EĞİTİM
MEB Yasa Tasarısı Tartışılıp Olgunlaştırılmalı!
TBMM Başkanlığına sunulan dershaneler ve Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) teşkilatında önemli değişiklikler içeren yasa taslağını değerlendiren Demokrat Eğitimciler Sendikası (DES) Genel Başkanı Gürkan Avcı, tasarının meclis komisyonunda ve ilgili kamuoyunca yeterince tartışılıp, olgunlaştırıldıktan sonra toplumsal uzlaşıyla çıkarılması gerektiğini söyledi.
08 Şubat 2014, Cumartesi
KİMSE STATÜKOCULUK OYNAMASIN!
Türk eğitim sisteminin çağdaş dünyaya ayak uydurmada yetersiz kaldığını ve bu nedenle öğretmen, öğrenci, veli dahil muhalefet ve iktidarıyla herkesin eğitimden şikayetçi olduğunu kaydeden DES Genel Başkanı Gürkan Avcı, “Mutabakatla eğitim reformlarına tam gaz devam etmemiz gerekiyor. Eğitim sistemi ile ilgili yeni bir fikir söylediğinde ‘icat çıkarma’ ve ‘eski köye yeni adet getirme’ diyen statükoya ve ideolojik seslere karşı ‘yeni icat çıkarın’ ve ‘yeni adet getirin’ diyesim geliyor. Bugün ülkemizde uygulanan eğitim sistemi sanayi devrimi dönemine takılıp kalmıştır ve obsesiftir. Eğitim sisteminin anaokulundan üniversiteye kadar baştan sona yeniden formatlanması ve demokratikleştirilmesi gerekiyor” dedi.
EĞİTİMDE ÇOK ZAMAN KAYBEDLİDİ!
Eğitime çeki düzen verme, çağdaş, demokratik ve bilimsel bir temele oturtma konusunda sonuna kadar kararlı olunması gerektiğini söyleyen Gürkan Avcı, “Çünkü deniz bitmiş artık gidecek yer yok. Bu anlamda kararlı ve cesur adımlar atılmalıdır ki eğitimde daha çok yapılması gereken ve alınması gereken mesafelerimiz var. Çünkü çok zaman kaybedildi ve sistemin bir an önce toparlanması gerekiyor. Eğitim sistemimiz köhnemiş dayatma ve dogmalardan kurtuldukça Türkiye'nin önü daha da açılacaktır. Aksi halde çağdaş, demokratik, eşitlikçi ve bilimsel bir eğitim sistemine geçilmediği müddetçe Türkiye rahat bir nefes alamaz” dedi.
EĞİTİM REFORMLARI, GÜÇLÜ ÖĞRETMENLERLE HAYATA GEÇER!
2000’li yılların başından itibaren dünyada ve Türkiye'de artık hiç bir şeyin eskisi gibi olmadığını, büyük bir değişimin yaşandığını söyleyen Gürkan Avcı, “Eğitim sistemimizin bu yeni dünyadaki risklere göğüs gerebilmesi için inovasyonu ön plana çıkarması gerekiyor. Bunu yapamadık. Ben şahsen eğitime daha fazla bütçe ayırılmasını, eğitim çalışanlarının ekonomik ve demokratik sorunlarının çözülmesini ivedi hedef bağlamında çok gerekli görüyor, tasarıdaki reformların ‘eğitim ve sürdürülebilir büyüme’ perspektifiyle daha da geliştirilmesi gerektiğine inanıyorum” dedi.
BİRTEK TEŞKİLAT YAPISINDA REFORM YAPMAKLA OLMAZ!
Türkiye’de eğitimin kaliteli, verimli ve eşitlikçi bir form kazanması için sadece teşkilat yapısında değil; kapsamlı bir idari, hukuki, mali ve teknik reforma ihtiyaç bulunduğunu ifade eden Gürkan Avcı, “Politika yapıcılara ışık tutması açısından, Türkiye'nin öğretmen sermayesinin geliştirilmesi bakımından dünyadaki karşılaştırmalı konumunu gözden kaçırılmamalıyız diye düşünüyorum. 2050’de eğitim ordumuz nasıl olacak? 2050’de öğrenme duvarlarına ihtiyaç kalacak mı? Analitik sentez mi, mekanik öğrenme mi, temel muhakeme mi, üniversal altyapı mı, evrensel bilinç ve spesifik konumlandırma mı geçerli akçe olacak? Bu MEB tasarısı öğretmenlerimiz ve diğer tüm eğitim bileşenleri için kariyer mi bariyer mi? Merdivenleri çıkıyor musunuz, iniyor musunuz? Merdivenin son basamağı nereye takılı, nereye asılı? Bunların çok iyi düşünülüp, istişare edilip, planlanması gerekiyor” dedi.
YETERLİLİK SINAVLARI OBJEKTİF OLMALI!
Eğitimdeki reform paketlerinin içerik olarak olumlu olması yanında usul ve insicamında buna paralellik arzetmesi gerektiğini söyleyen Gürkan Avcı, şunları söyledi: Aday öğretmenlere sınav şartı getirilmesi, 2 yıl üst üste sınavda başarılı olamayan öğretmenin, öğretmenlikle ilişiğinin kesilmesi birçok AB üyesi ülkede uygulanan bir sistemdir. Öğretmenlerin kendini geliştirmesi ve öğretmenlik mesleğinin nitelikleştirilmesi açısından değerlendirirsek; sınav uygulamasının objektif, adaletli ve eşitlikçi kriterler doğrultusunda planlanması kesinlikle sağlanmalıdır.
DERSHANECİLER, ÖĞRETMEN VE PERSONEL MAĞDUR EDİLMEMELİ!
Dershanelerin kapatılması sonrasında kurslar ve 12 yaşın altındaki çocuklar için etüt merkezlerinin serbest bırakılması ve dershane sahiplerine bol menülü ve makul seçenekler sunulması hem müteşebbisleri hem de öğrenci ve ailelerini zor durumda bırakmama adına önemlidir. Dershanelerin kapatılması sonrasındaki teşvik ve destek uygulamalarının dershanecilere, buralarda çalışan öğretmen ve personele dönük haksızlıkların yapılacağı ihtimalini dahi akıllara getirmemelidir. Özel okul ve etüt merkezi olma şansı düşük olan küçük ve butik dershanelere pozitif ayrımcılık yapılmalıdır.
ÖZEL OKULCULUĞUN DESTEKLENMESİ DOĞRU!
Tasarıda özel okul ve etütlere gidecek öğrencilerin devletçe desteklenecek olmasını önemsiyorum. Eğitimde yüzde 3’lük bir oranı temsil eden özel okulların günümüzde yarı kapasiteyle çalıştığı gözönüne alınarak, eğitim sistemimize dinamizim ve lokomotif güç kazandırması için özel okulculuğun daha kapsamlı politikalarla geliştirilmesi ve pekiştirilmesi gerektiği kanaatindeyim.
6 YIL ŞARTI ABARTILI!
Dershanelerde çalışan öğretmenlerin mağduriyet yaşamamalarını sağlamak adına 6 yıldan fazla dershanelerde öğretmenlik yapanların sözlü sınavla MEB kadrolarına alınmasının yeni mağdurlar yaratmamasına özenle dikkat edilmelidir. Öncelikle yapılacak eleme sınavlarının hakkaniyetli ve nesnel ölçütlerle yapılması elzemdir. Öte yandan 6 yıl dershanede çalışmış olma şartı çok abartılıdır. Bu nedenle bu sürenin 2 yıla indirilmesi gerekir. Malum sebepler nedeniyle sigortasız çalıştırılmış onbinlerce dershane öğretmeni haksızlığa uğramış olacaktır. Öte yandan sigortası yıl bazında eksik yatırılmış öğretmenlerde müstakbel mağdur adayı olacaktır.
DERSHANEDE ÇALIŞMAYAN ÖĞRETMENLER CEZALANDIRILMAMALI!
Bir diğer önemli hususta çeşitli nedenlerle dershanelerde çalışmamış yahut dershanelerde çalıştığını belgeleyememiş, başka özel eğitim kurumlarında çalışan yahut özel ders ve etüt çalışmalarında bulunan öğretmenlerin mağduriyet yaşamamasının sağlanmasıdır. Bu nedenle tasarının vicdanları kanatmaması, adalet ve eşitlik prensiplerini yaralamaması çok önemlidir. Dershane öğretmenlerini mağdur etmeyeyim derken yeni ve başka mağdurlar yaratılmamalıdır.
KADROLAŞMA VE KAZANILMIŞ HAK GASBI ENDİŞESİ!
Tasarıdaki 25. Madde ile okul idarecilerinden 4 yılı tamamlayanların görevlerinin sona ermesi söz konusu olmaktadır. Yine ayrıca MEB Müsteşarlığı makamı hariç tüm idari ve bürokratik makamlar tasarının yasalaşmasıyla fesh edilmiş olacaktır. Bu husustaki temel beklentimiz; Milli Eğitimdeki tayin, atama, terfi ve görevde yükselmelerin tamamen liyakat ve ehliyet prensiplerine göre tanzim edilmesidir. Şube müdürlüğü üstündeki makamların siyasi tercihlerle belirlenmesi ve bu makamlardakilerin bakanlarla ve iktidarlarla birlikte gelerek, bakan ve iktidarlarla birlikte makamlarını terk etmesi bizce de makul karşılanmaktadır. Sorumluluk ve sağlıklı yönetişim kriterleri doğrultusunda Bakanlar istediği ekiple çalışmalı ve başarı-başarısızlık adına mazerete matuf bırakılmamalıdır. Lakin bu selahiyet kadrolaşma ve kurum hafıza ve kültürünü yok saymaya, yok etmeye sebebiyet vermemelidir.
TALİM TERBİYE, TERBİYE EDİLMELİ!
Talim ve Terbiye Kurulu'nda tanınmış eğitimci, çevirmen, pedagog, şair, yazar ve bilim insanları görev almalıdır. Öğrenci, öğretmen ve veli temsilcileri de yönetimde bulunmalıdır. Bugün Talim ve Terbiye Kurulu’nun eğitime yön verebilecek yeterliliğe sahip olmadığını ve Türkiye'deki eğitimin geleceği açısından ciddi endişe duyduğum bir yapı, birikim, donanım ve fonksiyona sahip olduğunu itiraf etmeliyim.
BEKLENTİLERİMİZİN KARŞILANMASI SEVİNDİRİCİ!
Özür grubu atamalarının yarıyıl ve/veya yaz tatilinde yapılacağı maddesini oldukça sevindirici buluyorum. Ve yine uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik unvanlarını mahkeme kararıyla elde edenlerin, mahkeme kararının aleyhlerine kesinleşmesi halinde bu kişilere unvanlarının iptal edildiği tarihten önce yapılan ödemelerin geri alınamayacağına dair hükümde tasarıdaki çok olumlu bulduğum hususlardar birisidir. Bütün devlet okullarında, özel okullarındaki kurslarında, halk eğitim merkezlerindeki kurslarında ücretsiz olacak olmasını önemli ve değerli bir düzenleme olarak görüyorum.
EŞİTLİK, ŞEFFAFLIK VE ADALET HERŞEYDEN DAHA ÖNEMLİ
Özel okul ve etütlere teşvik verilirken zengin fakir, başarılı başarısız ayrımı yapılmaması da ayrım gözetmeksizin her çocuğun desteklenmesi de önemli bir adım olarak görülmelidir. Lakin tasarıyla ilgili en önemli beklentimizi tekrar ifade etmem gerekirse; öğretmen ve öğrenci merkezli tüm hususlardaki kıstaslarda kim ve ne olursa olsun “bu AKP’li, bu CHP’li, bu MHP’li, bu Kürt, bu Ermeni, bu Alevi, bu Sünni” denme ve fişlenme korkusu yaşamadan, ayrım yapılmayacağının garantisi olacaktır. Tüm herkesin haklarının eşit, adil ve şeffaf bir şekilde korunacağının garantisini sağlamak ve bu hususta vatandaşı samimiyetle ikna etmeye çalışmak her şeyden daha değerli olacaktır.
Türk eğitim sisteminin çağdaş dünyaya ayak uydurmada yetersiz kaldığını ve bu nedenle öğretmen, öğrenci, veli dahil muhalefet ve iktidarıyla herkesin eğitimden şikayetçi olduğunu kaydeden DES Genel Başkanı Gürkan Avcı, “Mutabakatla eğitim reformlarına tam gaz devam etmemiz gerekiyor. Eğitim sistemi ile ilgili yeni bir fikir söylediğinde ‘icat çıkarma’ ve ‘eski köye yeni adet getirme’ diyen statükoya ve ideolojik seslere karşı ‘yeni icat çıkarın’ ve ‘yeni adet getirin’ diyesim geliyor. Bugün ülkemizde uygulanan eğitim sistemi sanayi devrimi dönemine takılıp kalmıştır ve obsesiftir. Eğitim sisteminin anaokulundan üniversiteye kadar baştan sona yeniden formatlanması ve demokratikleştirilmesi gerekiyor” dedi.
EĞİTİMDE ÇOK ZAMAN KAYBEDLİDİ!
Eğitime çeki düzen verme, çağdaş, demokratik ve bilimsel bir temele oturtma konusunda sonuna kadar kararlı olunması gerektiğini söyleyen Gürkan Avcı, “Çünkü deniz bitmiş artık gidecek yer yok. Bu anlamda kararlı ve cesur adımlar atılmalıdır ki eğitimde daha çok yapılması gereken ve alınması gereken mesafelerimiz var. Çünkü çok zaman kaybedildi ve sistemin bir an önce toparlanması gerekiyor. Eğitim sistemimiz köhnemiş dayatma ve dogmalardan kurtuldukça Türkiye'nin önü daha da açılacaktır. Aksi halde çağdaş, demokratik, eşitlikçi ve bilimsel bir eğitim sistemine geçilmediği müddetçe Türkiye rahat bir nefes alamaz” dedi.
EĞİTİM REFORMLARI, GÜÇLÜ ÖĞRETMENLERLE HAYATA GEÇER!
2000’li yılların başından itibaren dünyada ve Türkiye'de artık hiç bir şeyin eskisi gibi olmadığını, büyük bir değişimin yaşandığını söyleyen Gürkan Avcı, “Eğitim sistemimizin bu yeni dünyadaki risklere göğüs gerebilmesi için inovasyonu ön plana çıkarması gerekiyor. Bunu yapamadık. Ben şahsen eğitime daha fazla bütçe ayırılmasını, eğitim çalışanlarının ekonomik ve demokratik sorunlarının çözülmesini ivedi hedef bağlamında çok gerekli görüyor, tasarıdaki reformların ‘eğitim ve sürdürülebilir büyüme’ perspektifiyle daha da geliştirilmesi gerektiğine inanıyorum” dedi.
BİRTEK TEŞKİLAT YAPISINDA REFORM YAPMAKLA OLMAZ!
Türkiye’de eğitimin kaliteli, verimli ve eşitlikçi bir form kazanması için sadece teşkilat yapısında değil; kapsamlı bir idari, hukuki, mali ve teknik reforma ihtiyaç bulunduğunu ifade eden Gürkan Avcı, “Politika yapıcılara ışık tutması açısından, Türkiye'nin öğretmen sermayesinin geliştirilmesi bakımından dünyadaki karşılaştırmalı konumunu gözden kaçırılmamalıyız diye düşünüyorum. 2050’de eğitim ordumuz nasıl olacak? 2050’de öğrenme duvarlarına ihtiyaç kalacak mı? Analitik sentez mi, mekanik öğrenme mi, temel muhakeme mi, üniversal altyapı mı, evrensel bilinç ve spesifik konumlandırma mı geçerli akçe olacak? Bu MEB tasarısı öğretmenlerimiz ve diğer tüm eğitim bileşenleri için kariyer mi bariyer mi? Merdivenleri çıkıyor musunuz, iniyor musunuz? Merdivenin son basamağı nereye takılı, nereye asılı? Bunların çok iyi düşünülüp, istişare edilip, planlanması gerekiyor” dedi.
YETERLİLİK SINAVLARI OBJEKTİF OLMALI!
Eğitimdeki reform paketlerinin içerik olarak olumlu olması yanında usul ve insicamında buna paralellik arzetmesi gerektiğini söyleyen Gürkan Avcı, şunları söyledi: Aday öğretmenlere sınav şartı getirilmesi, 2 yıl üst üste sınavda başarılı olamayan öğretmenin, öğretmenlikle ilişiğinin kesilmesi birçok AB üyesi ülkede uygulanan bir sistemdir. Öğretmenlerin kendini geliştirmesi ve öğretmenlik mesleğinin nitelikleştirilmesi açısından değerlendirirsek; sınav uygulamasının objektif, adaletli ve eşitlikçi kriterler doğrultusunda planlanması kesinlikle sağlanmalıdır.
DERSHANECİLER, ÖĞRETMEN VE PERSONEL MAĞDUR EDİLMEMELİ!
Dershanelerin kapatılması sonrasında kurslar ve 12 yaşın altındaki çocuklar için etüt merkezlerinin serbest bırakılması ve dershane sahiplerine bol menülü ve makul seçenekler sunulması hem müteşebbisleri hem de öğrenci ve ailelerini zor durumda bırakmama adına önemlidir. Dershanelerin kapatılması sonrasındaki teşvik ve destek uygulamalarının dershanecilere, buralarda çalışan öğretmen ve personele dönük haksızlıkların yapılacağı ihtimalini dahi akıllara getirmemelidir. Özel okul ve etüt merkezi olma şansı düşük olan küçük ve butik dershanelere pozitif ayrımcılık yapılmalıdır.
ÖZEL OKULCULUĞUN DESTEKLENMESİ DOĞRU!
Tasarıda özel okul ve etütlere gidecek öğrencilerin devletçe desteklenecek olmasını önemsiyorum. Eğitimde yüzde 3’lük bir oranı temsil eden özel okulların günümüzde yarı kapasiteyle çalıştığı gözönüne alınarak, eğitim sistemimize dinamizim ve lokomotif güç kazandırması için özel okulculuğun daha kapsamlı politikalarla geliştirilmesi ve pekiştirilmesi gerektiği kanaatindeyim.
6 YIL ŞARTI ABARTILI!
Dershanelerde çalışan öğretmenlerin mağduriyet yaşamamalarını sağlamak adına 6 yıldan fazla dershanelerde öğretmenlik yapanların sözlü sınavla MEB kadrolarına alınmasının yeni mağdurlar yaratmamasına özenle dikkat edilmelidir. Öncelikle yapılacak eleme sınavlarının hakkaniyetli ve nesnel ölçütlerle yapılması elzemdir. Öte yandan 6 yıl dershanede çalışmış olma şartı çok abartılıdır. Bu nedenle bu sürenin 2 yıla indirilmesi gerekir. Malum sebepler nedeniyle sigortasız çalıştırılmış onbinlerce dershane öğretmeni haksızlığa uğramış olacaktır. Öte yandan sigortası yıl bazında eksik yatırılmış öğretmenlerde müstakbel mağdur adayı olacaktır.
DERSHANEDE ÇALIŞMAYAN ÖĞRETMENLER CEZALANDIRILMAMALI!
Bir diğer önemli hususta çeşitli nedenlerle dershanelerde çalışmamış yahut dershanelerde çalıştığını belgeleyememiş, başka özel eğitim kurumlarında çalışan yahut özel ders ve etüt çalışmalarında bulunan öğretmenlerin mağduriyet yaşamamasının sağlanmasıdır. Bu nedenle tasarının vicdanları kanatmaması, adalet ve eşitlik prensiplerini yaralamaması çok önemlidir. Dershane öğretmenlerini mağdur etmeyeyim derken yeni ve başka mağdurlar yaratılmamalıdır.
KADROLAŞMA VE KAZANILMIŞ HAK GASBI ENDİŞESİ!
Tasarıdaki 25. Madde ile okul idarecilerinden 4 yılı tamamlayanların görevlerinin sona ermesi söz konusu olmaktadır. Yine ayrıca MEB Müsteşarlığı makamı hariç tüm idari ve bürokratik makamlar tasarının yasalaşmasıyla fesh edilmiş olacaktır. Bu husustaki temel beklentimiz; Milli Eğitimdeki tayin, atama, terfi ve görevde yükselmelerin tamamen liyakat ve ehliyet prensiplerine göre tanzim edilmesidir. Şube müdürlüğü üstündeki makamların siyasi tercihlerle belirlenmesi ve bu makamlardakilerin bakanlarla ve iktidarlarla birlikte gelerek, bakan ve iktidarlarla birlikte makamlarını terk etmesi bizce de makul karşılanmaktadır. Sorumluluk ve sağlıklı yönetişim kriterleri doğrultusunda Bakanlar istediği ekiple çalışmalı ve başarı-başarısızlık adına mazerete matuf bırakılmamalıdır. Lakin bu selahiyet kadrolaşma ve kurum hafıza ve kültürünü yok saymaya, yok etmeye sebebiyet vermemelidir.
TALİM TERBİYE, TERBİYE EDİLMELİ!
Talim ve Terbiye Kurulu'nda tanınmış eğitimci, çevirmen, pedagog, şair, yazar ve bilim insanları görev almalıdır. Öğrenci, öğretmen ve veli temsilcileri de yönetimde bulunmalıdır. Bugün Talim ve Terbiye Kurulu’nun eğitime yön verebilecek yeterliliğe sahip olmadığını ve Türkiye'deki eğitimin geleceği açısından ciddi endişe duyduğum bir yapı, birikim, donanım ve fonksiyona sahip olduğunu itiraf etmeliyim.
BEKLENTİLERİMİZİN KARŞILANMASI SEVİNDİRİCİ!
Özür grubu atamalarının yarıyıl ve/veya yaz tatilinde yapılacağı maddesini oldukça sevindirici buluyorum. Ve yine uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik unvanlarını mahkeme kararıyla elde edenlerin, mahkeme kararının aleyhlerine kesinleşmesi halinde bu kişilere unvanlarının iptal edildiği tarihten önce yapılan ödemelerin geri alınamayacağına dair hükümde tasarıdaki çok olumlu bulduğum hususlardar birisidir. Bütün devlet okullarında, özel okullarındaki kurslarında, halk eğitim merkezlerindeki kurslarında ücretsiz olacak olmasını önemli ve değerli bir düzenleme olarak görüyorum.
EŞİTLİK, ŞEFFAFLIK VE ADALET HERŞEYDEN DAHA ÖNEMLİ
Özel okul ve etütlere teşvik verilirken zengin fakir, başarılı başarısız ayrımı yapılmaması da ayrım gözetmeksizin her çocuğun desteklenmesi de önemli bir adım olarak görülmelidir. Lakin tasarıyla ilgili en önemli beklentimizi tekrar ifade etmem gerekirse; öğretmen ve öğrenci merkezli tüm hususlardaki kıstaslarda kim ve ne olursa olsun “bu AKP’li, bu CHP’li, bu MHP’li, bu Kürt, bu Ermeni, bu Alevi, bu Sünni” denme ve fişlenme korkusu yaşamadan, ayrım yapılmayacağının garantisi olacaktır. Tüm herkesin haklarının eşit, adil ve şeffaf bir şekilde korunacağının garantisini sağlamak ve bu hususta vatandaşı samimiyetle ikna etmeye çalışmak her şeyden daha değerli olacaktır.