EĞİTİM
MEB Teftiş sisteminin birleştirilmesinin serencamı
MEB Teftiş sisteminin birleştirilmesinin serencamı
01 Şubat 2014, Cumartesi
Günler, hatta aylardır milli eğitim denetçileri ile il eğitim denetmenlerinin birleştirilmesi hususu internet sayfalarında ve açılan formlarda tartışmalara konu olmaktadır. Bu çerçevede yerli yersiz pek çok iddia ileri sürülmektedir ki pek çoğunun gerçeklikle ilgisi olmadığı gibi belli bir amaca yönelik kamuoyu oluşturma amacı taşımaktadır.
Kendisi aynı zamanda bir il eğitim denetmeni olan Sayın Doğan CEYLAN’ın bugün basında yer alan açıklamaları artık konunun traji-komik bir hal aldığının çok açık göstergesidir. Sayın Ceylan açıklamalarında sınıf öğretmenlerinin, yüksek lisans, doktora bitirseler ve hatta hukuk fakültesi dahil on tane başka lisans bitirseler dahi bakanlık denetçisi olamadıklarını iddia ederken, bir il eğitim denetmeni olarak mevzuatı ne kadar takip ettiğini, olay ve olgular arasında ne derecede ilişki kurup muhakeme edebildiğini de ortaya koymakta; Bakanlık denetçilerinin bir ön eğitim almaksızın sadece sınava girerek denetçi olduklarını sınıf öğretmenlerinin üniversite sınavıyla eğitim yöneticiliği ve denetçiliği bölümlerini kazanıp 4 yıl müfettişlik eğitimi aldıklarını iddia ederken de mevzuattan ve gerçeklerden ne kadar uzak olduğunu kendisi açıkça ifade etmektedir.
Herkesin her yerden erişebileceği yürürlükteki yasa ve yönetmelikler incelendiğinde görülecektir ki Doğan CEYLAN’ın açıklamaları gerçek dışı olup belli bir amaca matuf kamuoyu oluşturmaya yöneliktir.
İlköğretim müfettişleri yıllarca öğretmen okulu ve eğitim yüksek okulu mezunu sınıf öğretmenleri arasından seçildi. Kısa bir dönem, belirli bir süre öğretmenlik yapıp üniversitelerin eğitim yönetimi ve denetimi (EYD) bölümünü bitirenler arasından ilköğretim müfettişi alındı ancak, iki yıllık sınıf öğretmenliği bölümleri lisans düzeyine çıkarılınca eğitim yönetimi ve denetimi bölümleri YÖK tarafından kapatıldı. 2003 yılından itibaren de ilköğretim müfettişliğine atanabilmek için ilköğretim okullarındaki herhangi bir branş öğretmeni olmak yeterli sayıldı. İlköğretim müfettişliği eğitim müfettişliği adına dönüşünce de bu alım şartı değişmedi, yani EYD bölümü bitirme şartı aranmadı. Zaten dediğim gibi bu bölümler YÖK tarafından 10 yıl önce kapatılmıştı. 2011 yılında çıkarılan 652 sayılı KHK ile eğitim müfettişliği il eğitim denetmenliği olarak değiştirilerek il-ilçe milli eğitim müdürlükleri ve liseler dahil tüm okulların denetimi görev alanlarına dahil edildi. Okullarda en az 8 yıl öğretmenlik yapan herkese de il eğitim denetmenliği sınavına girme hakkı tanındı. Yani ilkokul, ortaokul veya lise öğretmeni herkes il eğitim denetmeni olabilir. İl eğitim denetmenliği sadece sınıf öğretmenlerine yönelik bir meslek değildir. Matematik, fen bilgisi, İngilizce, PDR, sınıf öğretmenliği v.b. tüm branşlardan il eğitim denetmeni atanmıştır. Konuyu sadece sınıf öğretmenlerine indirgemek hem sınıf öğretmenlerine hem de diğer branş öğretmenlerine bir haksızlıktır.
Gelelim Bakanlık müfettişliği/denetçiliğine nasıl girildiğine. Bakanlık müfettişliğine 652 sayılı KHK yürürlüğe girinceye kadar liselerdeki branşlardaki öğretmenler ile hukuk, iktisat, maliye, kamu yönetimi v.b. bölümlerden mezun olan kişiler girebiliyordu. Yani Bakanlık müfettişliğine hem öğretmenlik mesleğinden hem de meslek dışından müfettiş alımı yapılıyordu. Liselerde olmayan branşlardan müfettiş alınmıyordu. 652 sayılı KHK’da ise Bakanlık müfettişliği unvanı yerine milli eğitim denetçiliği unvanı getirildi ve mesleğe giriş şartları tamamen değiştirildi. Milli eğitim denetçiliği sınavına girebilmek için öğretmenlik yapmış olma şartı kaldırıldı ve eğitim, fen-edebiyat, hukuk, iktisat v.b. bölümlerden mezun kişilerin denetçilik sınavına girebileceği şartı getirildi. Denetçiliğe girmek için öğretmenlik yapmış olmak şartı kaldırıldı. Yani yürürlükteki yasaya göre Bakanlık denetçisi olabilmek için üniversite mezunu olmak yeterlidir, herhangi bir branştaki öğretmene sağlanmış ayrıcalık yoktur. Denetçi olabilmenin bir başka şartı da denetçi yardımcılığı döneminde (c) düzeyinde yabancı dil öğrenmek ve bir tez hazırlamaktır ki bu mesleğe alınma açısından oldukça ağır şartlardır. Bu şart il eğitim denetmenliği için sözkonusu değildir. 652 sayılı KHK’da Bakanlık denetçileri ile il eğitim denetmenlerinin hizmete girişi, yetiştirilmeleri, görev alanlarının nitelik ve kapsamı tamamen farklı olup her iki meslek mensubunun hukuki pozisyonları itibariyle eşitlik söz konusu değildir. Bundan dolayı yıllarca ilköğretim müfettişi/eğitim müfettişi/denetmen olarak görev yapanlar ancak Bakanlık denetçiliği sınavını kazanırlarsa denetçi yardımcılığına alınır, yetiştirilir ve denetçiliğe öyle atanır. Yani il eğitim denetmeni doğrudan Bakanlık denetçisi olamaz. Hatta şu anda Bakanlıkta çok sayıda eski il eğitim denetmeni milli eğitim denetçisi olarak görev yapmaktadır. Dolayısıyla Sayın Ceylan’ın açıklamalarının gerçekle uzaktan yakından bir ilgisi yoktur.
Doğan Ceylan’ın, ilköğretim müfettişlerinin üniversitelerin EYD bölümü mezunları olduğu da gerçeği yansıtmamaktadır. EYD mezunları kısa bir süre ilköğretim müfettişliğine alınmış olup onun öncesinde ve son on yıldır alınan ilköğretim müfettişlerinin tamamına yakını EYD mezunu değil, çoğunluğu sınıf öğretmenliği mezunudur. Eğer EYD mezunu olmak bir ayrıcalık ve özellikse araştırılsın bakılsın görülecektir ki halen görevli Bakanlık başdenetçilerinin tamamına yakını EYD mezunudur. Bunu tartışmak yersizlik ve seviyesizliktir.
Sonuç olarak; tüm branş öğretmenliği mezunları gibi sınıf öğretmenleri de şu anda yürürlükteki yasaya göre zaten Bakanlık denetçisi olabilirler. Bunun hiçbir yasal engeli bulunmamaktadır. Ancak, öğretmenlik yapmayan hiçbir branş veya sınıf öğretmenliği mezunu il eğitim denetmeni olamaz. Konu bundan ibarettir.
Yasakoyucu irade her iki denetim grubunun birleştirebilir veya birleştirmez. Tüm kadroları kaldırıp yeni bir kadro da ihdas edebilir. 5000 öğretmen istihdam edecek bir kaynağı il eğitim denetmenlerinin maaşlarına % 70 zam yaparak onlara aktarabilir. Bakanlık denetçilerini dilediği şekilde tasarruf edebilir. Anayasa mahkemesinin sözkonusu birleştirmeye esas bundan önce verdiği kararları gözetebilir veya gözetmez. Bunlar ayrı konular. Bizlere düşen görev eğitim denetiminin niteliğinin artırılmasına yeni önerilen sistemin ne katacağını tartışmak, düzenleyici işlemleri yapacak olanlara bu yönüyle katkı sağlamak olmalıdır. Konunun hukuki ve mali boyutları ilgili mercilerde mutlaka memleket menfaatine olacak şekilde değerlendirilecektir. Siz, denetmenler denetçi olup daha üst bir statüyle özlük ve mali hakları iyileştirilince eğitim sistemi de iyileşecek mi, iyileşecekse bu katkı bu değişiklikle nasıl oluşacak onu bilimsel bir düzlemde söyleyiverin de biz de inanalım.
Gerçekliği saptırıp, bunun üzerinden bir kamuoyu oluşturmayı hedefleyen, kanunun açık düzenlemeleri doğrultusunda idari yapı ve işleyişin teamül ve kurallarını işlemez hale getirmeye matuf, bir meslek grubunu kamu oyunda “vesayet makamı, saltanat sahipleri” şeklinde ağır ithamlarla küçük düşürmeye, yıpratmaya, hırpalamaya yönelen her türlü zihniyeti şiddetle ve esefle kınıyorum.
MEHMET İNEBOLU