GÜNDEM
Memura rotasyon var mı yok mu, yoksa kafalar mı karışık?
Sayın Bakan, keşke tasarıda yer alan hükmü açıklasa da konu netliğe kavuşsa. Kaldı ki tasarıda mevcut uygulamadan farklı bir düzenleme olduğunu düşünmüyoruz. Ancak, sayın bakan, her açıklamasında yuvarlak ifadeler kullanarak memurları gereksiz bir tedirginliğe sürüklüyor. Doğrusu usta bir siyasetçi olan sayın Bakanın niçin bu tür açıklamalar yaptığını anlamakta zorlanıyoruz.
Öncelikle teknik olarak her memurun rotasyona tabi tutulması mümkün değildir. Ayrıca, mevcut uygulamada belli sürelerle rotasyona tabi tutulan memurlar olduğu gibi memuriyete başladığındaki masası dahi değişmeyen memurlar da bulunmaktadır. Mevcut uygulamada Eğitim ve Öğretim Hizmetleri Sınıfı, Emniyet Hizmetleri Sınıfı ve Sağlık Hizmetleri Sınıfında çalışan personel gibi birçok personel rotasyona tabi tutulmaktadır. Sanki rotasyonun bütün memurlara uygulanacağı gibi bir algı oluşturmak hem yanlış hem gereksiz hem de fiilen imkansızdır.
Özellikle geniş teşkilatı olmayan ya da taşra teşkilatı olmayan kurumlardaki memurların rotasyona tabi tutulması gibi bir işlem söz konusu olamaz. Kaldı ki her memurun rotasyona tabi tutulması hem kamu kesimi için ciddi tutarda mali külfet gerektirir hem de gereksiz bir işlemdir. Özetle her memur için rotasyon hem gereksiz hem de imkansız olduğundan tedirginliğe gerek yoktur.
Bu nedenle yetkili makamlarda olan kişiler ya ifadelerini dikkatli seçmeli ya konu uzmanlarına açıklama yaptırmalı ya da yazılı metin üzerinden açıklama yapmalıdırlar. Aksi takdirde konu toparlarken dağıtılır ya da kaş yapayım derken göz çıkarılır. Bizden hatırlatması.
Reform çalışmasında belediyelerde ödenen ikramiye uygulamasından ibret alınmalı
5393 sayılı Belediye Kanununun 49 uncu maddesinde yer alan; 'Sözleşmeli ve işçi statüsünde çalışanlar hariç belediye memurlarına, başarı durumlarına göre toplam memur sayısının yüzde onunu ve Devlet memurlarına uygulanan aylık katsayının (20.000) gösterge rakamı ile çarpımı sonucu bulunacak miktarı geçmemek üzere, hastalık ve yıllık izinleri dâhil olmak üzere, çalıştıkları sürelerle orantılı olarak encümen kararıyla yılda en fazla iki kez ikramiye ödenebilir.' hükmü gereğince belediyelerde ödenen ikramiyenin nasıl ödendiği iyi incelendiği zaman dillere pelesenk edilen performans ücreti daha iyi anlaşılacaktır. Bazen kulağa çok hoş gelen kavramların uygulamasının hiç de hoş olmadığı açıkça görülecektir.
KİT Personelinin izinlerdeki mağduriyeti yeni düzenlemede giderilmelidir
Kamu personel reformu rotasyon kasırgasıyla sarsılırken KİT personelinin yaşadığı mağduriyet gözden kaçırılmamalıdır. Özellikle izinler konusunda ciddi mağduriyetler yaşandığını ifade etmek isterim. Bu bağlamda konuyu aşağıda izaha çalışacağız.
KİT personeli yıllık izin konusunda mağduriyet yaşamaktadır
399 sayılı KHK'nın yıllık izin başlıklı 21 inci maddesinde; 'Sözleşmeli personelden hizmeti 10 yıla kadar olanlara (10 yıl dahil) yılda 20 gün, 10 yıldan fazla olanlara yılda 30 gün ücretli izin verilir. Yıllık izin verilmesine esas hizmetin tesbitinde kamu kurum ve kuruluşlarında geçen fiili hizmet süreleri ile askerlik hizmeti göz önüne alınır. Bu şekilde hizmet süresi bir yıldan az olanlar ile kısmi zamanlı istihdam edilenlerden bir yıldan az süreli sözleşme yapılanlara (yıl içinde memur statüsünden sözleşmeli statüye geçirilenler hariç) yıllık izin verilmez.
Yıllık izinler, teşebbüs veya bağlı ortaklığın uygun bulacağı zamanlarda toptan veya ihtiyaca göre kısım kısım kullanılabilir. Bir sözleşme döneminde kullanılmayan izinlerin müteakip sözleşme döneminde kullanılması mümkün değildir.' hükmünü görüyoruz.
Bu hüküm incelendiğinde; 1- Yıllık izin tespitinde sözleşmeli personelin kamu kurum ve kuruluşlarında geçen fiili hizmet süreleri ile askerlik hizmeti göz önüne alınmaktadır. Halbuki memurların yıllık izne esas hizmet tespitinde ise hangi statüde olursa olsun kamu kurum ve kuruluşlarında geçen hizmet süreleri ile kamu kurum ve kuruluşlarında geçmese dahi Devlet memurlarının kazanılmış hak aylıklarında değerlendirilen hizmet süreleri dikkate alınmaktadır. Bu durum önemli bir fark olup, bu durumun yeni tasarıda eşitlenmesi gerekmektedir.
2- Devlet memurlarının yıllık izin hakları bir sonraki yıla devredilebilirken KİT personelinin bir sözleşme döneminde kullanılmayan izinlerinin müteakip sözleşme döneminde kullanılması mümkün değildir.
KİT personeli mazeret izni konusunda da mağduriyet yaşamaktadır
399 sayılı KHK'nın mazeret izni başlıklı 22 nci maddesinde; 'Sözleşmeli personele isteği üzerine, kendisinin veya çocuğunun evlenmesi, annesinin, babasının, eşinin, çocuğunun veya kardeşinin ölümü halinde ve her olay için 5 gün ücretli mazeret izni verilir. İhtiyat olarak silah altına alınanlar terhis oluncaya kadar ücretli izinli sayılırlar. Belirtilen bu haller dışında mazereti sebebiyle sözleşmeli personele bir sözleşme döneminde 10 gün ücretli izin verilebilir. Zaruret halinde ücret ödenmemek şartıyla 10 gün daha mazeret izni verilmesi mümkündür.' hükmüne yer verilmiştir.
657 sayılı Kanunun 104 üncü maddesinde ise; 'Memura, eşinin doğum yapması hâlinde, isteği üzerine on gün babalık izni; kendisinin veya çocuğunun evlenmesi ya da eşinin, çocuğunun, kendisinin veya eşinin ana, baba ve kardeşinin ölümü hâllerinde isteği üzerine yedi gün izin verilir.' hükmünü görüyoruz.
Burada hemen aklımıza şu soru geliyor. Memurun durumu ile sözleşmeli personelin durumu arasında bu kadar bariz fark olması izah edilemez. Düşünün ki memurun eşinin ana, baba ve kardeşinin ölümü halinde mazeret izni verilirken sözleşmeli personelin böyle bir hakkı yoktur. Ayrıca mazeret izin sürelerinden bazıları memurlara göre oldukça kısadır. Yeni çalışmada bu hususlarda eşitlik sağlanması hem insani hem de eşitlik adına gereklidir.
Yeni Şafak/Ahmet Ünlü