda ısrar ediyor ve Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde öteki azınlıklara tanıdığı hakları bile Kürt milletine tanımıyor. Türk ve Kürt halklarının Türkiye Cumhuriyeti'nin sınırları içinde dış ve iç politikada aynı emellere hasret çekmeleri bugünkü Türk idarecilerini korkutuyor.
Her iki millet kardeş milli kültürlerini, milli ekonomilerini geliştirmek, toprağa, tarım araçlarına, hürriyete, demokratik haklara kavuşmak istiyor. Türk ve Kürt halkları Türkiye Cumhuriyeti'nin tarafsız bir dış politika gütmesini, emperyalizmin üssü olmaktan kurtulmasını özlüyor. Gerçek Türk yurtseverleri Kürt kardeşlerinin Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde milli haklarına kavuşmak için yaptığı kavgayı can ve gönülden nasıl destekliyorsa, gerçek Kürt yurtseverleri de Türk halkının demokrasi ve milli bağımsızlık için yaptığı kavgayı öylece destekliyor. Anadolu'da yaşayan Türklerle Kürtlerin arasına nifak sokmak isteyen gerici, sömürücü, karanlık kuvvetler, emperyalizmle el ele vererek halkları daha kolayca ezmek istiyorlar.
Kürt ve Türk halklarının bahtiyarlığa insanca yaşamaya varmak için derebeylerine, kara kuvvetlere, şehir ve köy ağalarına, gericilere, ırkçılara, milletlerin varlıklarını ve milli haklarını inkâr edenlere, halkları birbirine düşürüp sırtlarından rahatça geçinenlere, emperyalizmin uşaklarına karşı yürüttükleri yeni milli kurtuluş savaşının zaferi Kürt ve Türk halklarının elbirliğiyle kazanılır. Ancak böyle bir elbirliğiyle kardeş iki millet hürriyete, milli ve insan haklarına kavuşabilir.
Kaynak: Haber7, bizimbursa.com